İletişim Başkanı Fahrettin Altun: Kültürel seferberliğe ihtiyacımız var
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 'Kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, aksine gerçek manada bir kültürel etkileşim zeminine, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyorum.' ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Kaçış Yok" adlı serginin açılışı ile "21. Yüzyılda Türkiye'nin Kültür Seferberliği" sempozyumu ve kitabının tanıtımına katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan Altun, bugünün dünyasına "Hız Çağı" da denildiğini belirterek bu çağda toplumun son derece güçlü kültürel saldırı girişimleriyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
'KUŞATMAYA KARŞI KÜLTÜREL SEFERBERLİK'
Altun, kültürel kuşatma girişimlerine karşı Türkiye olarak kültürel seferberlik hamlesi içinde olunması gerektiğine inandığını dile getirerek "Çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz. Seferberlik, malumlarınız milli birlik ve beraberliğin tehlikeye düştüğü zamanlarda başvurulan bir yöntem. Bu sempozyuma ve bu kitap çalışmamıza bu ismi bile isteye verdik, özellikle tercih ettik. Çünkü biz milletimizin, ülkemizin, Türkiye'mizin özellikle kültür alanında çetin bir cengin, zorlu bir savaşın içinde olduğunu ve bu cenkte, bu savaşta bir seferberliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. 'Kaçış Yok' sergimiz, bu sergiye kaynaklık eden girişimlerimiz, bu cengin, bu mücadelenin güncel örneklerinden biri." diye konuştu.
'BATILILAŞMA ADI ALTINDA KÜLTÜRSÜZLEŞTİRME'
Altun, felsefeci Teoman Duralı'nın "Kültürsüz toplum, toplumsuz kültür olamaz." sözünü aktararak Türkiye gibi toplumların yıllarca "Batılılaşma" adı altında kültürsüzleştirme tehdidiyle yüzleştiğini anlattı. Bu kültürsüzleştirme girişimlerinin toplumun imhası girişimleri olduğuna dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:
"Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele istiklalimiz ve istikbalimizin teminatlarından biridir. Bizi mücadeleden, birlik, beraberlik içinde kültürümüzü yaşamaktan, kültürümüzü tanıtmaktan, kültürümüzden süzülen değerleri yaşatmaktan alıkoymak için uğraşanlar var. Bu uğraş içinde olanlar, esasında kültürel alandaki ulusal ve uluslararası sömürü ilişkilerini kurumsallaştırmak istiyorlar, bunun için çabalıyorlar. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bu hegemon sistemi bir yandan hedonizm ayakta tutuyor."
KÜLTÜREL SEFERBERLİK ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, toplumu sömürmeye çalışan tahripkar kültürel saldırı girişimlerine karşı yapılması gerekenlere değindi.
Altun, "Bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız, sömürü ilişkilerinden farklı şekillerde mustarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken esas itibariyle tarihsel, kültürel ve toplumsal varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
'NET BİR KÜLTÜREL FAŞİZM'
Yaklaşık 7 yıl önce bir kitapçının girişinde terör propagandası yapılan kitapların sergilendiği tezgahla karşılaştığında fotoğraf çekip "Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek." notuyla sosyal medyada paylaştığını aktaran Altun, şunları ifade etti:
"Şunu açıkça söylemeliyim ki o gün hangi çizgideysem, hangi düşüncedeysem, yine aynı çizgide, aynı düşüncedeyim. O gün olduğu gibi bugün de Türkiye'nin renklerini, çoğulculuğunu gerçek manada yansıtan bir kültürel zemine, gerçek manada bir çoğulculuğa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kültür üreten mekanizmalar, toplumun gerçek kültürünü temsil etmek durumundadırlar. Kültürel temsillerin, toplumsal temsilleri yansıtması gerektiğini düşünüyorum. O gün olduğu gibi bugün de bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, aksine gerçek manada bir kültürel etkileşim zeminine, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyorum. O gün olduğu gibi bugün de kendinden olmayanı ötekileştiren, dışlayan, hakaret eden, mahalle baskısı uygulayan sözüm ona kültür entelijansiyasına karşı, bizlerin kültürel çoğulculuğu, kültürel sahiciliği savunmamız gerektiğini iddia ediyorum. O gün de bugün de terörü övenlerin, sözüm ona 'devrimci şiddet' adı altında terör propagandası yapanların, Vandalizm'i romantize edenlerin yazıp çizdiklerinin 'Türkiye gerçeği' diye yansıtılmasının açık ve net bir 'kültürel faşizm' olduğuna dikkati çekiyorum. 'Bunlarla mücadele edeceğiz, etmeliyiz.' diyorum. Bu mücadeleyi vermek mecburiyetindeyiz. Bu nedenle 'mankurtlar' ile Türkiye'yi yeniden bağımlılık zincirine vurmak isteyen, rahmetli Cem Karaca'nın deyişiyle yarım porsiyon aydınlarla her yerde ve her zeminde en yüksek seviyede mücadele edeceğimizin de sözünü veriyorum."