26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Instagram çağında 2. sınıf tarihi eser cepheleri

Devir değişti. Artık herkesin elinde bir fotoğraf makinası (yani telefon) ve her şeyin her an fotoğrafı ve videosu çekilebiliyor

Instagram çağında 2. sınıf tarihi eser cepheleri
METİN AKGERMAN

İstanbul turizmi için bu gelişmeler olumlu oldu. Türk filmleri dahil birçok faktör etkisi ile İstanbul turizmi son senelerde her mevsim çok hareketli. Turistik hareketlilikten Türkiye büyük ölçüde ekonomik, kültürel ve jeopolitik güç kazanmakta.

Geçtiğimiz Kasım ayında İstanbul'a gitme durumum oldu ve Sarıyer'den Eminönü'ye vapura binme fırsatı buldum. Sahil hattındaki vapurların bir kısmı anlaşılan değişmiş, büyük teknelere dönüşmüşler. Yolculuğa keyif veren önemli etken, manzara izleme ve sahildeki eski eserleri izleme konusu. Keza, Sarıyer merkezde de ara sokaklarda yürüyerek dolaşma ve eski tip evleri (2. sınıf tarihi eser deniyor teknik olarak) gözlemleme fırsatı buldum.

Özellikle İstanbul sahil hattındaki eski eserlerin (yani dışı ahşap, Osmanlı mimarisi görünümlü yapılar) dış görünüşlerinin bakımlı olmaları, İstanbul turizmi için ve şehrin genel kalite algısı için önemlice konular arasındadır. Birinci sınıf tarihi eserler saraylar, anıtlar filan. Onları geçelim. Asıl konumuz ikinci sınıf tarihi eserler dediklerimiz, yani içinde insanların yaşadığı, küçük bir kısmı leb-i derya olan, büyük çoğunluğu ise sahildeki ilçelerde veya İstanbul'un eski yerleşim bölgelerinde olan yapılar. Bunların sayısı da fazla. Muhtemelen on bin adet vardır. (Tam sayıyı bulamadım). Birinci sınıf tarihi eserlerin bakımını ilgili kamu kurumları zaten yapıyor. Onlarda tahmin ediyorum sorun çok yoktur sonuçta işin sorumlusu belli. İkinci sınıf tarihi eserlerde ise durum farklı. Dededen, nineden kalma evler bunlar. Kimi defalarca el değiştirmiş, kimi daha az el değiştirmiş, kimi hisseli, kimi çürümeğe terk edilmiş, kimini sahibi bırakmış yurtdışına yaşamaya gitmiş, kimi yıkık dökük durumda ve yıllardır satılıkta bekliyor, kiminde oturanların yaşları ilerlemiş ve ev cephesi ile uğraşma konusu öncelik değil, kimi evin sahipliği davalık durumda ve dosyalar yıllardır mahkemelerde, kimi evin sahipliği bazı Rum, Ermeni vb. hak sahiplerine dayanıyor ve onlar nerede belli değil vs... Tabi aklımıza sadece sahil en ön cephedeki pahalı yalılar gelmesin, onların durumu genelde iyi fakat bir arka sıradan başlayarak cephesi kötü durumda çok sayıda eski eser sınıfında ev var.

PROBLEM

Bu evlerin cephe bakımlarının yapılamamasının diğer önemli bir sebebi ise bu bakım işini hakkıyla yapma işinin çok pahalı olması. Haliyle yapanlarda uyduruk yapıyorlar. Çeşitli kalite ve renklerde astar, vernik ve boya kullanımı, detaylı ahşap işçiliği ile uğraşmadan kolaycı çözümler, eski tip ahşap giyotin pencereler yerine PVC tip pencereler; büyük, ahşap oymalı kakmalı kapılar yerine yeni tip çelik kapılar, dış cephede kullanılan orijinal ağaçlar yerine ( misal Lübnan sediri) yanlış ithal ağaç ve hatta plastik/alüminyum türevleri kullanımları vs... Eski eserlerin dış cephe bakımı işini hakkını vererek yapma işi pahalı iştir. Ayrıca ahşap bakımı bir sefer yap, 30 sene götürsün şeklinde de olmuyor. Ahşap, güneş ve atmosfer şartlarına göre renk değiştiriyor, yüzeyde çatlamalar, birleşme yerlerinde çivi atmaları oluyor ve her 2-3 senede bir, hadi bilemedin şartları maksimum zorlarsak en geç 6 senede bir bakım istiyor. Her altı senede bir kim evin dışına iskele kurduracak, ustaları bulacak, verecek yüzbinlerce lira cephe bakımı için para? Haliyle kolayına kaçılıyor.

