Hazırlık, kararlılık, müdahale!
Kıbrıs Barış Harekâtı'na Teğmen rütbesiyle komando subayı olarak katılan E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin için 50. yıl ayrı bir önem arz ediyor. İsmail Hakkı Pekin Paşa ile Kıbrıs Barış Harekâtı'nı konuştuk
E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin için 50. yıl ayrı bir önem arz ediyor. Kıbrıs Barış Harekâtı'na Teğmen rütbesiyle komando subayı olarak katıldı. 20 Temmuz çıkarması ve 14 Ağustos İkinci Harekâtı sırasında sıcak çatışmalara da girdi. Yakın arkadaşlarını şehit verdi. İlk görevi Kırnı bölgesinde Lefkoşa yolunu emniyet altına almaktı. Üzerlerine gelen Yunan tank birliğini durdurdular. Yoğun çatışmalar içinde şehitler vererek ilerlediler ve Kıral Kızı Tepeyi ele geçirdiler. Sonraki hedefleri ise kesin zaferdi! Onu da başardılar…
KUMPASTAN HAPİSTE YATTI
1951 yılında Bursa’da doğan İsmail Hakkı Pekin, 1972 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1973 yılında ise Piyade Okulu’ndan mezun oldu. 1974 yılında Teğmen rütbesiyle Hava İndirme Tugayı 1. Paraşüt Taburu’nda Takım Komutanı olarak Kıbrıs Barış Harekâtına katıldı.
Bu harekattan sonra Ordunun çeşitli kademlerinde görev yaptı. En son Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında görev yaparken FETÖ kumpasına maruz kaldı ve 2011 yılında İnternet Andıcı Davasından tutuklu yargılandı. 2012 yılında emekli edildi. Kumpas çökünce 2013 yılında tahliye edildi.
ARKADAŞLARINI ŞEHİT VERDİ
İsmail Hakkı Pekin, o sıcak saatler içinde yaşadıkları bir olayı şöyle anlattı:
“Tabura mühimmat götüren araç yanlışlıkla Rumların kontrolündeki bir köye girmiş ve biranda Rum askerleriyle karşı karşıya kalan araçta bulunan Asteğmenin aşağıya atlaması üzerine Mermi Tombul ve Gürkan Işık da aşağıya atlarlar ve çatışmaya başlarlar. Mücahit ise araçla beraber geri döner ve haber verir. Aradan bir saat geçmiştir ve tabur Boğazda sıkı bir çatışmaya girmiştir. Onlara yardım göndermek için hazırda bir kuvvet ya da zırhlı araç yoktur. Üçü de kaderlerine terk edilir. 2'nci Komando Taburu, rahmetli Muzaffer Tekin cesareti ve kahramanlığı öncülüğünde boğazı elegeçirir ve birleşmeyi sağlar. Üç kahraman subayımızın naaşları ikinci harekat sırasında bulunur. Kahraman subaylarımıza işkence edilmiş ve vücutlarında yüze yakın mermi deliği bulunmuştur.”
‘KENETLENMEYLE KAZANDIK’
Pekin Paşa, Kıbrıs’taki başarının sırrını ise şöyle özetledi: “Kıbrıs Barış Harekâtında bütün vatandaşlar, general/amiral, subay, astsubay ve erler büyük bir şevk ve heyecanla hareket etmiştir. Bütün vatandaşlar TSK'nın arkasında durmuş, Kıbrıs Barış Harekatı bu bütünleşme ve kenetlenme, yeterli hazırlık, kararlılık, doğru dış politika ve diplomasi ile zafere ulaşmıştır.”
Kıbrıs Barış Harekatı’nın uzun süreli iyi bir hazırlıkla kazanıldığını belirten Pekin, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kıbrıs Barış Harekâtı uzun süren planlı bir hazırlığın, hedefe ve amaca uygun güç geliştirmenin, bıkmadan sürdürülen siyasi/diplomatik faaliyetlerin, yoğun olarak yürütülen kamu diplomasisinin ve kararlılığın sonucu olarak zafer ile sonuçlanmış doğru/başarılı bir strateji ürünüdür.
