Irkçılık ve İslamofobi'ye karşı 5 maddede yapılması gerekenler
Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu Başkanı AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ırkçılık ve İslamofobi'ye karşı yapılacakları açıkladı.
Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu Başkanı AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ırkçılık ve İslamofobi'ye karşı yapılacakları açıkladı: 'Örgütlü itiraz yükselmeli. İslamofobi ve ırkçılık ayrı suç tipleri olarak düzenlenerek cezalandırılmalı. Suçların arkasındaki örgütlü yapı ortaya çıkarılmalı. Kurumsallaşmanın önüne geçilmeli. Mağdurlara psikolojik yardım sağlanmalı'
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu, "Avrupa Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme Raporu"nu hazırladı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Alt Komisyon Başkanı, AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu Aydınlık Avrupa'ya konuştu. Çavuşoğlu, Avrupa’daki ırkçılık ve İslamofobi konusunda yapılması gerekenlerin anlattı:
“Örgütlü itiraz yükselmeli. İslamofobi ve ırkçılık ayrı suç tipleri olarak düzenlenerek cezalandırılmalı. Suçların arkasındaki örgütlü yapı ortaya çıkarılmalı. Avrupa'da ırkçılık ve İslamofobinin kurumsallaşmasına karşı kolluk teşkilatı eğitimden geçirilmeli. Mağdurlara psikolojik yardım sağlanmalı.”
ÖRGÜTLÜ İTİRAZIN ÖNEMİ
Çavuşoğlu özetle şunları kaydetti:
“Avrupa’daki ırkçılık ve İslamofobi konusunda yapılması gerekenlerin başında; sorunları çözme iradesini ortaya koyabilecekleri bir zemin oluşmaları gelmektedir. Örgütlü itiraz yükseltilmediğinde örgütlü ayrımcılık ve uygulamaların artmasının önüne geçilmesi her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Avrupa’da yabancılar ve Müslümanlar tarafından kurulan sivil toplum kuruluşlarının etkin temsil üzerine yoğunlaşmaları, hayata geçirilmesi gereken bir diğer önemli tedbirdir.”
HUKUKİ MÜCADELE
“İslamofobi ve ırkçılık ile mücadelenin en önemli aracı hukuktur. Irkçı ve İslam karşıtı eylemlere karşı caydırıcılığın tesis edilebilmesi için bu fiillerin, ayrı suç tipleri olarak düzenlenerek cezalandırılması gerekmektedir. Sadece İslamofobi değil kişinin ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engellilik durumu, siyasi veya felsefi düşüncesi nedeniyle veya nefret saikiyle maruz kaldığı eylemler de ayrı bir suç tipi olarak düzenlenerek caydırıcılık sağlanmalıdır. Bu konuda yapılacak yasal düzenlemeler, yalnızca bu tür fiillerin kanunda suç olarak düzenlenmesinden ibaret değildir. Bu bağlamda yabancıları ve Müslümanları ötekileştiren, ayrıştıran ve bir anlamda içinde bulundukları toplumda yaşamalarını zorlaştıran her türlü engelin yasal düzenlemelerle ortadan kaldırılması gerekir.”
VERİLEN KARARLAR CAYDIRICI DEĞİL
“Irkçı ve İslamofobik eylemlere maruz kalan kişiler ya gerekli takibatın yapılmayacağı düşüncesiyle ya da şikâyet hakkını kullandığında hangi muameleyle karşılaşacaklarına dair duyduğu tedirginlik nedeniyle bu hakkını kullanmamaktan imtina etmektedir. Bu hakkın kullanılmamasının bir diğer nedeni ise yapılan başvurular sonucunda failler hakkında verilen kararlar ve tesis edilen işlemlerin caydırıcı olmaması ve çoğu zaman şikâyetlerin işleme dahi alınmamasıdır. Bu bağlamda ırkçı ve İslamofobik eylemlerin mağdurlarının gerek hukuki gerekse siyasi mecralarda haklarını aramaktan ve kendilerini savunmaktan imtina etmemeleri gerekmektedir.
AVRUPA'DA KURUMSALLAŞTI
“Avrupa’da ırkçılık ve İslamofobinin kurumsallaştığı ortadadır. Kurumsallaşmanın daha da derinleşmesinin önlenmesi ve en nihayetinde ortadan kaldırılması amacıyla özellikle kolluk teşkilatı başta olmak üzere kamu personelinin bu konuda ciddi bir eğitimden geçirilmesi gerekir. Kurumsal ırkçılığın en yoğun yaşandığı kurumun kolluk teşkilatları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu çalışmalara kolluk teşkilatlarından başlanması önemlidir.”
