İlker Başbuğ: Bu durum herkesten önce FETÖ’yü sevindirecektir
26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ '2009'da askerlerin özel yetkili mahkemelerde yargılanma teklifini getirenler araştırılsın' demiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti'li vekillerden 'Başbuğ'a dava açmaları'nı istemişti. Başbuğ, Erdoğan'a yanıt verdi.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un basın açıklaması şöyle;
SUÇLAMALARA KARŞI GERÇEKLER
- 1. 28 Ağustos 2008 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevine başladım. FETÖ liderine gönderilen bir mektuptaki “Yeni Genelkurmay Başkanı’nın Zatı Alinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece menfidir” ifadesi göreve başladığım ilk günlerden itibaren FETÖ’nün hedefine konulduğumu açıkça göstermektedir. Görevde bulunduğum 2 yıl, FETÖ tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı kurulan komplolara karşı mücadele ile geçti.
- 2. Bu mücadele çerçevesinde; 12 Haziran 2009 tarihinde sözde “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın basında yer alması üzerine Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturma açıldı. Soruşturma konusu suç askeri mahalde asker kişi tarafından işlendiği iddia edilen bir suçtur. Askeri Savcılık yaptığı soruşturma sonucunda 24 Haziran 2009 tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararını verdi. 4 Mart 2009 tarihinde Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı Kayseri’de asker ve sivillerden oluşan gizli bir yapılanmayı tespit etti. Asker şahıslar ifadelerinde ışık evlerinde yetiştiklerini itiraf ettiler, hakkında soruşturma yapılan 5 sivil kişiye ise ulaşılamadı.
- 3. 07 Ocak 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Başbakan’ın imzasıyla Hükümet tasarısı olarak sunulmuştu. Bu Hükümet tasarısındaki maddelerin görüşülmesinin tamamlanmasını müteakip 26 Haziran 2009 tarihinde gece yarısı saat 00:59’dan itibaren Hükümet tasarısında olmayan iki adet önerge sunulmuştur. Birinci önerge ile asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilmesi amaçlanmıştı. 3 Kasım 2016 tarihinde TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'ndaki beyanımda ifade ettiğim gibi “Bu değişiklik tartışılabilir. Demokratik ülkelerde sivil şahıslar sivil mahkemelerde yargılanabilir.” Ancak, unutulmamalıdır ki bu değişiklikten ilk faydalanacak kişilerin FETÖ’nün TSK’ya karşı Kayseri’de kurduğu komploya katılan beş sivil olduğu ortadadır.
Birinci önerge-CMK 3. Maddeye ek yapılmasına ilişkin
İkinci önerge ile bir kelime değişikliği ile askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlar nedeniyle sivil mahkemelerde yargılanmasının önü açılıyordu. Burada önemli olan nokta bu önerge ile getirilmesi istenilen değişikliğin Anayasa’nın Askeri Mahkemelere ilişkin 145. maddesine açıkça aykırı olmasıydı. Hukukun üstünlüğünü öncelikle gözetmesi gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Anayasa’ya aykırı olduğu açıkça ortada olan bu önergenin getirilmesindeki dikkat çekici bir diğer nokta ise Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın 24 Haziran 2009 tarihinde vermiş olduğu Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararından 2 gün sonra olmasıdır.
İkinci önerge-CMK 250. Maddede iki kelimenin değiştirilmesine ilişkin
30 Haziran 2009 tarihinde Albay Dursun Çiçek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadeye çağrıldı ve tutuklandı. Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen yasa değişikliği ile amaçlanan yasal zemin gerçekleştirilmiş oldu. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in yürütmekte olduğu soruşturmanın FETÖ’ye ulaşması üzerine Erzurum Özel Yetkili Savcılığı soruşturmaya müdahale etti. Savcılık, Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın uygulama alanının 3. Ordu Karargahı olduğunu ileri sürüyordu. Bu açıdan Dursun Çiçek’in durumu FETÖ için önemliydi.
Yukarıda anlatılan olaylar ve yasa değişiklilerinin zamanlaması yasa değişikliklerinden FETÖ’nün istifade ettiğini ortaya koymaktadır. Bu yasa değişikliği yapılmamış olsaydı Kayseri ve Erzincan soruşturmaları FETÖ’nün ciddi şekilde aleyhine gelişebilirdi. Dolayısıyla, sebep-sonuç ilişkileri göz önüne alındığında, 7 Ekim 2015 günü, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki duruşmada söylediğim gibi, iki önerge ile gerçekleştirilen yasa değişikliklerinin FETÖ tarafından istenildiği ileri sürülebilir.
