Yandex
19 Mart 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkinci bölüm! Öcalan: İkinci Kaçaznuni vakası mı?

Öcalan’ın çıkışı Türkiye’nin kesin zafer elde ettiği anlamına gelmemektedir. PKK’nın silahlı mücadeleye dönük inancı belli ölçülerde kırılacaktır. Ancak en büyük güce sahip oldukları Suriye’de YPG’nin ne yapacağına Öcalan değil ABD karar verecektir. Öcalan’ın çağrısı rehavete yol açmamalıdır

İkinci bölüm! Öcalan: İkinci Kaçaznuni vakası mı?
Dünyadaki jeopolitik güç merkezi Doğu Akdeniz olmuşken ve elinde Akdeniz’e açılma ihtimali olan silahlı bir güç (YPG) varken, ABD’nin bölgeyi terk edeceğini sanmak gaflete düşmek olur.
Emre Albayrak / Vatan Partisi MKK Üyesi - Balıkesir İl Başkanı

Esas mesele, örgütün tükenme noktasında olduğu diğer ülkelerde silah bırakması değil, Suriye’de silah bırakmasıdır. PKK/KCK’nın örgütlü olduğu dört ülke arasında en güçlü olduğu yer Suriye’dir. ABD tarafından eğitilmiş ve ağır silahlarla donatılmış 40 bin ile 60 bin aralığında örgüt mensubu olduğu tahmin edilmektedir (Deutsche Welle, 20 Aralık 2024).

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes, Öcalan’ın örgüte silah bırakma çağrısının üzerine, “Bu önemli bir gelişme ve Türk müttefiklerimizin ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki DEAŞ karşıtı ortakları konusunda rahatlamasına yardımcı olacağını umuyoruz.” ifadelerine yer vermiştir. İsrail’in de benzer şekilde YPG’nin silah bırakma ihtimalinden kaygı duyduğu görülmektedir (Aydınlık, 5 Mart 2025).

ABD’NİN HAVUCU: ANAYASA’YI DEĞİŞTİR TOPRAKLARINI GENİŞLET!

Son iki yılda hükûmetin genel çizgisinde bocalamalar artmıştır. AK Parti’yi yönetenlerin sınıfsal ilişkilerinden kaynaklanan ve ekonomik sorunları milletin sırtına yükleyen yanlış politikalar, bitmek tükenmek bilmeyen NATO ve AB sevdası, ABD’ye karşı verilen mücadelenin yumuşamasına ve bazı konularda uzlaşmaya gidilmesine sebep olmaktadır. Suriye’de BAAS iktidarının yıkılmasına en baştan beri hevesli olan (Bkz. Emre Albayrak, Suriye'de çözüm için kritik soru: Cui bono?, Aydınlık, 30 Kasım 2016) Erdoğan’ın HTŞ’nin iktidara gelmesi sürecinde etkin rol oynadığı bütün dünya kamuoyunda kabul edilmektedir. Bazı AK Parti çevrelerinin Erdoğan’a ‘‘Halep Fatihi’’, ‘’Şam Fatihi’’ gibi yakıştırmalar yapması, ABD’nin ‘‘Büyük Türkiye himayesinde Kürdistan’’ planlarıyla uyumludur. Şüphesiz, Suriye’nin kuzeyini Türkiye’ye bağlamak karşılığında Kürt etnisitesinin Anayasa’da yer alması, önce özerkliğe ve akabinde ‘‘Bağımsız Kürdistan’a’’ giden yolu açar. Öcalan’ın çağrısında not olarak belirtilen ‘‘hukuki boyutun tanınması’’ sözünden bir gün önce, Anayasa’nın vatandaşlık tanımını içeren 66. maddesini (Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür) ve yerel yönetimlere yetki devrini (ademimerkeziyetçilik) tartışmaya açan Binali Yıldırım’ın çıkışı dikkat çekicidir.

Türk Ordusu ve Türk Milleti buna izin vermez. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AK Parti’yi yönetenlerin çoğunluğunun, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen ABD’nin darbe girişiminden ders çıkardıklarını düşünüyoruz. Bu iyimser tahminimizin doğru olmadığını düşünenler olabilir. Onlara Türk Ordusu’nun böyle bir plana ikna olmasının olasılık dışı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Özal’la başlayan süreçten bu yana Türk Ordusu, ABD planlarında rol almayı defalarca kez reddetmiş ve ABD’nin deyimiyle hizadan çıkmıştır (Ayrıntılı bilgi için Bkz. Hasan Bögün, ABD ve AB Belgeleriyle Türk Ordusu, Kaynak Yayınları).

PKK’NIN GELECEĞİNE KİM KARAR VERECEK: ABD Mİ, ÖCALAN MI, TÜRKİYE Mİ?

