İmamoğlu’nu kahraman ilan ettiler: Sanatçı algılara teslim olmaz

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ve terör soruşturması kapsamında gözaltına alınmasının ardından İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere pek çok ilde gösteriler düzenleniyor. Edinilen bilgilere göre İmamoğlu yolsuzluktan tutuklandı.

Yaşanan bu gelişmeler sanat dünyasını da etkiledi. Halil Ergün, Emin Alper, İlyas Salman, Erdal Erzincan, Metin Coşkun, Janset gibi pek çok isim Saraçhane’ye gelerek Ekrem İmamoğlu’na destek verdi.

400’den fazla sanatçı da Ekrem İmamoğlu’na destek bildirisi yayınladı. Bildiriye imza atanlar arasında, Duman grubu, Ceylan Ertem, Ahmet Mümtaz Taylan, Ahmet Ümit, Birsen Tezer, Defne Samyeli, Fatih Erkoç, Nuri Bilge Ceylan, Şebnem Ferah, Zülfü Livaneli yer alıyor.

Yayımlanan bildiride, “Biz özgür düşünceye inanan bireyler olarak, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunmanın tam zamanı olduğunu biliyoruz. Hukukun keyfi şekilde kullanılarak muhalefetin susturulmasına sessiz kalmıyoruz! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarının hukuksuzca gözaltına alınması, yalnızca seçilmiş temsilcilere değil, milyonların iradesine uzun süredir yapılan müdahalelerin son aşamasıdır. Bu zorbalığı kabul etmiyoruz.” ifadelerine yer verildi.

Ekrem İmamoğlu’na tam destek veren sanatçıların Atatürk filminin iptal edilmesinin ardından sessizliğe bürünmesi, Filistin konusundaki duyarsızlıkları da eleştirilmişti. Yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanan Ekrem İmamoğlu’na verilen destek, Türk aydını ve yabancılaşma konusunu gündeme getirdi.

‘SANATÇIYA DÜŞEN SAĞDUYULU OLMAK’

Türkiye Sanatçılar Birliği Genel Başkanı Murat Demirbaş, İmamoğlu’yla ilgili yürütülen sürecin hukuki bir süreç olduğunu ve yargının muhatap kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Demirbaş, “Her şeyden önce bu bir hukuki süreç. Sonuçlarını beğenirsiniz beğenmezsiniz ama bu konunun muhatabı yargıdır. Şu anda yaşananlar kendi düzleminin dışına çıkmıştır.” dedi.

Sanatçıların algılara teslim olmaması gerektiğini belirten Demirbaş, “Halkın sanatçısı olmak demek halk öfkesinin önüne düşmek değil halkın gerçek yararını savunmak demektir. Burada da suçlamalar doğru ise yapılanlar halkın yararınadır. Yok suçlamalar doğru değilse zaten bekleyip sonucu görmek gerek. Sanatçıya düşen de bu sağduyudur. Sanatçı algılara teslim olmaz gerçeğin yılmaz ve uslanmaz savunucusudur.” İfadelerini kullandı.

‘HUKUK VE ADALETİN İŞLEMESİNİ İSTEMİYOR MUSUNUZ?’

Sokakta adaletin aranamayacağını belirten Demirbaş, yolsuzluk ve terörün demokrasilerde suç olduğunu kaydetti. Sokakta adaletin aranamayacağını belirten Demirbaş şöyle konuştu:

“Cumhuriyet felsefesi her şeyden önce bağımsız ve başı dik bir duruştur. Burada maalesef Cemal Süreyya'nın sözüne gönderme yapmak zorundayım. Süreya ‘Türk aydını batının fikri ajanlığını yapmaktadır’

Batı demokrasilerinde de yolsuzluk veya terörle ilişkilenme bir suçtur. Eğer bu suçların olmadığına inanılıyorsa peki o zaman bu telaş nedir? Hukuk ve adaletin işlemesini istemiyorlar mı? Ya da muhalefet iktidarın adaletine inanmıyorlarsa iktidardan daha adil olması gerekmez mi? Sokakta adaletin arandığı hiçbir ülke görmedim ben.”

