İşte İstanbul Sözleşmesi'nin saklanan yüzü! Bakın Türkiye'yi nasıl suçladılar
İstanbul Sözleşmesi’nin 66. maddesine göre, sözleşmenin taraflarca uygulanmasını bir eylem uzman grubu (GREVIO) izliyor. GREVIO uzmanlarının görevi bitse bile dokunulmazlıkları var. 2018'deki 116 sayfalık Türkiye raporu sözleşmenin asıl niyetini ortaya koyuyor.
İstanbul Sözleşmesi hakkında kamuoyunda bilgiye dayanmayan yorumlar yapılıyor. Sözleşme uyarınca taraf devletlerin faaliyetlerini denetleyen özel komisyonun gündeme getirdiği talepler esas amacı ele veriyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin 66. maddesine göre; kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı bir eylem uzman grubu (GREVIO) Sözleşme'nin taraflarca uygulanmasını izliyor.
Taraflar, GREVIO tarafından hazırlanan bir sualnameye dayanarak Sözleşme’nin hükümlerini yürürlüğe sokan hukuki ve diğer tedbirler hakkında GREVIO tarafından değerlendirilmek üzere Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bir rapor sunar. GREVIO, Sözleşme'nin uygulanması hakkında sivil toplum örgütlerinden de rapor alır ve taraf devletlerin değerlendirme raporunu hazırlar.
GREVIO’nun Türkiye’yi değerlendirdiği ilk raporu 2018 yılında yayınlanmıştır. GREVIO Raporu, sözleşmenin niyetini ortaya koymaktadır.
116 sayfalık Türkiye Değerlendirme Raporu’na göre; şu görüş ve talepler gündeme getiriliyor:
"TÜRKİYE’NİN PKK VE FETÖ İLE MÜCADELESİ KADINLARIN ZARARINA"
“GREVIO; terörle mücadele tedbirleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki güvenlik operasyonları ve başarısız darbe girişimi sonrası kamu görevlilerinin toplu ihracıyla ortaya çıkan kamu görevlileri kaynağının boşalması gibi çeşitli faktörlerin, kadınların şiddetten uzak yaşama hakkının yerine getirilmesine uygun olmadığını ortaya koymaktadır.” (Syf 8)
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam eden terörle mücadele operasyonları ve akabinde nüfusun yer değiştirmesi, başta Kürt kadınlar olmak üzere, bu bölgelerde yaşayan kadınları, daha yüksek şiddet riski ile karşı karşıya bırakmaktadır.” (Syf 15, Md.16)
“Bu raporda daha önce de belirtildiği gibi, başarısız darbe girişiminin ardından devlet memurlarının toplu işten çıkarılmasıyla ortaya çıkan kamu hizmeti sektöründeki kaynakların boşaltılması gibi çeşitli faktörler, terörle mücadele önlemleri ve Türkiye’nin güneydoğusundaki güvenlik operasyonları kadınların şiddetten arınmış bir yaşama hakkının yerine getirilmesinde elverişli değildir. Aynı zamanda bu faktörler, Mecliste veya icracı bakanlıklarda, sivil toplumda ve STK’larda, kamu görevlileri ve uzmanlar arasından, aralıksız çalışmaları kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve onunla mücadele edilmesine yönelik yasa ve politikaların gerçekleştirilmesini hedefleyen birçok erkek ve kadının daha az görünür olan gerçekliğini gölgelemektedirler” (Syf 96, Md 349, 350, 351)
“Seçilmiş belediye başkanları yerine merkezi hükümet tarafından atanan belediye başkanlarının getirilmesine yerel kamu hizmetlerinde azalma ve özellikle kadın konukevlerinin kapatılmasının eşlik ettiği” ortaya çıkmıştır.” (Syf 54, MD. 173)
"TÜRK ASKERİ VE POLİSİ TECAVÜZCÜDÜR"(!)