- 4. 28 Ocak 2020 tarihinde bir televizyon kanalında bir programa katıldım. Programda FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin söylediğim bazı hususlar şu şekildedir:
Her yere sızmış bir örgütün siyasi partilere sızmadığını düşünmek akla ziyandır. Hatta her partide de olabilir. Ama bunların kim olduğuna ben karar verici olamam, yorum yapamam. Yargının çıkartması lazım. Burada da siyasi iradenin ağırlığını koyması lazım. … 26 Haziran 2009 günü TBMM’de gerçekleşen bir somut olayı incelesinler üzerine gitsinler. Siyasi ayakla ilgili olarak bir sonuca da varabilirler de varmayabilirler de. ... Önergeyi kastederek teklifi kim hazırladığını bilmiyorum. ... İki önerge de FETÖ komploları ile bağlantılıdır. … O tarihteki Anayasa maddesine atıfla Anayasanın asker kişilerin askeri mahalde işledikleri suçların Askeri Mahkemelerde yargılanmasına amirdir. Yasa Anayasa’ya aykırı olamaz. ... Konuyu MGK gündemine de getirdik, yanlış olduğunu ifade ettik. Ancak, dinletemedik. ... Asker kişilerin askeri mahalde işledikleri suçların askeri mahkemede yargılanmasını engelleyen değişiklik maddesi Anayasa Mahkemesince 21 Ocak 2010 tarihinde iptal edildi.
Anayasa Mahkemesi bu kararıyla ne kadar haklı olduğumuzu göstermiş oldu.
- 5. 5 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada önem arz eden bazı noktalar şöyledir:
“25 Haziran 2009’da geçen düzenlemenin amacı darbelere zemin hazırlanmasını önlemekti. Darbelere zemin hazırlayan hukukun işlemesinin önüne geçen yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir. Suç işleyen kişinin asker kimliğinin ona ayrıcalık tanımasının hukukta yeri olamaz.”
“Eski bir genelkurmay başkanı bu düzenlemeyi bahane ederek Meclisimizi itham eden açıklamalar yapmıştı.”
“Tüm partilerin desteği ile çıkarılan bir düzenlemenin üzerine FETÖ gölgesi düşürülmeye çalışılması en hafif tabiriyle Meclis’e saygısızlıktır.”
Darbelere zemin hazırlanmasını önlemek amacıyla yapılacak düzenlemelere ilkesel olarak karşı çıkılamaz. Ancak askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlar nedeniyle sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin 26 Haziran 2009 tarihinde yapılan düzenleme Anayasa’ya aykırıdır. Hukuk devletinde böyle bir uygulamayı nereye koyacaksınız?
Televizyon programındaki konuya ilişkin konuşmadan Türkiye Büyük Millet Meclisini ve bazı üyelerini ismen itham eden bir sonuç çıkartılması doğru değildir. Amacımız Hükümet tasarısında yer almayan bu iki değişiklik önergesini ilk gündeme getirenin kim olduğunun, önergelerden birinin Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu net olmasına rağmen bu önergelerin nasıl benimsendiğinin, kendisine Anayasa’ya aykırılığı defalarca anlatılmasına rağmen dönemin Cumhurbaşkanı tarafından da neden ve nasıl onaylandığının sorgulanmasıdır.
Askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlar nedeniyle sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin düzenlemeye ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin o günkü yetkililerinin son günlerde basına yansıyan açıklamaları ve Ana Muhalefet Partisi’nin bu düzenlemeyi o günlerde hemen Anayasa Mahkemesine götürmesi adı geçen partilerin bu önergeyi desteklemediklerini göstermektedir.
Televizyon programındaki konuşmamızın kapsamı Hükümet tasarısı dışında iki önerge ile yapılan düzenlemeler olup esasen bunların üzerine FETÖ gölgesi düşürmek değil gece yarısı yapılan bu düzenlemelerden FETÖ’nün istifade ettiğinin ortaya konulmasıdır.
- 6. Hükümet tasarısının dışında gece yarısı getirilen ve 13 dakika içerisinde kabul edilen bu iki önergeden en çok istifade eden FETÖ olmuştur. Bu iki değişiklik yapılmamış olsaydı Kayseri ve Erzincan soruşturmaları ile 2009 yılında bile FETÖ’ye ciddi bir darbe indirilebilirdi.
Göreve başladığı ilk günde FETÖ tarafından hedef alınan ve görev süresi olan iki yıl boyunca FETÖ komploları ile mücadele eden, o günlerde “FETÖ tehdidi bugün bize, yarın size” diye siyasi iktidarı uyaran bir Genelkurmay Başkanının, bugün karşı karşıya bırakıldığı bu durum herkesten önce FETÖ’yü sevindirecektir.
Dün olduğu gibi bugün ve yarın da Türk Milletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı duymuş olduğumuz saygı ve sorumluluklarımız çerçevesinde doğru bildiklerimizi söylemekten hiçbir şey bizi alıkoyamayacaktır.
Takdir Yüce Türk Milleti'nindir!