İzmir Radyosu'nun güçlü sesi Hale Gür anlattı: Evlerinin önü yoldur al Fadimem
'Teke yöresi programları yaparken, orada mahalli sanatçıların hemen hepsinin gurbet havası okuduklarını gördüm. Sordum Salih Hoca’ya, 'Bunlar niye radyoda okunmuyor?' 'Okunamıyor da ondan' dedi... 'Çalışsam okuyabilir miyim' dedim. 'Çalış bakalım görelim' dedi.
TRT'nin en güzel seslerinden Hale Gür'le söyleşimizin bu bölümünde Al Fadime'den Kezban Yenge'ye ve Zalım Poyraz'a derlediği türküleri konuşuyoruz. Hale Gür ve TRT sanatçısı Ali Demirhan’ın ayrı derlediği “Al Fadime’m’” türküsünü birlikte veriyoruz. Bu hafta değerli hocamız Gür, bizlere radyo günlerini ve gurbet türkülerini anlatıyor.
-Bu arada sizin derlemeleriniz var. Bu süreci de anlatabilir misiniz?
Aslında derlemem çok. 1976'dan başlayarak bugüne kadar 13-14 albümüm var. Kendi derlediklerimin çoğunu burada kullandım.
Örneğin, “Al Fadime’m’” türküsünü, 1987’li yılında ilk ben derledim ve repertuar kuruluna da gönderdim. Aynı yıl “Elimizden yöremizden” kasetine okudum. Kurul tarafından “Al Fadime’m Gürcü müsün” diyor diye bölücülük yaptığı gerekçesiyle türküyü reddettiler.
“Kezban Yenge" türküsünü de derleyip kurula gönderdim. Kurulda Salih Orhan, “Ben bu türküyü 60 yılında derledim, ama vermedim” dediği için repertuara onun adıyla girdi.
-Derlemecilerin bölümüne sizin de isminizi yazalım…
İsim yazılmasının benim için önemi yok. Benim için önemli olan türkülerin repertuara girmesidir. “Zalım Poyraz”ı derledim kurula verdim, reddedildi. Neden reddedildiğini bilmiyorum. Sonrasında uzun bir süre repertuara türkü vermedim. Aradan yıllar geçti, ben kurul üyesiyim. Erdem Çalışkaner de müdürümüz. Bana "Hale Hanım şu Zalım Poyraz’ı herkes okuyor" dedi. "Evet" dedim. "Kurula niye vermiyorsun" dedi. "Verdim reddedildi hocam" dedim. "Kim reddediyormuş, sen gönder türküyü alalım repertuara" dedi ve bu şekilde alındı.
-Bu derlemler için köyleri dolaştınız mı?
Hayır ses kaydı olarak geldi. Aslında yeni sanatçı olduğum zamanlarda Kültür Bakanlığı böyle bir kurul oluşturdu. Fethiye taraflarına on beş gün kalmak üzere bir gezi düzenlediler ama çocuğum çok küçüktü, bırakamadım. Konserler nedeniyle oralara gittikçe insanlar gelip bizi buluyordu. Diyorlardı ki, bizim burada şöyle bir türkü var. Dinliyorsunuz ve derleme süreci başlıyor.
-Radyoda kaç yılınız geçti?
45 yıl. 1970 yılında girdim, 2015 Haziran'ında doğum günümde emekli oldum.
-Anlattıklarınızın dışında yaşamınızda iz bırakan kişiler oldu mu?
Bu anlattıklarımın dışında Salih Urhan Hocamın etkisi oldu. Gurbet havaları konusunda o beni yüreklendirdi. Teke yöresi programları yaparken, orada mahalli sanatçıların hemen hepsinin gurbet havası okuduklarını gördüm. Bir de “Avşar Beyleri” o kadar yaygın ki herkes söylüyor. Yörüklerimizin gurbet havaları… Çok görkemli, 800 yıllık mazisi var arkalarında. Sordum Salih Hoca’ya, “Bunlar niye radyoda okunmuyor?” diye. “Okunamıyor da ondan” dedi. “Çalışsam okuyabilir miyim” dedim. “Çalış bakalım görelim” dedi. “Hangilerini çalışayım” dedim. “Ben sana kaset getireyim” dedi. Kendisi hem çalmış hem de okumuş, kaset yapmış. Onları verdi bana. Çok vardı da önce “Ali Bey” türküsünü seçtim. Ali Bey'i çok uzun süre çalıştım. Önce kendimce notasını yazdım. Çünkü nota bile yazılamıyordu. Bir de ona ait gırtlak yapısı var tabi.
Biraz çalışıp, “Hocam beni dinler misiniz?” diyordum. Tam başlıyordum, “Olmamış git biraz daha çalış” diyordu. Ali Bey türküsünü ben iki buçuk sene çalıştım. İki buçuk sene sonra işte o programda okudum.
-İki buçuk yıl nasıl çalıştınız?
Şöyle çalıştım. Bir kaset çalar var. Onu takıyorum Salih Hoca'nın sesinden. Notasını da yazmışım ya. O ilk dizeyi söylüyor, hemen kaseti çıkartıp, boş kaset takıyorum. Kendim aynısını okuyorum ve karşılaştırıyorum. Ne kadar uzatabilmişim diye. O, beşe kadar uzatmış. Ben beşe kadar uzatabilmişim mi? Çünkü gurbet havası herhangi bir uzun hava değil. O iki ses arasındaki dokuz komayı vurarak geçiriyorsun. Onu da tık tık diye basmayacaksın.
