İttihatçılar Anadolu’yu homojenleştirmek mi istedi?
İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC), Milli Kurtuluş Savaşımızın başlatan, devrim yapmış, istibdada karşı hürriyeti getirmiş, Türk devrim tarihinin en önemli örgütlerinden biridir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC), Milli Kurtuluş Savaşımızın başlatan, devrim yapmış, istibdada karşı hürriyeti getirmiş, Türk devrim tarihinin en önemli örgütlerinden biridir. 1922’ye kadar sürecek olan vatan savunması ve milli bilincin fitili, İTC döneminde yakıldı. İktidar olduğu 1913-1918 arasındaki dönemde aşırıya kaçan tartışmalı uygulamaları oldu. Fakat yine de tam bağımsız, devrimci, halkçı, laik, milliyetçi, devletçi Türkiye, İttihatçıların başlattığı mücadelenin Atatürk tarafından tamamlanmasıyla kuruldu.
1980’den sonra ülkemizi de etkileyen liberal tarihçilik, başta İttihat ve Terakki olmak üzere milli devrimci tarihimizi temelsiz ve olgudan uzak şekilde hedef almaya başladı. Bilim adı altındaki bu çalışmalarda daha çok yabancı devletlerin desteğini alan tarihçilerin bilime ne kadar hizmet ettiği tartışma konusu. Emperyalist devletleri hoşnut etmek kaygısıyla Türk milli tarihine saldırmanın adı “bilim” oldu.
2022 yılında yayınlanan “Anadolu’nun Homojenleştirilmesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti (1913-1918) Politikaları” başlıklı yüksek lisans tezinin de benzer siyasi kaygıyla yazıldığı anlaşılıyor. Fırat Akkaya’nın Beykent Üniversitesi’nde savunmasını verdiği tezin ana vurgusu, 1913-1918 arasında İTC’nin Anadolu’daki etnik unsurları yok ederek sadece Türk ırkını bırakmak istediği iddiası.
TEK BİR ETNİSİTE İDDİASI
Akkaya çalışmasında, İTC kadroları tarafından, Türk ulusçuluğu düşüncesi doğrultusunda Anadolu’nun etnik olarak homojenleştirme projesi uygulandığını ileri sürüyor ve şunları iddia ediyor:
“Bu çalışmada temel problem konusu olarak ele alınan nokta; İttihat ve Terakki Cemiyeti kadroları tarafından benimsenmiş olan ve parti ideoloğu Ziya Gökalp tarafından geliştirilen Türk ulusçuluğu düşüncesinin etnik anlam ve uygulamalar içermediği iddiasına karşı gerek Müslim gerekse Gayrimüslim unsurlara uygulanan pratiklerin Anadolu’nun Türkleştirilmesi projesi kapsamında bu projenin kapsayıcılıktan uzak, dışlayıcı, tek ulus merkezli, ‘etnisist’ boyutta tanımlandığını ve uygulamaların bu kriter çerçevesinde yapıldığının açıklaması olacaktır. Buradaki temel amaç, İttihat ve Terakki kadrolarınca uygulanmış olan sevk, iskân, tehcir ve temsil uygulamalarının Anadolu’yu tek bir etnisite merkezli homojenleştirme projesi amacında olduğunun örnekler ile açıklamasının yapılmasıdır.”
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim, İttihatçıların böyle bir amacı, hedefi veya uygulaması olmadı. Belge ve kaynaklara dayanarak bu karşı tezimizi açıklayacağız. Ama önce tezde gözümüze takılan bazı vurgulara dikkat çekelim.
MADDİ HATALAR
113 sayfalık bu hacimli çalışmada çok sayıda maddi hatanın olması, bunlara rağmen tezin onaylanması konusunda şaşkınız.
Tezde yer alan, Sait Halim Paşa’nın 1913-1916 yılları arasında İTC lideri olduğu, Mahmut Şevket Paşa’nın İTC liderlerinden olduğu gibi maddi hatalar, basit hatalar değildir.
İttihat ve Terakki’nin Merkezi Umumi Toplantı evraklarından bildiğimiz üzere, Talat Paşa, 1913’ten itibaren İttihat ve Terakki Genel Merkez toplantılarının tamamına başkanlık etti. 1917’den önceki İTC Merkezi Umumi toplantı tutanaklarında Talat Paşa, “Reis” sıfatıyla toplantıları yönetti. Yani Sadrazam Said Halim Paşa’nın İTC lideri olması durumu söz konusu değil.