ÇÖZÜM

Problemi bu şekilde tanımladığımızda çözüm de hayli belirgin hale geliyor öyle değil mi? Bu işin görünür çözümü, eski eserlerin dış cephe bakımı konusunda uzmanlaşmış bir kurumun oluşturulması, tüm bu eski eser hak sahiplerinin ilgili kuruma aidat ödemesi ve ilgili kurumun belirli bir öncelik ve sıralama ile bu eski eserlerin dış cephe bakımlarını rutin olarak yapmasıdır.

GEREKÇELER

Neden böyle bir çözüm öneriyoruz? Böylece bu alanda bir mükemmeliyet merkezi oluşturmuş olacağız. Eski eser konusunda uzman mimarlar, ahşap ustaları, ahşap giyotin tip pencere uzmanları, ahşap kapı oymacısı, Lübnan sediri (veya yük taşıyacak ahşap ise farklı türler) üreticisi, ahşap bakım kimyasalları üreticileri vs... Bu alanda sürekli iş garantisi olan uzman bir ekip sürekli İstanbul da ilgili öncelik programına göre dış cepheleri elden geçirecek. Haliyle birim maliyetler düşecek. Normalde ulaşımı mümkün olmayan veya çok pahalı olan eski eser cephesi konusunda uzman mimar ve ahşap ustalarına, pahalı malzemelere erişim imkânı kolay, ucuz ve hatta otomatik hale gelecek. İlgili bakım ekibi proje bitirdikçe tecrübesi artacak ve bir süre sonra İstanbul'daki eski eserlerin dış cephesini mükemmel halde vatandaşlarımız ve turistler gözlemlemeye başlayacaklar. Saçma sapan, keyfi renk kullanımları konusunda da ilgili mimarlar hak sahiplerini bilinçlendireceklerdir.

ÇÖZÜMÜN MODELİ:

1) Kurulacak kurumun ismine Tarihi Eser Cephe Vakfı diyelim yani TEC Vakfı olsun. Dernek statüsü veya şirket statüsü de olabilir. Önemli olan kâr amaçlı olmaması, eski eser hak sahiplerinin yönetimde ağırlık sahibi olması ve kamu tarafından amacı doğrultusunda desteklenmesidir.

2) Tüm eski eser hak sahipleri TEC'e gönüllü olarak üye olmayı tercih edecekler. Üye olmayanlar, eski eser dış cephe bakımı konusunda getirilecek kanuni zorlamalar ile daha büyük masraflar ile karşılaşacaklar bu yüzden hesabını bilen üye olacak ve aidat ödeyecek.

Mahkemelik durumda olan eski eserlerin veya sahipleri ortada olmayanların masrafını ilgili belediye veya kamu kurumu ödeyebilir. Daha sonra ilgili masraflar hak sahibinden faiz ve cezası ile tahsil edilebilir. (Kamu kaynağını ev sahibine bakım için karşılıksız aktarmanın anlamı yok.)

3) Hak sahiplerinin ödeme gücü yok ise ilgili aidat ödemesini kamu yapar ve ilgili mülkün tapusuna şerh konur. Satış zamanında veya miras intikal döneminde kamu alacağını tahsil eder.

4) TEC ilgili uzmanlıkları ve mükemmeliyet merkezini İstanbul merkezli olmak üzere oluşturur. Tercihen tarihi eserlerin bol olduğu bir ilçemizde, sahipsiz veya terk edilmiş bir eski eser TEC'e idari merkez olarak tahsis edilebilir. Proje için seçilecek akademik kuruma da merkezin yakın olması faydalı olur.

5) TEC aylık veya 3 ayda bir dergi çıkartır ve dış cephe bakımı projelerinin öncesini, sonrasını, çalışma planlarını, öncelik ve tarihleri dergisinde ve web sitesinde ilan eder. Bu konuda uzman yerli ve yabancılar, akademisyenler, paydaşlar ile röportajlar, makaleler yayınlar.

MALZEME

6) Tarihi eserlerde kullanılan ağaç çeşitlerinin yetiştirilmesi konusunda TEC yurtiçi ve gerekiyorsa yurtdışında (misal Lübnan?) ilgili plantasyon yatırımlarını yapar.