-Koma nedir?
Koma, kulağın ayırt edebildiği en küçük ses aralığıdır. İki nota arası Türk musikisinde 9 aralığa (koma) bölünmüştür. Si-Do notaları arası 4 komadır çünkü si-do ve mi-fa notaları arası yarım sestir. Batı müziğinde koma yoktur onun yerine bir sesin tam yarısını ifade etmek için bemol ve diyez kullanılmaktadır.
TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ
Bu hikaye, Emirdağ’da yaşanmış gerçek bir aşk öyküsüdür. Türkünün kahramanlarından Al Fadime'nin Avustralya'da yaşayan kızı Leman Bostan'ın annesi hakkında ki açıklamaları şöyledir:
Yaşadıkları aşk türküye dökülen ve tüm sevdaları türkü sözleriyle anlatılan Fadime ile Efe Kadir'in yanan gönüllerinden dökülen sevgi sözcükleri sarışın, pembe yanaklı, sırma saçlı, uzunca boylu, ceylan bakışlı Fadime kıza, Al Fadime ünvanını kazandırmıştır.
Bu aşk serüveni bundan 60 yıl önce yaşanmıştır. Al Fadime, Emirdağ'ın Sağırlı Köyü'ndendir. Emirdağ Cevizli Köyü eski adıyla Konara Köyü'nden Efe Kadir namıyla bilinen Kadir Kilci isimli delikanlı ile Al Fadime birbirlerini severler. Bu iki köy o zaman Bayat'a bağlıdır. Her ikisi de Morcalı Aşireti'ne mensuplardır.
Efe Kadir, Al Fadime'yi ailesinden o günün törelerine uygun bir şekilde istetir. Fakat köyün en güzel kızı, al yanaklı, selvi boylu, ardı kırk belikli güzel Fadime'yi, Efe Kadir'e vermezler. Bunun üzerine Efe Kadir Fadime'yi kaçırmaya karar verir. Ve birbirini seven iki genç kaçarlar. Ancak Fadime'nin dayıları, o günün Morcalı Kolu'nda adı - sanı anılan, gözü kara, babayiğit kişilerdir. İyi niyetle yola çıkan genç aşıkların bu küçücük aşk kervanını yakalamak için peşlerine düşerler. Zira olayı hazmedemezler. Aşka, sevgiye, gönül sesine kulak veren yoktur. Sözde namuslarını kurtaracaklarını düşünürler. Oysa Fadime, Efe Kadir'in helali olacaktır.
Çok geçmez sıkı takip sonucu genç aşıkları Emirdağ merkezinde yakalatırlar. Sorgu hakimi, yaşının küçüklüğü nedeniyle Al Fadime'yi ailesine teslim ederken, Efe Kadir'i de cezaevine gönderir.
Sevdiği adam hapiste iken ailesinin baskısı ile Al Fadime kendi köyünden Musa Bostan, nam-ı diğer Kara Musa isimli şahıs ile evlendirilir. Efe Kadir, mahpushanede yattığı süre boyunca, elinden alınan Fadime'si için türküler yakar. Türkülerinde Fadime'sine duyduğu sevda, ayrılığın acısını nakış nakış işler. 9 ay mahkumiyetten sonra tahliye olur ve köyüne döner.
Fadime'nin, Kara Musa ile olan evliliğinden altı çocuğu olur. (Güleser, Şehriban isimli ikizleri, Mustafa, Leman, Rasime ve Ali Osman... Üçüncü çocuğu olan Mustafa, yıldırım düşmesi sonucu vefat eder)
Fadime Bostan'ın kızı Leman'ı kuyumcu dükkanıma getiren ve bu söyleşiyi yapmamı sağlayan Morcalı Aşireti İmralı Köyü'nden arkadaşım Tatoğlu Mehmet Yeler, Mevlüt Yeler ile Leman Bostan'a çok teşekkür ederim.
Türkünün hikayesini, türkünün kaynak kişisi Metin Akın yazmıştır. Repertükül türkü sitesinden alınmıştır.
Türkünün kaynak kişisi Metin Akın yazmıştır. Repertükül türkü sitesinden alınmış.
“Ali Demirhan’ın yorumuyla
EVLERİNİN ÖNÜ YOLDUR AL FADİMEM
Evimizin önü yoldur
Yoldan geçen karakoldur
Gurban olam bal Fadime’m
Gel destini bizden doldur
Bağlantı:
Al Fadime'm bal Fadime'm
Yanakları gül Fadime'm
Uyan uyan sabah oldu
Su başına gel Fadime'm
Al Fadime’m Gürcü müsün
Sen yaylanın burcu musun
Kurban olam bal Fadime’m
Sen kötünün harcı mısın
***
Hale Gür’ün derleyip notaya aldığı:
EVLERİNİN ÖNÜ YOLDUR AL FADİMEM
Evimizin önü yoldur
Yoldan geçen karakoldur
Gurban olam bal Fadime’m
Gel destini bizden doldur
Bağlantı:
Al Fadime'm bal Fadime'm
Yanakları gül Fadime'm
Uyan uyan sabah oldu
Su başına gel Fadime'm
Al Fadime’m Gürcü müsün
Sen yaylanın burcu musun
Kurban olam bal Fadime’m
Sen kötünün harcı mısın
Bağlantı:
Yöresi: Afyon-Emirdağ
Kaynak Kişi:
Tayfun Eryılmaz
Derleyen: Hale Gür
Notaya Alan: Hale Gür
Makamsal Dizi: Kürdi
Konusu-Türü : Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 8 Ses