İmeceyle güçlenen kadınlar
Göynükbelen örnek bir köy. İmeceyle üretip dayanışma halinde yaşıyorlar... ‘Üniversitede beş çocuk okutuyoruz, hasta yaşlımız var, askere giden gençlere uğurlama şenlikleri düzenliyor, binlerce insanı ağırlıyoruz... Büyük bir aile gibi...’
Bursa’nın Orhaneli ilçesine bağlı Göynükbelen Beldesi’nde kadınlar, çağlar boyu sürdürdükleri ortak yaşam, paylaşım, bölüşüm, yardımlaşma, dayanışma geleneğini sürdürüyor.
Orhaneli, Osmanoğlu Beyliği’nin ilk yerleşimlerinden. Eski adı Beyce... Uludağ’da, yayla denecek yükseklikte kurulmuş bir ilçe. Bursa’ya 45 dakika uzaklıktaki bu ilçeden 20 dakika sonra Göynükbelen’e varılıyor.
Göynükbelenli kadınlar bir araya gelerek beldelerini göğertme, yükseltme derdine düşmüş.
YOL BOYU EMEK ÜRÜNÜ
Bu kadınlarla buluşmak için yola çıkıyoruz. İstikametimiz, yine bir Uludağ ilçesi olan Keles, oradan beldeye ulaşmak. Yol boyunca Keles’in köylerinden kadınlara rastlıyoruz. Ürettikleri ne varsa satmak için yol kenarına yerleşmişler. Elma, armut, çilek, ekmek, sirke, pekmez... ne yetiştirmişlerse, el emeği ile neler yapmışlarsa yoldan geçenlere satmaya çalışıyorlar. Gençler, yorganı sırtlanmış sanayi kenti olarak anılan Bursa’ya göç etmiş. Yaşlılar dağda üretip, satıp, hayatı sürdürmenin peşinde. Yol boyuna bir karattı istiyorlar, yağmurdan, soğuktan korunmak için. Keles yolu, araçların vızır vızır geçtiği bir yol değil. “Hiç olmazsa” bize bir sıcak çay içirmeden yola koymuyorlar.
DÜĞÜN YEMEĞİ...
Göynükbelen’e vardığımızda, yol ortasına boylu boyunca kurulmuş büyük bir sofra ile karşılaşıyoruz. Bütün belde orada, düğün yemeği var. Bine yakın insan yemek yemekte…
Meydanın ortasına bir delikanlı ilerliyor. Elinde sancak. Türk Bayrağı ile halkın önünde, gelin almaya geliyorlar. Gelin evden dualarla çıkıyor, anne baba ağlamaklı. En çok da babaya sarılırken gelin, anne bir küfecik içinden şeker saçıyor, gittiği evde ağız tadı olsun diye… Çocuklar sevinçle topluyorlar şekerleri.
Bir masanın çevresinde yirmiye yakın kadın… Hepsi kendine güvenli, oturmuş, gelin alayını izliyor. Geçiyoruz bir duvar dibine, gelin alayı geçsin diye…
Güfidan Ceylan’ı arıyor gözlerimiz. Her işin bir önderi olur. Gülfidan Ceylan da Göynükbelenlileri bir araya getiren, seferber eden bir kadın. Sözü ona bırakalım:
‘BİZ NE YAPIYORUZ?’
“Benim en büyük şansım, traktör, araba kullanabilmem, şehre gidip gelebilmem... Uzun süre eşimin hastalığı ile boğuştum. O zaman gördüm ki dayanışma, yardımlaşma, birlik önemli. Biz ne yapıyoruz? Üniversitede beş çocuk okutuyoruz, biri Tıp Fakültesi’nde... Beldemizde bakıma ihtiyacı olan hasta yaşlımız var. Onların ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Beldemizde askere giden gençlere uğurlama şenlikleri düzenliyor, binlerce insanı ağırlıyoruz. Şehitlerimiz var, onlar için mevlüt okutup, şehirde bulunan tanıdığımız, bildiğimiz herkesi davet ediyoruz. Belediye Başkanlarımız, Tarım İlçe Müdürlerimizle beraber yöremizde hangi ürün yetişir, nasıl ekilir, nasıl bakılır, bunların bilgisini alıyoruz. Gerçekten ihtiyaç sahibi kadınların geçimlerini sağlamaları için yer tahsisinin, gerekli tüm desteğin yapılmasına, başta çilek olmak üzere bu bölgenin iklimine ve toprak yapısına uygun ürünlerin yetiştiriciliği konusunda ön ayak olmaya çalışıyoruz.”
‘NASIL YAPIYORUZ?’
“Biz bunları nasıl yapıyoruz? Köyümüzde birçok evde köy fırını var, kimin fırını kaç ekmek alıyorsa on, yirmi... Hamur yoğurup fırında, ekşi mayalı köy ekmeği yapıyoruz, şehirde satıyoruz. Bizim yöre insanı başka ekmek yemez. İlk başta unumuzu bir, iki çuval alırdık. Şimdi bir komşumuzun köyde evinin altında müsait olan bir yeri ambar yaptık. Orada yüz elli çuval unumuz var.
“Biz, çocuklarımız imkânsızlıktan okuyamasın, yaşlılarımız beldemizde zor durumda kalsın istemiyoruz.
“Göynükbelen’i büyük bir aile olarak görüyoruz. Eskiden olduğu gibi… Büyüklerin, gelinlerin, oğlanların, torunların bir arada yaşadığı ailelerimiz gibi.”
‘BİRBİRİMİZDEN GÜÇ ALIYORUZ’
“Bunları yaparken birbirimize güveniyor, birbirimizden güç alıyoruz. İnanır mısınız, yapıp sattığımız ekmeklerin ya da her ne olursa, paralarını arkadaşlarımız neredeyse seri no’su görünecek biçimde anında bize bildiriyor.
“Bütün bunları yaparken bir süre sonra anladık ki biz bu işleri resmi yollarla da yapmalıyız. Şimdi bir derneğimiz var. Orada çok daha örgütlü, çok daha planlı biçimde dayanışmamızı, yardımlaşmamızı sürdürüyoruz. Hepimiz omuz omuza, karınca kararınca yapmamız gerektiğine inandığımız iş için uğraşıyoruz, uğraşlarımız hep sürecek.”