“Türkiye’nin güneydoğusundaki terörle mücadele operasyonları sırasında kamu ve askeriye tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri iddiaları ışığında, GREVIO, etkilenen bölgelerdeki kadınlar için başta cinsel şiddet olmak üzere ve özellikle bu operasyonlar sonucunda gözaltına alınan veya tutuklanan kadınlar için artan şiddet riskinden endişe duymaktadır.” (Syf 16, Md 17)
“Ayrıca GREVIO, hükümet kararı ile Türkiye’nin güneydoğusunda gerçekleştirilen askeri operasyonlar ve terörle mücadele operasyonlarında, kadınların taciz, cinsel şiddet ve tehditlere maruz kaldıkları ve tecavüz edilmiş ve/veya öldürülmüş çıplak kadın fotoğraflarının, emniyet güçleri tarafından sosyal medyada korkutma amacıyla paylaşıldığını iddia eden ürkütücü raporlara atıfta bulunur.” (Syf 17, Md 24)
“2016 Temmuz ayındaki darbe teşebbüsü ve akabinde olağanüstü hal ilanının ardından ülkeyi etkisi altına alan krizin, Türkiye’de kadın hakları üzerinde olumsuz etkilerini ortaya koyan raporlar ışığında, GREVIO, kadınların tutuklu iken kötü muameleye maruz kaldığı ve tecavüz tehdidinde bulunan kolluk kuvvetlerince korkutulduğu durumlara işaret eden bilgiler nedeniyle derinden kaygılıdır.” (Syf 17, Md 24)
"KÜRT KADIN ÖRGÜTLERİ VE LEZBİYEN KADIN ÖRGÜTLERİ FONLANMALIDIR"
“GREVIO, yetkili makamların, şiddetle mücadeleye yönelik tedbirlerin başta kesişimsel ayrımcılığa maruz kalan veya kalabilecek kadınlar ve çocuklar olmak üzere tüm mağdur gruplarına fayda sağlamasını temin etmeye yönelik çabalarını anlamaktadır. Bu amaçla örneğin, uygulanmakta olan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı’nda dezavantajlı gruplara dair birçok hedefe yer verilmiştir. Bu spesifik grupları temsil eden kadın örgütlerinin, politika geliştirme sürecine etkili bir şekilde dahil edilmesi ihtiyacına dönük öneri ve teklifleri dikkate alarak, GREVIO, Kürt kadınlar gibi belli etnik gruplara mensup kadınlar, kırsalda yaşayan kadınlar, engelli kadınlar, şiddete maruz kalan veya annelerine yönelik şiddete şahit olan çocuklar, lezbiyen kadınlar, kayıtlara geçmemiş göçmen kadınlar dahil göçmen ve mülteci kadınların ihtiyaçlarına cevap verilmesi için ek tedbirler benimsenmesi gerektiğini düşünmektedir.” (Syf 23, Md 45)
“İnsan hakları organlarının, Kürt kadınların, dezavantajlı durumu ve etnik ve dilsel kimlikleri nedeniyle karşılaştıkları ayrımcılık konusunda endişelerini dile getiren birçok raporu vardır.” (Syf 15, Md 15)
“GREVIO, Türk yetkilileri, aşağıdaki hususlarda güçlü şekilde teşvik eder:
a. Kadınların karşılaştıkları eşitsizlikleri ele alarak kırsalda yaşayan kadınlar, Kürt kadınlar, engelli kadınlar ve lezbiyen kadınlar dahil kesişimsel ayrımcılığa maruz kalan veya kalabilecek kadınları etkileyen şiddetin önlenmesi ve şiddetle mücadeleye dönük çabaların desteklenmesi.
b. Söz konusu kadınları temsil eden kadın STK’ları destekleyerek, bu STK’lara fon sağlayarak veya yakın işbirliği içinde çalışarak bu kadınların bakış açılarının; kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele amaçlı politikaların tasarım, uygulama, izleme ve değerlendirilmesine dahil edilmesi…” (Syf 98)
TÜRKİYE İNCELEMESİ YÜRÜTEN GREVIO ÜYELERİ KİMDİR?
Sözleşmenin 68. maddesi uyarınca, GREVIO, bir yazı ve anket iletmek suretiyle 3 Ocak 2017 tarihinde Türkiye’ye dair ilk değerlendirmesini başlattı. Türk yetkili makamlar, Türkiye Raporu’nu 3 Temmuz 2017 tarihinde sundu. Türkiye Raporu’nun ilk incelemesi ve STK’lar koalisyonu tarafından sunulan ek bilgilerin incelenmesinin ardından GREVIO, 11 Ekim 2017 tarihinde Türkiye’den temsilcilerle Strazburg’da buluştu ve ardından 30 Ekim 2017-6 Kasım 2017 tarihleri arasında Türkiye’ye bir değerlendirme ziyareti gerçekleştirdi.
