İstanbul Sözleşmesi değil Atatürk Devrimleri yaşatır
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi diye bilinen 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile de feshedilmiştir.
Her ne kadar pek çok olumsuz yanları bulunan sözleşmenin feshinin yerinde bir karar olduğunu düşünsem de, sözleşmeden çekilme yönteminin hukuka uygun olmadığını da belirtmek isterim. Uluslararası sözleşmelerin onaylanması için yasama organının bu uluslararası sözleşmenin onaylamasını kanunla uygun bulması gerekmektedir. Nitekim İstanbul Sözleşmesi 24 kasım 2011 tarihinde 6251 sayılı kanunla uygun bulunmuştur. Çekilmenin de aynı şekilde bir kanunla olması gerekir. Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile hukuka aykırı olarak yapılmıştır. İvedilikle kanun teklifi verilerek hukuka uygun hale getirilmesi gerekir.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ sloganıyla toplumu yanlış yönde sokağa döken algı yönetimi sözleşmenin satır aralarında bulunan gerçekler zemininden çok uzaktadır. 2014 yılından bu yana yürürlükte olan sözleşmenin, kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin azalmasına yol açmayıp tam aksine bir ivmeyle arttığını görebiliyoruz. Yasaların veya sözleşmelerin varlığının tek başına sorunun çözümüne yetmediğini önemli olan sorunun kökenindeki nedenleri görüp çözümü için mücadele edilmesi gerektiği gün gibi ortadadır.
2018 yılında yayınlanan GREVİO (Eylem Uzman Grubu) raporu ile sözleşmenin ruhu tamamen ortaya çıkmıştır. Ayağı vatan topraklarına basan herkesin, bu rapordaki ifadeleri kabul etmesi mümkün değildir. Terörle mücadeleden rahatsız olan, FETÖ ve PKK ile mücadelenin kadın mücadelesine zarar verdiğini ifade eden, Türkiye’nin güneydoğusundaki terörle mücadele operasyonları sırasında polisimizi ve askerimizi kadınlara cinsel şiddet uygulayan olarak gösterip iftiralarda bulunan, kadını etnik kimlikler üzerinden bölen, kadın mücadelesi, insan hakları adı altında GREVİO Uzmanlar Kurulu’nun hazırladığı raporlar aracılığı ile içişlerimize müdahale aracı olarak kullanılan İstanbul sözleşmesi, Batı emperyalizminin toplumları dönüştürmek için kullanılan şekere bulanmış zehiri olarak karşımıza çıkmaktadır. Atatürk’ün de dediği gibi; “...milletin en çok da yöneticilerin artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İste Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.”
Bugün sokağa yönlendirilen kişilere sorduğunuzda büyük bir çoğunluğunun Sözleşmenin içeriğinden haberdar olmadığını görebiliyoruz. Kadına şiddet, çocuk istismarı, ülkemizin olduğu gibi tüm dünyanın sorunu. Bu sorunun çözümü de Batı Emperyalizminin dayattığı sözleşme vs ile değil, toplumsal bilincin yaratılarak kadın erkek eşitliğinin sağlanması ile mümkündür. Yine iç hukukumuzdaki yasaların kadın hakları açısından geliştirilerek etkin bir şekilde uygulanması ile mümkündür. Uluslararası denetim kurullarına gerek yoktur. Türk kadını Cumhuriyet hukuku ile yükselecek ve Cumhuriyet kazanımlarıyla var olacaktır. İstanbul Sözleşmesi değil Atatürk Devrimleri yaşatır.