İngiltere'den haberler.... Döner diye bunu yiyen bir daha döner yemez!
İngiltere'de haftanın öne çıkan haberleri... Din, devlet ve Alman döneri işleri ayrılmalı, Getir İngiltere'den çekiliyor, Rolls Royce (RR) firmasının CEO'su Tufan Bey ve THY YKB Ahmet Bey’den anlaşacak mı? George Galloway yine formuna...
Fransız Uberci Amidou ve Jose ile sohbet
Geçenlerde Fransa'da Uber taksi sürücüleri Amidou ve Jose ile laflama fırsatı buldum.
Amidou Senegalli (Müslüman). Fransa’da birçok Türk arkadaşı varmış. Senegal'deki politik değişimi olumlu buluyor. Hatırlarsanız bir kaç hafta önceki seçimlerde Fransa yanlısı eski lider Macky Sall'e halk kapıyı göstermişti ve halkçı çizgideki B.D.Faye iktidara getirilmişti. Amidou Senegal'in istikrarlı ve hatta bölgenin en istikrarlı ülkesi olduğuna defalarca vurgu yaptı. Biraz Fransafrik sohbeti yaptık. Fransa'ya sırtını dönen ve Rusya ile ilişkilerini geliştiren Nijer, Mali, Burkina Faso gibi ülkelerin bir süre zorlanacağını fakat kendi kararlarını verebilmekten dolayı sonunda durumlarının çok daha iyi olacağını düşünüyor.
Amidou, tatil için Senegal'i ve Fildişi sahillerini öneriyor. Son senelerde Senegal'e Türkler ticaret için gelmeye başlamışlar. Bu gelişmeleri olumlu buluyor. Tayyip Erdoğan'ın son yerel seçimleri kaybettiğini bana söyledi. Rusya-Ukrayna savaşında da Rusya'nın Ukrayna'yı çoktan yenebileceğini fakat fazla can kaybı yaratmamak için hassas davrandığını belirtti. Politikayı yakından takip ettiği belli. Kardeşi de din eğitimi için Türkiye'ye gitmeye karar vermiş, hangi şehre gideceği daha belli değilmiş.
Gelelim Jose'ye. Jose'nin tipi ve ismi bende Hispanik algısı oluşturmuştu ama Jose Kongo'lu çıktı. "Jose" malumunuz "Joseph" ile aynı isim. Bizdeki "Yusuf" oluyor. Bana "nerelisin?" diye sormadığından Türkiye muhabbeti açılmadı. Belki de Uber profilden Türk olduğumu gördüğü için sormadı. Jose ile Kongo muhabbeti yaptık. Kongo'da 20 kusur yıldır savaş hali devam ediyormuş. Birleşmiş Milletler istese bu savaş çoktan bitermiş ama istemiyormuş. Milyonlarca insan ölmüş ve ülkeden göç etmiş. Çatışmaların sebebinin Kongo'nun zengin maden kaynakları olduğunu düşünüyor. Komşu ülkelerden savaşçılar gelip kobalt gibi değerli madenlerini çalıyorlarmış. Kongo'nun nüfusunu 90 milyon olarak söyledi (Wikipedya'ya göre 112 milyon). Jose en son 2001 yılında ülkesi Kongo'ya gitmiş. (Hatırlayalım, 90'lı yıllarda Kongo'da Fransız ordusu bazı askeri operasyonlar yapmıştı). Jose, tüm Afrika liderlerini diktatör ve hırsız olarak niteliyor. Ülke diktatörleri, ülke ekonomisini bir amcaoğluna veriyorlarmış, diğer bakanlıkları kuzenler paylaşıyorlarmış, akşam masa etrafında paraları bölüşüyorlarmış. Rusya'nın ülkesine yardımcı olamayacağını, Rusya'nın kendisinin iyi halde olmadığını, savaşı eski silahlar ile yaptığını ve savaşı kaybettiğini söylüyor ve ülkenin en iyi dostu olarak Fransa'yı görüyor. Zaten taksiye ilk bindiğimde Jose, RFI radyo kanalında haberleri dinliyordu, bu tür ana akım kanallarda yapılan propaganda ve yönlendirmeler malum... ilk defa Fransa yanlısı bir Afrikalı ile de böylece tanışmış oldum. Ana akım medyanın insanların muhakemesini ne ölçüde etkileyebildiğinin bir örneği.