Soros’un Vakıfları tarafından desteklenen ve çalışma alanlarında ün yapmış “tarafsız” GREVIO üyeleri, Türkiye ile ilgili hazırladıkları rapor sırasında ülkemizde de çeşitli örgütlerin, platformların da görüşlerini aldı. İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu adı verilen bu platform 2017 yılında hazırladıkları raporu, heyetin Türkiye ziyaretinden 6 ay önce GREVIO üyelerine ulaştırdı. Türkiye İzleme Platformu Gölge Raporu; Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Eşitlik İzleme Kadın Grubu, Engelli Kadın Derneği, Kaos GL Derneği Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin hazırladığı, içlerinde LGBT derneklerinin ve KHK ile kapatılan derneklerin de bulunduğu 81 kadın danışma merkezi, grup ve derneğin yer aldığı örgütlerin imzasıyla GREVIO'ya sunuldu.
Rosa Logar, GREVIO Başkanı
İstanbul Sözleşmesinin hazırlayıcıları arasında. Grevio’nun ilk başkan yardımcısı. 1994 yılında merkezi Viyana’da olan WAVE Network adında bir ağın kurucusu. Wave Network, resmi internet sitesinde amaçlarının kadınların ve çocukların insan haklarını teşvik etmeyi ve güçlendirmeyi, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek olduğunu yazıyor. Kurulan bu ağ, 2014 yılından itibaren resmi bir STK ağına dönüştürülüyor.46 ülkede ulusal düzeyde, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele alanından kurumsal katılım sağlayan 160 STK’dan oluyor. Türkiye’den de Mor Çatı ve Kadın Dayanışma Vakfı kurumsal olarak bu ağın bileşenleri arasında. Kurucusu olduğu bu ağ George Soros tarafından kurulan Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenmekte.
Françoise Brié, GREVIO Üyesi
Ulusal Kadın Dayanışma Federasyonu (FNSF) Fransa’daki temsilci isimlerinden. Federasyon, amacı Hristiyanlığı yaymak olan Raja Vakfının finanse ettiği bir kuruluş. Ayrıca Federasyon adına eski adıyla Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları yeni adıyla Euromed Rights ‘ın da üyesi. Euromed Rights da Açık Toplum Vakfı tarafının finanse edilen bir kuruluş. Bu kuruluşa Türkiye’ den de düzenli üyelikleri bulunan 2 dernek bulunmakta. Bunlardan biri İnsan Hakları Derneği ve kurucu üyeleri arasında Halil Berktay, Murat Belge, Mehmet Ali Birand, Orhan Pamuk gibi isimlerin yer aldığı Yurttaşlık Derneğidir.
Bilijana Brankoviç, GREVIO Üyesi
2001-2006 yılları arasında çeşitli ülkelerde kadına şiddet ile ilgili konularda, Açık Toplum Vakfı işbirliği ile birlikte düzenlenen ve desteklenen kadın, çocuk konulu çalıştaylar, projeler düzenlemiş, incelemelerde bulunmuş bir uzman.
Bu “tarafsız” GREVIO üyelerinin dışında ayrıca heyette;
Anthony Wills, Bağımsız Uzman.
Bridget T. O’Loughlin, İstanbul Sözleşmesi İzleme Mekanizması Yönetici Sekreter.
Christina Olsen, İstanbul Sözleşmesi İzleme Mekanizması Sekretaryasında İdareci.
AVUKAT ERDEM CÖMERT: FAZLADAN BİR KORUMA SAĞLAMIYORDU
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasına ilişkin kararı Aydınlık’a değerlendiren avukat Erdem Cömert, sözleşmenin kadına fazladan bir koruma sağlamadığını söyledi.
