26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsviçre Komünist Partisi’nin Çin ziyareti: ‘Devlet, zenginliği topluma yayıyor’

İsviçre Komünist Partisi Genel Sekreteri Massimiliano Arif Ay başkanlığındaki heyet Çin’i ziyaret etti. Çin Komünist Partisi ve çeşitli kurum, kuruluşlarla görüştüklerini söyleyen Ay, “Çin'i tanımak için iyi bir gezi oldu.” dedi

İsviçre Komünist Partisi’nin Çin ziyareti: ‘Devlet zenginliği topluma yayıyor’
A+ A-
ŞAFAK ERDEM

İsviçre Komünist Partisi'nden bir heyet mayıs ayı ortasında Çin'i ziyaret etti. Parti Genel Sekreteri Massimiliano Arif Ay başkanlığındaki heyet çeşitli kurum ve kuruluşlarla bir araya gelerek görüş alışverişinde bulundu. Parti ayrıca Çinli mevkidaşı Çin Komünist Partisi ile de görüşmelerde bulundu. Massimiliano Arif Ay ziyarete ilişkin Aydınlık Avrupa açıklamalarda bulundu. Çin’i tanımak için iyi bir gezi olduğunu belirten Ay, Avrupa ve Çin arasındaki ilişkileri de değerlendirdi. 

ÇİN’İ TANIMAK İÇİN İYİ BİR GEZİ OLDU

Çin Komünist Partisi liderleriyle hangi konuları ele aldınız?

Liderlik etmekten onur duyduğum heyette İsviçre Komünist Partisi'nin yanı sıra diğer üç İtalyan partisinden delegeler de vardı. Çin'i tüm karmaşıklığıyla tanımak için iyi bir gezi oldu.

İsviçre Komünist Partisi’nin Çin ziyareti: ‘Devlet, zenginliği topluma yayıyor’ - Resim : 1

Pekin ve Nanjing gibi önemli şehir merkezlerinin yanı sıra birkaç yıl öncesine kadar yoksulluğun yaygın olduğu Bijie gibi tarımla uğraşan çevre köyleri de ziyaret ettik. Böylece Çinli yetkililerin sadece üretici güçleri geliştirmek için değil aynı zamanda zenginliği yeniden dağıtmak için yaptıkları bilimsel müdahaleyi somut olarak görebildik. Ayrıca ekolojik olarak sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen endüstriler, kültür merkezleri ve üniversitelerin yanı sıra bölge Parti merkezlerini de ziyaret ettik çünkü gezimizin odak noktalarından biri de Çin komünistlerinin banliyölerdeki örgütlenmesini ve aynı zamanda gençlerle tabanda yürüttükleri çalışmaları incelemekti.

Çeşitli düzeylerde yetkililerle açık bir şekilde görüşme ayrıcalığına ulaştık: Örneğin Pekin’de Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin uluslararası ilişkilerden sorumlu bakan yardımcısıyla görüştük ve Guiyang'da Guizhou eyaletinin vali yardımcısını ziyaret ettik.

İsviçre Komünist Partisi’nin Çin ziyareti: ‘Devlet, zenginliği topluma yayıyor’ - Resim : 2

İlk muhatabımızla İsviçre burjuvazisinin bölünmüş olduğunu ve komprador fraksiyonun şu an kazanan durumda olduğunu ancak partimizin İsviçre’nin tarafsızlığı ve NATO dışında kalması için mücadele vereceğini anlattık. İkinci muhatabımızla ise temel olarak iki konuyu ele aldık: İki ülkedeki belediye düzeyindeki kurumsal faaliyetlerin karşılaştırılması ve iki ülke arasında sadece büyük markaları değil küçük şirketleri de kapsayan ticari ve turistik işbirliğini için kardeş şehir uygulamalarının olanağı.

İsviçre Komünist Partisi olarak önemli bir uzmanlık geliştirdiğimiz Batı Marksizminin yenilenmesi alanında yeni araştırma biçimlerini ele aldığımız Çin Sosyal Bilimler Akademisi’yle yaptığımız toplantı da çok verimli geçti.

AVRUPA SOLUNUN YANILGISI

Çin toplumu ve yönetimi hakkında bizimle paylaşmak istediğiniz gözlemleriniz var mı?

Avrupa'daki bazı sol partilerin Çin'in sosyalist yolu terk ettiği ve kapitalist bir ülkeye dönüştüğü yönündeki düşüncelerinin tamamen yanlış olduğunu söyleyerek başlayalım. Çin toplumunun her alanında görünen şey, Çin Komünist Partisi'nin özel sektörler de dahil olmak üzere ülkenin ekonomik yaşamının her yönünü yönlendiren öncü bir örgüt olarak güçlü varlığı. Partinin taban örgütlerinin toplumun kılcallarına ulaşabilme derecesi özellikle etkileyici.

VATANSEVERLİK VE ENTERNASYONALİZM

Bir diğer önemli olgu da vatanseverlik ve millî egemenlik ile enternasyonalizm arasında kurulmuş olan güçlü bağ. Bir yandan sadece askeri alanda değil kültürel ve ekonomik alanda da Çin’in bağımsızlığı savunuluyor, diğer yandan Yeni İpek Yolu sayesinde dünyanın en yoksul ülkelerinin kalkınmasına büyük katkı sağlayan “ortak kadere sahip bir insan topluluğu” kavramıyla ifade edilen enternasyonalizm.

Partinin kadro okulundan bir profesörün verdiği konferansa katıldık. Profesör, işçilerin refahının öncelikli olduğunu ve “yaş, cinsiyet ve etnik köken nedeniyle kimseyi kaderine terk edemeyeceğimizi” ısrarla vurguladı. Bu bakış açısıyla, örneğin, eğitim hakkını iyileştirmek, zorunlu eğitim yıllarını arttırmak ve yoksul köylü ailelerin çocuklarına verilen bursları arttırmak için çok çalışıyorlar.