7) Kullanılan ahşap bakım kimyasalları, tiner, vernik, emprenye zehiri, ahşap boyası vs. konularında gerekli ar-ge işbirliklerini ve üretim anlaşmalarını yapar. Zaman içinde piyasadan kimyasal almak yerine kendi ürettirdiği özel ürünlere geçiş yapar. Kendi kaliteli ürünleri hazır oluncaya kadar bazı kimyasal üretici markalara sponsorluk hakkı verilebilir. Boya Sanayicileri Derneği ile işbirliği yapılabilir.

8) Eski eserlerin dış cephelerinde kullanılan giyotin çerçevelerin ve ilgili denge/ağırlık sistemlerinin, makara sistemlerinin tasarım ve üretimi için gerekli yatırımları, işbirliklerini yapar.

9) Eski eserlerde ahşap kapı konusu imalattan ziyade sanatçılık veya zanaatkarlık konusuna giriyor.  TEC ilgili atölyeyi kurar ve ahşap ustalarını/sanatçılarını yetiştirir.

FİNANS VE KAPSAM

10) Üyelerin TEC'e ödeyecekleri aidat için de akıllıca bir formül tasarlanabilir. Misal dış cephenin büyüklüğü ve karmaşıklığı oranında aidat artar. Denize sıfır ise (yalı tipi) aidat artar. Bakım aralığı ve bakıma kalan süre de ödeme miktarını etkilemeli. Bakıma çok süre varsa aidat azalabilir, bakımdan hemen önce ve hemen sonraki aylarda artabilir. Cephedeki malzemeler az bakım gerektiren, uzun ömürlü tipteyse buna uygun aidat azaltılabilir. Aidat konusunda çeşitli finansal enstrümanlar geliştirilebilir. Misal, eski eser sahibi arzu ederse ilgili (kamu tarafından görevlendirilmiş) kamu bankası ile anlaşır, tüm aidatları ömür boyu ilgili banka öder ve evin satışı veya vefat durumunda banka alacağını satış bedelinden tahsil edebilir veya evin küçük hissedarı olarak sonraki nesile ilgili kontrat aktarılabilir.

11) TEC'in kurulması döneminde ve takip eden bir yıllık sürede masrafları ilgili kamu kurumu kısmen veya tamamen karşılayabilir. TEC'in gelirleri yeterli seviyeye geldikten sonra (Misal 2. yıl sonrası) kamu, TEC'e yaptığı masrafları taksitler halinde TEC'den geri alabilir.

12) Projenin birinci etabı sadece eski eserlerin dış cephesinin bakımı olmalı. Restorasyon ve renovasyon işlerine girilmemeli. Önceliğin kamu menfaati, yani İstanbul'un turistik çekiciliği olduğu unutulmamalı. Proje başarılı olur ise, TEC restorasyon ve renovasyon konularına da ileriki yıllarda girebilir veya bu iş için benzer başarılı modeller örnek alınarak farklı kurumlar kurulabilir. Aidatların büyük bölümünün kamudan değil, şahıslardan, özel sektörden ve proje sponsorlarından gelmesi de sağlanmalı.

13) İstanbul bu iş için başlangıç şehri olmalı ancak İstanbul'daki Osmanlı yapıları karakteristiğinde olan başka şehirler de var. Hem Anadolu'da hem yurtdışında bu şehirler mevcut. Zaman içinde TEC, yarattığı uzmanlık ve kurduğu firmalar ile ürettiği ürün ve servisleri bu şehirlere de ihraç edebilmeli. Yurtdışında ilk akla gelen şehirler Selanik, Beyrut, Kahire, İskenderun, Halep, Şam, Saraybosna, Üsküp vs. (Tabi Halep tamamen yıkılmış durumda, orada yapacak iş çok, ayrı bir yazı konusu). Yurtiçinde de İzmir, Kastamonu, Urfa, Bursa, Edirne, Erzurum vs. hayli potansiyel olabilir. Özellikle merkez ve turistik potansiyel yaratılabilecek bölgeler önceliklendirilmeli.)

