İşte Demirtaş’ın Sevrci ağababaları! Bölücülerin emperyalistlere dilekçeleri
Son dönemdeki tartışmalarla yeniden gündeme gelen Şeyh Said kuvvetlerinin yabancı devletlerle bağlantısı bir kez daha ortaya konuldu.
Teori dergisi, bu ay okurlarıyla buluşan sayısında emperyalist proje Kürdistan’ı işledi. Yakın zamanda yeniden başlayan Şeyh Said tartışmasına belgelerle giren dergide tarihten günümüze Kürt ayrılıkçılarının emperyalist devletlere yazdığı dilekçeler yer verildi.
Cumhurbaşkanlığı Osmanlı ve Cumhuriyet arşivleri, Amerikan Ulusal Arşivi, Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi arşivinde yer alan Milletler Cemiyeti belgeleri ve Birleşmiş Milletler Arşivi’nden alınan belgelerle, ayrılıkçılar tarafından sözde Kürt sorunu üzerinden Türkiye ve bölge ülkelerine uluslararası müdahale çağrıları ortaya konuldu.
Bu ay 408. sayısıyla raflardaki yerini alan Teori dergisi, 20. yüzyılın başından günümüze bu projenin Batı tarafından nasıl yaratıldığına ve kullanıldığına mercek tuttu. Sayıda, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemindeki ayrılıkçı isyanlarla ilgili de özel değerlendirmeler yer alıyor.
Genel Yayın Yönetmeni Kuntay Gücüm imzasıyla yayımlanan “Bir Sömürge Projesi: Kürdistan Ayrılıkçılarından Emperyalistlere Dilekçeler” başlıklı yazıda, 1919’dan günümüze Kürdistan ayrılıkçılarının emperyalist merkezlere yazdığı dilekçeleri inceliyor. Belgeler arasında, Bedirhanların Fransa hegemonyasında bir Kürdistan istediği, Şeyh Sait İsyanı sırasında Kürt Birliği isimli örgütün Milletler Cemiyeti’ne yazdığı, Dersim İsyanı’nın elebaşı Seyit Rıza’nın İngiltere ve Milletler Cemiyeti için kaleme aldığı, 1960’larda Barzani’nin ABD’ye gönderdiği ve son olarak 2000’li yıllarda PKK ve ona bağlı terör örgütlerinin ABD’den ve Birleşmiş Milletler’den Türkiye’ye müdahale etmesini isteyen mektup ve dilekçeler bulunuyor. Gücüm, ayrılıkçıların taleplerini belgelerle şöyle aktarıyor:
İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASINDAKİ ÇAĞRILAR
Osmanlı İmparatorluğu’nun Stockholm eski sefiri Şerif Paşa 1919’da Paris Barış Konferan- sında, Onlar Konseyi huzurunda Kürt Halkının Talepleri Üzerine Memorandum başlıklı bir açıklama okudu. 16 Ocak 1919’da Cenevre’de Prens Sabahattin, Reşit Bey, Cemil Paşa gibi isimlerin katılımıyla toplanan kongrede, Paris Barış Konferansı’na Osmanlı liberallerinin temsilcisi olarak seçildi. Bir süre sonra bu görevden istifa etti; Kürdistan Teali Cemiyeti’nin görevlendirmesiyle Paris’te Kürtlerin temsilcisi sıfatıyla konuştu. Kürdistan’ın sınırlarının çizilmesi için Konferansın görevlendireceği uluslararası komisyon kurulması talep etti.
BEDİRHANLARIN FRANSA HEGEMONYASINDAKİ PROJESİ
Behirhanlar aşireti adına Cenevreli Avukat Albert Wuerin 22 Şubat 1921’de Milletler Cemiyeti’ne bir dilekçe verdi. Bedirhanların Kürdistan’ın en eski ailelerinden olduğu iddia edilen dilekçede, Fransa hegemonyasında Kürdistan kurulması talep ediliyor. Dilekçe daha önceden yine Wuerin tarafından sunulan nota ek bilgiler vermeyi ve o notta ifade edilen talebi tekrarlamayı amaçlıyor. Dilekçe Bedirhanların bölgedeki gayrimüslim ruhban ile işbirliği yaparak ve onların desteğini alarak “Doğu’da barışı” sağlayabileceğini ileri sürüyor. Burada barış kavramı, müttefiklerin Sevres Antlaşması ile Doğu’da inşa etmek istedikleri statükoyu ifade ediyor. Dilekçede Bedirhanların geçmişte de İngiliz ve Fransızlarla işbirliği içinde olduğu söyleniyor. İngiliz Binbaşı Noel’in Kürdistan gezisine Bedirhan’ın yeğenlerinin eşlik ettiğini hatırlatılıyor.
