İtalya Atlantik'i panikletti: Bunlar haydut
İtalya’nın müstakbel başbakanı Meloni, Batı sistemini derin endişeye sürükledi. Atlantik Konseyi, Meloni’nin ‘ABD için güvenilmez’ ve ‘Transatlantik birlik açısından bir tehdit’ olduğunu yazdı. Biden yönetimini ‘Avrupa’da bir başka haydut aktöre’ izin vermemek için sert bir politika izlemeye çağırdı
İtalya’nın Kardeşleri Partisi Genel Başkanı Giorgia Meloni’nin seçim zaferi, Atlantik siyasetinde fırtına koparmaya devam ediyor. Seçilmeden önce “Mussolini’den bu yana başbakan olan ilk aşırı sağcı” gibi karalama ifadeleriyle hedef alınan Meloni, Avrupa Birliği’ne geçmişte yönelttiği sert eleştiriler, Rusya’ya yönelik ılımlı tavrı ve bugün LGBT gibi alanlarda neoliberal kültüre açıktan karşı çıkması nedeniyle Batı’da derin endişe yaratıyor.
ABD ve Avrupa medyasında çıkan “Meloni analizlerinin” çoğu “yükselen aşırı sağcılığın” yeni ve önemli bir mevzi kazandığı yönünde. Meloni’nin başbakan olduğu bir İtalya’nın, aynı Macaristan ve Polonya gibi “hizadan çıkabileceği” uyarısı öne çıkıyor. Koalisyon ortakları Silvio Berlusconi ve Matteo Salvini’nin Rusya’ya yönelik ılımlı tavrına dikkat çekilerek, seçimleri kaybeden merkez solun adayı Eski Başbakan Enrico Letta’nın “Eğer sağ kazanırsa, ilk sevinecek kişi Vladimir Putin olacaktır.” sözleri hatırlatılıyor.
Meloni’yi hedef tahtasına oturtan yayınların arasında, ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi (The Atlantic Council) 26 Eylül tarihli makalesi göze çarpıyor. Meloni, bu yazıda ABD çıkarlarına ve Transatlantik birliğe “bir tehdit” olarak değerlendiriliyor. Biden yönetiminin Meloni’nin “yeni gelişen ılımlı tavrına” aldanmayıp “ABD’nin yeni bir Avrupalı haydut aktöre izin vermeyeceği göstermesi” gerektiği vurgulanıyor.
MELONİ’NİN ‘SİCİLİ’
Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi, yüzde 26,2 oyla Senato ve Temsilciler Meclisi seçimlerinden birinci çıktı. İttifak ortaklarıyla birlikte yüzde 44’lük oy oranıyla hükümet çoğunluğuna ulaşmış bulunuyorlar. 45 yaşındaki liderin önümüzdeki hafta “İtalya’nın ilk kadın başbakanı” olarak yemin etmesi bekleniyor.
Meloni, 2008-2011’de Berlusconi’nin hükümetinde Gençlik Bakanı olarak görev yaptı. Daha sonra Forza İtalia partisinden ayrılıp 2014’te kendi İtalya’nın Kardeşleri partisini kurdu. O tarihten beri (İngilizcede “Euroskeptic” diye anılan) Avrupa Birliği’ne egemenlik devrini eleştiren kampın ateşli bir lideri oldu. Atlantik Konseyi, ABD’nin deniz aşırı çıkarları açısından en önemli noktanın bu olduğunu vurguluyor.
Meloni, 2016 yılında Avrupa Birliği için “köküne kadar çürümüş” ifadesini kullanmıştı. Avrupa Merkez Bankası’nın “tefecilerin ve lobicilerin” mekânı olduğunu söyledi. İngiltere’nin AB’den çıkma kampanyası olan Brexit’in açık bir destekçisi oldu.
Meloni, 2014’te Avrupa’nın Kırım nedeniyle Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara da karşı çıktı. Atlantik Konseyi, Meloni’nin tavrını “Putin’e eski hayranlığı” diye ifade ediyor. Ayrıca birlikte yürüdüğü koalisyon ortaklarının da Rusya’ya “düşkünlüğü”nün altı çiziliyor. Aktarıldığına göre, Berlusconi geçen perşembe bir televizyon programında Putin’in Ukrayna’ya “düzgün insanları iktidara getirmek için” müdahale ettiğini söyledi. Bir diğer koalisyon ortağı Salvini ise bir defasında Avrupa Parlamentosu’na Putin tişörtüyle gitmişti.
‘GÜVENİLMEZ ORTAK’
Atlantik Konseyi’nin makalesindeki temel soru şu: “ABD, Meloni’ye güvenebilir mi?”
Buna verilen yanıt ise “hayır”. “Görünüşte AB yanlısı tavrının ve Ukrayna’ya verdiği sarsılmaz desteğin yeni gelişen bir durum” olduğu belirtilen Meloni’nin “güvenilir bir ortak olmayabileceğinin çok sayıda işaretini verdiği” söyleniyor. Bu noktada Meloni’nin, Avrupa Parlamentosu tarafından “seçimli otokrasi melez rejimi” olarak damgalanan Macaristan’a sahip çıkarak “Orban seçimleri kazandı. Macaristan demokratik bir sistem.” demesinin, İtalyan siyasetçinin “gerçek rengini” yansıttığı savunuluyor.