ENVANTER

14) 2. sınıf tarihi eserlerin kamuya açık bir listesi, web sitesi var mı? Ben bulamadım ama olması lazım, yoksa da yapılması lazım. Belki bunlara bir sertifika üretmek de faydalı olabilir. TEC'in temel işi olmamakla beraber hazır dış cephe bakımına gitmişken ilgili eserlerin yok ise 3 boyutlu modellemeleri de ilgili alet edevat ile yapılmalı ve kaydedilmeli. Orijinal planlara göre yapılan bazı usulsüz eklentiler veya yangın vb. riskini artıran durumlar tespit edilir ise ilgili tedbirler alınmalı. (Mülk sahibine düzeltme süresi verilmeli ve sonrasında İlgili kamu otoritesi ve belki de sigorta firması haberdar edilmeli). Bu envanter işinin diğer önemi ise zaman içinde ne kadar eser kaybettiğimizin düzgün kaydının tutulamaması. Eski eserler zaman içinde yok edilip yerlerine beton katlı yapılar dikiliyor. Bunların önlenmesi için öncelikle envanterin halka açılması lazım. Hatta bu yapılar üzerindeki değişiklik talepleri ve onayları da yayınlansa iyi olur.

15) Eski eserlerin bakımını yapabilecek firmalara ve şahıslara ruhsat düzenlemesi getirilebilir. Aklıma gelen güncel örnekler Haydarpaşa Garı'nda ve Galatasaray Üniversitesi'nde bakım sırasında çıkan yangın vakaları. İki eser de eski eserdi ve büyük ölçüde tahrip oldular.

TÜKETİCİ KOOPERATİFİ MODELİ UYAR MI?

16) TEC 'in yapısına vakıf, dernek veya şirket dedik. Aslında tüketici kooperatifi yapısı da çok uygun olur ama nedense bizim kurumsal kültürümüzde bu tüketici kooperatifi yapısını pek çalıştıramadık ve yaygınlaştıramadık. Benim aklıma gelen başarılı bir tüketici kooperatifi örneği yok. Belki bu TEC vesilesi ile Tüketici Kooperatifleri gibi ekonomik fayda yaratma potansiyeli yüksek kurumları da daha çok toplumsal hayatımıza sokabiliriz. (Bu tüketici kooperatifi işini engelleyen kurumlar, ilgili sektörlerdeki kodaman şirketler olabilir.)

ANITLAR

17) Eski eser denince akla Anıtlar Kurulu geliyor. (Galiba resmi ismini değiştirdiler). Elbette Anıtlar Kurulu ne iş yapıyorsa aynen yapmaya devam edecek, TEC sadece sunacağı mükemmeliyet merkezi ve servisler ile Anıtlar Kurulu'na ve ilgili diğer kamu kurumlarına bazı konularda destek olabilen, kamu kurumu olmayan ve kar amaçlı olmayan bir kurum olacak. Muhtemelen Anıtlar Kurulu bazı basit bakım dosyası işlerini TEC'e yönlendirebilecek ve daha önemli restorasyon/renovasyon işleri ve izinleri ile ilgilenebilecek.

18) İkinci sınıf tarihi eserlerin içerisine ne yaptığınıza ilgili kurumlar (Anıtlar Kurulu) pek karışmıyor (ama denetliyor). Yani genelde dış görünüşünün tarihi olması önemli, içerisi modern yapılabiliyor. Orjinali ahşap olan çoğu eser renovasyon sonrası içi betonarme, dışı ahşap kaplama olabiliyor ama yine de hem dışarıdan güzel bir tarihi eser olarak görünüyor hem de iç mimarisi tarihi eser mimarisine yakın oluyor (yüksek tavanlar, merdiven ve pencere formları vs..). Bu sebeple, vatandaşların eski evleri yakıp yerlerine apartman çıkmaları da aslında anlamlı değil. Oluşan yapı daha değerli değil daha değersiz oluyor. Bizim yapacağımız vergisel düzenlemeler ile eski eserlerin yerine yapılan apartmanların sahiplerini cezalandırmamız lazım.  Hatta o noktaya gelmeliler ki apartmanı yıkıp, eski projeye uygun eski eseri tekrar oraya zaman içinde yapsınlar. Veya apartmanı satmak zorunda kalsınlar ve kamu apartmanı alıp dönüşümü yapsın. Sonuçta İstanbul'da modern daire kıtlığı yok. Nadir olan ve turistik çekiciliği olan yapılar eski eserler. Bu eski eserlerin sürdürülebilirliği konusunda kamu menfaati ve şahıs menfaatleri bazen çatışıyorlar. Bu çatışma durumunda kamu menfaatine göre ilerlenmeli. Son çıkartılan ve kamuoyunda "vatandaşın evine el koyma yasası" olarak bilinen yasa, bu eski eserden apartmana dönen binalar için de öncelikli olarak işletilebilir.

