İngiltere’nin kebap sevdası… Cirosu 2,2 milyar sterlin!
İngiltere’de 20 bin kebapçı olduğu, sektörün 2,2 milyar sterlin cirosu olduğu pek bilinmez… İngiltere kebaba öyle düşkün ki bir de en iyileri seçiyor. İngiltere’deki en iyiler tabii Türk kebapçılar! 'İngiltere'den Haberler' köşemizden haftaya göz atalım
26 Şubat 2025'te 13. Britanya Kebap Ödülleri sahiplerini bulacak. Yarı finalistler aralık sonu itibariyle açıklanmış durumda. Bu kebap konusu İngiltere ekonomisinde önemli. 20 bin kebapçı var, 200 binden fazla çalışan var, 2,2 milyar sterlin ciro oluşturuyor. 20'ye yakın kategoride ödüller veriliyor. Bu etkinlik artık gelenekselleştiği için hayli büyük ve paralı sponsorları da çekiyor ve ödül törenine önemli politikacılar da katılabiliyor.
Ödülü kimlere dağıtacaklar bilemem ama herkes bilir ki İngiltere'nin en iyi kebapçıları Kuzey Londra'da Türkiye'den zamanında gelen yurttaşlarımızın açtığı mekanlardır. Kime sorsanız, isimlerini de sayarlar. KKTC kökenli yurttaşlarımızın da hem kebap ama daha çok kebap dışı tarzda özellikle Londra civarında çok başarılı restoranları bulunmaktadır.
British Airlines sadakat programını kuşa çevirdi
İngiltere'nin bir dönemler dünyanın en iyileri arasında parmakla gösterilen ancak son 10-15 senedir iyi havayolları sıralamalarında ilk 20'ye dahi girmekte zorlanan bayrak taşıyıcı havayolu olan British Airlines (BA), aralık sonunda yaptığı duyuru ile müşteri sadakat programındaki değişiklikleri tanıttı. Pırıltılı bir pazarlama kılıfına sarmalanmış yeni programda 'Gold' statü sahibi olmak ve yolcu salonu gibi imkanlardan faydalanmak iyice zorlaştırıldı. Yeni programda ne kadar çok bilet parası ödenirse o kadar puan kazanılacak. Ekonomi sınıfı yolcuları için artık 'Gold' statü hayal oldu. Eski durumda 1500 puan gerektiren Gold statüsü artık 20 bin puan ile ulaşılabilecek. BA yöneticileri 'Ama artık puan sistemini de değiştirdik' diye savunma yapıyorlar ama pek kimse ikna olmuşa benzemiyor. BA, İngiltere'de hızla zemin kaybederken rakip firmalar için ise BA'nın kaybettiği pazar payını kapmak için önemli fırsatlar oluşacak gibi. BA'nın İngilizler için anlamı 'sadece Amerika uçuşlarında kullanılacak havayolu' haline gelmeye başladı. BA normalde ucuz bir havayolu değil ancak muhtemelen özel anlaşmalarından ötürü gerçekten İngilizlere Amerika uçuşlarında düşük fiyat sunabiliyor. THY'nin de ABD uçuşlarında, direk uçuşlarına ilave seçenek olarak, daha rekabetçi fiyat sunabilmek ve kapasiteyi artırabilmek için BA ile işbirliği yapması anlamlı olabilir. THY'nin İngiltere pazarında güçlenmesi için diğer bir fırsat ise markalar ile mil programı başlatmak olabilir. BA'nın benzinci, süpermarket, internet alışveriş, kredi kartı anlaşmaları ile avios kazanılıyor. THY 'de İngiltere'de benzinci, süpermarket vs. ile mil anlaşması yaparak sadık müşteri tabanını büyütebilir. KKTC ve Türkiye kökenlileri sayarsak yarım milyona yakın İngiltere'de nüfus var ve bu insanlar seve seve THY uçuş mili kazanmak için alışverişlerini ilgili kurumlara kaydıracaklardır.
Londra Belediye Başkanı da şövalye oluyor
Londra'nın İşçi Partili olan ve üçüncü döneminde de belediye seçimlerini kazanan (kültürel) Müslüman belediye başkanı Sadık Han, anlaşılan pek yakında Kral tarafından şövalye yapılacak. Bu haberi ilk Financial Times gazetesi yayınladı. Ardından toplumun bir kesiminde tepki oluştu ve bu kesime göre Sadık Han'a hak etmediği bir ünvan ve şeref verilecek. Sadık Han'ın şövalye yapılmaması için anket açıldı ve 200 bini aşkın imza toplandı. Anket şirketi İpsos da anket yaptı ve sonucuna göre İngilizlerin %62 kadarı Han'ın şövalye olmasına karşılarmış.