KÜRT BİRLİĞİ’NİN DİLEKÇELERİ
Kürt Birliği 1925’te Milletler Cemiyeti’ne gönderdiği Kürt ayrılıkçılığın önemli isimlerinden Halil Bedirhan ile M. D. Salim tarafından imzalanan dilekçede, Batılı devletlere Türklere karşı harekete geçme çağrısı yaptı. Şeyh Sait isyanının devam ettiği günlerde kaleme alınan dilekçede, Musul’da yaşayan Kürtlerin Türk boyunduruğuna girmek istemediği iddia ediliyor. Kürtlerin Sevres Antlaşmasıyla elde ettikleri hakların, dilekçede “görülmemiş bir adaletsizlik” olarak nitelendirilen Lozan Antlaşması ile ortadan kaldırıldığı savunuluyor. Kürtlerin, Büyük Güçlerin prensiplerini hayata geçirmek için silaha sarıldığı söyleniyor.
SEYİD RIZA VE AŞİRETLERDEN ÇAĞRILAR
Seyit Rıza Temmuz 1937’de hem İngiltere’ye hem de Milletler Cemiyeti’ne dilekçe gönderdi. İki dilekçenin de içeriği aynı. Aşiretler de 20 Kasım 1937 tarihli dilekçe ile Milletler Cemiyeti’nden bölgeye uluslararası komisyon göndermesini istediler. Aşiretler dilekçesinde Hasnan, Kalan ve Kouan aşiretlerinden şeflerin imzaları var.
Dilekçede şu cümleler yer alıyor: “Türk hükümetinin bu tiranlığı, Kürt mille- tinin insan haklarına karşıdır; oysa (Kürtlerin) etnik ve milli varlığı birçok defa uluslararası konferanslar ve uluslararası anlaşmalarla teyit edilmiştir; (bu tiranlık) bizim için yegâne ve en büyük otoriteyi oluşturan kurumunuzun yük- sek ve özgürleştirici ilkelerine tamamen aykırıdır ve bu kurumun tiranlıklar karşısında ilgisiz kalmayacağına güçlü bir inanç besliyoruz. Denebilir ki SDN’nin bu tiranlıkların ve Kürt milletinin imhasının devam etmesinin engellenmesine yönelik özgün tedbirler alabilmesi için, bu trajedilerin gerçekliğinden emin olması gerekmektedir. Buna şu cevabı verebiliriz: Bizim bölgemize uluslararası bir soruşturma komisyonu göndermesi yeterli olacaktır.
“Mösyö Genel Sekreter, “Bizler, Dersim bölgesi halkı, SDN’den, yukarıda belirttiğimiz nitelikte bir komisyon oluşturmasını ve milletimizi kitlesel olarak yok edilmesini engellemek sorumluluğu altındaki büyük insanlık davasının parçasını oluşturan davamıza hak ettiği acil alakayı göstermesini talep ediyoruz.”
BARZANİ’NİN MEKTUPLARI
Mustafa Barzani, Bağdat yönetimiyle çatışmaların tekrar başladığı günlerde, 3 Mart 1965’te ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Strong’a bir mektup gönderdi. Mektupta, Irak Hükümetinin silahlı grupları dağıtmaya ve Irak’ın Kuzeyinde kontrol kurmaya çalışma- sından şikâyet ediliyor. Hükümetin kendilerine karşı kullanılmak üzere zehirli gaz tedarik ettiği iddia ediliyor. Büyükelçiye hitaben Irak hükümeti üzerindeki etkisini kullanması için “size yalvarıyoruz” deniliyor. ABD’nin, Wilson Prensiplerinin Kendi Kaderini Tayin Hakkı ilkesinin mirasçısı olduğu hatırlatılarak yardım isteniyor.