19) Eski eser sahibi bazı kişi ve kurumlar Türkiye'nin en zenginleri arasında. Koç ve Sabancıların herhalde toplam 20 yalısı vardır. Muhtemelen buna benzer 300 civarı yalı süper zengin şahıslara aittir. Benzer şekilde birçok holdingin de merkezi eski eser statüsünde. Borusan Holding'in sahibi olduğu bina (Perili Köşk) buna örnektir. Bazı eski eserler müzeye çevrilmiş. Misal Sadberk Hanım Müzesi. Elbette bu yazının amacı bu kişi ve kurumların yalı bakımları için esnafa ödedikleri tutarı azaltmak değil. Belki bu kişiler de kurulacak sistemden faydalanacaklar ancak asıl hedef arka planda olan ve daha orta gelirli ailelere ait olan binlerce adet eski eser. Asıl binaya dönüşüm, kaza süsü ile yakılıp apartmana çevrilme, bakımsızlık, terk vs. riski altında olanlar bunlar. TEC kurumu belki yalı sahiplerinden daha çok kaynak alarak diğer eski eser cephe bakımlarına daha çok kaynak aktarılmasını da kolaylaştırabilir. Bizim süper zenginler de tahmin ediyorum eski eser işlerine meraklıdırlar ve doğru tasarlanacak TEC kurumuna aidat haricinde önemli sponsorluk gelirleri bu kesimden aktarılabilir.

 ÇATI TAMİRİ İSTİSNASI

20) Dış cephe bakım zamanını bekleyemeyecek bazı acil durumlar da elbette yaşam mekanlarında oluyor. Misal çatı ilintili sorunlar. Eski eserin çatısında sorun var ise bu işe TEC ilgili uzman ekipleri ile hızlıca müdahale edebilmeli. Aidat havuzuna ödenen paralar da bu hizmetin masrafını sigorta sistemi misali karşılamalı. Normal apartman çatısının tamiri ile eski eser çatısı tamiri farklı tedbirler ve uzmanlıklar gerektirebilir. Uyduruk çatı tamiri sorun getirebilir. Galatasaray Üniversitesi'nin tarihi binasında çıkan ve hem paha biçilemez el yazması kitapların ve tarihi eser olan binanın yandığı yangında da olay çatıda olmuştu. Zaten çoğu zaman çatıdan yanıyor bu eserler. Boğaz hattında rüzgâr da var işlem tamam. Genelde "elektrik tesisatı" denen genel geçer bir bahaneyi her tarihi eser yangınında gerekçe olarak kullanıyoruz ve sanırım bu gerekçe vatandaşlar tarafından makul görülüp tedbirsizlikleri ve kötü yönetimleri örtmeye yetiyor. TEC'in periyodik kontrolleri aynı zamanda duman, karbonmonoksit detektörlerini ve genel elektrik tesisatını da kontrol için uygun bir fırsat olabilir. Malum bu detektörler pil ile çalışıyor ve pillerin periyodik değişimi ve alarmların kontrolü gerekiyor. (Üstündeki düğmeye basmak kadar basit bir iş ama yapmayınca işte böyle koca üniversite veya koca tren garı yanıyor. Sorumlu arasan yok.)

EK HİZMETLER

21) TEC'in aidatına dahil olmayan ilave bazı tercihli hizmetler de TEC'in büyümesini hızlandırmak için kaynak yaratma amacıyla faydalı olabilir. Misal eski esere alarm ve kamera sistemleri takılması, bu görüntülerin buluta kayıt hizmetleri, cephenin delinip klima montajı işleri, bahçe bakımı, ağaç budama, genel konut denetimi, İŞG ekipmanlarının kurulması ve denetlenmesi, tesisat bakımları, çatı oluk temizleme, çanak anten hizmeti, böcek ilaçlama, değerleme hizmeti, 3B modelleme hizmetleri vs. Sonuçta uzman bir ekip geliyor ve iskele kuruyor, hazır bu zahmete bir kez girilmişken ilgili uzmanlar ilintili işleri hallederlerse makul maliyet ile ilave fayda üretilebilir.

