İmamoğlu ‘Harikalar Diyarı’nda
Yerel seçimler geride kalsa da Batı’nın İmamoğlu’na ilgisi tüm hızıyla sürüyor. Ana akım Batı medyasında görünmeye pek meraklı İmamoğlu’nun dilinden bazı anahtar ifadeler eksik olmuyor: Demokrasi, otoriterlik, siyaset dışına itilmiş birtakım güçler...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan tam olarak da duymak istediklerini duyan ana akım Batı medyası sayfalarını kendisine sonuna kadar açtı. İmamoğlu’nun da Batı’ya olan merakı kendisinin politik kariyerinin nasıl geliştiği ve gelişeceği üzerine açık veriler sağlıyor. Hepsinde göze çarpan ana vurgular İmamoğlu’nun “demokratlığı”, “liberalliği”, “otoriterliğe meydan okuması”, “siyasetin dışına itilmiş güçlerin desteğini alması”.
PARLATMA OPERASYONU BAŞLIYOR
Seçim sonrası takvimine baTürktığımızda ABD yayını Washington Post (WP) 3 Nisan’da, yine aynı ülkeden Financial Times (FT) 6 Nisan’da ve Alman yayını Die Welt 9 Nisan’da İmamoğlu’nu öne çıkaran birer yerel seçim analizi yayımladı. Son olarak İngiliz yayın kuruluşu Economist bizzat İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kaleme aldığı bir makaleyi sütunlarına taşıdı.
Aslına bakılırsa Ekrem İmamoğlu’nun Batı basınında yer alma merakı yeni değil, biraz geçmişe gittiğimizde İstanbul seçimlerinin tekrarlandığı süreçte WP için 2019’un Haziran ayında yine kendisini Batı’ya tanıttığı ve “uygun mesajları” verdiği bir makale kaleme aldığını görüyoruz. İmamoğlu’nun bir Amerikan yayını için yazı kaleme alması zaten başlı başına birçok şeyi ifade ederken kendisi daha o günlerde, Türkiye’deki “otoriterlik”ten bahsediyor, birtakım güçlerin siyasetin dışına itildiğini, önlerinde engeller oluşturulduğunu ifade ediyordu. Böylece İmamoğlu yalnızca FETÖ ve PKK’ya göz kırpmıyor ayrıca onların dışarıdaki koruyucularına da Türkiye’deki gidişatı değiştirecek kişi benim mesajı veriyordu. Tabii Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de ifade ettiği gibi aslında o günün Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayına 2019 tarihli o yazıyı yazdıran da WP’nin ta kendisiydi.
BEYAZ SARAY GÜDÜMÜNDE SİYASET
İmamoğlu gerek o gün gerekse bugün ‘siyaset dışına itilmiş’ dediği bu oluşumları kendi çatısı altında toplamaya çalışıyor, bu yolla Batı’nın kendisine verdiği desteği sağlamlaştırdığına inanıyor. Kısacası İmamoğlu’nun rotası belli, ABD’nin Türkiye’nin iç işlerine müdahale ettiği, dış politikasını belirlediği Beyaz Saray güdümünde ortak bir yönetim modeli.
İngiliz Economist’te yayımlanan makalesinde İmamoğlu, son seçimler Türkiye’de bir dönüm noktası oluşturuyor ve ülke yüzünü “yeniden demokrasiye” döndü diye yazdı. “Demokrasi” ile kastettiği elbette Batı’ya müdahale alanı açmak. Seçim sürecinde kendisine karşı “büyük bir kampanya” yürütüldüğünü belirten Büyükşehir Belediye Başkanı, Dem Parti’den gelen oyları da inkar ederek, bir önceki seçimde CHP önderliğinde kurulan ittifakın dağıldığını ve seçimleri buna rağmen kazandığını öne sürüyor. Çünkü ona göre seçimler, “vatandaşların siyasi elitlerden çok daha güçlü ittifaklar kurabileceğini” de gösterdi. Die Welt, İmamoğlu’nun DEM Parti tabanıyla yakınlaşmasından övgü ile bahsederken, onun “Kürt meselesinden kaçınmayan bir CHP’yi temsil ettiğini” yazıyor ve hatırlatıyor, “Batı Anadolu'da bir CHP adayı [Burcu Köksal], seçimleri kazanırsa belediye binasının DEM partili seçmenler dışında herkese açık olacağını açıkladığında, [İmamoğlu] en sert itirazı başlattı: ‘Ya başka bir iş seçin ya da başka bir parti bulun!’"
“HEM NUTUK HEM DE KUR’AN”
“İstanbul modeli” adını verdiği sürecin “eşitliği, demokrasiye sivil katılımı” ön plana çıkardığını belirten İmamoğlu’na bakılırsa seçmenler, “Türkiye genelinde sosyal demokrat adayları seçerek seçim haritasını yeniden çizdi. Verdikleri mesaj açık. Artık hukukun üstünlüğü ve demokrasiyle yönetilen bir ülke görmek istiyorlar. Bölücü politikaları ve otoriterliği reddediyorlar. Kutuplaşmayla parçalanmış değil, birleşik bir Türkiye tasavvur ediyorlar.” Zaten FT de İmamoğlu’nun “birleştirici” yönüne vurgu yaparak masasında Atatürk’ün Nutuk eseriyle Kuran-ı Kerim’in yan yana durduğunu okuyucularına duyuruyor. Amerikan yayınına göre “mütedeyyin” bir anne ile “milliyetçi” bir babanın “sosyal demokrat” oğlu İmamoğlu, bu farklılıklardan oluşan alt yapısı sayesinde her kesime hitap edebiliyor, diyalog kurabiliyor.