Konut krizi nasıl çözülecek?
İngiltere'de konuta erişim ve konut sahipliği konusu kanayan bir yara ve problem her sene daha da büyüyor. Eskiden genç çalışanların banka kredisi ile ev sahibi olmaları nispeten kolayken artık bu olay imkânsıza yakın bir hal almış durumda. İngiltere'de zaten kalifiye işgücüne talep azalıyor, üniversite mezunlarının giderek artan bir kısmı mezuniyet sonrası getir götür kurye işleri yapıyorlar. Maaşlar artmıyor ama ev fiyatları artıyor. Üstelik ev kredilerinin faizleri yüksek. İşçi Partisi'nin seçim vaatlerinden biri, 5 sene içinde 1,5 milyon konut yapımı idi. Bu performans ile devam ederlerse durum İBB başkanlık seçimlerindeki atmasyon vaatlere benzeyecek. Hükümet, bu iddialı hedef doğrultusunda NPPF'deki (Ulusal Planlama Politikaları Çerçevesi; İng: National Planning Policy Framework) planlama kanunlarında değişiklikler ilan etti. Bunların içinde yeni belediye planlama ofisleri için ilave para tahsisi var, belediyelere ev inşaatı yapmaları konusunda hedef koyma ve hedefleri zorunlu kılma var. Planlama izinlerini hızlandırmak ve kolaylaştırmak için bir çevre fonu kurulması da gündemde böylece imar izinlerine hız verilerek çevreye verilecek zarar, çevre fonuna aktarılan para ile kısmen de olsa karşılanmaya çalışılacak.
İngiltere'de üçüncü çeyrek büyümesi sıfır nokta sıfır
ONS (İngiltere'nin TUİK'i) 3. çeyrek İngiltere ekonomisinin büyümesini açıkladı. Kasım ayındaki beklenti 0,1 seviyesinde idi fakat gerçekleşme bunun da altında %0,0 oldu. Ayıp olmasın, teknik resesyonda ülke görünmesin diye muhtemelen ince ayar yapılıyor ve büyüme eksi çıkartılmıyor. Aynı dönemde ekonominin 18 milyar sterlin cari açık verdiğini de hatırlatalım. Kronik cari açık var, kronik bütçe açığı da var (GDP'nin %4,5 seviyesinde) üstelik ilave borçlanarak bütçe dışı aktarılan bunca paraya rağmen ekonomi büyümüyor. Ülkeden düşük vergili ülkelere nitelikli işgücü akışının ve sermaye sahiplerinin kaçışının da hızlandığını gözlemliyoruz. İngilizler zaten pek çocuk yapmıyor, en fazla bir numune niyetine yapıyorlar. Nüfusun çökmemesini sağlayanlar ise yasal ve kaçak göçmenler. Tabi göçmen konusu ayrıca sosyal problemleri tetikliyor. İngiltere ve Galler'de 2024 itibariyle erkek bebeklere verilen en yaygın olan 'Noah' ismi artık ikinci sıraya geriledi ve ilk sırada 'Muhammed' ismi var. PWC'nin baş ekonomisti Barret Kupelian önderliğinde hazırlanan raporu 'the Times' haberleştirdi. Buna göre Doğu Avrupa'daki hızlı büyüme sayesinde bu ülkeler İngiltere ile aralarındaki kişi başı gelir farkını hızla kapatmaktalar. 2030'dan daha önce Polonya ekonomisinin İngiltere ekonomisini (kişi başı yurtiçi gelirde) geçmesi bekleniyor. İngiltere'nin yaşlanan nüfusunun önümüzdeki yıllarda kamu bütçesine daha fazla yük getirmesi de bekleniyor.
