Indiana Jones 'Wendell Phillips' Yemen'de (1949)
Geçende Henley'de eski kitaplar satan bir dükkânda buldum. Kitabın ismi 'Kataban ve Sheba'. Yazarı Wendell Phillips isimli genç (yazdığı dönemde) bir Amerikan arkeolog. Bendeki kitap 1955’te Londra'da basılmış


Wendell'in Yemen'de yaptığı Kataban ve Sheba arkeolojik keşif seferi ise 1950-52 arasında olmuş. Hatta kamyon konvoyunun İngilizlerin kontrolündeki sahil şehri olan Mukalla'da kontak çevirme tarihi (istikamet Hadramut) tam olarak 20 Şubat 1950. Wendell'in Yemen'den kovulduğu tarih ise 1952 başları.
Biraz dönemin havasını hatırlayalım. İkinci dünya savaşı bitmiş ve ABD açık ara dünyanın en güçlü ülkesi ve hegemonu. Dünyanın endüstriyel üretiminin 60% kadarını yapıyor. Gücünün zirvesinde. Türkiye'de ise tek parti iktidarı denerek kimilerinin aşağıladığı İnönü döneminin son ayları ve Adnan Menderes'in başbakanlığında yeni bir dönem açılmakta. Bu yeni dönemde Cumhuriyetin kazanımları terk edilecek ve Amerikancılık propagandası gazlanacak. İlk icraatlar: Amerika'ya destek için Kore'ye asker gönderilmesi, İncirlik'te Amerikan üssünün inşaatına başlanması, Türkçe ezan terk edilerek Arapça ezana geçilir, köy enstitüleri kapatılır, Komünizmle Mücadele Derneği kurulur (F. Gülen, T.Özal, A.Menderes vs. üyelerinden), NATO'ya üye olunur, ülke hızla borçlandırılır ve 1950'lerin sonunda ekonomi iflas eder. Ülkemiz ilk defa moratoryum ilan eder. ABD'den para alabilmek için İsrail'in kurucu başbakanı Ben Gurion Ankara'ya davet edilir, gizlice görüşülür ve kendisi ile istihbarat işbirliği anlaşması yapılır. Yani 1960 ihtilaline kadar ülkenin canına okunur. (Hala 1960 ihtilalinin 1971 ve 80'dekiler gibi Amerikancı darbe olduğunu söyleyen tarih cahilleri var ve hatta yakın tarihimizi bilmeyen bu zatlar politik mevkilerdeler). Bu dönemde Türkiye'nin zaten kendi dertleri o kadar büyüktür ki ülke büyük ölçüde içe kapalı bir durumdadır. Menderes döneminde meşhur olan tangocu Celal İnce'nin şarkısını hatırlayalım: 'Amerika Amerika, Türkler dünya durdukça, beraberdir seninle, hürriyet savaşında. O muhteşem beldelerin, pınarların nehirlerin, ünlü şelalen Niagara, haykırır gücünü dünyaya...'
1950'lerin Yemen'ine dönelim. Sahil şehirleri İngiltere hakimiyetinde ve RAF'in üsleri buralarda mevcut. Aden Kraliyet Kolonisi (İng: Crown colony of Aden) döneminden bahsediyoruz. Bütünleşik bir ülkeden bahsedemiyoruz, farklı bölgelerde çeşitli kral ve emirler mevcut. Kuzeyde Suudi Arabistan Amerikan petrol şirketleri ile yoğun ilişkiler geliştirmiş ve hızla Petro dolar ekonomisi gelişmekte. Amerika'dan ithal kamyonlar Suudi Arabistan'da develerin yerini almışlar. Yemen'de ise geleneksel olarak deve kervanlari ile ticaret süregelmiş. Deve sahibi olan küçük esnaf/tüccar ise kamyonculuk olayından endişeli. Kamyon gelince devecilik olayının biteceğini biliyorlar dolayısı ile Wendell Philips'in 20 kamyonluk konvoyu da Yemen'de rahat gezemiyor ve bolca deve kervanlarından kurşun yiyor.