Din, devlet ve Alman döneri işleri ayrılmalı
İngiltere'de bu GDK Döner markası hızla yayılıyor.1 00’den fazla mekân açmışlar. GDK "German Döner Kebap" demek. Malum Almanya'ya zamanında göçen kardeşlerimiz bizim döneri Alman damak tadına uydurmak için soslar ve salatalar ile zenginleştirdiler ve Berlin kökenli "Alman Döneri" olarak ifade edilebilen bir "şey" ortaya çıktı. "GDK Döner" bu şekilde soslu döner kavramını İngiltere'de zincir hızlı-yemek zinciri haline getirme çabasında. Resimden görüleceği üzere bolca renkli baskılı karton kullanmışlar, sanki cep telefonu kutusu! Masraftan kaçmamışlar. Lezzet deseniz bu İngiltere'de döner dedikleri şey ile bizimkinin pek ilgisi yok. Ne döner renginde ne de döner tadında. Döner diye bunu yiyen bir daha döner yemez. Tavuklusu gene daha iyi. Firmanın ismine bakınca sahibini Alman kökenli sanırsınız. Kurucusunu bilemem ama firmanın güncel sahibi İskoçyalı, Pakistan kökenli Sarvır (ing: Sarwar) ailesi. Bu ailenin çeşitli alanlarda yatırımları var. Zengin ve politika ile iç içe geçmiş bir aile. Pakistan'ın en önemli eyaletinin valiliğini yapmıştı baba olan Çodiri Sarvır (ing: Chaudhry Sarwar). Bizdeki İstanbul Belediye başkanlığı ve hatta daha üst ayarda bir pozisyon. Hem İmran Han ile hem de Şehbaz Şerif ile yakın çalışmış biri. Çodiri Sarvır, Britanya parlamentosunda da Glasgow'un vekilleri arasındaydı. Şimdi yaşlandı. Hem perakende işlerine, hem politika işlerine oğlu Enes (ing:Anas) bakıyor. Misal 2021 İskoçya parlamento seçimleri öncesi İskoçya'daki bütün Müslümanlara bir SMS mesajı geldi ve Enes, İskoçya Müslümanlarını başkanlığını yaptığı İskoçya İşçi Partisi'ne oy vermeye davet etti.
Biz döner konusu ile politikayı ayıralım. Bu GDK dönerden bir cacık olmaz benden söylemesi. Bu iş renkli baskılı karton ile, kaşar eritilmiş patates ile olmaz. Zaten koca koca restoranlar açmışlar, dokunmatik sipariş otomatları yerleştirmişler, hayli yatırım yapılmış mağazalara ama müşteri sayısı hayli az. Hamburgerci rakip firmaya gidenin onda biri gitmiyor. Fiyatları da rakibinden pahalı. Çodiri bey'e mesaj yollayalım, oğlan işi batıracak! Düzgün döner eti işi çözülmeden bu iş olmaz. İsmi biraz alerji yapmakla beraber yine de Amerikan rakiplerine karşı destekliyoruz, iyi şanslar diliyoruz.
Getir İngiltere'den çekiliyor
İngiltere pazarına önemli miktarda yatırım yapmış olan Getir firmamızı hepimiz biliyoruz. İngiltere işinin başındada kurucu patron Nazmi bey'in oğlu var. Getir'in Avrupa'da bazı pazarlardan çekilme planlarını üzülerek okumuştuk. İngiltere'de işin başında patronun oğlu var, herhalde işi kapatmazlar veya ancak tüm diğer ülkedekiler kapandıktan sonra sıra gelir diye düşünüyorduk. Hayli personel işe alımı da yapmışlardı. Hali hazırda Getir, İngiltere'de büyük şehirlerin merkez bölgelerine servis veriyor. Fazla taşraya gelmiyor. Taşrada denemeler yaptılar ancak herhalde tutmadı.