BM ÜZERİNDEN EMPERYALİSTLERE ÇAĞRILAR
21 Eylül 2015 tarihli dilekçenin altında Kürdistan Ulusal Kongresi başta olmak üzere PYD, PJAK, ayrılıkçıların Avrupa'daki örgütleri, çeşitli illegal bölücü örgütler ile birlikte HDP Europe imzası da var. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a gönderilen dilekçe,14 kendi amacını, Türkiye’ye karşı, “yönetiminiz altındaki mekanizmaları önleyici şekilde harekete geçirmenizi talep etmek” olarak tarif etmiş. AK Parti’nin 7 Haziran seçimleri sonrasındaki politikalarının hedefe oturtulduğu dilekçede HDP övülüyor. BM’nin önleyici mekanizmalarının bölge ülkelerine karşı harekete geçirilmesi amacıyla bir delegasyon oluşturulması isteniyor.
‘IŞİD WASHİNGTON’DAKİ MÜDAHALE KARARINI HIZLANDIRACAK’
Kürdistan Ulusal Kongresi bu amaçla BM ile iletişim kurmaya çalışan örgütlerden biriydi. Eşbaşkanı Nilüfer Koç imzalı 18 Temmuz 2014 tarihli yazıda, Türkiye IŞİD’i desteklemekle itham ediliyor; IŞİD’in kimyasal silah kullandığı söyleniyor ve BM’den bölgeye uluslararası araştırma heyeti göndermesi isteniyor. Ban Ki-moon’a hitap eden dilekçede, “IŞİD ve bölgesel destekçilerine karşı” gerekli tüm adımların atılması için çağrı yapılıyor. Nilüfer Koç’un dilekçesi üzerine, ABD’li diplomat, BM Genel Sekreteri’nin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Jeffrey Feltman tarafından Genel Sekreter için bir not kaleme alındı. Notta, YPG’nin IŞİD’e karşı mücadele ettiği, IŞİD’in kimyasal silah kullanmasından sonra Türkiye’ye sığınan göçmenlere “Türkiye’nin Kürt partisi HDP” tarafından yardım edildiği iddia ediliyor. Feltman yine Genel Sekretere hazırladığı 19 Eylül 2014 tarihli notunda da şunu yazmış: “Daha geniş bir bağlamda, Ayn el-Arap çevresindeki mevcut durumun, Washington DC’de Suriye’deki saldırılar ve Suriyeli Kürtlerin (özellikle de PYD’nin) IŞİD’le mücadele çabalarına katılımı konusunda karar alma sürecini hızlandırabileceğini değerlendiriyoruz.”
KAPATILAN TEKKE VE ZAVİYELERE NE OLDU
Ocak sayısının Tarihimizden Belgeler bölümünde ise Emrah Zorba, gerici ve bölücü isyanların dayanaklarından olan ve Cumhuriyet’in kapattığı tekke ve zaviyelerin binalarının devlet kontrolüne geçirilmesinin belgesini inceliyor.
BU SAYIDA NELER VAR?
Dergideki diğer yazılar ise şöyle:
Ata Ogün Kaplan – Emperyalizm Destekli Bölücü İsyanlar ve Türk Devrimi’nin Karakteri
Ümit Doğan – Şeyh Said İsyanı ve Gerçekler
Fikret Akfırat – ABD’nin Türkiye Stratejisinde PKK’nın Rolü
Ali Mercan – AB’nin PKK Himayesi ve Kürdistan Planı
Anissa Bumedyen – Bumedyen ve Cezayir’in Ekonomik İstiklali Vladimir Putin – Tek Kutupluluktan Çok Kutupluluğa
‘İSLAMİ BİR KÜRT DEVLETİ KURULACAKTI’
Şeyh Said’in torunu Abdulilah Fırat, geçtiğimiz günlerde Rudaw TV’de yayınlanan programda, "Şeyh Said Efendi İslami rejimi getirecekti. Devlet kursaydı devleti İslami olacaktı; ama hangi İslami, Kürdlerin İslamiyeti. Millet Kürd rejim de İslami rejim olacaktı" ifadelerini kullanmıştı. Fırat, “Şimdi çok büyük bir yanlışlık var. Bu yeni oluşan Kürd partiler büyük bir yanlışlık yapıyorlar. O zamanki Kürdistan'da, fiziki Kürdistan coğrafyasında halkın yüzde 90'ı Kürd'tü. Dinleri de İslamdı. O zamanlar Roma hukuku vardı, İngilizlerin Anglosakson sistemi vardı. Şeyh Said bunlara karşıydı. Şeyh Said Efendi İslami rejimi getirecekti. Devlet kursaydı devleti İslami olacaktı; ama hangi İslami, Kürdlerin İslamiyeti. Millet Kürd rejim de İslami rejim olacaktı” diye eklemişti.