Wendell Phillips, 1950 itibariyle 29 yaşında genç bir arkeolog ve önceki Afrika seferinin başarısının etkisiyle olsa gerek, Yemen seferi için birçok Amerikan şirketinden, üniversitesinden ve iş adamından para ve destek alarak büyük bir ekip oluşturmayı başarmış. 1949'da iki ay boyunca Yemen üzerinde uçak ile uçarak ön keşif ve hazırlık yapıyor, kazı hedef alanlarını kabaca belirliyor. 1950 başında ise asıl sefer başlıyor. 20'ye yakın 'Dodge Power Wagon' markalı kamyondan oluşan konvoyunda Amerikan ve Avrupalı uzmanlar, Arkeologlar, fotoğrafçılar, doktorlar, silahlı korumalar, çekici kadınlar ve lojistik destek ekibi mevcut. Asıl Arkeoloji ekibinin başı ise William F.Albright var. Bu zat ise incil/tevrat arkeolojisinin en büyük ismi. Zaten aileden evanjelist misyoner çocuğu, Kudüs'de Amerikan okulunda çalışmış, Ölü Deniz yazmaları çalışmaları ile ünlenmiş biri.
Wendell'de belli ki şeytan tüyü var. iletişimi, imajı ve ikna yeteneğinin güçlü olduğu belli. Ekibine çekici birkaç kadın da katmış. Bu çekici kadınlar sayesinde Amerika'ya gönderilen resimler, filmler ve dönem dönem yapılan seminerler daha fazla ilgi çekiyor ve Yemen çöllerindeki kazılara daha bir otantik hava veriliyor. Wendell bu kadınları bazen tanıştığı emirlerin, şeyhlerin haremine ziyarete gönderiyor, kadınlar da haremdeki durumu Wendell'e bildiriyor ve Wendell kitapta anlatıyor. Wendell dönem dönem Amerikan başkanına telgraf çekiyor ve bilgi veriyor. Bölgedeki İngiliz ordusunun ve diplomatik misyonunun imkanlarını da babasının mali gibi rahat kullandığını gözlemliyoruz.
Yemen'de yapılan arkeolojik çalışmalar Amerikan kurumlarından nasıl bu kadar büyük fon toplayabildi ve destek görebildi? Bunca ülke varken neden Yemen? Bu sorunun cevabı yine İncil/Tevrat'ta saklı. Bu coğrafyanın Tevrat/İncil de karşılığı varmış. Milattan önceki yüzyıllarda, Yemen'de Yahudi krallıklarının olmasından bahsediliyor ve daha sonra Yahudiler göçmüşler. Asıl bağlantı ise Shiba (veya Şiba) kraliçesinin ülkesi olması. Shiba kraliçesi, Tevrat'a göre Kudüs'te krallığı olan Hz. Süleyman'a (onlar Kral Süleyman diyor) ziyarette bulunuyor, altınlar, baharat hediyeleri götürüyor ve ona bazı bilmeceler/akıl oyunları soruyor. Yani aslında Wendell Philips'in arkeoloji seferinde Hz. Süleyman döneminde, Hz. Süleyman ile görüşen krallığın kalıntıları ve Yahudi/Hristiyanlık bağlantıları aranıyor. Nasıl ki Indiana Jones filminde genç arkeoloji hocası Indiana Jones'in hedefi Hz. İsa'nın kullandığı kâseyi bulmak idiyse, Wendell Phillips'in ve ekibinin hedefi de bu kazılar ile daha çok Tevrat/İncil bağlantılarını keşfetmek.
Wendell Philips de Indiana Jones gibi belinde silah ile gezen, hayli maceracı ve genç bir karakter olduğu için onu döneminin Indiana Jones'i olarak isimlendirenler de var. Bazıları da onu Amerikan 'Arabistanlı Lawrence' olarak isimlendiriyor. Kimine göre Wendell'in seferi, Arapların tarihini yeniden yazan, tarihleri yerli yerine oturtan bir başarı hikayesi olmuş, kimine göre ise Wendell, mezar yağması dahil yağmacı bir arkeolojinin temsilcisi. (Kitabında da mezar arkeolojisinin önemine değinip mezarlardan bulduğu eserleri belirtiyor. Kafatası yığınlarından oluşan resimler de kitapta mevcut.)
