İktisadi bağımsızlık ve 15 Temmuz
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından Türkiye'nin sadece güvenlik değil ekonomi politikasında da kırılma yaşandı.
Süreç aslında bölücü terör örgütü PKK'ya yönelik başlatılan 24 Temmuz 2015'ten hemen önce başladı. Davutoğlu hükümeti döneminde Kasım 2014'te 25 başlıkta 1200 eylem planı ilan edildi. Darbe girişiminin bastırılmasının ardından dönemin Binali Yıldırım hükümeti ise Aralık 2016'da ekonomik tedbir paketlerini açıkladı. Kamuda tasarruf yapılması, döviz kullanımının azaltılması, reel sektörün desteklenmesi gibi çeşitli başlıklar içeren ekonomi programını devreye aldı.
ÜÇ AYRI DÖNEM YAŞANDI
Temmuz 2018'den itibaren Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte ekonomide Berat Albayrak dönemi başladı. Albayrak, görev gelir gelmez Türk lirasını koruyacak adımların atılacağını ilan etti.
Albayrak, “TL'yi koruyacağız, TL ile yürüyeceğiz ve TL'nin daha da güçleneceğini göreceğiz. Artık dolar güvenilirliğini yitirmiştir. Ülkeler kendilerini korumak için ortak para kullanımını önemsemektedir.” diyerek ekonomide izlenecek yolun yeni çerçevesini çizmiş oldu.
Buna göre Derviş modelinin bitmesi ve Babacan'ın 2015'te görevden ayrılmasıyla önce Davutoğlu döneminde yapısal reform paketi ile bir yol açılmaya çalışıldı. Ardından Yıldırım ile destekleyici tedbirler devreye alındı. Albayrak döneminde ise rota belirlendi. Temmuz 2018'den Kasım 2020'ye kadarki dönemde Albayrak, birçok tedbiri devreye alırken ekonomide alışılagelen yöntemlerin dışında faizin ve dövizin aynı anda baskılanmaya çalışıldığı görüldü. Bu dönemde kamu bankalarının kredi piyasası üzerinde etkinliği artırılırken ithal ikameci yatırımların desteklenmesi hızlandırıldı.
DEVLETİN ETKİSİ ARTIRILDI
Albayrak döneminde aşırı serbest piyasa ekonomisine sınırlar çizilmeye çalışıldı. Sıcak para ile büyüme modelinin terk edildiği resmen ilan edildi. Aynı dönemde gerek finans piyasaları üzerinden gerekse doğrudan ABD Başkanı'nın ağzından ekonomik tehditlerle Türkiye'yi “hizaya getirmeye” yönelik girişimler oldu. Kovid salgınının getirdiği eğilimden de istifade edilerek devletin piyasa üzerindeki etkisi artırıldı. Yüksek faiz düşük kur rejimi resmen terk edilerek, devalüasyon sebebiyle enflasyonun körüklenmesi pahasına üretici sektörlere yönelik rekabetçi kur politikası izlendi. Türkiye, Batı dayatması Ortodoks politikaları terk ederken Avrasya ekonomileri ile bağlarını güçlendiren adımlar izledi. SWAP anlaşmaları iki ticarette milli paraların kullanılması yönünde tavır aldı.
ERDOĞAN BİZZAT UYGULAYICISI
Uygulanan politikalarının yan etkilerinin döviz ve enflasyon cephesinde sert yansıması üzerine ekonominin kaptan köşkünde iki kez görev değişimi yaşandı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat yönlendirmesi ile izlenen ana politikadan vazgeçilmedi. Lütfi Elvan-Naci Ağbal döneminde de, bugün yönetimde olan Nureddin Nebati-Şahap Kavcıoğlu döneminde de 15 Temmuz sürecinde başlatılan iktisadi bağımsızlık adımları uygulanmaya devam etti. Türkiye'nin girdiği bir yeni rotadan ayrılmayacağı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2022 yılında da devreye alınan ekonomik tedbirler ilan edilirken birçok kez ifade edildi.