Prof. Dr. Sina Akşin de Said Halim Paşa’nın İTC lideri olmadığını şöyle ifade ediyor:
“S. Halim. İT'li ve örgütte çalışmış, sorumluluk almış bir kişi olmakla birlikte, tipik bir İT’li değildi. Üstelik onun Sadrıazam oluşu İT’nin içindeki iktidar gerçekliğine de uygun değildi, çünkü cemiyet’in önderi Talat'tı. S. Halim'in mevkii. İT’nin ve daha geniş olarak siyasal yapının, 'ağabeylik' kurumuna henüz kendisini muhtaç olduğunun belirtisiydi. S. Halim soyluydu, yaslı baslıydı, yabancı dil biliyor ve yabancı elçilerle haşır nesir olabilecek 'münasip' bir kimseydi. Fakat S. Halimin Fırkanın gerçek önderi olmadığı için ortada bir acaiplik vardı.”
Bu hatalar, basit hatalar değil. Bilim, bu iddialara yanıt aranarak bilim olur. Yazarımız, bu iddialarının kaynağını ise belirtmiyor. Tabuları yıkma” adı altında yapılan bu çalışmalar hem siyasi saldırı içeriyor hem de maddi hataları bilim diye literatüre geçiriyor.
BİLİMSEL ÇALIŞMANIN AMACI VE YÖNTEMİ
Bilim, yalnızca keşif yapmak, yeni bilgi öğrenmek değil aynı zamanda yöntem öğretmektir. Hatta asıl olarak yöntem öğretmektir. Çünkü bilim, ortaya atılan bir bilginin yanlışlanabilirliğinden ölçülür.
Türkiye’nin önde gelen üniversitelerin birinde yayınlana bu yüksek lisans tezinde gördüğümüz en büyük eksiklik, kaynaklardır. Kaynak, bir bilimsel çalışmanın olmazsa olmazıdır. Kaynaklar, araştırmacının yola çıkışının en önemli dayanağıdır. Kaynaktan kastımız da iddianın hedefindeki unsura ait birinci dereceden belge, rapor, bilgi içerikli kitap/gazete/hatıralardır. Ancak yazarımızın kaynakları arasında bunların hiçbiri yok.
Tezin dipnotları ve kaynakça bölümü incelendiğinde 2001’den sonra İttihat ve Terakki ile ilgili yazılan yorum/analiz kitapları yer aldığı görülüyor.
İttihatçıların amacı ve programından bahseden bir çalışmada öncelikle, İTC tüzük ve programlarının incelenmesini beklersiniz. Bunun dışında 1913-1918 arası resmi devlet belgeleri (ki hepsi Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivlerinde bulunuyor) incelenebilir. Dönemin gazeteleri de fikir edinmek adına kaynak olabilir. Çünkü o dönem İttihat ve Terakki lehine yayıncılık yapan gazeteler dışında muhalif gazeteciler de vardı. Onların yazdıkları da incelenebilirdi.
Bu ve benzeri hiçbir birinci derece belge/bilgiye başvurmayan yazarımız, Taner Akçam, Hans-Lukas Kieser, Eric Jan Zürcher gibi liberal tarihçileri kaynak edinerek bilimsel değil siyasi bir çalışma ortaya koymuş. Bir tezde fikir, yazara ait olmalıdır. Kaynaklar da bu minvalde destekleyici olmalıdır.
YANIT ARANAN SORULAR
Tezde kaynağı belirtilmeden çok sayıda vahim iddialar ileri sürülüyor. Yazar, bu iddiaları nasıl temellendirdi bilemiyoruz ama yine de yanıt arıyoruz. Bu iddialardan bazıları şöyle:
n “Sevk ve iskân ile Anadolu nüfus aritmetiğinin değişimi Türkleştirme politikası merkezli yapılmak istenmiştir.”
n “Osmanlıcılık ve İslamcılık ideolojilerinin imparatorluğu kurtaracak kurtuluş reçeteleri olmasından uzak olduğunun cemiyet içi ve dışı düşünürler ve yöneticilerce kabulü sonrası Türkçülüğün politika ve pratikte kurgulanıp uygulanmasına neden olmuştur. Dönem aynı zamanda imparatorluktaki vatan, vatandaşlık, nüfus, etnik ve dinsel milliyetçiliğin yeniden yapılmasını da beraberinde getirerek imparatorluktaki Müslim ve Gayrimüslimlerin nüfus mühendisliği politikalarına maruz bırakılarak ulus devlet projesine uyumlu hale getirilmesine sahne olmuştur.”