Wendell, kitabında Yemen'in nasıl büyük bir zenginlikten, büyük bir fakirliğe geçtiğini de anlatmış. Ona göre Hippalus isimli Yunan denizci, 1BC döneminde Hint Denizi'nde Muson rüzgarlarının kışın batıya, Afrika'ya doğru, yazın doğuya, Hindistan'a doğru estiğini keşfetmiş ve bundan sonra Romalılar ticareti daha çok denize kaydırarak karadaki Arap kontrolündeki ticaret yollarını terk etmişler. Diğer gelişme ise Güney Arabistan (Yemen bölgesine verilen ad) da üretilen tütsü reçinesine (Buhur) olan talep, Paganizmden Hristiyanlığa geçerken azalmış. Tüm bunların sonucunda, bir dönem ‘Arabia Felix' yani 'mutlu Arabistan' denen bolluk ve zenginlik kaynağı olan Güney Arabistan şehirleri fakirliğe ve kumun sonsuzluğuna terk ediliyor. Zenginlik döneminde bu bölgede çeşitli uygarlıklar, krallıklar kurulmuş bunların başlıcaları Saba, Ma'in, Qataban, Hadramut ve Himyar. Bu krallıkların kumlara gömülen başkentleri ise Marib, Qarnaw, Timna, Shabwa, Zafar şehirleri. (Türkçe isimler farklı olabilir, kitaptaki isimleri kullandım - MA). Wendell'in ise haklı olarak bu antik şehirlerin sırlarını ve zenginliklerini keşfetmek için ağzının suları akmakta.
Wendell, kitabın daha en başındaki önsözünde Sheba kraliçesinin şehrindeki kazıları vurguluyor. Yani asıl dini anlamı da olan büyük hedef bu. Bu Sheba olayını gelin biraz açalım. Burası Saba Krallığı denen yer, başkenti de Marib. Burada kazı yapmak Wendell için kolay olmayacak çünkü bölge biraz iç tarafta kalıyor, İngilizlerin hakimiyet bölgesinin dışında ve burada bir Yemen Krallığı mevcut. Wendell kitapta kimleri aracı olarak kullanıp ilgili Kral ile görüştüğünü, kazı izinlerini aldığını anlatıyor. Kitapta Sheba Kraliçesi olarak geçen karakterin Yemen ve İslam kaynaklarındaki ismi 'Bilqis veya 'Belkis', Etiyopya bölgesindeki ismi ise 'Makeda'. Kuran'da ise aynı karakterin ismi (çevirisine göre) Bilqis veya Belkis olarak geçiyor ve kendisini bilgili, sorgulayıcı, politikaya meraklı bir kraliçe olarak tasvir edilmiş. Hz. Süleyman ile görüşüyor, bazı mucizeler oluyor ve sonunda Allah'a inancı oluşuyor. Bazı kaynaklara göre Bilqis'in Hz. Süleyman'dan çocukları oluyor ve Yemen ve Etiyopya'daki hükümdarlar kendilerini bu soya dayandırarak meşruiyet kazanıyorlar. Yani Sheba Kraliçesi, tüm tek tanrılı dinlerde önemli bir karakter ve tasvir edilen hikâye birbirine yakın. Bilqis'in unvanı ise İslam kaynaklarında 'Sebe Melikesi' yani 'Sebe'nin kadın hükümdarı' olarak geçmekte.
Dikkatinizi çekmiştir, bu bölgelerde pek Türklük veya Türkçe'nin olmadığı bir dönemden bahsediyoruz ancak doğudan gelen ticaret/kervan yolu üzerindeki bir şehrin, Pagan dönemindeki kadın hükümdarının 'Bilqis' veya belki de 'Bilkız' olan ismi gayet Türkçe kökenli gibi. Dini edebiyatta da bu karakterin 'Bilgili', 'sorgulayıcı' olduğu vurgulanmış yani isim kökü ile karakter özelliği arasında benzeşme var. Ayrıca sanki tüm tek tanrılı dinlerde ortak olan bu karakter, doğunun pagan liderinin/toplumunun, Filistin'in tek tanrılı dinine geçişini, kabulünü sembolize ediyor gibi. Yani doğudaki Pagan lider bütün zenginliğine, kültürüne, gelişmiş medeniyetine rağmen daha zengin, gelişmiş ve mucizeler yaratabilen Kudüs'ün güçlü lideri ile tanışınca onun inancını ve tarafını benimsiyor. Az, çok dini kitapların verdiği mesaj bu sanki.
