İşçiden mektup: Hiçbir güç bu grevi kırmaya yetmez
151 gündür grev çadırında Anayasa ile güvence altına alınmış hakları için mücadele eden işçilerden Seval Batı, grev süreci boyunca edindiği tecrübeleri kaleme aldı. Batı, arkadaşlarıyla birlikte ne kadar güçlü ve kararlı olduklarını şu sözlerle ifade etti: “Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür. Ve hiçbir güç bu grevi kırmaya yetmez.”
Tekgıda-İş Sendikası’na bağlı işçilerin Tekirdağ Çorlu’da sendikal örgütlenme mücadelesi verdiği Bel Karper grevinde 151 gün geride kaldı. İşveren ise sendika karşıtı tutumundan vazgeçmeyerek kanunları çiğnemekteki ısrarını ise sürdürüyor.
150 gündür grev çadırında Anayasa ile güvence altına alınmış hakları için mücadele eden işçilerden Seval Batı, grev süreci boyunca edindiği tecrübeleri ve öğrendiklerini kaleme aldı.
Aydınlık’a gönderilen mektupta Batı, “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var.” diyor. Batı, mektubunda işverenin tüm kanun tanımaz davranışlarına rağmen arkadaşlarıyla birlikte ne kadar güçlü ve kararlı olduklarını şu sözlerle ifade ediyor:
“Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür. Ve hiçbir güç bu grevi kırmaya yetmez. Burada herkes birbirinden güç alıyor ve bu destek sayesinde en zayıf insanları bile hiçbir kuvvet yıkamayacak, sarsamayacak. Bizi bu güce kavuşturdular.”
‘GREV TEK SEÇENEKTİ’
“İnsan doğduğundan itibaren yaşadığı tüm süreç boyunca bir şeyler öğrenir. Benim de yaşadıklarımın en kutsalı grev süreci oluyor. Hak nasıl kazanılır, nasıl mücadele edilir, nasıl direnilir, eylemlerimiz bizi toplum içinde nasıl daha başarılı ve tercih edilir hale getirir? Benim ve birçok kişinin hayatı değişti. Düşünceleriyle, fikirleriyle, hedeflerin olduğunu; toplum arasına karışarak kendini insanlara göstermek, bildiğimiz şeyleri ispatlamak ve öğrenme isteğimizle içimizden gelerek gerçeğe dönüştürmek için uğraş vermeye başladık.
Grev benim geleceğimi, benim yolumu açabilecek tek seçenekti.
‘GÜNDEN GÜNE GÜÇLENDİK'
“Grevi sarsmak isteyenler oldu. Müdürler grevdeki insanlara rüşvet teklif ederek grev kırıcılığında bulundular. Ama et tırnaktan nasıl ayrılmazsa, ben de sonuna kadar grevde olacağım. Bu süre içerisinde grevde olan insanların birbirlerine olan bakış açıları değişti. Karşılıklı saygıyı, sevgiyi, toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini öğrendiler. Bunun yanı sıra bazı arkadaşlarımızın kültürlerini öğrenmek, olup bitenden haberdar olmak da ayrı bir getirisiydi. Herkesin kafasında soru işaretleri doluydu ama şimdi, kendisinin karşı tarafın fikrini kabul etmesi halinde daha fazla inanç ve güven verileceğinin farkında olduk. 4 buçuk aydan beri süren mücadelemiz, direnişimiz günden güne daha güçlü olmaya başladı.
“Yetişkin bir birey olduktan sonra bizim önümüze sunulan zorlu yaşam şartları altında insanları düşük maaş ile yıllardan beri çalıştırıp hiçbir hak talep etmeden çalışanları farklı farklı bahanelerle kandırıp kendi çıkarları için kullanmaya başlamışlardı. İşçilerin almış olduğu Tekgıda-İş Sendikası’na başvurma kararı, işvereni bayağı korkutmuş ve işçiler baskılarla vazgeçirilmeye çalışılmıştı. Ama herkes kendinden çok emin olarak, birlik ve beraberliği koruyarak Tekgıda-İş Sendikası ile bir yola çıktı. Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür. Ve hiçbir güç bu grevi kırmaya yetmez. Burada herkes birbirinden güç alıyor ve bu destek sayesinde en zayıf insanları bile hiçbir kuvvet yıkamayacak, sarsamayacak. Bizi bu güce kavuşturdular.
SÜPÜREMEDİLER
Geçen ay, Tekirdağ Valiliği önünde seslerini duyurmak isteyen Bel Karper işçileri, kolluk kuvvetlerinin “süpür” talimatının ardından sert müdahale ile karşı karşıya kalmış, 60 işçi göz altına alınmıştı. Valiliğin basın birimi ise, Aydınlık’ın görüşmeme nedenini sorması üzerine “önceden talep edilen bir randevu talebinin olmaması” cevabını vermişti. Seval Batı’nın gözünden, o gün yaşananlar kağıda şöyle döküldü:
“Tekirdağ Valiliğinde sesimizi duyurmak için toplanma kararı aldık. Valiliğin önünde herkes olacaklardan habersizdi. Kadınlar merdivende otururken, Tekgıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Yunus Başkan, valilikle görüşmek istedi. İşçilerin yaşadığı zorlu mücadeleyi, seslerini duyurabilmelerini ve bunlara bir çözüm bulmasını istedi. Ama valilik işçilerin derdine derman olmak yerine koltuğundan hiç kalkmadan oradaki insanları valiliğin önünden dağıtmak için ‘süpür’ talimatını verdi. O sert emirden sonra çevik kuvvet ve polis haklarını koruyan işçileri merdivenden tekmeleyerek, yerlerde sürükleyerek, hakaretle, tekme tokat valiliğin önünden süpürdü. 60 kişi haklarını koruduğu için iyi bir geleceğe adım atıp çoluk çocuklarına iyi bir hayat verebilmek istedikleri için gözaltına alındı. Kadınları, kızları, çocukları çöp gibi savurup attılar. Ne bir hakkını savunup hakkını arayan işçinin önemi kalmıştı ne de bir kadının verdiği emeğin. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz amacımızdan, hiçbir şey eksiltmeden, bu uğurda ödeyeceğimiz bedelleri göze alarak, ne kadar sürerse sürsün dönmeyeceğiz.”