23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşveç'te göçmen kanunları

İşveç'te göçmen kanunları
A+ A-

Stockholm sadece bir su şehri değil, aynı zamanda bir göçmen şehri! Dünyanın pek çok ülkesinden gelen göçmenler Stockholm’ün banliyölerinde yaşıyor. Buradaki yaşam ne çağdaş dünyaya ne de bilime uygun. Özellikle de çocuklar ve kadınlar için

Stockholm’ün göçmen nüfusuyla ünlü banliyölerinden en tanınmışı Rinkeby. 1 km2 lik bir alana kurulmuş olan Rinkeby metroyla şehir merkezine 18 dakika uzaklıkta. Stockholm metrosu sadece bu hatta tamamen yer altından gidiyor. Gün ışığına çıktığınızda ise bambaşka bir Stockholm karşılıyor sizi.
GÜNDELİK IRKÇI SÖYLEMLER VE ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK
Rinkeby’de görünürde belirgin bir çokkültürlülük var. Ama yaşam güçlü akrabalık ve aşiret bağları çerçevesinde ve esas olarak kendi etnik grubuyla bir arada sürüyor. Özellikle gençler arasında komşuluk ve arkadaşlığın etkilediği karma çeteler de görülmekte. Etnik gruplar arasında çatışmalara varan anlaşmazlıklar da yok değil. Yapılan araştırmalarda etnik gruplar arasındaki hoşnutsuzluklar ve ırkçılığa varan söylemler tespit edilmiş. Buna “günlük hayat ırkçılığı “ veya “evdeki ırkçılık” deniliyor. Yani evde aile bireyleri arasında diğer etnik gruplar hakkında aşağılayıcı, dışlayıcı, ayrıştırıcı sözler kullanmak. “Biz” ve “onlar” söylemini geliştirmek. Kendi etnik kimliğini vurgularken diğer gruplar ötekileştiriliyor. Günlük söylemde etnik kimlikler bu kadar öne çıkarılmışken belediyelerin, polis dahil devlet kurumlarının kayıtlarında ise etnik kökene yer yok, yasak! Rinkeby gazetecilerin, araştırmacıların laboratuvarı. Göçmenlerin düşüncesini almak için gelinen ilk yer Rinkeby!
RİNKEBY’DA YENİ BİR DİL DOĞDU
Rinkeby’de tüm derslerden geçer not alarak ilköğretim okulundan mezun olan öğrenci oranı sadece yüzde 33. Okullara sürekli dil bilmeyen yeni öğrenci gelmesi İsveççe öğrenimini zorlaştırıyor. Gençler kendine has vurgulu, argo ve farklı etnik sözcüklerden oluşan “Rinkeby İsveççesi” diye tanımlanan bir dil kullanıyor.
Müslüman öğrencilerin gittiği özel okullarda okul sıraları ve teneffüs alanları cinsiyetlere göre ayrılmış, okul otobüsünde de kızlar arkada oturuyor. Belediye okullarına giden bazı kız çocuklarının aileleri tarafından müzik ve beden eğitimi derslerine gönderilmemesi büyük tartışmalara yol açmış. Anaokullarına giden 3 yaşındaki kız çocuklarının başları kapatılıyor, kimi minikler de Hz. İsa’ya dua ediyor. Rinkeby dinlerin, etnik kimliklerin, geleneksel ve tutucu bir yapının kalesi olmuş. İsveç tüm dünyada kadın hakları konusunda öncü olmakla övünedursun, kadın kuruluşları din ve etnik temelli bu okullarda yetişen “yeni İsveçli” göçmen kızların özgür bireyler olamayacağını savunuyor. “Yeni İsveç”in etnik ve din kökenli cemaatleri sistemin sunduğu bütün imkanları kullanarak örgütlenmeye devam ediyor. Dernekler bu yapılanmalar içinde önemli bir yer tutuyor.
AB ELİYLE DERNEK CENNETİ