PERAKENDECİ KAN AĞLIYOR
13.480 mağaza kapandı, 170 bin kişi işsiz kaldı
İngiltere'de kasaba ve şehirciklerin merkezinde 'highstreet' denen trafiğe kapalı alışveriş caddeleri olur. Bu caddelerde de çoğunlukla zincir mağazalar olur. Gerçi İngiltere'de geleneksel olarak İngiliz markası olarak bilinen mağaza zincirlerinin çoğu Amerikan firmaları tarafından satın alınmış durumdalar ama yine de yarattıkları istihdam, hizmetler ile ekonominin can damarı buralardır. Sosyal hayatın da merkezi sayılabilirler. Perakende Araştırmaları Merkezi’nin raporuna göre 2024 yılında sokak perakendeciliğinde 169 bin çalışan işini kaybetti. Bu rakam bir önceki yıldan 49 bin adet (%42) daha yüksek. Kapanan mağaza sayısı olarak baktığımızda ise 13.480 adet mağazanın kapandığını gözlemliyoruz. 2025 de ise beklentiler daha da kötü. Yani sokak mağazacılığı tam anlamı ile çöküşte ve hızla yok oluyor. İflas edip kamu tarafından idaresi devralınan belli başlı firmalar: Lloyds Pharmacy, Homebase, The Body Shop, Carpetright ve Ted Baker oldu. Bir kısmı ortak değişiklikleri, mağaza kapanışları ve küçülme ile bir şekilde yoluna devam etmekte. Daha büyük trajedi ise maalesef zincir olmayan bağımsız mağazalarda yaşanmakta. 2025'de tabloyu daha da kötü hale getirecek sebeplerin başında artacak işveren kesintileri ve azalacak vergisel destekler gelmekte. Sokak perakendecileri can çekişirken internet satışı yapan neredeyse monopol yapıya evrilmiş dev (Amerikan) teknoloji firmalarının ise keyifleri yerinde denebilir. İade işleri de iyice kolay hale getirildi. İngilizler bolca internetten sipariş ediyorlar, uymayanları kolayca ve ücretsizce artık iade edebiliyorlar, kim uğraşacak mağazalardaki kısıtlı seçenekler ile. Mağazada 30 çeşit ayakkabı varsa, internette 100 bin çeşit var. Beğenmezsen iade et. İngiltere'de bağımsız sokak bakkallarının neredeyse tamamı artık Amazon gibi firmaların iade merkezi haline gelmiş durumda. İade edeceğiniz malı kutusunda en yakın anlaşmalı bakkala götürüyorsunuz, bu bakkalda iade barkodunuzu okutuyorsunuz, mağazadaki yazıcı barkodu basıyor ve kutuyu teslim ediyorsunuz iş bitiyor. Ne adres yazmakla ne kredi kartı bilgisi ile ne kimlik ile uğraşmıyorsunuz. Para da ödemiyorsunuz. Bu bakkallardan düzenli olarak lojistik firmaları kutuları toplayarak iade merkezlerine götürüyorlar.
Mısır 555 tankını 5,5 milyar dolara modernize edecek
İngiliz savunma haber sitesi Ukdefencejournal.co.uk'nin haberine göre Mısır Devleti tank modernizasyonu için kesenin ağzını açmış durumda. Habere göre ABD Dışişleri Bakanlığı Mısır'a 5,4 milyar dolarlık askeri ekipman ve hizmet satışını onayladı. Bütçenin aslan payı Mısır'ın 555 adet M1A1 Abrams tankının M1A1SA konfigürasyonuna yükseltilmesi için ayrılan 4,7 milyar dolardan oluşturuyor. Ayrıca 2183 adet Hellfire AGM-114R füzeleri için 630 milyon dolar yazmışlar. Bu işlerin ana tedarikçisi Lockheed Martin olacakmış ama İngiliz BAE'ye de ihaleden kırıntılar düşecek gibi görünüyor. Tank modernizasyonunun bir kısmının Mısır'daki tank fabrikasında olacağı belirtiliyor. Türkiye’de politika yapıcılarımıza sormamız gereken soru şu: Bu derece büyük bir tank modernizasyon projesinden Türkiye acaba neden pay alamadı? Rus, Alman, Amerikan, tüm tanklara Aselsan'ın ve diğer firmalarımızın ürünleri adapte edilebiliyor. Mısır'da kardeş ülke sayılır ve son dönemde ilişkileri toparlamıştık (Suriye vakasına kadar diyelim). Neden bu derece büyük bir işin dışında kaldık?
