Filistinli yazara İsrail’deki gelişmeleri sorduk: İsrail, ABD ile arasındaki zımni anlaşmayı ihlal ediyor
'Washington'un İsrail'den beklentileri oldukça mütevazi olmuştur: Demokrasi görüntüsünü korumak ve ABD'nin Ortadoğu'daki siyasi oyununu hem Amerikan hem de İsrail gündemlerini tatmin edecek şekilde oynamaya kendini adamak.'
Filistinli yazar Dr. Ramzy Baroud*, Filistin, İsrail ve Suriye’deki gelişmeleri Aydınlık’a anlattı. Batı Asya’daki sıcak gündeme ışık tutan Baroud, yeni bir jeopolitik düzenin oluştuğuna dikkat çekti. Suriye’nin Arap Birliği’ne girişini yorumlayan Filistinli yazar, bölgede gelişen Amerikan karşıtı gelişmelerin önemini vurguladı.
- İsrail'in binlerce asker, çok sayıda zırhlı araç, insansız hava aracı ve uçak desteğiyle Cenin'e saldırması İsrail medyasında "başarısız bir operasyon" olarak değerlendirildi. Sizce bu değerlendirme doğru mudur, doğruysa başarısızlık neden kaynaklanmıştır?
DİRENİŞ DAHA GÜÇLÜ
R.B: İsrail'in Cenin'i işgali başarısızlıkla sonuçlandı çünkü Filistin Direnişi'nin, altyapısının yok edilmesi, liderlerinin ve birçok savaşçısının öldürülmesi ya da tutuklanması gibi belirli hedeflere ulaşılması amaçlanıyordu. Bu gerçekleşmedi. Aslında operasyon büyük ölçüde siyasi nedenlerle, sağcı İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun parçalanmış hükümet koalisyonunu mutlu etmek için yapıldı. Bunu Nisan 2002'de Cenin'in işgali ve meşhur katliamıyla karşılaştırırsak, ilkinin İsrail askeri işgalinin kuzey Batı Şeria'da üstünlük sağlamasına yardımcı olduğunu, ikincisinin sadece büyük bir yıkım yarattığını ve belirli bir siyasi sonuç olmaksızın ölümlere ve yaralanmalara neden olduğunu görürüz. İsrail'in hedefinin aksine, Cenin ve çevresindeki Direniş'in daha güçlü ve cesaretli bir şekilde ortaya çıktığı görülmektedir.
- İsrail'in özellikle ABD ile arasının açıldığı yönündeki görüşler hakkındaki yorumunuz nedir? Netanyahu neden "yargı reformu" konusunda bu kadar ısrarcı?
ARTAN YOZLAŞMA SAHAYA YANSIYOR
R.B: Netanyahu yozlaşmış bir lider. Yolsuzluğu görevde olduğu tüm dönemlerle bağlantılıdır ancak bu aynı zamanda İsrail toplumunda artan yolsuzluğun da bir sonucudur. Bana göre bu yozlaşma, yabancı askeri işgal, ırkçılık ve akıl almaz şiddetle birlikte gelen ahlaki yozlaşmayla bağlantılıdır.
İsrailliler yıllarca bir yandan siyasi ve hukuki sistemlerini, diğer yandan da işgalin ahlaksızlığını birbirinden ayırmayı nispeten başardılar. Bu artık mümkün değil. Netanyahu'nun yargı reformları konusunda ısrarcı olmasının iki nedeni var:
Birincisi, yıllardır peşini bırakmayan üç yolsuzluk davası nedeniyle kendisini yasal sorumluluktan korumak.
İkincisi ise aşırı sağcı müttefiklerini benzer sorumluluklara karşı güçlendirmek ve onları mümkün olduğunca uzun süre iktidarda tutmak.
Bu durum İsrail ve ABD arasında sorunlara neden oluyor.
İsrail yıllardır kendi bağımsızlığı ve Washington ile ilişkileri arasında bir denge kurmayı öğrendi. Washington'un İsrail'den beklentileri oldukça mütevazi olmuştur: Demokrasi görüntüsünü korumak ve ABD'nin Ortadoğu'daki siyasi oyununu hem Amerikan hem de İsrail gündemlerini tatmin edecek şekilde oynamaya kendini adamak.
