Pakistan’da FETÖ benzeri bir örgütlenme: Tahiru’l-Kadri Hareketi-4 Türkiye gibi neden Pakistan da hedefte?

Uluslararası güçler Türkiye’dekine benzer şekilde eskiden beri FETÖ ile mücadele eden Şahbaz Şerif’i, Kadri taraftarlarının desteğiyle devirerek seçime gidilmesini sağlamıştır. Daha önce bahsedildiği üzere Kadri'nin, Navaz Şerif'e karşı sokak protestolarında en büyük destekçisi İmran Han'dı.

Newaz Şerif’in devrilmesi ile birlikte yapılan seçimle yerine gelen kardeşi Şahbaz Şerif de kısa bir süre sonra devrilerek yerine İmran Han'ın seçilmesine Kadri tam destek vermiştir. Daha sonra İmran Han da devrilmiş ve tutuklanmıştır.

İlginç olan İmran Han’ın 2018’de kazandığı seçim öncesi Şahbaz Şerif’in abisi Navaz Şerif’in de aynı taktikle başbakanlıktan indirilmiş olmasıdır. İmran Han’ın bir darbeyle Başbakanlıktan indirilmesinin arkasında da Kadri’nin rolünün olduğu iddiaları olsa da daha önce devirdiği Newaz Şerif’in kardeşi olan Şahbaz Şerif’in Başbakan olmasını istemesi pek makul görünmemektedir.(32)

Ancak İmran Han’ın gidişini hızlandırırken böyle bir durumu hesaba katmadığı da düşünülebilir. İmran Han, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ekonomik, savunma ve askeri olmak üzere hassas anlaşmalar yapmıştır. FETÖ'ye karşı biraz yavaş davransa da terör örgütü olarak ilan etmiş ve göreve gelir gelmez FETÖ’nün okullarını Türkiye Maarif Vakfı’na devretmiştir.

TARAFTARLARINI FETVALARLA DIŞARIDAN YÖNLENDİRDİLER

Pakistan dışında yaşayan Kadri her darbe sürecinde Pakistan’a uğramış taraftarlarıyla yürüyüşler/mitingler düzenlemiş ve siyasete müdahale etmiştir. Ancak kazanma potansiyeli düşük olduğu için her seçim sonrası tekrar ülkeyi terk ederek sığındığı korunaklı yerden verdiği fetvalarla dışarıdan taraftarlarını yönlendirmeyi sürdürmüştür.(29)

Gülen’in darbe ve muhtıralara destek verdiği gibi Kadri de 1999 yılında Pakistan’da gerçekleştirilen askeri darbeye tam destek vermiştir. FETÖ’nün Gezi kalkışması ve 17/25 Aralık yargı darbesi girişimindeki stratejisine benzer tarzda Kadri de sosyal medya üzerinden Pakistan’da kaosu körüklemiştir. Kadri’nin bu girişimi, siyasi kaos oluşturarak uluslararası güçlerin ülkeye müdahale ortamını hazırlamak olarak değerlendirilmiştir.4

Türkiye’de Haziran 2013’te tertiplenen Gezi kalkışmasının benzeri Pakistan’da da aynı yılın Kasım ayının ilk günlerinde başlatılan kaos hareketi ve sokak olayları ile dikkat çekmiştir. Protestonun sonlandırılması için Pakistan üst yargı kurumlarının yanı sıra dini liderler tarafından da çağrılar yapılmıştır. Kaos durdurulamayınca İslamabad Mahkemesi gösteri ve eylemleri yasa dışı ilan etmiş ve eylemleri sürdürmekte ısrarcı olanların “terör suçu” kapsamında yargılanacağını duyurmuştur.

Mahkeme ayrıca eyleme müdahaleden kaçınan İçişleri Bakanını da mahkemeye karşı gelmekle suçlayacağı uyarısında bulunmuştur. Eylemciler, Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın istifasını istedikleri gibi Pakistan’da da Başbakan Newaz Şerif’in istifasını istemişlerdir. İşin ilginç yanı ise Türkiye’de Gezi ve 17 Aralık süreçlerinde yaşananların Pakistan’da yaşananlarla hem senaryo hem de aktörler açısından birbirine çok benzer olmasıdır.

Her ikisi de kaos oluşturmak ve siyasi partileri yıpratmak suretiyle ülkelerinin politik kırılganlıklarını arttırmayı hedeflemişlerdir. Kadri, demokratik yollarla seçilmiş hükümeti devirmek için Müşerref’e açıktan destek verirken, Gülen bu işi önceleri partiler, sonrasında yargı, emniyet ve nihayette de askeriyeyi kullanarak yapmaya çalışmıştır.

Türkiye ile Pakistan yaşanmışlıkları arasındaki benzerlikler sadece bunlarla sınırlı değildir. Pakistan ana muhalefet partisi PTI Genel Başkanı İmran Han’ın, Mayıs 2017’de Çovrangi Cezaevi’nde hapis yatan taraftarlarına destek için Karaçi’de başlattığı sözde “adalet yürüyüşünün”, Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Maltepe Cezaevi’nde FETÖ casusu olmak suçundan hapis yatan Enis Berberoğlu’nu kurtarmak için Haziran 2017’de başlattığı “adalet yürüyüşü” ile arka arkaya gelmesi rastlantının ötesinde bir durum olarak yorumlanabilir.

İSLAM DÜNYASINDA NÜKLEER SİLAHI OLAN TEK ÜLKE

Neden Pakistan’ın da Türkiye gibi hedefte olduğunu açıklamakta fayda bulunmaktadır. Jeostratejik konumu ve 200 milyonluk nüfusuyla İslam dünyasında önemli bir yeri olan Pakistan, dış siyasette ekseriyetle Türkiye ile ortak hareket eden ve hatta iç siyasetinde de Türkiye etkisini yoğun yaşayan bir ülkedir.

Pakistan ile Türkiye arasında uzun zamandır askeri ve ekonomik işbirliği bulunmaktadır. Pakistan, halkı Müslüman olan ülkeler arasında sistemsel olarak Türkiye'ye benzeyen tek ülkedir. Demokrasisi istenildiği düzeyde olmasa da parlamenter sistemle yönetilmektedir.

Diğer önemli bir nokta da Pakistan'ın askeri ve nükleer silah gücüdür.(33) Zira Pakistan, İslam dünyasında nükleer silahı olan ve üreten tek ülke konumundadır.(28) Özellikle Hindistan’la giriştikleri nükleer yarışın yansıması olarak günümüzde Pakistan, nükleer başlık taşıyan uzun menzilli füzeler üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.(34)

Son dönemde görüldüğü üzere Katar krizinde de Türkiye ile aynı söylemleri birebir kullanmış, Türkiye’nin yanında yer almış ve hatta Suudi Arabistan kralı Salman tarafından tehdit edilmiştir. Türkiye’yi Katar krizi ile sıkıştıramayan uluslararası güçler, Kadri eliyle Pakistan’ın iç dinamikleriyle oynayarak Türkiye’yi yeniden yalnızlaştırma politikası gütmüşlerdir.

Kader birliği yapmış olan Türkiye ve Pakistan’ı birbirinden ayırmak aynı zamanda Pakistan’ın elindeki Nükleer Silahlardan da Türkiye’yi uzaklaştırmak anlamına gelmektedir. Pakistan için de Türkiye her zaman güvenilir dost ve kardeş bir ülke olmuştur.

- B İ T T İ -