"Hazırlık safhası yani planlama ve güç geliştirme safhası 16 yıl sürmüştür. Bu safhada TMT teşkilatı kurulmuş, bu teşkilat Kıbrıslı mücahitleri eğitmiş, onları savaş için teşkilatlandırmış, silahlandırmıştır.
Bu safhada TSK bir adaya müdahale edebilmek için gerekli hava indirme, uçar birlik, kıyı başını tutacak ve patlayıcıları temizleyecek unsurları, ikinci, üçüncü kademe birlikleri, bu harekâtı destekleyecek hava kuvvetleri ve deniz kuvvetleri unsurlarını geliştirmiştir.
"Bu kapsamda helikopterleri, çıkarma gemilerini, paraşütçüleri atacak uçakları, SAT timlerini, jetleri, denizaltı, mayın arama ve su üstü gemilerini envanterine almış, bir komando tugayı, bir hava indirme tugayı ve bir amfibi alay kurulmuştur.”
‘YAPILAN ÇALIŞMALAR BOŞA GİTMEDİ’
E. Korg. Pekin, Barış Harekatı’nın 50. yılında duygu ve geleceğe yönelik düşüncelerini ise şöyle anlattı:
“Bugünden geriye baktığımızda Türkiye Kıbrıs konusunu çözdü. Ancak biraz yok federasyon, yok tek devlet; bunlarla çok uğraştık. Çok vakit kaybettik. Başlangıçtan beri iki devlet var. Bu bir gerçek ve gerçekliğe uygun. Bugün geldiğimiz yer de iki taraflı devlet gerçeği. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dillendiriliyor.
Bunun ötesinde bir çözümün kabul edilmeyeceği söyleniyor. Bu gerçekçi bir yaklaşım. Bu da gösteriyor ki yapılan çalışmalar boşa gitmemiş oldu. Bundan sonra yapılacak iş Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımak ve bunun tanınması için de gayret göstermek gerekiyor.
İkincisi ekonomik faaliyetlerin çoğalması gerekiyor. Bu konuda eksiklikler var. Zamanın gerisinde kalıyoruz. Zaman aleyhimize işliyor. Bugüne kadar yok AB baskısı var, yok başka ülkelerin baskısı var dendi. Yarın ne olacağını bilemeyiz. Doğu Akdeniz’de savaş çıkar deniliyor. Türkiye’nin zaman kaybetmeden bu tezi kabul ettirmesi lazım. Ettirebilir mi? Ettirir! ABD ve AB karşı çıkar. Çıksın! Yaptırım yapar, yapsın! Dünyada bir sürü devlet var. Onlara tanıtırız. Bu konuda dosta ihtiyacımız var. Dostlarımızı yanımıza almalıyız. Afrika ülkeleri, Müslüman ülkeler, Türk devletleri var. Uğraşırsak ve kararlı olursak onlar tanır. Bu işte mesafe de almış oluruz.
Dış politika değişiyor. Dengeler de… Zaman alacak ama kolay değil. Barış Harekatı’nın 50’nci yılını yaşıyoruz. Daha fazla beklemeyelim. Savaşmadan, Türkiye’nin jeopolitik yapısıyla, gücüyle bunu yapabiliriz. Denge politikasından da yararlanarak bu işe el atmalıyız. Bu yıl kutlamaların asıl amacı bu olmalı. Keşke 50. yılda birkaç devlet KKTC’yi tanısa. Çok anlamlı olur.
Ayrıca önemli bir konu da içerdekilerle de mücadele etmeliyiz. Kıbrıs içinde uzun yıllardır milli meselelere karşı psikolojik harekât yapılıyor. Bunu önlemeliyiz. Bununla mücadele edecek teşkilat kurmalıyız. Bu konuda KKTC’ye destek olmalıyız.”