İpek Yolu’nda dinler ve cinler...
Dinler, medeniyetler içinde en önemli yeri kaplayan sosyal organizasyonlar olarak, İpek Yolu tarihinde de çok önemli roller üstlenmişti. Her din kendisiyle beraber edebiyatını, dilini, şiirini, müziğini de getirecekti.

Türk milleti, İpek Yolu konusunda en tecrübeli millet desek doğru olur. Neden mi? Çünkü bizler ve atalarımız, Karakurum’dan Semarkand’a, Tanrı Dağlarından Gobi Çöllerine kadar İpek Yolunun tam da merkezinde asırlarca yaşadık. Ve tüm bölgeyi bir Türk yurdu haline getirdik yüzyıllar içinde.
Ama ne bu Yol ipekten yapılmıştı, ne de üzerinde gidip gelen sadece ipekti. Hatta bırakın ipek gibi yumuşak olmayı, dünyanın bilinen en zalim yolculuklarını burada yaptı atalarımız ve başka milletlerin ataları.
Günümüzde, belki de tarihte olmadığı kadar daha da önem kazanan bu kadim İpek Yolu üzerine, kısa kısa düşünceler özetleyeceğiz, arada bir. Bugünkü kısa yazıda İpek Yolunda dinlerin seyahatlerine bir bakacağız. Elbette dinlerin seyahat ettiği her yolda, cinler de kötü ruhların temsilcileri olarak bu kervanda yerini alacaktır.
BÜYÜK İSKENDER’DEN BAŞKAN MAO’YA
Dinler, medeniyetlerin ve kültürlerin içinde en önemli yeri kaplayan sosyal organizasyonlar olarak, İpek Yolu’nun tarihinde de çok önemli roller üstlenmişti. Hatta denebilir ki, Büyük İskender’in MÖ. 300’lerdeki seferlerinden bu yana, çok sayıda din bu coğrafi bölgede yeni devletlerin kurulmasına ve yıkılmasına sebep olmuştu. Bunların arasında, Budizmin İpek Yolu üzerinden Çin’e yolculuk etmesi, Nestoryan Hristiyanlığının İpek Yolu’nu kullanarak Çin’in içlerine dek uzanabilmesi, İslam dininin Orta Asya’ya İpek Yolu üzerinden geçip Türklerle tanışması ve tek başına o bölgenin değil, belki de Avrupa’nın tarihini de değiştirebilecek bir etkiye yol açmasını sayabiliriz. Böylece sadece tapınmanın yöntemi ve hedefi değişmiş olmakla kalmayacak, her din kendisiyle beraber edebiyatını, dilini, şiirini, müziğini ve sosyal organizasyonunu da yeni topraklara getirecekti. Ondan dolayı, Budist rahiplerin ilahileri Orta Asya üzerinden Çin’e kadar geçecekti. Bu gerçeği, İpek Yolu boyunca yalçın dağ yamaçlarındaki mağaralarda bulunan Buda heykelleri ve tapınakları çok güzel anlatmaktadır. Bu bölgede daha önceki Nestoryanlar gibi Katolik misyonerler de aynı yolu izleyip 13. yüzyıla kadar Çin’in en uzak köşelerine dek yayılacaklardı.
BİZİM ŞAMANLARIMIZDAN BİZİM AŞIKLARIMIZA
Arap çöllerindeki ve İran dağlarındaki Sufilerin mistik dansları ve törensel müzikleri de Orta Asya bozkırlarındaki Türklerin şaman törenlerindeki dans ve müziklerine karışıp, Türklere özgü bir mistik kültür yaratılmasına yol açacaktı. Bunu Ahmed Yesevi’den başlayıp günümüze dek süregelen ve aralarında Yunus Emre, Mevlana, Niyazi Mısri gibi mistik şairlerin de bulunduğu binlerce çok önemli şairlerin ve ozanların varlığından anlayabiliriz. Hatta bu değişimin en büyük tanığı olarak, bugün bile Türk Halk Müziğinin temel taşı olan “saz” enstrümanının varlığında bulabiliriz. Türklerin İslam dini ile tanışmasından önce bozkırdaki şamanların törensel enstrümanı olan “saz”, şamanların “büyük ruh” ile iletişim kurmasında en büyük çalgı aleti olarak yer alıyordu. Ama İslam dininin kabulü ile başlayan dönemde, artık kendilerine ihtiyaç duyulmayan,mesleklerini kaybetmiş Türk şamanlar, büyük bir yaratıcılıkla “saz”ı gezgin “aşık”ların bir çalgısı haline getirip Türklerin yeni mistik kültürünün temel taşı yaptılar. Bunu son bin senedir yaşamış ve bize binlerce deyiş, ağıt, türkü, ilahi formunda eserler bırakmış “aşık”larımıza bir göz atarak kolaylıkla görebiliriz.
“YOL”DA BULUNAN DİN: HAZAR TÜRKLERİ
İpek Yolu’nun kültürlerin değişmesi ve yayılmasına yaptığı katkıların en açık örneklerinden birini de Hazar Denizi’nin kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan Hazar Türklerinin şamanizmden Yahudiliğe geçiş öyküsünde bulmak mümkündür. 9. yüzyılın ortalarına kadar “Tengri”ye tapan Hazar Türkleri, İpek Yolu’nun Karadeniz’in kuzeyinden geçen kolunun hakimi haline gelmişlerdi. Hz.Muhammed’in ölümünü takiben yaşanan İslamın genişleme döneminde, Arap ordularına en büyük direnişi gösteren Hazar Türkleri hiçbir zaman İslamı kabul etmemişlerdi. Ama İpek Yolu’ndaki din kültürü yayılmasının sonucu olarak 860 yılında Kağan kendi “Tengri” tektanrıcı dinlerine uygun olduğunu düşündüğü İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik arasından birini devlet dini olarak kabul etmeye karar verince, bu üç dinin temsilcileri arasında bir resmi tartışma başlatmıştı. Konstantinopol’den Ortodoks hristiyan papazı Cyril, Bağdat’tan bir Müslüman din adamı ve zaten başkent Atıl’de bulunan Yahudi hahamlardan oluşan bir tartışma ortamı yaratıldı Kağan için. Kağan’ın da hazır bulunduğu tartışmada, Hristiyan ve Müslüman din adamları, diğerinin dinine saldırıp birbirlerine düşünce, Kağan daha barışcı ve uygun bulduğu Yahudiliği resmi din olarak kabul etti ve tüm Hazar topraklarında Yahudilik yaygınlaştırıldı. Burada İpek Yolu’ndaki ticari faaliyetlerde kilit rol oynayan Yahudi tüccarların da büyük rolü oldu. Yani İpek Yolu bir devletin din kültürünün oluşmasındaki rolünü çok somut olarak Hazar Türklerinde göstermiş oldu.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.