İngiliz perakendecilik haber sitesi Thegrocer.co.uk haberine göre Getir firması İngiltere operasyonlarını kapatma kararı almış. Almanya, Hollanda, Amerika'dan da çıkıyormuş ve kaynaklarını Türkiye pazarında yoğunlaştıracakmış. Yani oğlanın suçu yok, pazar dinamikleri ve artan rekabet gelinen noktada bu işi karlı olmaktan çıkartmış durumda. Açıkçası İngiltere maliyetleri ile bu motokurye teslimat işinin ne kadar yapılabilir olduğu konusu başından beri biraz tartışmalı idi. Sonuçta yatırımcıya projeyi satmışlar, bize yorum yapmak düşmez. İngiltere de ise operasyonu iyi kurmuşlardı doğrusu, yani hizmette, sistemlerde sorun yoktu. Faizlerin küresel olarak arttığı dönemde Getir yatırımcılarının daha fazla getiri talep etmelerinden dolayı finansal zorluk oluşmuş olma ihtimali de yüksektir.
Bir dönem İngiltere'deki Türkler, Getir sayesinde Türk beyaz peyniri, simidi, sucuğu gibi İngiltere'de bulması zahmetli olan ürünlere kolayca ulaşabiliyorlardı. Aslında motokurye ile hızlı teslimat yerine, günlük teslimat gibi iş modelini hedef kitle ihtiyacına biraz daha uydurarak aynı teknolojik platform üzerinden sunsalar başarılı olabilirler. Düşük lojistik giderli bir arz zinciri tasarımı ve makul satış fiyatları ile etnik pazarlama (misal Türk, Polonya, Pakistan vb. ürünleri... Sucuk, pastırma, beyaz peynir, ayran, simit, minimum sipariş 15kg'lik koli vs..) başarılı olacaktır.
Tufan ve Ahmet anlaşabilecek mi?
İngiliz uçak motoru üreticisi Rolls Royce (RR) firmasının CEO'su Tufan Bey ve THY YKB Ahmet Bey’den yakın zaman içinde Türkiye yatırımları ile ilgili bir anlaşma haberi gelebilir mi? 2023 başında Tufan Bey RR'de işin başına geçtiğinden beri RR'nin yatırımcısının yüzü gülüyor. Tufan bey şirketin bir kısmını sattı, yeniden yapılandırmalar yaptı, bunlar da yatırımcıyı mutlu etti ve hisse fiyatları uçtu. "Mühendislik tarafında yeni bir başarı var mı?" derseniz buna cevap vermek daha zor. RR firması, malum motor işinde GE ve PW gibi Amerikan devleri ile mücadele edebilmek ve rekabetin içinde kalabilmek uğraşı içinde. Pazar payı % 20’lerin altında. Emirates firmasının başkanı Tim Clark, RR motorlarının bakım sürelerinin kısalığından dolayı ürünleri defolu olarak nitelendirmişti ve yakın geçmişte yaptığı açıklama ile "RR motorlarının (Trent XWB'lerin) düzgün çalıştığından emin olana kadar bunları almayacağız" açıklaması yaptı. Tim Clark bir İngiliz, üstelik şövalyelik unvanı filan da var ve havacılık sektöründe ismi çok iyi bilinen biri. Başka bir İngiliz firması olan RR'ye açıktan cephe almasının arkasında yatan başka durumlar, beklentiler var mıdır bakmak lazım. (RR’nin YKB pozisyonunda bir "Dam" var. Dam (ing:Dame) unvanı şövalye unvanının kadın versiyonu).
2023 sonunda RR firması açıklama yaptı ve THY'nin verdiği 50 adet Airbus A350 siparişi ile Trent XWB'lerin en büyük kullanıcısı olacağını belirtti. Akabinde Başbakan Rishi Sunak bu anlaşmadan memnuniyetini ve anlaşmanın İngiltere ekonomisinde yaratacağı istihdamdan bahsetti. İngiltere sadece motor işinden değil, THY'nin uçaklarının farklı parçalarının üretiminden de para kazanıp istihdam yaratacak. Ticaret Bakanı Kemi Badenoch'un da elbette ağzı kulaklarındaydı.