n “Balkan topraklarının kaybı sonucunda Osmanlı Devleti’nden toprak kazanan devletler özelinde Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ ve Yunanistan milliyetlerinin kaybı, ülke içerisinde İttihatçılar açısından da üst kimlik olarak uygulanmak istenen Osmanlıcılık politikasını kâğıt üzerinde bırakmakla birlikle yaşanan felaketlerin sorumlularının imparatorluğun Gayrimüslim anasırların olduğu düşüncesini de beraberinde getirmiştir. İttihatçılar için 1913 ve1918 yıllarını kapsayan yeni süreçte ülke içerisinde resmiyette İttihad-ı anasır ilkesine dayanan Osmanlıcılığın benimsenmesi ve yürütülmesine devam edilmesi fakat gayri resmi olarak Türkçülüğün gizli ajanda olarak uygulanması fikri hâkim olmuştur. İmparatorluk içerisinde artan Türk ve gayri Türk Müslüman anasır oranı, kalan Gayrimüslim azınlıklardan olan Rumlar ve Ermenilerin dışlayıcı homojen politikalara maruz kalmalarıyla sonuçlanmıştır.”
n “Anlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu Batılı Devletler karşında uzun yıllar elde edemediği eşdeğer güçte olma ve egemenliğe sahip olmuştur. Anlaşma maddeleri gereğince savaşta Osmanlı Ordusu’nun kontrolü ve toprak savunmasının ittifak üyesi devletçe yapılması taahhüt edilmiştir. Bunun yanı sıra Alman İmparatorluğu’nun imparatorluğun finansmanını sağlaması, devletin uzun yıllar sonra ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız politika yürütmesini olanaklı hale getirmiştir. İttihat ve Terakki seçkinleri yaşanacak bir savaş durumunda kaybedilen toprakların geri kazanılması ve imparatorluğu Asya Türklerini kapsayan Turancılık politikasıyla irredentist amaçlar doğrultusunda genişletmeyi hedeflemiştir.”
İTC PROGRAMLARINDAKİ İDEOLOJİ
Yazarın tezde yer vermediği İttihat ve Terakki tüzük ve programlarını biz inceledik. İTC’nin amacını burada aradık.
Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin İlk Beyannamesinin 2. Maddesinde cemiyetin amacı şöyle aktarılır:
“Cemiyetin maksadı umumun menaflini tahlise çalışmaktır, arada milliyet, kavmiyet, cinsiyet, mezhep, taraflık yoktur.”
1902’deki Birinci Jön Türk Kongresinden sonra kurulan Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin Nizamnamesi Esasi’sinin 2, 3, 4 ve 5. Maddelerinde de cemiyetin maksadı şöyle belirtilir:
“Her hususta sebeb-i muvaffakiyet olan ahlak-ı haseneyi milliyeyi takviye, ulum-u maarif ve terakkiyat-ı medeniyeyi hazırayı, adat-ı Kavmiye ve ihtiyacat-ı mevkiyemize tatbiken memalik-i Osmaniyede neşr-ü tamime çalışmak.
“Osmanlı anasır-ı muhtelifesi arasında ihtisasat-ı vatanperverane ve insaniyetkaraneden mütevellid bir ittihad-ı samimi vücuda getirmek, vatanın terakki ve itilasına Osmanlıları elbirliğiyle çalışmağa sevk ve teşvik etmek.
“Devlet-i Aliye-i Osmaniyenin istiklali siyasi ve tamami-i mülkiyesini muhafaza ile iade ve idame-i satvet ve şevketine gayret etmek.
“Hukuk ve servet-i milliyeyi müdafaa, Hanedan-ı Osmano makam-o hilafet ve saltanat-ı seniyede kalmak üzere idare-i keyfiye ve müstebide-i hazıranın bir idare-i mes’udeyi adileye inkılabına, 8 Zilhicce 1293 tarihli Kanun-i Esasi’nin tatbik-i ahkamı ile islahat-ı umumiye icrasına say eylemektir.”
