İnegöl için türküler yaptı
Rüstem Avcı, İnegöl yöresinin tarihi karakterlerinin anlatıldığı türküleri besteledi. Yüzlerce derlemesi olan emekli TRT sanatçısı Avcı, memleketi İnegöl’ün tanıtımına katkıda bulunmak istiyor
Türk Halk Müziği Sanatçısı Rüstem Avcı, İnegöl’ü tanıtmak ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla türküler besteledi. Osmanlı’nın ilk şehidi Baykoca, İnegöl’ü fetheden Turgut Alp gibi tarihi karakterleri anlatan türküler, TRT’de de haberlere konu oldu. Rüstem Avcı, bestesini yaptığı türkülerin hikayelerini Aydınlık'a anlattı. Avcı, İnegöl için yaptığı bestelerin albüm olarak çıkarılması için de girişimde bulunmuş ve projeyi İnegöl Belediyesine sunmuş. TRT Sanatçısı olan Rüstem Avcı, proje hayata geçtiği takdirde, İnegöl’ün tanıtımına, Türkiye'nin kültürüne büyük bir katkı yapmış olacak.
Sanatçı ve akademisyen Seda okuyucu’nun, Rüstem Avcı üzerine yazdığı yüksek lisans tezi ve Avcı’nın çocuklara yönelik kültür aktarımı projesini anlattığı önceki bölümler aydinlik.com.tr’den okunabilir. İnegöl için bestelediği türküleri konuştuğumuz son bölümü sunuyoruz:
İnegöl Müzesinde sanatçıya ayrılan köşe. Avcı'nın şu anda 416 derlemesi bulunuyor
TURGUT ALP’İN VASİYETİ
- Bestesini yaptığınız Turgut Alp türküsünün hikayesiyle başlayabilir miyiz?
Yıl 1299. İnegöl’ün Tekfur’u çok güçlü. Bizans tarafından desteklenen zalim bir insanmış. Osmanlı’ya çok zarar vermiş. O zamanlar küçük bir beylikmiş orası Osmanbey diye. Koyunlarını hayvanlarını öldürüyorlarmış kasıtlı olarak. Ama Turgut Alp, 12 sene İnegöl’ü kuşatma altına almış. 12 sene sonra Osmangazi de aynı gün Bilecik’i fethediyor ve İnegöl’ün fethine de yardıma geliyor askerleriyle. Ve tekfurun kellesi gidiyor.
Turgut Alp’le ilgili bu tarz bilgiler her yerde var ama benim türküde özellikle anlattığım bir destansı hikaye var. 1975 yılında edebiyat hocam Numan Kartal, Makedonya Kocacık’tan gelmişti. Ben daha lise birdeydim. Ufak bir Polonya yapımı motorsikletim vardı. Bana dedi ki “oğlum, beni bir köye götürebilir misin?” “Gideriz hocam” dedim. Ben tabi bilmiyorum ki köyün yolu dimdik yokuş. Benim motorum ise küçücük. Hocaya mahçup olmayayım diye düşünüyorum. Neyse ki köye çıkmayı başardık. Mezarlığın bitiminde üç metre genişliğinde üç tane çam ağacı. Dibinden kesilmiş. Mezar açılmış ve soyulmuş. İçinden hazine çıkarmışlar. Osmanlı’da ve Selçuklu’da mezarın içine bir şey koyulmaz ama Kurtuluş Savaşı’ndan kaçan Ermeni ve Rumlar, bellemişler o mezarı. Müslüman mezarını kimse kazmaz diye düşünerek orayı garanti bir yer olarak görmüşler ve hazinelerini oraya saklamışlar. Mezarı soyup zengin olan kişinin ailesinden kimsenin yaşamıyor. Yatırın gazabına uğradıkları, bir söylenti olarak dolaşıyor.
İnegöl Belediyesi buraya anıt yapmış. 125 yaşına kadar yaşamış olan Turgut Alp, birçok savaşa katılmış. Vasiyeti de şöyleymiş, “ben öyle bir yere gömün ki, İnegöl’ü tepeden göreyim. Akşam üzeri esen rüzgar, yandan bana vursun.” Aynen de öyle mezarın yeri. Türkümüzün son kıtasında bunlar şöyle anlatılıyor:
“Vasiyeti anıt yerine geldi
İnegöl’ü gören üç çamlı yerdi
İkindiden sonra esen hoş yeldi
Osman Gazi’nin silah arkadaşı
Efsane Baltalı Eren Turgut Alp”
976 yılında dedesi Mustafa Avcı ile İnegöl'de gezerken
HALİL İNALCIK TESCİLLEDİ
- Turgut Alp için yaptığınız bu besteden daha önce de Osmanlı’nın ilk şehidi Baykoca için türkü bestelemiştiniz. Bu karakterler için türkü besteleme fikirleri nasıl gelişti?