"SÖZLEŞMEDE KADIN İKİNCİL KONUMDA"
Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılması, hukukçuların da önemli gündem maddesi oldu. Avukat Erdem Cömert, Sözleşme’nin ailenin korunmasını içermediğini, daha çok LGBTİ hakları ve cinsiyetçi paradigmalar üzerinden kurgulandığını belirti. Cömert, Aydınlık’a şöyle konuştu: "İstanbul Sözleşmesi zaten yasalarımızla koruma altına alınmış olan kadınlarımıza fazladan bir koruma sağlamadığı için 'kadınlarımız korunaksız kaldı' düşüncesini doğru bulmuyorum. Bu düşüncenin tersine, aile kavramını ve ailenin korunmasını içermeyen daha çok LGBTİ hakları ve cinsiyetçi paradigmalar üzerinden kurgulanmış olan bu sözleşmenin, kadını yalnızlaştırdığı hatta ikincil konumda bıraktığı söylenebilir"
"TÜRKİYE ÖNLEMLERİNİ ALDI"
İnsanlığın kapitalist üretim tarzına geçmesiyle birlikte imparatorlukların yerini ulus devletlere, klanların, aşiretlerin, sülalelerin ise yerini en küçük üretim ve tüketim birimi haline gelen çekirdek ailelere terk ettiğini kaydeden Cömert, şöyle sürdürdü: "Hukuk da bu dönüşüme uygun olarak imparatoru ve aristokratı koruma işlevinden aileyi koruma işlevine uygun bir yapıya kavuşturulmuştur. Türkiye’de de bu süreçte eşsüremli olarak 1926 tarihli 'Türk Kanunu Medenisi', 1998 tarihli 4320 Sayılı 'Ailenin Korunmasına Dair Kanun' ve yürürlükteki 2012 tarihli 'Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun' sırasıyla kabul edilerek, aile yapısı ve dolayısıyla kadını koruyucu önlemler alınmıştır.
“Klasik iktisatçılara göre aile bir üretim ve tasarruf birimidir. Tüketim kapitalizmine geçilmesiyle beraber işte bu üretim ve tasarruf biriminin de parçalanmasını isteyen ve en önemlisi tüketimi çeşitlendirmek isteyen emperyalistler, cinsiyetsizlik, feminizm, eşcinsel hakları gibi kimlik siyasetlerini öne çıkararak, önümüze yeni bir toplum modeli çıkarmak istemektedirler. İşte İstanbul Sözleşmesi, bu tarihsel ve sosyal dönüşüm programının hukukudur."
" 6284 SAYILI YASA ÇALIŞMASI BAŞLADIĞINDA SÖZLEŞME HENÜZ ORTADA YOKTU"
Cömert, 6284 sayılı yasanın dayanağının İstanbul Sözleşmesi olup olmadığı yönündeki tartışmalar konusunda "Topluma bilinçli olarak yayılan yanlış bir bilgi. 6284 sayılı Kanunun temeli 4320 sayılı Kanundur” dedi. 4320 sayılı Kanunun yeterli olmadığının tespitinin 2011 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen bir davanın ardından yapıldığını belirten Cömert, şöyle konuştu: “Henüz ortada İstanbul Sözleşmesi yokken, dönemin Aile ve Sosyal politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili bir kanun çalışması yapılacağını basına duyurmuştu. 6284 sayılı yasa bu sürecin sonucudur."
"KOLLUK MAKAMLARI EĞİTİLMELİ"
Eşlerin barınmasına ve geçimine ilişkin önlemlerin, çocuklara ilişkin önlemlerin, eşlerin mallarına ilişkin önlemlerin mutlaka geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Cömert, uygulamanın önemine dikkat çekti: "Aralarında adli bir süreç olmadan eşinden ayrı kalan kadına verilen nafaka, geçici süreli olmamalıdır. Kanunlardan ziyade uygulamada kolluk makamlarının bu konuda eğitilmesi ve kanunu içselleştirmeleri sağlanmalıdır. Özellikle hakimler 'kadının beyanını esas' alırken, deyim yerindeyse kılı kırk yarmalı ve adaletsizliklere ve mağduriyete neden olmamalıdırlar."
"DEVLETLERE BASKI MEKANİZMASI"
İstanbul Sözleşmesinin mücadele alanı olarak belirlediği hususların neler olduğunu GREVIO Raporu ortaya koymaktadır. Rapor incelendiğinde İstanbul Sözleşmesi ile hedeflenen mücadele alanları ve mücadele biçimleri de ortaya çıkmaktadır. İdeolojik ve teorik bir metin olan İstanbul Sözleşmesinin pratik karşılığı GREVIO Raporu’dur. Sözleşmenin sağlaması bu rapor ile yapılmaktadır. Bu koşullarda GREVIO’nun yaptırım gücü var mıdır sorusu ikincildir ve esas niyeti gizlemeye yöneliktir. GREVIO; ulusal ve uluslararası imkanları kullanarak istihbarat çalışmaları yapmak, doğru yanlış fark etmeksizin işe yarayacak kaynak toplama işlevini yerine getirmektedir. Böylece muhatap devleti siyaseten baskı altına alma ve kamuoyu oluşturma yolu doğmaktadır.