TESİSAT HİZMETİ

22)Tesisatçı demişken...Tarihi eserlerin önemli bölümü düşük kotlu bölgelerde yani deniz seviyesinden pek yüksek olmayan bölgelerde. Bu bölgelerin daha üst kotlarında zaman içinde yeni yapılar yapıldı ve yerleşimler oluştu. Yağmur sonrası koku problemi düşük kotlu bölgelerde sıkça rastlanır bir durum çünkü mevcut kanalizasyon altyapısı yağış sonrası iflas ediyor. Normalde yağmur kanallarının pis su hattından ayrı olması gerekir ancak birçok "uyanık" site müteahhidi yağmur hattını pis su hattına bağlıyor, sonucu malum. Sonuç olarak birçok eski eser için kanalizasyon hattına bağlamak, (normal şartlarda gerekmeyecek olsa da) bazı çekvalflerin ve elektrikli pompaların kullanımı gibi tesisat işleri gerekebiliyor. Bu problemi çözmek de zaman içinde TEC'in verdiği seçmeli bir ek hizmet olabilir.  Örnek verelim. Sarıyer belediyesi eski olmayan bir geçmiş tarihte sahil hattında kazı yaptı ve kanalizasyon boruları yerleştirdi. Muhtemelen çoğu evin giderini bu hatta bağladı. Ancak biliyorum ki sahildeki birçok eski eser statüsündeki ev, bu gidere birkaç metre mesafede olmasına rağmen bağlanmadı ve atıklarını onlarca yıldır yaptıkları gibi denize basmaya devam ediyorlar. Bu konuda fayda maliyet analizi yapıldı ise ve belediye az miktarda sahildeki evin atığı için ilave masrafa girmek istemediyse makul bir açıklama olabilir ama böyle yapıldığını pek zannetmem. Ayrıca bu ek bağlantı maliyetlerinin ilgili ev sahiplerince karşılanması pekâlâ zorunlu tutulabilir. Tabi belediyelerde karar mekanizması maalesef kamu faydasını değil politik faydayı temel alıyor. İlçe belediyesinden, İBB ye kadar durum böyle. Kim bilecek hangi evin kanalizasyonu hatta bağlandı, hangisi bağlanmadı değil mi ama? Yine de ortada çok geç yapılmış da olsa bir iş var gibi duruyor, Şükrü beyin çok da hakkını yemeyelim. (Tabi geçer not vermiyoruz ama bakalım Vatan Partisi adayını bekliyoruz.)

AİDAT AYLIK 30-65 EURO

23) Şu TEC bakım işinin bakkal hesabı bir aidat maliyetini çıkartalım bakalım anlamlı bir rakam çıkacak mı? Her ekip haftada 2 cephe projesi yapsın. Bir ekipte 1 mimar, 6 personel düşünelim. Mimara dört bin, personele bin EUR dan ayda 10 bin. Yedek ekip ve merkez kadrosu için ilave 20% koyalım. Proje başına 1500 EUR malzeme ve sair masraf koyalım. Yılda 45 hafta çalışma zamanı koyalım. Bir ekip 45x2=90 proje yapacak. Ekibin yıllık malzeme hariç maliyeti 144 bin EUR. Proje başına 3200 EUR yapıyor. Malzeme için de 1500 eklersek 4700 EUR yapar. 6 senede bir kez bu masraf yapılacak desek 72 ayda 4700 EUR, yani ayda 65 EUR masraf çıkar. Yalı sahiplerinden yüksek birim maliyet bedelleri alınarak ve sponsorluk gelirlerini de hesaba katarsak tahminim standart bir eski eser sahibine ayda 30 EUR civarına bir aidat ile bu hizmet sunulabilir. Alternatif senaryolara göre ve yaratılacak değer karşılığında gayet uygun bir maliyete benziyor. Peki İstanbul'da acaba kaç adet ikinci sınıf eski eser vardır? Rakamı bulamadım, misal 10 bin diyelim (Daha fazladır). Bir ekip yılda 90 proje yapıyorsa ve 6 yıl hesabından her sene 10000/6=1666 proje yapılması gerekiyorsa kaç ekip gerekir? 1666/90=18,5 yani 19 ekip gerekir. 7 kişiden 133 kişilik bir saha kadrosu, merkez kadrosunu da ekleyelim eder 150. 150 kişilik ekip ile İstanbul'un tüm eski eser cepheleri gıcır gıcır bakımlı tutulacak, turistik albenisi artırılacak, bence gayet makul. Firmanın cirosu da 1666x4700= 8 milyon EUR ediyor. İlave hizmet gelirleri ile 10 milyon diyelim. Bu iş becerilir ve Türkiye çapında bir hizmete dönerse buna 30-40 milyon EUR diyelim. Hayli yüksek kamusal fayda yaratmaya ve gerekli uzmanlıkları ve mükemmeliyet merkezini oluşturmaya imkân veren ölçekler bunlar. Bu rakamdan çok daha fazlasının turistik gelir artışı ve dolaylı istihdam yaratımı oluşturmasını beklemeliyiz.