Evet, önce Turgut Alp’in bestesini yaptım. Sözlerini de Ankara’da yaşayan çok ünlü bir şair, Atatürk şiirleri yazan Murat Haydaroğlu’na yazdırdım. Turgut Alp'i besteledikten üç ay sonra da Osmanlı’nın ilk şehidi Baykoca’ya beste yaptım. Baykoca’nın mezarı benim köyüm olan Hamzabey Köyü’nde. Belediye türbe yapmış. Benim çocukluğumda, siyah bir mezar taşı olan isimsiz bir mezardı caminin hemen girişinde. Kimin mezarı olduğunu kimse bilmiyordu. Profesör Halil İnalcık geliyor köye ve bunun Baykoca’nın mezarı olduğunu söylüyor. “Buraya yakın kervansaray nerede?” diye soruyor köylüye. “Hemen şurada 100 metre ileride, şu bina” diyorlar. Çocukluğumda o binanın bahçesinde yerin altına inen bir Osmanlı hamamı vardı. “İşte bu!” diyor İnalcık, “Baykoca’nın mezarı...” Orada tescilleniyor.
Ben de Baykoca’nın hayatını araştırdım ve bilgileri şair arkadaşıma gönderdim. O da şiir yazdı ve bana gönderdi. Aradan üç ay geçti. Turgut Alp’e yaptığım besteden daha güzel oldu. Baykoca, Osmanlı’nın ilk şehidi olması özelliğiyle önemli bir kişi. Hayatı türküde geçiyor.
- İnegöl için derlediğiniz diğer türküler de var değil mi?
Evet, 1935 yılında Safiye Ayla’nın, Atatürk’ün huzurunda söylediği bir şarkı var mesela. Sonra unutulmuş gitmiş, hiçbir yerde yoktu. 1975’te ben daha lisedeyken sözlerin tamamını bulup yazmışım. Ama müziği yoktu. 2020 yılında da müziğini buldum. Hemen notaladım ve MESAM’da kayıt altına aldırdım. Bir diğeri de, 1950’li yıllarda İnegöl’ün Olukman ve Süpürtü köylerinde yaşanmış acıklı bir olay için yakılmış bir türkü. Nevzat Alkuş’tan derledim. Bütün bu İnegöl’ü tanıtacak olan bestelerimin yapımcılığının üstlenilmesi için de İnegöl belediyesine sundum. Tabi bunun hayata geçebilmesi için sponsorluk şart.
TÜRK ENSTRUMANLARI KULLANILACAK
- Türküleri kaydetme aşamasında nasıl düzenlemeler yapmayı düşünüyorsunuz?
Tabi şu anda besteler çıplak halinde. Düzenlemeleri yapacağım zaman, Türklerin Orta Asya’dan geldiğini vurgulayan, bir Orta Asya sazı olan dombrayı kullanacağım. Bas sesli bir viyolonsel girizgah yapacak. Sadece bağlama değil, klarnet, akordeon gibi enstrumanlar da olacak. Ritim olarak da mesela Osmanlı’nın ilk yıllarında yer alan “kös” kullanılacak.
Turgut Alp türbesinde, torunlarından ismail Kösen'le
- Türküleri bulup çıkarmak sizin için ne anlam taşıyor?
Eskiden gazete, televizyon yoktu. Türkülerle derdinizi anlatıyordunuz. Mesela bir tane de kendi köyümden bir türkü buldum. Benim köyümün 800 metre yakınında bir Tokuş köyü var. Oradaki insanların Tatar olduğunu bu türküde öğrendim. Tokuş’un Tatarları... Kozluca diye bir köy var, oranın da kelleri... Yüz sene evvel buranın insanlarına saçkıran geliyor. Kadın erkek hepsi kel olmuş, onu anlatıyor türkü. Boğazköy diye bir köy var. Oranın da Türküsü şöyle, “Boğazköy’ün kazları, Hamzabey’in kızları, sakın çirkin sanmayın, güneş yanığı yüzleri...” Tarlada çalışmışlar çünkü...
Doğru türküyü bulmak önemli. Uydurma olanlar da var. Ama mesajı olan türküler, aynı tarih gibi. Aynı gazete gibi. İçinde yüzyıl öncesinden haber var...