ARKASINDAKİ ÖRGÜTLÜ YAPI ORTAYA ÇIKARILMALI
“Örgütlü olarak gerçekleştirilen eylemlerin de genellikle bireysel bir suç olarak takip edildiği gözlemlenmektedir. Bunun için gerekli takibatlar detaylı bir biçimde yapılmalı, şiddet eylemlerinin münferiden işlendiği ön kabulünden vazgeçilerek bu tür suçların arkasındaki örgütlü yapı ortaya çıkarılmalıdır. Diğer taraftan Avrupa’da yaşayan yabancıların ve Müslümanların toplumsal hayata katılma konusunda daha istekli ve girişken olmaları gerekir. Toplumsal hayata katılmama, içinde yaşanılan topluma yabancılaşmaya, toplumun diğer kesimleriyle iletişimsizlik nedeniyle kendilerini anlatmakta güçlük çekmeye veya hiç anlatamamaya neden olmaktadır. Dolayısıyla Avrupa’da yaşayan yabancıların ve Müslümanların yaşadıkları sınırlı alanlardan çıkarak sanat, kültür, siyaset, eğitim, spor ve benzeri faaliyet alanlarının içerisinde daha çok yer alması gerekir. Bu soyutlanmanın önüne geçilerek insanların toplumsal hayata katılımlarını sağlamak amacıyla mağdurlara başta psikolojik olmak üzere her türlü yardımın sağlayacak bir mekanizma kurulmalıdır.
İSLAMOFOBİ DÜŞMANLIĞI GETİRİYOR
“Avrupa’da yükselen ırkçılık ve İslamofobi, Avrupa’nın toplumsal barışının bozulmasına neden olmaktadır. Toplumsal barışın bozulması yabancılar ve Müslümanlara karşı önyargıyı, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, dışlamayı, çoğulcu yaklaşmamayı, yabancılaştırmayı, kin gütmeyi, saldırganlığı, şiddeti ve düşmanlığı beraberinde getirmektedir.”
Neden İslamafobi?
“İslamofobi terimini tercih etmemizin nedenini de kısaca ifade etmek isterim. İslamofobinin, bütün dillerde ortak bir anlam taşıması ve her dilde artık bu kavramın kullanılması, bu kavramı tercih etmemizde etkili olmuştur. Bu kavram yerine örneğin 'İslam düşmanlığı' kavramı tercih edilmiş olsaydı, her dilde farklı anlamlar taşıyabilme ihtimali söz konusu olabileceğinden bu yönde bir tercihte bulunulmamıştır.”
Medya ve dijital oyunlar
“Avrupa’daki ırkçılık ve İslamofobinin en büyük nedenini medyada yer alan yayınlar. Buna ilave olarak dijital oyunların kullanıcı kitlesinin büyük oranda çocuklar olması nedeniyle bu sektör üzerinde de özellikle durulmalıdır. Dijital oyun üreticileri artık İslam karşıtı temalı oyun üretmekten vazgeçmelidir. Diğer taraftan kullanıcıların da oyunlar konusunda seçici davranması gerekir.”
‘Batı’nın günah keçisi’
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan 'Avrupa Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobiyi Araştırma Alt Komisyonu' Almanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda’da yaşanan insan hakları ihlallerini inceleyerek rapor haline getirdi. 164 sayfalık raporda dikkat çekici tespitler yer alıyor.
Avrupa ve ABD’deki İslam ve Müslüman algısının 1990’lara kadar “sempatik bir nitelik” taşıdığı ifade edilirken, bu algının Komünist Blokun çökmesiyle birlikte değiştiği ifade edildi. Batı’nın İslam ve Müslüman’ı “günah keçisi” ilan ettiği vurgulandı.
‘DEVLET DESTEKLİ BİR HAREKETE DÖNÜŞTÜ’
“İslamofobi, devlet destekli bir harekete dönüştü” tespitinin yapıldığı raporda “İslam ve Müslümanlar organize bir ağın kurbanları olarak yalana dayalı bir medya endüstrisi üzerinden linç kültürünün nesnesi hâline getirildiler. Fransa ve Almanya gibi ülkelerde, başta kolluk teşkilatı olmak üzere, güvenlik sektörünün tüm unsurları, İslamofobik faaliyetler alanını güvenlikleştirerek, devlet gücünü Müslüman karşıtı akımların hizmetine sundular” ifdaleri yer aldı. Oslo, Kassel ve Hanau saldırılarına ise İslamofobi’nin ulaştığı boyut olarak ayrıca yer veriliyor.