BENİ GÖRÜN MESAJLARI
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra CHP’nin yeni bir lider seçtiğini ve Özgür Özel’in parti programını “kökten” yenileyen bir süreç başlattığını savunan Büyükşehir Belediye Başkanı, “Türkiye halkının” bu yön değişimini fark ettiğini ve memnuniyetle karşıladığını iddia ediyor ve “Türkiye demokratları” olarak bu tabanı genişletmeyi hedeflediklerini belirtiyor.
İmamoğlu bu noktada Batı’nın daha da hoşuna gidecek ifadeler kullanmaya başlıyor: “Geçen yirmi yıl, dünya çapında otoriter hükümetlerin iktidara gelmesiyle demokraside bir krize tanık oldu. Popülizm ve kutuplaşmanın yol açtığı bu çalkantı, küresel belirsizlikleri artırdı ve insanların demokratik çağın sonunun yakın olup olmadığını sorgulamasına yol açtı. Ancak 31 Mart Türkiye için bunun tam tersini ifade etti: Demokrasideki erozyonun sonu. Bu sadece Türkiye için değil, yakın bölgesi ve ötesi için de derin anlamlar taşıyan bir dönüm noktasıdır.” Batı’nın İmamoğlu’nun işaret ettiği “derin anlamları” doğru biçimde yorumladığına ve ben de buradayım mesajını aldığına da şüphe yok.
ERDOĞAN’IN RUSYA POLİTİKASINA ATIF
WP’nin seçimlerden üç gün sonra yayımladığı analizde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmamoğlu arasında karşılaştırma yapılırken, “Erdoğan çoğu zaman sorunlu bir müttefik. Türkiye, Kremlin'in Ukrayna'yı yasa dışı işgalinin ardından Rusya'ya yönelik yaptırımlara uymayı reddetti ve Moskova ile ticari ilişkilerini sürdürdü. Ve Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakın bağlarını sürdürüyor.” diye yazması tesadüf olabilir mi?
TÜM ANAHTAR İFADELER TAMAM
Batı’nın işaret edeceği Cumhurbaşkanı adayı olmak için gerekli tüm anahtar kelimeleri kullanan Ekrem İmamoğlu, tam olarak da Amerikan Demokratlarının ve günümüzde onların uydusu konumundaki sözde Avrupa solunun ağzıyla konuşuyor. Nitekim Economist’teki sözlerini de “otoriter eğilimlere meydan okuma”, “popülist rejimlerin sonu geliyor”, “özgürlük, demokrasi ve toplumsal uyum” gibi özellikle Batı aleyhtarı yönetimlere karşı yine Batı’nın kullanıldığı alışılageldik ifadelerle sonlandırıyor.
İmamoğlu ve onun temsil ettiği güçlerin Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı Batı uydusu siyaset ülkemizi yeniden tehdit ediyor. Bu Washington merkezli bakış açısının Türkiye’ye tekrar hakim olması, ABD ve uydularını yeniden Türk iç ve dış siyasetine ortak olmaya davet ederek, son yıllarda büyük mücadele ve fedakarlıkla elde edilen bağımsız dış politika kazanımlarının kaybına, FETÖ ve PKK gibi unsurların yeniden güçlenmesine yol açacak. İmamoğlu’nun Batı’ya ilettiği mesajların tam olarak da bu yönde olduğu görülüyor.
‘EŞ BAŞKANLIK BAŞVURUSU’
Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yerel seçimleri tekrarlanmadan önce WP’de kaleme aldığı yazıyı Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel şu ifadelerle eleştirmişti: “Bir İstanbul Büyükşehir Başkan adayı neden bir Amerikan yayınına, WP’ye yazı yazar? Belediye Başkanı’nı WP okurları mı seçecek? Yazının içeriğine bakıyoruz, bazı grupların siyaset üretmesinin önünde engel oluşturuldu deniliyor, bununla kimin kastedildiğini çok iyi biliyoruz. Şu anda siyasi arenadan kimler dışarıya itildi? PKK ve FETÖ itildi.
İmamoğlu’nun Batı basınındaki yazılarında ana fikir şu: Eş başkanlık yaparım! Ben varım diye kendisini gösteriyor, WP’ye yazması, kendi ülkesini şikayet etmesi, ülkedeki problemlere buyrun burnunuzu sokun davetinden başka bir şey değildir. Vatan Partisi bu mesajları görüyor. Türkiye’yi yeniden ABD rotasına sokmak, FETÖ’yü PKK’yı kurtarmak isteyen, Abdullah Gül gibi ahmet Davutoğlu gibi kenara itilmiş, eski Türkiye’nin aktörlerini yeniden arenaya sürmek isteyen planları Vatan Partisi ortaya çıkarıyor.”