ÇİN’İN İÇİNDE BULUNDUĞU TARİHSEL AŞAMA

Avrupa'da "Çin'e bağımlı hale gelmek" ve "Çin'in yayılmacı/emperyalist bir ülke haline gelmesi" konusunda bazı korku ve şüpheler var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu tamamen saçma! Çin, tüm ulusların egemenliğine, kendine has yönlerine, toplumsal ve ekonomik sistemlerine saygı gösteren ve kendi modelini ihraç etmeye çalışmayan bir tutumla hareket ediyor. Marksist-Leninist bir bakış açısından da Çin'i emperyalist bir ülke olarak görmek yanlıştır çünkü Çin herhangi bir kapitalist hegemonik aşama içinde değil ve sosyalist perspektife bağlı.

Avrupa daha ziyade ABD liderliğindeki Atlantik pazarına bağımlıdır ve bu boyunduruktan kurtulmadıkça gelecekteki çok kutuplu dünyada ilerici bir rol oynayamaz. Yeni İpek Yolu, yayılmacılık değil, ezilen halkların emperyalizmin yeni sömürgeciliğinden kurtarmalarının, bağımsızlıklarını sadece sözde değil eylemde, yani ekonomik kalkınma yoluyla kazanmalarının en somut yoludur. Üretici bir devrim olmadan sosyalizm olmaz.

‘AVRUPA ABD’NİN DAYATMALARINDAN KURTULMALI’

Avrupa'nın bir tarafta Rusya ve Çin, diğer tarafta ise ABD arasında sıkışıp kaldığına dair bir kanı da var. Buradan yola çıkarak, Avrupa bugün ve gelecekte nasıl bir pozisyon almalı?

NATO'nun 1991'den bu yana Doğu'ya genişlemesi, Doğu Avrupa'daki Renkli Devrimler, 2014'te Ukrayna'daki faşist darbe ve son 9 yılda Donbas'ta Rus sivillerin bombalanması ile ABD'nin, Avrupa'nın Avrasya'ya ve gelişmekte olan ülkelere açılmasını önlemek ve Atlantik pazarına bağlı kalması için Avrupa'ya savaşı geri getirmek istediği açıktır. Avrupa, daha fazla yoksullaşmamak için, bizi bir dünya savaşına sürüklemek isteyen ve gerileyen bir gücü temsil eden Washington'un dayatmalarından kendini kurtarmalıdır.

ÇİN İLE SERBEST TİCARET ANLAŞMASI

Aynı şey benim ülkem için de geçerli: Biz İsviçreli komünistler, hammadde eksikliği nedeniyle kendi kendine yetemeyen İsviçre'nin bağımsızlığını sağlamak için en azından ticaret ortaklarını daha fazla çeşitlendirmesini ve gelişmekte olan ülkelere açılmasını öneriyoruz. Bu anlamda, İsviçre sosyal demokrat ve ekolojist solunun görüşünün aksine, İsviçre ile Çin arasındaki serbest ticaret anlaşmasını açıkça destekliyoruz. Diğer yandan aynı zamanda ülkemiz için daha fazla gıda ve enerji egemenliği için çabalıyoruz.

YENİDEN KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN MARKSİZM

Çin'in ekonomik başarısı geniş kabul görüyor. Komünist bir parti olarak bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sınıfsal ve tarihsel bir bakış açısıyla, Çin'dekine benzer bir modelin ülkenizde ve Avrupa'da uygulanabileceğini düşünüyor musunuz?

Çinli yetkililerle görüşmelerden birinde, İsviçre Komünist Partisi için sosyalizmin yoksullukta eşitlik sistemiyle hiçbir ilgisi olmadığını söyledim. Bu çılgınca fikir ne yazık ki solun bir bölümünde ve bazı Avrupa komünist partilerinde yaygın. Bu bakımdan sermayenin ilksel birikimi ve üretici güçlerin gelişimi aslında Marksist analizin yeniden keşfedilmesi gereken temel unsurlarıdır.


SOSYALİZMİN PİYASAYLA DİYALEKTİK İLİŞKİSİ

Demek ki, kuşkusuz İsviçre'de de sosyalizme geçiş, Çin deneyiminin öğrettiği gibi piyasayla diyalektik bir ilişki olmadan mümkün olmayacaktır, ancak Çin modelini mekanik bir şekilde çok farklı kültüre sahip bir Avrupa ülkesine ithal etme hatasına da düşülmemelidir.

Çin'de son 40 yıldaki ekonomik reformlara rağmen hala beş yıllık planların uygulandığını ve devletin rolünün güçlü olduğunu söylemek isterim. Devlet ekonomik kalkınmayı planlı ve rasyonel bir şekilde, bireysel kârları değil, milletin ortak çıkarlarını gözeterek yönlendiriyor. Piyasada faaliyet gösteren özel girişimciler, Komünist Partinin kontrol ettiği devlet tarafından belirlenen kurallara uymak zorunda. Her şirkette, yöneticilerin yanı sıra, her zaman Partiye hesap veren siyasi bir muhatap var, böylece özel çabalar bile her zaman kolektif kalkınmanın daha geniş stratejileriyle uyumlu kılınabiliyor.

Kısacası, Çin’deki durumun liberal bireycilikle biçimlenmiş, doymak bilmez, sömürücü Batı kapitalizmiyle hiçbir ilgisi yok. Bunu, üniversite rektöründe de, ideolojik çalışmalarla görevli üniversite parti hücresinin siyasi sekreterinde de görüyoruz.

Son Dakika Haberleri