İşte benim babam!
Bindallı ailesi olarak tüm babaların ve baba adaylarının gününü kutlarız. Aile ortamında baba rolünün eksikliği veya yetersizliği çocukta kayıp duygusunu yaratır
Aile ortamında baba rolünün eksikliği veya yetersizliği çocukta kayıp duygusunu yaratır. Baba işlevinin yokluğundan yani karar veren, koruyan, disipline eden, çocuğun sosyalleşmesini sağlayan rollerin aksaması manevi kayıplardır ki bunların başında güven eksikliği gelir. Çünkü çocuk için baba=güven’dir.
Bu ihtiyaç erkek çocuklarda erillik rolünün tam olarak öğrenilmesi konusunda önem taşırken, kızlarda da erkek rolünü tanıması ve olumlu bir hayat imajı için gerekli olmaktadır. Dolayısıyla herhangi bir kayıp durumunda, ailedeki veya yakın çevredeki güvenilir bir erkek figürünün (dayı, amca vb.) çocukla kaliteli ve rutin zaman geçirmesinin olumlu şekilde çocuğun gelişimine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Aşağıda, babalarla ilgili birkaç anı sunuyoruz.
Bindallı ailesi olarak tüm babaların ve baba adaylarının gününü kutlarız.
HEM BABAMDI, HEM SIRDAŞIM
A.Duru Berkyez: Benim babam, babasını 16 yaşında kaybettiği için hem okuyor hem çalışıyor, annesine, kız ve erkek kardeşine bakıyor. Günü gelince, Adana İncirlik Hava Üssü'nden yetkili çalışan olarak İngilizce öğrenerek emekli oluyor Babam.
Emekli ikramiyesiyle konfeksiyon atölyesi açıyor. Çalışanlarının sayısını bilmiyorum ama elemanlarıyla çekilmiş bir fotoğraf görmüştüm, yirmi kişiden az değildi. Sadece fabrikalarda bulunan üst üste onlarca kat kumaşı kesen makinayı dahi aldığı büyük bir atölye kuruyor. Adana'da kullanmayı bileni bulamayınca İstanbul'dan makastar bir hanımı getirtiyor.
Babacığımı kısacık anlatacak olursam, çok güvenilir ve iyi bir çalışan oldu.
Ama ticaret yapmayı bilmeyen babam, güvenip imza yetkisi verdiği kişinin kumar düşkünlüğü sonucu iflas etti. Okula giden dört çocuk, bakıma muhtaç bir anne ve her şeyi satmasına rağmen kapanmayan borçla kalakalan babam, bir gün omzuna deste deste attığı erkek kemerleriyle eve geldi. Anneme, "Bak Gülsün, dostların nerede diyordun. Bugün atmıştan fazla kemer sattım, hepsini de dostlarım aldı" sözleri, hayranlık barındıran ince bir sızıyla kulaklarımda. Annemin gözlerinden yaş akarken o zamanlar vurgusunu anlayamadığım sözcükler mıh gibi kalbimde... "Ne güzel, Cavit, ne... güzel!”
Evlatları için onurundan başka herşeyden vazgeçebilen babaların babalar günü kutlu olsun.
Yarın yaşayan babalarımızın ellerini öpmeyi, ebediyete intikâl edenlerin ardından dua etmeyi unutmayalım.
ONUNLA HEP GURUR DUYDUM
İncisel Aytar: Cumhuriyet’in ilk subaylarından ve Kurtuluş Savaşı gazilerindendir, babam Emekli Kıdemli Albay Burhanettin Aytar. Onunla hep gurur duydum. Annem, ben bildim bileli hep hastaydı. Babam abim ile bana hem baba hem anne oldu. Mesaisi bitip eve geldiğinde üniformasını çıkarır, annemin yarım bıraktığı işlere koyulurdu. Bazen bizi yıkar, aklınıza ne gelirse hepsinde onun emeği vardı. Yaptığı yemekler sıradan yemekler değildi. Babamın yaptığı bozayı içmeye, aşuresini yemeye doyamazdık.
Giyim kuşam ile ilgili bir şey istediğimde “Öbür ay maaşımı alınca” derdi. Ama yiyecek birşeyler istediğimde hemen soframızda olurdu. Belli bir yaşa geldiğimde sağlığımıza giyimden daha fazla önem verdiğini anladım.
Bana anlattığı masallar, 14 yaşında Kuleli Askeri Lisesi’nden üç arkadaşıyla Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya kaçışlarının öyküleriymiş. Bunu da sonradan anladım.
“Padişahım çık yaşa!” denilen Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilkokula başlayan, Kurtuluş Savaşı’nı az da olsa yaşayıp Cumhuriyet’in subayı olarak hayatını sürdüren babamı çok sevdim. Hem babamdı, hem sırdaşımdı. O benim her şeyimdi.
BEN PENCEREDE, O BAHÇEDE
İlknur Kalan: İlkokul beşinci sınıfta ağır bir hastalık geçirdim. Babamla (Hilmi Bal) Ankara'ya gittik. Beni hastanede tedaviye aldılar. Babamı refakatçi olarak almadılar. Hastanede yalnız kaldığım için üzülmeyeyim diye, babacığım her gün sabah erkenden hastane bahçesine geldi. İçeri giremedigi için ben pencerede, o bahçede bakışır, birbirimize el sallardik.
AYAKLARIMIN YERDEN KESİLDİĞİ AN!
Derin Özkan: 29 Ekim 2012. Ankara Ulus Meydanı'nda Cumhuriyet için Seferberlik Buluşmasındayız. Yaşım 15. Yanımda, yoldaşım babam. Epey yürümüş olacağız ki polislerle aramızda 20 metrelik mesafe var. Biber gazının gelmesiyle insanlar sel gibi akmaya başladı. Kalabalıkta ayaklarımın yerden kesildiği anı hatırlıyorum ve ezilmemem için babamın beni tek koluyla nasıl kavradığını da. Hayatımda en güvende hissettiğim andı.