AKADEMİ

24) Akademik destek unsuru da bu tür uzmanlık isteyen ve saha pratiği gerektiren konularda tüm paydaşlara katkı sağlar. Akademi de bu projeye destekten faydalanır, TEC de faydalanır. TEC için akademiden uzmanlık gerektiren alan hangisidir? Elbette başta eski eser alanında uzmanlaşmış mimarlık konusudur. Bu alanda benim aklıma ilk Mimar Sinan Üniversitesi geliyor. Belki İTÜ veya Yıldız da olabilir.  Diğer konu, ahşap kimyasalları konusunda bir kimya fakültesi ile işbirliği ve butik ölçekte üretim fırsatları olabilir.

PROJE YÖNETİMİ

25) TEC projesinin başında kim olacak? Kültür bakanlığı veya belki daha iyisi Cumhurbaşkanlığı tarafından bu alandaki en iyi mimar akademisyenin veya üniversitenin görevlendirilmesi olabilir. (Mimar Sinan Üni?) İlgili mimar, ekibini kurar, ilgili kurumsal yapıyı oluşturur ve işi kuruluş döneminde yönetim kurulu başkanı olarak denetler. Zaman içinde yönetim hak sahiplerince veya tüketim kooperatifi yapısında kooperatif üyeleri tarafından seçilecek bir ekibe geçer.

26) İstanbul Belediyesi bu işin neresinde olabilir? Normal bir şehirde bu işe belediye yönetiminin liderlik etmesi beklenebilir. İstanbul özelinde ise İstanbul'un ağır ve öncelikli problemlerinden ve derin yönetişim sorunlarından dolayı İBB'nin bu iş ile görevlendirilmesi doğru olmayabilir.  Bu konuya belediye kaynağı tahsis etmek de çok doğru olmayabilir.

PATRONLUK

27) Birçok ülkede, buna benzer kâr amacı gütmeyen ve kamu faydası oluşturan projelere ve özellikle tarihi eser gibi kültür ilintili işlere önemli miktarda kişi ve kurumun maddi destek vermek istediğini ve ilgili kanalların açık olması durumunda destek verdiğini gözlemlemekteyiz. Misal büyük bazı müzelerin "Patronları" olur. Patronlar bağış yaparlar, karşılığında yıl içinde bir defa özel sergi açılır, kokteyl vs. düzenlenir, basılı kitapçık postalanır vs. TEC için de benzer bir kanalın açılması ile projeye ilave maddi kaynak transferi sağlanabilir.  Patronların diğer bir faydası ise sistemin üzerine ilave bir denetim ve eleştiri katmanı oluşturmasıdır. Patronların bu işten maddi bir çıkarı olmayacağı için eleştiri ve önerileri büyük oranda güvenilir olabilecektir. Elbette sistemin denetimini sadece Patron geri bildirimine bırakmak yetersiz olur. Tüm hizmet işlerinde olduğu gibi paydaşlardan yapılan işler hakkında geri bildirimlerin ve puanlamaların alınması sürdürülebilir kalite için kritik önemdedir.

TRAFİK PROBLEMİNE UYARLANABİLİR MODEL

28) Kurguladığımız model aslında bir tüketici kooperatifi yapısı ile mevcut bir şehircilik problemine çözüm getirme potansiyeli taşımakta. Bu model başarılı olur ise, benzer yapılar farklı şehircilik problemlerinin çözümü için de tasarlanabilir. Misal İstanbul'daki otopark problemi (çok daha büyük bir problemdir) benzer bir tüketici kooperatifi girişimi ile bir nebze hafifletilebilir. Problem benzer karakteristiktedir. Yüzbinlerce İstanbullu için ciddi otopark sorunu vardır. Şahısların kendi başlarına otopark yatırımı yapacak halleri yoktur. Belediye zaten var mıdır yok mudur belli değildir. Bu konuda sıkıntı yaşayanların ödeyecekleri aidatlar ile, kâr amacı olmayan yatırım kurumu oluşturulabilir, öncelik ve programa göre çeşitli otopark yatırımları yapar, üyelerini de oluşacak gelire ortak eder ve ilgili hizmetin sunulmasında öncelik tanır.

