İşte Batı'nın özgürlük anlayışı: Netflix'te uyuşturucu reklamı
Netflix, 'bilimsel araştırma' kisvesi altında her bölümde ayrı uyuşturucu çeşidinin denendiği, üstüne güzellemeler yapıldığı belgesel dizileri yayınlamaya başladı
Gayet masum, mantarlarla ilgili bir belgesel filmin ardından “bunlar da ilginizi çekebilir” başlığı altında karşımıza çıkıyor. İsimleri ve afişleri uyuşturucuyu çok çağrıştırmıyor, diyelim, ama cezbediyor…
“+18” etiketli, şimdilik iki yapım. Biri dört bölümlük belgesel dizi, diğeri bir buçuk saatlik belgesel film. Reklam olmaması için özel isim vermenin gereği yok. Ama uyuşturucu reklamı yapılan, uyuşturucunun normalleştirildiği hatta özendirildiği, uyuşturucu kullanmanın “olumlu” taraflarının öne çıkarıldığı bölümlerden örnekleri ifşa etmenin gereği var.
İLAÇ TANITIR GİBİ
Dizi olan 2022 yapımı, “bilimsel” kisve ile araştırma, geliştirme hikâyeleri etrafında sunuluyor. Her bölümde ayrı bir uyuşturucu çeşidi tanıtılıyor. Klasik olarak bildiklerimiz değil, daha yeni, daha ilginç, mistik ve deneysel ve çok daha etkili uyuşturucular… Nasıl icat ya da keşfedilmişler, nasıl geliştirilmişler, doğada nerde bulunurlar, nasıl üretilirler, nasıl kullanılırlar, kullanana neler hissettirirler, zihinleri nasıl değiştirirler? İlaç tanıtır gibi, eli yüzü düzgün, uyuşturucuyla işi olmazmış gibi görünen insanların kullanım tecrübeleri üzerinden anlatılıyor.
Kullananların bazıları alanlarında başarılı hatta tanıdık isimler, başarılarını uyuşturucuya borçlu olduklarını falan düşünüyorlar! Uyuşturuculardan birinin mucidi, bilim insanı, icadının hikâyesini anlatırken, “klasik uyuşturucular bombaysa bu atom bombasıdır” gibi laflar ediyor. Oldukça soğukkanlı, söyledikleri sanki hiç tüy ürpertmiyor, bahsettiği şey sanki uyuşturucu değil, milyonlarca insanın mahvından sanki sorumlu değil, toplumları çürüten bir sorun sanki hiç değil. Öyle normalleştirilerek, sempatik gösterilerek, ustalıkla çekilmiş bir belgesel dizi.
ROL MODELİ ŞÖHRETLER ANLATIYOR
Film olansa daha ilginç, belki korkunç. İngilizce tabirle “bad trip” (kötü seyahat) ve uyuşturucu kullanarak “tribe çıkma” ile ilgili olumsuz yargıları değiştirmek amacıyla hazırlanmış. Dünya çapında on yıllardır rol model olarak görülen şarkıcı, sanatçı, yazar, araştırmacı, bilim insanı, siyasetçi, kanaat önderi şöhretler, filmin hikâyeci kadrosunu oluşturuyor.
Bir tanesi mesela, yetmişini aşmış yaşı ve bitmeyen enerjisiyle Rock efsanesi, çevreci, politik eylemci sıfatlarına sahip çok ünlü bir müzisyen. “Bence ‘bu çeşit’ uyuşturucular dünyanın dertlerinin çaresi olamazlar ama bir başlangıç yapabilirler” diyerek söze başlıyor… Başka bir hikâyeci ünlü, tarih boyunca hangi dâhilerin uyuşturucu kullandıklarını anlatıyor.
FİLMİN KOPTUĞU YER
Hikâyeciler tribe kendilerinin de kaç kere çıktıklarından dem vuruyorlar. 1, 3, 5, 10, 50, 100, 500’e kadar sayıyı çıkaranlar oluyor. Ballandıra ballandıra anlatılan tecrübelerde bu mistik, belki teknolojik uyuşturucuların kullanımı bir “bilinç devrimi” olarak görülüyor ve gösteriliyor. Feminist hareket, ekoloji hareketi, barış hareketi, Greenpeace ve diğerleriyle ilişkilerin kurulduğu yerlerde artık film kopuyor. Meselenin özüyse filmin sonunda anlaşılıyor.