EMPERYALİZM ÖFKEYİ KULLANIR

Sokağa çıkan kitlenin iktidarın değişmesini istediğini kaydeden Demirbaş, yaşanan süreci bir tür cinnet haline benzetti. Demirbaş, örgütsüz ve programsız hareketlerin emperyalizm tarafından kullanılabileceğini hatırlattı:

“Zaten şu anda toplanan kalabalıkların talebi farklı. Onlar İmamoğlu için biz buradayız demiyorlar. İktidarın değişmesini istiyorlar.

Peki ama siz dünya tarihinde böyle gerçekleşen bir devrim gördünüz mü? Bu öfke(bazen cinnet hali) maalesef çok örgütsüz ve programsız. Programı olmayan iktidar olamaz. Ancak emperyalizmin oyuncağı olur. İktidarı değiştirmek için önce iktidarı değiştirmek isteyenlerin değişmesi gerekli.”

Sanatçıların, tutucu olmaması gerektiğinin altını çizen Demirbaş, “Bir aydının tutucu ve bağnaz olmaması gerekir. Süreci nesnel değerlendirmek şart. Halkını düşünen bir sanatçı Körü körüne düşmanlıklarla hareket etmemeli.” ifadelerini kullandı.

Ressam Mustafa Şanlı ise, yaşanan sürecin dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmadığını dile getirdi. Şanlı, “Dünya genelinde baktığımızda ABD ve İsrail Suriye cephesinde görece bir başarı kazandı ve kendilerine yakın bir kesim iktidarı ele aldı gibi. Diğer taraftan ise Ukrayna cephesinde ise kaybettiler. Ülkemiz açısından baktığımızda ülkemizin düşmanlarının yığınağı esas olarak doğu Akdeniz'e olması nedeniyle bizim de bütün dikkatimizi bu bölgede yoğunlaştırmamız gerekir” ifadelerini kullandı.

‘BİR TURUNCU KALKIŞMA HAREKETİ YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR’

“Turuncu Devrim”e dikkat çeken Şanlı, “Basit bir müteahhit olan şahsın yaptıkları nedeniyle uygulanan yasal işlemleri Türkiye düşmanları birkaç açıdan kullanmaya çalışıyorlar. Bir turuncu kalkışma hareketi yaratarak bu süreçte yığınağa engel olacak güçlerin enerjilerini başka yöne kanalize etmenin derdindeler.” dedi.

Bir kesim sanatçıların İmamoğlu’na destek vermelerini “vahim” bir durum olarak değerlendiren Şanlı, “Ne yazık ki ülkemiz sanatçı ve aydın kesiminin bir bölümü ki bunların büyük çoğunluğu da kendilerine "solcu" demektedir. Özellikle 1980 sonrasında Türkiye düşmanları tarafından devşirildiler ve kullanılmaktadırlar.” diye konuştu.

ARKALARINDAKİ GÜÇ TARAFINDAN KÖPÜRTÜLÜYORLAR

1945’te başlayan “Küçük Amerika” sürecinin aydın ve sanatçılar üzerinde etkili olduğunu belirten Şanlı, Önümüzdeki dönemde tıpkı postmodernizme karşı verilecek mücadele gibi bu ‘sanatçı’ tayfası ile de ideolojik mücadele vermemiz gerekiyor.” dedi.

Söz konusu sanatçıların gücünün ve etkisinin büyütüldüğünü kaydeden Şanlı, Köpürtülen sözde sanatçı ve aydınların gerçekte Türkiye'deki aydın ve sanatçılarımızın çok cüzi bir kesimini oluşturduklarını düşünüyorum. Cumhuriyet felsefeni kavrayan çok büyük bir aydın ve sanatçı kesim mevcut ama ne yazık ki hem iktidara hâkim olanlar hem de yeni Amerikancılar tarafından kenarlara itilmiş durumdalar. Bu ülkenin aydını da var gerçek sanatçısı da. Bence en büyük sorun örgütsüzlük.” ifadelerini kullandı.