İsrail bu zımni anlaşmayı ihlal ediyor, liberal demokrasi iddiasından vazgeçerken, barış süreci ve ABD liderliğindeki diğer bölgesel projelere katılmayı reddediyor. Bundan dolayı, Biden Beyaz Saray'a gelmeden önce Washington ile özellikle de Demokrat Parti ile Tel Aviv arasında bir çatlağa neden oldu. Biden'ın Obama Yönetimi sırasında genişleyen bu çatlağı eninde sonunda onarabileceği yönündeki anlayışın yanlış olduğu ortaya çıktı. Biden kendisinin de bir Siyonist olduğunu kabul etmiş olsa da, Demokrat Parti'nin kendisi yıllar içinde değişti ve Biden'ı yeni eğilime uyum sağlamaya zorladı.
- Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden girmesi İsrail'i endişelendirdi. ABD ile İsrail arasında artan çelişkilerin ve İsrail'deki iç istikrarsızlığın Filistin'e (Ramallah ve Gazze'ye) yansımaları ne olur?
BÖLÜNME İSRAİL VE ABD’YE YARAR
R.B: Orta Doğu’daki tüm aktörler bölündüğünde, İsrail ve ABD bölgede siyasi olarak ayakta kalır. Bölünme, İsrail ve ABD için daha fazla müdahale fırsatı, potansiyel yeni ittifaklar ve Suriye, İran, Hizbullah, Hamas gibi düşmanların izolasyonu anlamına gelir.
Suriye'nin Arap dünyasına geri dönmesi iyi bir adımdır ancak bunun anlamı gelecekte daha da netleşecektir. Arap ülkelerinin hepsi Şam’ın yeniden ortaya çıkmasından memnun değil. Suriye Hükumeti’nin kendi siyasi geleceği, mülteciler, ABD'nin topraklarındaki askeri varlığı gibi çözmesi gereken pek çok meselesi var.
İsrail şimdilik Arap ve Orta Doğu birliğini baltalamak için devlet ve devlet dışı aktörlerle ittifaklar kurmaya ve fırsatlar aramaya devam ediyor.
Uluslararası hukukun açık bir ihlali olan İsrail'in Suriye'yi bombalamaya devam etmesi iki farklı şekilde yorumlanabilir:
1- İsrail'in hala baskın olduğu ve düşmanlarına karşı açık çekle hareket edebileceği mesajını verme çabası.
2- Ama aynı zamanda tüm çabalarına rağmen sonuçların İsrail ve ABD dışındaki taraflarca belirleniyor olmasından kaynaklanan bir çaresizlik ifadesi.
‘ORTA DOĞU’DA’ DEĞİŞİM BAŞLADI
- Genel olarak Batı Asya bölgesindeki gelişmeleri, Çin'in bölgede artan ilişkilerini ve Arap ülkelerinin eksenindeki değişimi nasıl yorumluyorsunuz?
R.B: ABD basınında son dönemde çıkan -sanırım Washington Post'tu- Suudi Arabistan ve BAE arasında bir dizi konuda anlaşmazlık yaşandığına dair haberler, Batı Asya'nın büyük bir etki sürecinde olduğuna dair birçok iddiayı doğruluyor.
Suudi-BAE ittifakı son yılların en güçlü ittifaklarından biriydi. Bu ittifak en çok Yemen'deki savaşta kristalize oldu. Ancak bu tür bir ittifak bile artık değişen jeopolitik koşullar nedeniyle zorlanıyor, örnek olarak: Suudilerin Rusya'ya yakınlığı, Riyad'ın tarafsızlık konusundaki ısrarı ve OPEC+'nın tutumu bunlardan birkaçı.
Çin'in Orta Doğu'daki etkisi Rusya-Ukrayna savaşından yıllar önce artmaya başlamıştı. Son savaş Pekin'in ABD'nin savaş ve önleyici savaş modellerine karşı barışçıl ve kalkınmaya dayalı bir alternatif sunma stratejisini hızlandırdı. Çin yavaş ama emin adımlarla Orta Doğu ekonomileri için vazgeçilmez hale geliyor. Bu durum, Çin modelini karşılayamayan ve bölgede yeni bir askeri macerayı göze alamayan ABD'nin öfkesini ateşledi. Bu eğilim devam ederse, Ortadoğu'nun önümüzdeki yıllarda savaş öncesine kıyasla yepyeni bir jeopolitik alan olarak ortaya çıkması ve 2003’te ABD'nin Irak'ı işgali sırasında ve hemen sonrasında var olandan kesinlikle tamamen farklı bir yer olması muhtemeldir.