ABD’de, 50 yıllık yasakların ardından, uyuşturucular lehine açılımlarla değişen, daha da değişmesi muhtemel algılar ve yasalar, gerçek haberler ve haber programlarından alıntılarla örneklendiriliyor. Çeşitli eyaletlerden çeşitli uyuşturucuların araştırılıp geliştirilmesine, yetiştirilmesine, bulundurulmasına, kullanılmasına verilen yeni ve yasal izinler haber veriliyor. “Bu çeşit” uyuşturucuların zararsız oldukları, alkol ve sigaraya karşı daha olumlu alternatifler olarak değerlenebilecekleri, bağımlılık yapmayabilecekleri; aksine, depresyon, anksiyete, bağımlılık, akıl hastalıkları gibi olumsuzluklarla başa çıkmada pozitif etkilere sahip olacakları müjdeleniyor!
GELİYOR GELMEKTE OLAN
Sözü edilen “bilinç devrimi” ve açılımların savunucusu ve takipçisi algı operatörleri, uyuşturucu işindeki sırrı, sanki yeniden ele almışlar, yeni anlamlarla parlatmışlar, yeni tekniklerle dünyaya pazarlamaya çalışıyorlar. “Ailemizin video platformu” Netflix’le geliyor galiba, gelmekte olan…
DEVLET MÜDAHALE ETMELİ
Uyuşturucu kullanmanın normalleştirildiği filmlerdeki anlatımları Bağımlılık Uzmanı ve Psikiyatrist Prof. Dr. Defne Tamar Gürol’a sorduk.
- Bağımlılık yapmayan, zararsız uyuşturucular da var mıdır?
Bağımlılık, uyuşturucunun zarar verici sonuçlarından sadece bir tanesi, en yıkıcısı… Hangi gruptan olursa olsun uyuşturucu kullanmak bir yaşam tarzıdır ve bu haliyle dahi yıkıcıdır. Üreterek, severek, mücadele ederek, paylaşarak, fedakârca yaşamanın sağlayacağı doyumdan sonsuza dek vazgeçilir, hiçlik ve yokluğun sarmalında kaybolunur. Örneğin bir sanatçı resim yapmak, beste yapmak için zihin durumunu değiştiren bir maddeye ihtiyaç duyuyorsa bu da bir çeşit bağımlılıktır.
‘BİZ ONLARDAN GÜÇLÜYÜZ’
- Uyuşturucunun beyin açtığı, yaratıcılık, motivasyon ve başarıya olumlu etki yaptığına dair anlatımlara ne söylerisiniz?
Nasıl bir kandırmacadır bu! Uyuşturucuların tümü bilişsel işlevleri bozar. Düşünme, muhakeme yapma, dikkat, bellek gibi bilişsel işlevlerde bozulma, özellikle genç beyinler olmak üzere her yaştan insanda geri dönüşsüz hasarlar bırakır… Anlatımlarda uyuşturucuların en yıkıcı etkisi olan “zihin değiştirme” yüceltilerek “cambaza bak” yapılıyor. Mesele şu: kimyasal bir etki ile zihnimizi değiştirmek mi, yoksa en değerli hazinelerimizden olan bilişsel işlevlerimizi korumak mı?
Bu, kabul edilebilecek bir şey değil. Onlar her türlü pis propaganda araçlarını kullansalar da biz onlardan güçlüyüz.
- Tıp dünyasında veya sosyal hayatta uyuşturucuya bakış konusunda tabular mı var?
Tabu mabu diyerek olaya sempati katılmaya çalışılmasını çok yanlış buluyorum. Bir grup uyuşturucunun reklamını yapan bu sözde belgeseller, uyuşturucu kullandığı için eğitimine devam edemeyen, psikiyatri kliniklerinde yatarak tedavi olmak zorunda kalan, uyuşturucu etkisinde yaşadıkları yanılsamalar sonucu yüksekten düşen, hayatını kaybeden sayısız örneğe yer vermiyor. Popüler kültürden birkaç ünlünün, onlardaki yıkıcı etkilerini kestiremediğimiz öznel deneyimlerini mutlak gerçeklik gibi sunuyor.
ÇOCUKLARI KORUMAKLA YÜKÜMLÜ SORUMLULARA…
- Tüm bu anlatımlara, algı çalışmalarına karşı ne yapılmalı peki, toplum nasıl korunmalı?
Batı’dan gelen her “malûmatı” sorgusuz sualsiz kabul etmeye hazır genç beyinlerin böyle hoyratça kirletilmesine devlet sessiz kalmamalıdır. Bu tür anlatımlar ve yayınlar, değerler sisteminin tümünü tuzla buz etmeye hizmet eder. Çocuklarını korumakla yükümlü olan bütün sorumluları, en başta hükümetleri bu tür içerikleri denetlemeye, müdahale etmeye davet ediyoruz.