THY'nin verdiği büyük siparişler sonucunda ilgili firmalar olan RR ve Airbus'tan Türkiye'de üretim vb. offset anlaşmasına benzer bir anlaşma bekleniyordu. İngiliz basınında çıkan haberlere göre 20 milyar dolar civarında parça üretiminin Airbus ve RR tarafından Türkiye'ye kaydırılması anlaşmasına hayli yakın durumdayız. RR de yaptığı açıklama ile Türkiye'de bakım, onarım ve yenileme tesisi yatırımı yapma anlaşmasına yakın olduğundan bahsetti. Belli ki mutfakta bir şeyler pişiyor. Anlaşmanın detaylarını bilmeden ahkam kesmemiz uygun olmaz, her anlaşmadaki gibi fırsat ve riskler olabilir. Benim gördüğüm riskler, Avrupa ve İngiltere'nin çıkarları hızla birbirinden uzaklaşıyor ve Avrupalı uçak firmasından aldığımız motorda İngiliz motoru kullanacağız. Bugün için değil, yarın için problem olabilir. Diğer dikkatli olunması gereken konu ise RR motorlarının gerçekten Tim Clark'ın bahsettiği gibi önemli teknik sorunları var ise bunların yaratacağı direk ve dolaylı kayıplardan RR'nin sorumlu tutulmasıdır. Fırsat tarafına gelirsek, RR'ye Türkiye uzun dönemli olarak mühendislik hizmetleri dahil destek verirse, RR teknik sorunları aşar ve THY için fırsat oluşabilir. Diğer taraftan TEI'nin fazlaca Amerikan GE'ye bağımlılığının yarattığı politik riski bir nebze azaltabiliriz.
Bulut tohumlayın dedik, siz ne yaptınız?
Tarihler 2017 yılının ağustos ayının sonları. Hatırlarsınız o dönemde biz Rusya ile S-400 anlaşmasının imzasını atmıştık, siyasi zemin hareketli idi ve ülkede ulusal egemenlik rüzgarları esiyordu. Neredeeeen nereye diyelim.
O dönemde İngiltere'nin önemli şehirlerinden olan Reading'in aynı isimli üniversitesinde BAE'den bir ekip ağırlanıyordu. Üniversitenin başkanı, Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü başkanı, Fizik enstitüsü başkanı filan hepsi toplanmışlar, BAE'nin ekibine yağmur bulutlarının boşaltılmasında elektrik akımı ile neler yapılabileceğini, yapay kimyasallar kullanılmadan bu bulut tohumlama işlerinin nasıl yapılabileceğini anlatıyorlardı. Üniversitenin bu alandaki araştırma programını BAE fonluyordu ve maksat BAE'nin kuraklık problemi ve su güvenliği konusunda iyileştirme yapabilmekti.
Yıllar su gibi akıp geçti ve geçen hafta Dubai'yi seller aldı götürdü. Uçaklar gölet haline gelmiş pistlerden kalkmaya çalıştılar. UAE, İran, Umman, Yemen'de toplam 33 kişi hayatını kaybetti ve bölgedeki tüm ülkelerde maddi kayıplar oluştu. Meteorolojist Ahmed Habib, Bloomberg kanalında bulut tohumlamanın bu sellere yol açtığını belirtti. Bu durum BAE yetkilileri tarafından yalanlandı. Reading Üniversitesi de açıklama yaptı ve BAE'de hiçbir bulut tohumlama operasyonu ile ilintilerinin olmadığını belirttiler. 2017 Reading toplantısında BAE ekibini ağırlayan ekipte olan Prof. Richard Allanda olayın "iklim değişikliği" kaynaklı olduğunu açıkladı. BAE’nin 1990'lardan beri bulut tohumlama programı bulunuyor ancak son sellerde bu tekniklerin kullanıldığı kesin değil.
Bu Dubai selleri olayı iyi reklam olmadı ancak bulut tohumlama konusu ülkemiz için de önemli potansiyel barındıran bir konu. Bu teknikleri doğru kullanırsak denizlere yağacak bazı yağmur bulutlarını kuraklık döneminde baraj bölgelerinde yağmasını sağlayabiliriz ve benzer teknikler ile dönemsel ve bölgesel olarak kuraklık ile etkili mücadele edebiliriz.