Wendell'e dönecek olursak. Wendell kazı sahalarında yüzlerce işçiyi günlük yevmiyeye bağlıyor, onlara tonlarca kumu taşımaları için sepetler alıyor ve bitmek tükenmez bilmek bir kum taşıma ve kazma dönemi başlayarak kumların altında kalan zenginlikler yavaş yavaş gün yüzüne çıkartılıyor. Parça bulanlara yevmiye harici ilave bahşiş veriliyor böylece parçaya yaklaşınca işçiler dikkatli kazıyorlar. Mezarlar, tapınaklar, antik şehirler kazılıyor fakat işin çok küçük bir kısmı tamamlanabiliyor. Yemen halkı bir süre sonra Wendell'i bölgede çalışamaz hale getiriyor ve 2 sene sonunda saha terk ediliyor. Wendell bu dönemde Umman Sultanı ile tanışıyor ve Umman Sultanı Wendell'e karada petrol ve maden, denizde ise petrol araştırma ve çıkartma hakları veriyor. Wendell petrol şirketini kuruyor ve zaman içinde büyütüyor.
Wendell, 1960’ta, Umman Sultanlığı'nın Yemen'e komşu olan Dhofar bölgesinde kazı çalışmaları için tekrar geliyor. Yine yazıtlar ve islam öncesi dönem eserleri buluyor. Wendell petrol hakları ve gelirleri sayesinde dünyanın en zengin adamlarından biri oluyor ve bugün de sülalesi aynı durumda. Nedense Arkeolog veya Petrolcü Wendell Philipps'in hikayesi Türkçe kaynaklara (bugüne kadar) girememiş.
Wendell'in Yemen seferinin öğretileri ile beraber politika yapıcılarımıza ne önerebiliriz?
1) Wendell'in Yemen kazıları büyük ölçüde eksiktir ve çalışmalar amacına ulaşamamıştır. Daha sonra aynı bölgelerde Fransız ekipler de çalışmış ancak onların da yeterli zamanı olmamıştır. Türkiye'den bu bölgelere Arkeoloji ekibi göndermek ve bu çalışmaları yağmacı olmayan bir yaklaşım ile devam ettirmek uygun olabilir.
2) Sadece Yemen değil, Filistin, Irak, Umman, Arabistan, Etiyopya, Somali, Zanzibar gibi tüm eski uygarlık bölgelerinde Türkiye'den arkeoloji ekiplerinin gönderilmesi uygun olur. Bu bölgelerden çıkartılacak eserler paha biçilemez ve eşsiz eserler olacaklardır ve hem kültürel gelişmeyi hem turizm sektörü gelişmesini ilgili bölgelerde hızlandıracaktır.
3) Wendell Phillips'in çıkardığı /yağmaladığı eserlerin sergilendikleri Amerikan müzelerinden, Yemen'e getirilmeleri ve kurulacak müzede eserlerin sergilenmesi uygun olabilir. İlgili Müze projesini bizim Kültür bakanlığı, Yemen'deki ilgili bakanlıklar ile halledebilir.
4) Yemen'deki ilgili arkeoloji sahaları ve şehirlerinin BM tarafından korumaya alınması sağlanabilir.
5) Yemen'de zaten petrol ve gaz üretimi var fakat yatırım eksikliğinden potansiyel değerlendirilemiyor. 42 milyonluk dev bir nüfus mevcut ve bu nüfusu fakirlikten kurtarmak için hızla bu kaynaklara yatırım yapılması gerekli. Batılı ülkelerin Yemen'in gelişmesine yatırım yapmayacakları kesin bu bağlamda Türkiye'nin bu konuda Somali'de yapılana benzer çalışmalar yapması lazım (özellikle karada). Zaten Somali için bölgeye uzman ekipler ve makinalar gönderildi, bir zahmet komşu Yemen'i de aradan çıkartıversinler. MTA’nın da bölgede çalışması uygun olacaktır.