ABD güç kaybediyor. Yakın gelecekte bu bölgede yenilecektir. Ancak silahlı gücü hâlâ çok büyüktür. Dünyadaki jeopolitik güç merkezi Doğu Akdeniz olmuşken ve elinde Akdeniz’e açılma ihtimali olan silahlı bir güç (YPG) varken, ABD’nin bölgeyi terk edeceğini sanmak gaflete düşmek olur. Tek bir yolla bunu yapabiliriz. ABD’nin silahlı gücü üzerinde hâkimiyet kurabilecek daha büyük bir silahlı güç ortaya koymalıyız. Bunun stratejisi bölge ve kıta ittifakıdır (özel olarak Batı Asya, genel olarak Avrasya). Dolayısıyla PKK terörünün kesin olarak bitirilmesi ABD’nin caydırılmasıyla doğrudan bağlantılıdır.

Öcalan’ın çıkışı Türkiye’nin kesin zafer elde ettiği anlamına gelmemektedir. PKK’nın silahlı mücadeleye dönük inancı belli ölçülerde kırılacaktır. Ancak en büyük güce sahip oldukları Suriye’de YPG’nin ne yapacağına Öcalan değil ABD karar verecektir. Öcalan’ın çağrısı devlet, ordu ve millet katında rehavete yol açmamalıdır.

Öcalan’ın çağrısıyla beraber oluşan tablo, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK/KCK’yı Amerika ve İsrail’in elinden kısmen de olsa alabileceğini göstermiştir. PKK’nın yalnızca ABD ve İsrail tarafından kontrol edilebileceği fikrinin doğru olmadığı ortaya çıkmıştır (Bkz. Doğu Perinçek, Türkiye’deki Trump Umutlarına Kar Yağdı, s. 14-15, Teori Dergisi, Mart 2025).

ÖCALAN’IN SOL JARGONU VE ‘REEL SOSYALİZM’ SAFSATASI

Öcalan’ın açıklamasında dikkate değer bir yön, kullandığı dildir. Öcalan’ın “reel sosyalizmin çöküşü’’ dediği şey, SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte sosyalizmin kesin olarak yenildiğini düşünmesinden ileri geliyor. SSCB’nin kapitalizme geri dönüş sürecinde, halkın tepesinde ‘sosyalist’ elitlerin (Nomenklatura) oluşması, bu devletin ‘devrim ihraç eden sosyal emperyalist’ bir yapıya dönüşmesi, ABD’ye yenilmesi sonucunu doğurmuştur. ‘Reel sosyalizm’ kavramına atıf yapanlar (Ör; Lebowitz) Çin, Küba, Vietnam, KDHC ve Laos’taki sosyalist iktidarları görmezden gelerek Avrupa merkezci sosyal demokrat perspektifi yansıtmışlardır. Yine Batı’da kimlik siyasetini teorileştiren anarşist Bookchin gibi düşünürler Öcalan’a ilham vermiştir. PKK ve ‘yasal’ örgütlerinin her şeyin başına ‘demokratik’ sıfatını getirmeleri bu anlayıştan kaynaklanıyor. Öcalan’ın ve örgütünün tarihi boyunca sosyalizmle bir ilgisi olmamıştır. Emperyalizme maşalık yaparken, sosyalizmin kimlikçi, çevreci, anarşizme meyleden revizyonist yorumunu benimsemişlerdir. O kadar. Bugün hayat bulan sosyalizm, karma ekonomik modelle Çin’de ifadesini bulmuştur. PKK, ABD ve İsrail’in ‘‘İkinci İsrail’’ planına hizmet eden sözde Kürt milliyetçisi bir piyon örgütüdür. Tarih böyle yazacaktır. PKK, sosyalistlere tarihi boyunca düşman olmuştur. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da TİKP’in önderlerini öldürmüştür. En sonuncu adı ABD tarafından verilmiştir; ‘‘Suriye’deki kara gücümüz’’. Diğer yandan Öcalan’ın emperyalizmsiz ‘‘kapitalist modernite’’ tahlilleri güdüktür. Çağımız halen ABD emperyalizmiyle diğer devletler ve halklar arasındaki uzlaşmaz çelişkileri yansıtmaktadır.

Akademik tartışma yapmanın gereği olmadığından, fakat safsatalarla olguları ayrıştırmanın da önemli olduğunu düşünerek bu konuyu daha fazla uzatmadan kısaca değinmekle yetiniyoruz. Evet, Öcalan belki tarihe 2. Kaçaznuni olarak geçebilir. Fakat bizi ilgilendiren en önemli nokta, ABD emperyalizminin tahakkümünden kurtulmak için Türkiye’nin Milli Hükûmet’e bir an önce kavuşmasıyla birlikte Türk Ordusu’nun ortaya koyacağı iradedir! - BİTTİ-

PKK Açılım Abdullah Öcalan
Yorumlar (1 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...