Galloway yine formunda
İngiltere’deki Rochdale şehrinin milletvekili olan ve WPB Partisi Başkanı olan George Galloway, parlamentoda sorduğu sorular ve başta Gazze politikaları olmak üzere hükümete karşı yaptığı eleştiriler ve MOATS isimli YouTube programındaki açıklamaları ile Başbakan Rishi Sunak ve İşçi Partisi lideri Keir Starmer'ı boncuk boncuk terletti. MOATS programında Galloway "Özgür Batı" kavramı ile dalgasını geçti. ABD'de 700 üniversite öğrencisinin sadece "Gazze'de soykırım olmasın ve ateşkes olsun" talebinde bulundukları için tutuklandıklarını belirtti ve durumu Vietnam savaşı protestolarına benzetti. Galloway, İsrail bombardıman uçaklarının Kıbrıs'taki İngiliz üssünü kullandıklarını belirtti ve bunun ne amaçlı olduğu konusunda seçilmemiş başbakan olan Rishi Sunak'a parlamentoda soru soracağını ancak tatmin edici cevap almayı beklemediğini belirtti ve devam etti: "Acaba İsrail pilotları Kıbrıs'taki üsse sigara ve kahve içmeye mi uğruyorlar yoksa açık hava hapishanesindeki sivilleri bombalamak için uçaklara bomba mı yüklüyorlar? 6 aydır her hafta sonu İngiltere'de meydanlarda insanlar bu durumu protesto ediyorlar. Vergilerimiz nereye harcanıyor? Kahraman pilotlarımız Gazze üzerinde neden uçuyorlar? Uçaklarımız İsrail’de hedef tespit edip, istihbarat toplayıp İsrail ile mi paylaşıyor? Savaş suçlusu ilan edilmek üzere olan Netanyahu'ya yardım mı ediyoruz? Bunları bilmek hakkımız." Galloway, Elon Musk'ın X platformunu sansürleyerek protestoları sansürlediğini ima etti. TikTok'un Amerika'da yasaklanmasından sonra tüm sosyal medya platformlarının her yerde yasaklanabileceğini belirtti ancak kendi web sitesinde (https://www.georgegalloway.com) ve yayın yaptığı kanallarda savaş suçlarını ve bu suçlarda Britanya'nın rolünü açıklamaya devam edeceğini belirtti.
İskoçya’da Yusuf’un fişi çekildi
İskoçya Başbakanı Hamza Yusuf istifa etmek durumunda kaldı ve İskoçya yeni başbakan arayışına girdi. Yusuf, Gazze'de yapılan katliamlar konusunda sözünü esirgemedi ve Birleşik Krallık'ın resmi politikalarına hayli ters bir pozisyon takındı. Zaten Yusuf'un eşinin ailesi de Gazze'de mahsur kalmıştı ve özel girişimler ile bölgeden çıkartılmışlardı. Yusuf'un ayağı nasıl kaydırıldı? Önce Birleşik Krallık’ın iklim değişikliği komitesi durduk yerde bir açıklama yaptı ve "İskoçya 2030 iklim değişikliği hedeflerini yakalayamayacak" dedi. Bayram değil seyran değil neden böyle bir açıklama geliyor diye düşünebilirsiniz... Bekleyiniz...Sonra, Yusuf'un partisinin net sıfır emisyondan sorumlu sekreteri açıklama yaptı ve "evet komite doğru söylüyor, yeşil hedefleri yakalayamayacağız” dedi. Açıklama sonrasında saatler içinde Yusuf'un koalisyon ortağı yeşiller partisi "Koalisyon anlaşmasından çekilmeyi oylayacağız" açıklaması yaptı. Yusuf da Yeşiller ile anlaşmayı bitirdi. Yusuf, azınlık partisi ile eski partidaşı Ash Ragan'ın desteği ile başbakan kalabilmeyi hesaplamıştı ama zarlar çoktan atılmıştı, o iş de olmadı ve Yusuf güven oylamasında yeterli desteği alamayacağını görerek başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Kimine göre kumpas, kimine göre değil. İskoçya'nın yeşiller partisi zaten fazlaca liberal çizgide olan, ipiyle kuyuya inilecek parti değil... Yerine gelecek kişi belli değil. (Muhtemelen bellidir ama biz bilmiyoruz). Büyük ihtimal ile Gazze katliamları konusunda fazla ses çıkartmayacak Andersenden bir profil getirilecektir.