Özetle, cemiyetin amacının Osmanlı Devleti için vatansever olarak çalışmak, devletin istiklalini sağlamak, Kanuni Esasi’yi yeniden ilan etmek olduğu belirtilir. Cemiyetin 1918’e kadarki kongrelerinin hiçbirinde Turancılık fikri öne çıktığı görülmez, nizamnamelerine ve programlarına da yazılmaz.
TURANCI DEĞİL İSLAMCI
Enver Paşa’nın eşi Naciye’ye gönderdiği özel mektupları yayınlayan Murat Bardakçı, Enver Paşa’nın hayalinin Turan değil İslam olduğunu belirtiyor. Bardakçı, Paşa’nın İslam birliği amacını şöyle aktarır:
“Mektuplarında Turancı hevesler içerisinde bulunduğunu gösterecek tek bir ifade yoktur Orta Asya macerasını İslam’ı yüceltmek ve Müslümanlar’ı kurtarmak maksadıyla atıldığını, mücadelesinin İslam’ın kurtuluşu için olduğunu defalarca vurgulamakta, Turan sözünü o bölgeye tarih boyunca verilen coğrafi bir isim olarak kullanmakta, bu sözün yanında mutlaka Müslümanlık’tan, Müslümanlar’dan ve İslam dünyasından bahsetmektedir.
“Enver hayallerini mektuplarının yanısıra Livayü’l İslam’daki makalelerinde, özellikle de 8. sayıdaki ‘Dikkat Edelim, Aldanmayalım’, 11. sayıdaki ‘Kendimizi Bilelim!’ ve 12. sayıdaki ‘Biricik Yol’ başlıklı yazılarında anlatır ve düşüncelerini net şekilde ifade eder.”
TAŞNAK PARTİSİ’NDEN İTİRAF
1918’de kurulan Ermenistan devletinin ilk başbakanı ve Taşnak Partisi’nin lideri Ovanes Kaçaznuni, partisinin Nisan 1923’te Romanya Bükreş’te yapılan Yurtdışı Konferansına bir rapor sundu. Kaçaznuni, “Taşnaksutyun’un Artık Yapacağı Bir Şey Yok” başlıklı raporda 1914-1923 yılları arasındaki Ermeni olaylarında Taşnak Partisi kadrolarını sorumlu tutuyor ve Ermenilerle ilgili şu tespitleri yapıyor:
- Tehcir kararı amacına uygundu.
- Türkiye, savunma içgüdüsüyle hareket etmişti.
- 1918 sonlarındaki İngiliz işgali, Taşnakların umutlarını yeniden kabartmıştı.
- Denizden denize Ermenistan projesi gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar, bu yönde kışkırtılmışlardı.
- Müslüman nüfusu katletmişlerdi.
- Ermeni terör eylemleri Batı kamuoyunu kazanmaya yönelikti.
- Taşnak yönetimi dışında suçlu aranmamalıydı.
- Taşnak Partisi’nin artık yapacağı bir şey yoktu; intihar etmeliydi.
BATI MERKEZLİ KAYGI BİLİMDEN UZAKLAŞTIRIYOR
Bu tezin yayınlanmasının bizce iki sebebi var. Birincisi sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’ye yönelik akademik kamuoyunda baskı oluşturmak. İkincisi ise akademide böyle niteliksiz tezlerin yayınlanmasının önünün açılması. 1980’den sonra Türkiye’ye yönelik kültürel saldırılardan akademi de nasibini aldı. Akademideki pek çok disiplinde, temelsiz, fikirsiz, önermesiz, sadece mezun olmak için yazılan içi boş tezlerin sayısı arttı.
Bu tezdeki iddialar hem temelsizdir hem de doğru değildir. Maksadımız salt İttihat ve Terakki savunuculuğu değil olgunun, gerçeğin peşinden gitmektir. Atatürk’ün bize bıraktığı en önemli miras: Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.
[1] Burak Aslanmirza, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Kızıl Konak Evrakı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ekim 2021, İstanbul, s. 39. [2] Sina Akşin, 100 Soruda Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Gerçek Yayınevi, 1. Baskı, Mart 1980, İstanbul, s. 302. [3] Tarık Zafer Tunaya, s. 39. [4] Tarık Zafer Tunaya, s. 40. [5] Murat Bardakçı, Enver, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Kasım 2015, İstanbul, s. 310-311. [6] Ovanes Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok, Kaynak Yayınları, Şubat 2014, İstanbul, s. 10-11.