6) Bölge ülkelerine savaş ve yıkım getiren tüm ülkelerin vatandaşları ve şirketleri için bu bölgelerdeki tüm petrol, gaz, maden imtiyaz ve yatırımlarının kamulaştırılması sureti ile savaş yıkımı kaynaklı tazminat ödemesinin kısmen karşılatılması uygun olabilir.
7) Yemen'e saldıran başta ABD olmak üzere tüm yabancı güçleri, bu saldırıları durdurmaya güçlü şekilde davet etmek gerekli. İsrail'in katliamlarına Yemen halkı tepki veriyorsa yapılması gereken Yemen'i bombalamak değil, İsrail'i durdurmaktır.
8) Güney Arabistan bölgesinde Türkiye'nin ekonomik ve politik etkisini artırabilmesi için bu bölgedeki askeri varlığını artırması ve ilgili ülkelerdeki elçiliklerimizin kadro, bütçe, imkanlarını artırmak ve ekiplerimizi ticari ve turistik potansiyeli değerlendirmek için daha çok inisiyatif alma konusunda cesaretlendirmek uygun olabilir. Egemenliği riske girmiş durumda olan Socotra adasında Türkiye turizm yatırımları yapabilir ve Yemen’in bu adayı yabancı ülke ilhakına karşı savunabilmesi için Yemen'e destek verilebilir. Yemen'in batıdaki adalarında da benzer turistik potansiyel olabilir.
9) Hazır konumuz Arkeolojiden açılmışken, Bergama Sunağını ve hatta tüm müzeyi Almanya’dan yüksek ses tonu ile talep etmenin zamanı gelmiştir. Küresel konjonktür ve Almanya'nın zayıf ve muhtaç durumu, bu konuda Türkiye'nin elini güçlendirmektedir. Zaten Almanya'yı büyük ölçüde NATO yönettiğinden talebi ilgili NATO komutanına yapmak süreci hızlandırabilir. Bergama müzesi, sunağın tarihi yerine yakın bir bölgeye taşınarak yine ilgili Alman ekibin yönetiminde işlevine devam edebilir. Kültür Bakanlığı’mızın sunağın ve müzenin taşınacağı bölgedeki hazırlıkları başlatması uygun olacaktır. Talebin reddi veya geciktirilmesi halinde Almanya ile yurtiçi ve yurtdışında yapılan tüm arkeolojik işbirliklerinin sonlandırılması uygun olur. (Hatta Irak, Suriye, Filistin'de çalışmalarına da izin verilmeyebilir) Almanya Üniversitelerinden mezun olan Arkeologlar arzu ederlerse Miami sahillerinde çalışmalarına, staj ve akademik hayatlarına devam edebilirler.
10) Wendell'in kitabının Türkçeye çevrilmesi, hayli renkli olan Yemen seferinin filminin yapılması uyun olabilir. Kazılarda bulunan eserlerin ve çekilen foto/filmlerin İstanbul'da sergilenmesi uygun olabilir. Genel olarak milletimizin arkeolojiye ilgisini artırmayı başarabilirsek politika yapıcılarımız da bu disipline sahip çıkacaklardır.
11) Türkçe detaylı bir Dünya haritası çalışması hazırlamak uygun olur. Misal Yemen'de birçok şehir var. Her dilde isimler, telaffuzlar farklı. Türkçe yazarken hangi ismi kullanmalıyız? Misal Yemen'in önemli sahil şehrinin İngilizce ismi 'Al Mukalla'. Türkçe'de bazı kaynaklarda El Mukelle geçiyor, bazılarında sadece 'Mukelle', bazılarında 'El-Mükella', bazıları da aynen İngilizce kelime olan 'Al Mukella’ kullanmışlar. Harita genel Müdürlüğü gibi asıl işi bu olan kurumların haritalarında bile farklılıklar var. 'TDK sözlüğüne bakalım' desek durumu zaten Allahlık. Benzer durum özel isimlerde de var. Düzgün bir Türkçe yer ve özel isim kaynak kitaplığına ihtiyaç var. (Aslında turizmden ayrı tüm işi Türkçe/kültürel gelişim olan yetkin bir Kültür Bakanlığına ihtiyaç var).