DÜZENLİ BAKIM İLE ÖMÜR UZATMAK

29) Eski eserlere düzenli bakım sistematiğini kurmak demek, aslında yapının dış cephesinin ömrünü de onlarca yıl uzatmak anlamına geliyor. Dış cephedeki ahşaplar tamamen çürüdükten sonra değiştirmek gibi pahalı bir sonuç oluşuyor. Düzenli bakımda ise ahşaplara zımpara, vernik, ilaç vs. yapılarak, patlak kısımlar dolgu ve çivi ile düzeltilerek ömürleri uzatılıyor.

30) İstanbul'un eski birçok muhitinde fark edeceksiniz. Eski eserin alt katı dükkân yapılmıştır. Bazen çiğköfteci, bazen manav, berber, kuyumcu, kasap, fırın veya bakkal. Bu konuyu komple yasaklamak, bazı muhitleri tamamen yaşanmaz ve ölü muhit haline getirebilir ancak hayli kısıtlamak ve estetik kurallara, denetime bağlamak ve TEC benzeri kurumların profesyonel hizmetlerinin sunulmasını sağlamak faydalı olacaktır. Eski eserin karakteristiğini, turistik ve kültürel faydasını on planda tutmak esas olmalıdır.

31) Buna benzer projeler ile, vergisel teşvik ve düzenlemeler ile bakımlı eski eser sahipliği, apartmana çevrilmiş yapılara karşı özendirilebilir. Tamimiyle yok edilmiş dahi olsalar, eski resim ve planlardan, eski eserlerin yerlerine tekrar inşa edilmesi teşvik edilebilir. Eski muhitlerde otel, butik otel, kamu yapısı vs. yapılacağı zaman, muhitin eski eser mimarisine sahip, ilgili mimarlarca onaylanmış projesi olan bir dış cepheye sahip olması da kanuni düzenleme ile zorunlu kılınabilir.

3B MODEL ÜZERİNDE RENK SEÇİMİ

32) Üç boyutlu yazıcılar artık her türlü karmaşık yapı modelinin modelini baskı olarak üretebilir halde geldiler. Yani TEC uzmanlarınca alınacak 3B ölçüler ile (Bu işin özel lazer tabanlı el aletleri var. Örnek: https://www.youtube.com/watch?v=ReefWv0Xq7k) evin sanal ortamda modeli oluşturulabiliyor ve bu model ister 3B yazıcılarda basılabiliyor (daha sonra el ile boyamak gerekir) istenirse de ilgili yazılımlara aktarılarak yapıların içlerinde sanal gerçeklik gözlükleri ile gezme benzeri işler yapılabilir hale geliyor. Bu tür servislerin bireysel girişimler ile elde edilmesi çok pahalı olur ancak TEC ölçeğindeki kurgularda pekâlâ makul çaba ve maliyet ile oluşturulabilir modellerdir. Üç boyutlu modellemenin bir diğer faydası ise, yapılan dış cephe tadilat ve boyama çalışması öncesinde ilgili paydaşlara farklı renk, kaplama ve desen simülasyonlarının görsel olarak sunulabilmesidir. Böylece ilgili konutun nihai alacağı görünüş üzerinde paydaş ile anlaşılabilir ve hayli özgün sanatsal çalışmalar ortaya konabilir.

SONUÇ

Sonuç olarak yukarıda kurgulanana benzer bir kurumsal yapıyı hayata geçirebilirsek, İstanbul turizmine katkı sağlanır, daha çok sokakta dizi çekilebilir hale gelinir, ilave istihdam sağlanır, önemli mimarı bir alan konusunda uzmanlık merkezi ülkeye kazandırılmış olunur, ithal edilen bazı malzemelerden yerli ürünlere geçiş yapılabilir, yerli üretimi yapılan yeni ürün ve servislerin ihracatı mümkün olabilir. Ayrıca, eski eserlerin bakımı, aidat ödemek şeklinde kolay hale geleceği için bu eserlere talep artar, fiyatları artar ve apartman yatırımına karşı daha cazip hale gelebilirler.

Kamu yönetimi lüzumlu görürse ve işi biraz daha zorlamak isterse, sigortacılık sistemi üzerinden benzer bir servise zorunlu olarak üye olunması da sağlanabilir. Bu durumda eski eserde hak sahibi vatandaş ister servisi alır, istemezse kendi anlaştığı firma ile cephe bakımını yaptırır ama her durumda aidatını öder ve sistemin tümüne katkı sağlamış olur.

Son Dakika Haberleri