Meloni’nin 2019’da Avrupa Parlamentosu’na girmesinden sonra AB’ye yönelik tavrının değiştiği, özellikle son birkaç yılda düşük vergi ve iş dünyası merkezli yaklaşımı sebebiyle Washington’da önemli bağlantılar kurduğu kaydediliyor. Ancak, Meloni’nin “AB’ye karşı son yıllarda biraz yumuşayan tavrının dahi Orban tarzı bir görüşü yansıttığı” vurgulanıyor.
Bundan kasıt, İtalya’nın ulusal çıkarlarını, Avrupa Birliği’nin üstünde tutması. Örneğin bu yıl seçim kampanyasında “Ulusal çıkarları korumak, AB çıkarlarının önündedir.” demekten geri durmuyor. Ayrıca Macaristan’a açık destek vermesi, Rusya’ya yönelik yaptırım karşıtı duruşuna “geri dönebileceğinin” işareti olarak yorumlanıyor. Ayrıca Avrupa’nın tanımadığı Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin Turin konsolosluğunu açan bir parti yöneticisiyle yakın zamanda fotoğraf vermesi de buna delil olarak sunuluyor.
HİZADAN ÇIKAN ‘AŞIRI SAĞ’
Meloni’ye dair bir diğer uyarı ise yakın zamanda ABD Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü’yle Roma’da Afganistan konulu bir konferans üzerine anlaşması. Atlantik neşriyatında “aşırı sağın yükselişi” olarak yaftalanan milliyetçi, küreselleşme ve neoliberal kültür karşıtı hareketlerin önemli bir platformu olan Muhafazakar Siyasi Eylem Konferansı’nın (CPAC) son toplantısında boy gösterenlerden birisi de Giorgia Meloni. Bu toplantıya Eski ABD Başkanı Donald J. Trump, Macaristan Başbakanı Viktor Orban da katıldı.
Atlantik Konseyi, Meloni’nin yakın görüşlere sahip olduğu Polonya ve Macaristan örneklerine işaret ederek “ABD’nin geçen yıllardan çıkardığı bir ders varsa, o da aşırı sağ partilerin çoğu zaman hizadan çıkacağı (go rogue) ve bunun çok çabuk olacağıdır.” diyor.
Polonya’daki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) de 2015’te iktidara geldikten sonra “AB’ye, göçmen haklarına ve LGBTQ haklarına karşı çıkmaya” başlamış. Ve bu parti, aynı Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi gibi, Avrupa Parlamentosu’ndaki Avrupa Muhafazakar ve Reformcular grubunun bir üyesi.
Benzer suçlamalar, Macaristan için de geçerli. Orban’ın partisi Fidezs’in Avrupa Parlamentosu seçimlerine Avrupa Halk Partisi’yle girdiği ve bu partiyi “Avrupa müesses nizam siyasetine sızmak için bir Truva atı olarak kullandığı” belirtiliyor. İma edilen şey, Meloni’nin bu görünüşte Atlantik yanlısı tavrının da bir “Truva atı” olabileceği.
‘BİR BAŞKA HAYDUTA İZİN VERMEMELİYİZ’
Makalenin sonunda, “İtalya’nın Kardeşleri sicili, bu partinin Avrupa birliğini bozacağına dair devasa bir uyarı levhasıdır.” deniyor. Bunun Rusya’ya karşı ortak mücadeleye ve Washington’ın çıkarlarına büyük zarar vereceği vurgulanıyor. Bu nedenle Biden yönetimine Meloni’ye “bu zamana kadar olduğundan daha tedbirli bir tutum alması” tavsiye ediliyor.
The Atlantic Council’e göre Meloni’ye “İtalya’da demokratik gerilemenin transatlantik ortaklık açısından hiç hayra alamet olmayacağının net bir şekilde söylenmesi” gerekiyor. Eğer İtalya içeride anti-demokratik siyasetler takip eder ve dışarıda “yarı otokratik liderleri” desteklerse, Rusya’ya karşı ABD’yle birlikte yer alsa bile “daha özgür ve müreffeh bir dünyanın başarılması” açısından çok az katkı yapacağı belirtiliyor.
Bu bağlamda, “Washington, İtalya’nın Kardeşleri ile neo-faşizm, Putin yanlısı ideolojiler arasındaki varolan her bağı güçlü bir şekilde mahkum etmelidir ve partinin geçmişte bu tür ilkeleri desteklemiş olan herhangi bir üyesiyle görüşmeyi reddetmelidir.” deniyor.
Böyle güçlü bir duruşun, açık bir mesaj vereceği savunuluyor: “ABD, bir başka Avrupalı haydut aktöre müsamaha göstermeyecektir.”
ATLANTİK KONSEYİ KİMDİR?
ABD’li düşünce kuruluşu “Atlantik Konseyi” (The Atlantic Council) 1961’de Washington merkezli olarak kuruldu. Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’nın yanısıra CIA ve diğer Amerikan istihbarat servisleri ile yakın ilişkisi olduğu bilinen kuruluşun finansörlerinden birisi de Soros’a bağlı “Açık Toplum Enstitüsü”. Konsey’e, dünya çapında onlarca şirket ve kuruluş ortak projeler çerçevesinde finansman sağlıyor. Atlantik Konseyi’nde yönetici ve uzman olarak çalışan görevliler, ya daha önce Amerikan Pentagon, silahlı kuvvetler, CIA/istihbarat örgütleri ve Dışişleri Bakanlığı’nda kilit konumlarda çalışanlar ya da Konsey’de çalıştıktan sonra bu görevlere getirilmiş kişilerden oluşuyor. ABD’nin stratejilerinin belirlendiği en kilit kurum olan Atlantik Konseyi, büyük ölçüde bir devlet kuruluşu niteliği taşıyor.