Dost Galloway acı söyledi
Britanya'nın kurt siyasetçilerinden George Galloway, bildiğiniz üzere Filistin dostu olan, seçim bölgesinde Müslüman seçmenden büyük destek alan ve MOAT Show isimli YouTube programı dünya çapında büyük ilgi ile takip edilen bir siyasetçi. İngiltere'nin büyük siyasi partilerine nazaran daha halkçı ve anti-emperyalist çizgide olduğu söylenebilir. Programlarına kendisi ile yakın çizgide olan ve yine milyonlarca takipçileri olan siyasetçi, aktivist ve gazetecileri konuk ediyor. George Galloway, HTŞ'nin Suriye'de iktidarı ele geçirmesi ile beraber neredeyse bütün programlarını Suriye'ye ayırmış durumda. Bu aralar sıklıkla ağırladığı misafirlerinden biri, yine uluslararası politikanın ağır ve kıdemli toplarından olan Prof. Sayed Marandi oldu. Marandi, Tahran Üniversitesindeki Amerika Araştırmaları bölümü başkanı. Galloway'in programlarında, Suriye'deki olayların sebep ve sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler, bizim Türkiye'deki ana akım medyanın olayları işlemesinden hayli farklı yapılıyor. Özetlemek gerekirse durumu şöyle okuyorlar: Türkiye, Amerika ve İsrail'in planlaması kapsamında HTŞ operasyonu yapılıyor, Esad devriliyor. HTŞ Şam'a doğru ilerlerken İsrail uçakları da Lübnan ile Suriye arasındaki yolları bombalıyorlar ve HTŞ'nin ilerleyişine karşı Lübnan Hizbullah’ının Şam'ı koruması önleniyor. HTŞ Şam’ı ele geçirdiğinde, İsrail Suriye'nin bütün askeri altyapısını bombalıyor ve Esad döneminde başarılamayan askeri kazanımı HTŞ iktidarı döneminde birkaç günde elde ediyor. Üstelik İsrail ilave Suriye toprağı da işgal ediyor. HTŞ yönetimi tüm bu gelişmelere rağmen İsrail ile savaşmayacağı mesajını veriyor ve hatta İran'ı hedef alan bazı açıklamalarda bulunuyor. Galloway ve Marandi büyük resimde yapılanın Lübnan Hizbullah'ına İran'ın destek yolunun kapatılması ve Lübnan, Suriye ve genel olarak İsrail'e karşı direniş cephesinin zayıflatılması olarak okuyorlar. HTŞ yapısının içinde Türkistan ve Uygur kökenli paralı askerlerin olması ise hoş karşılanmayan bir durum ve HTŞ hareketinin Suriye halkının bir eyleminden çok dış kaynaklı bir operasyon olduğunun ispatı olarak yorumlanıyor. Prof. Marandi ayrıca İsrail'in Azerbaycan'dan satın aldığı petrolün Türkiye üzerinden İsrail'e gittiğini ve Türkiye'nin bu ticareti engelleme gücü olmasına rağmen engellememeyi tercih ettiğini belirtiyor. Prof. Marandi Türk halkının İran halkı ile dost olduğunu belirtiyor ancak Türkiye siyasi yönetimini Suriye'nin felakete sürüklenmesinde sorumlu görüyor. Diğer bir görüş birliği ise bu Suriye operasyonu ile büyük oranda Türkiye'nin Rusya ve İran'a kazık attığı yönünde. Kuzey Doğu Suriye'deki SDF ve ilintili gruplar ile ABD ve Türkiye arasındaki ilişki ise ikinci plandaki tali konu olarak değerlendiriliyor. ABD'nin Suriye'nin petrol kaynaklarına ve en verimli tarım alanlarına el koymuş olmasının da Esad yönetiminin zaman içinde zayıflamasına sebep olduğu değerlendiriliyor.
Tüm bunlar bir tarafa, Esad yönetiminin de başarılı bir yönetim olmadığı ve Suriye vatandaşlarının bir bölümünün desteğinin zaman içinde kaybedildiği belirtiliyor. Galloway ve Marandi'de, Suriye'nin yakın ve orta vadeli geleceği için pek iyimser bir beklentileri yok. HTŞ'nin Rusya ve İran karşıtı tavır alması bekleniyor fakat ne olacağı çok da kestirilemiyor. İsrail’in Suriye'deki etnik ve dini grupları kullanarak ülkeyi daha fazla bölmeye çalışacağı tahmin ediliyor.
Galloway ve Marandi'nin öngörüleri ve olayları okumaları ne ölçüde gerçektir zaman gösterecek ancak her iki isim de çok çalışkan ve üretkenler. Hemen her gün saatlerce sosyal medyadan yayın yapıyorlar, programlara katılıyorlar. Özellikle Suriye konusunu derinlemesine konukları ile işliyorlar. İngilizceleri tane tane, aksansız ve orta seviyede İngilizce bilenlerin dahi anlamasına elverişli. Suriye konusunda bu ekibi takip etmekte fayda var.