Rinkeby bir dernek cenneti. Yasalara göre 3 kişi dernek kurabiliyor. Üstelik dernek üyelerinin sayısı arttıkça belediyelerden çeşitli çalışmaları yapmak için maddi yardım da talep edilebiliyor. İsveç’in AB üyesi olmasından sonra Avrupa fonlarından gelen proje paralarının varlığı da göçmenler arasındaki dernekçilik faaliyetlerini hızlandırmış durumda. Derneklerin çoğu yerel, etnik ve dini temelde örgütlenmiş. Pek çok dini cemaat, cami ve kilise bölgede aktif olarak çalışıyor.
SU ŞEHRİNİN SUYA HASRET GÖÇMEN KADINLARI
Geleneksel tutucu aile yapılarının hakim olduğu banliyölerde kız çocukları ve kadınlar üzerinde mahalle baskısı yoğun! Evinden sadece resmi kurumlarla görüşmek için kocasıyla birlikte çıkan kadınlar var. Marketlerden evlerinin mutfak alışverişini dahi yapmasına izin verilmeyen kadınlar da! Bir kez dahi su şehri Stockholm’ün deniz kıyısına inmemiş suya hasret kadınlar en temel sağlık, sosyal ve hukuk bilgilerinden yoksun olarak Stockholm’ün banliyölerinde yaşıyorlar. Eşleri tarafından dil okullarına da gönderilmiyorlar. Resmi kurumların ana çocuk merkezlerine, oyun okullarına, kadınlar için spor çalışmalarına gitmesini tavsiye ettiği bu kadınlardan önce kocalarının gidip oralarda erkek olup olmadığını kontrol ettiğini öğreniyoruz.
Kadınlara yönelik aile içi şiddet ve namus adına şiddet de önemli bir sorun olarak bölgeye damgasını vuruyor. Rinkeby kadınları aile içi şiddet nedeniyle polise yapılan başvuru istatistiklerinde üst sıralarında yer alıyor.
KADIN SIĞINMA EVLERİ
Kadın sığınma evlerinde de önemli sayıda kadın göçmen barınıyor. İsveçli bir gençle birlikte yaşamaya başlayan 27 yaşındaki Kürt kızı Fadime Şahindal 2002 yılında ailenin aldığı kararı uygulayan babası tarafından öldürülünce İsveç, töre cinayetleriyle tanıştı. Töre cinayeti kurbanı Fadime de sevdiği gençle başka bölgeye taşınmadan önce ailesiyle Rinkeby’de oturuyormuş. Fadime’nin cenazesinin kadınlar tarafından kaldırılması İsveç’te bir ilk. Fadime için kilisede yapılan devlet töreni de bir ilk, televizyonlardan yayınlanması da. Ama cinayetleri durdurmak için bu yüksek katılımlı törenler yeterli olmuyor. O günden bu yana onlarca genç kız, erkek töre cinayetlerine kurban verilmiş durumda.
Namus adına şiddet gibi kadın sünneti de bölgedeki önemli bir sorunlardan. Sağlık kurumları ve okullar her yaz tatili öncesi sünnetli olmayan kız çocuklarının ailesiyle görüşme yaparak kız çocuklarının sünnet edilmesinin kanunen suç olduğunu hatırlatıyor. Buna rağmen her sonbahar tatilden dönen bazı ailelerin kızlarını sünnet ettirdiği ortaya çıkıyor. Ana-çocuk sağlığı merkezlerinde ebeler yeni doğum yapan ve kız çocuğu sahibi olan annelerin eline sünnetin yasak olduğunu belirten kanun maddesini tutuşturuyor. Ama kendisi sünnetli olan, fiziki ve ruhsal olarak acı çeken bu kadınlara yapılan yardımlar son derece sınırlı. Hükümet sünnetli kadınların tedavi ve bakımları konusunda sorumluluk almıyor. Tabii sünnetli kadınların bir kısmının sünneti şiddetle savunduğunu da belirtelim.
Başka yazılarda buluşmak üzere...

Dr. Tulin Uygur

Son Dakika Haberleri