İzmir radyosunun güçlü sesi Hale Gür anlattı: Harmana sererler sarı samanı
Talip Özkan bana yorum yapmayı öğretti. 'Hale bak bir türkünün senaryosu vardır. Tiyatro oyunu gibi. Bazısının hikayesi vardır ama bazısının da sözlerinden hikayesini çıkaracaksın. Burada bir olay yaşanıyor' derdi.
TRT'nin değerli sanatçılarından Hale Gür'le söyleşimizin bu haftaki bölümünde “Benim için dönüm noktası” dediği Talip Özkan'ı ve Özkan'ın kendisine neler kattığını dinliyoruz. Ardından TRT'de prodüktör olarak çalışırken ses kadrosuna geçiş hikayesini anlatıyor. Nida Tüfekçi'nin radyo programında kendisini “İzmir Radyosu sanatçılarından Hale Gür” diye takdim edince sınavı kazandığını öğrenen Gür, o anları anlatırken sanki yeniden yaşıyor gibi heyecanlı...
İzmir’e halk müziği prodüktörü olarak geldiniz. Sonrasında neler oldu?
Evet, İzmir'e prodüktör olarak geldim. Serpil Kaya, Ahmet Günday ve diğer sanatçı arkadaşlarımı tanımaya başladım. Hayatımda bir dönüm noktası olan Talip Özkan’ı tanıdım.
Nasıl dönüm noktası oldu?
Şöyle dönüm noktası oldu. Durmuş Bey bana nota öğretti. Talip Özkan bana türkülerin kültürel yönünü ve yorum yapmayı öğretti. Talip hoca hiçbir zaman "Hale al bu notayı, gel okuyalım" demedi. Gelirdi yanıma, “Ege’de türküler şöyle oluşmuştur. Hale türkülerimiz oluşurken coğrafyanın, tabiatın çok önemi vardır.
Dağların olduğu yerde o kültür aşamaz, orayı sınırlandırır. İşte Teke yöresi onun için kendine hastır. Dağ havaları yüksektir. Meydan sazı onun için açık havada çalınır. Davul zurna açık havada çalınır.” diye bölük pörçük de olsa bana türkülerin kültürel bilgilerini verirdi.
İ. Can: “Dağları aşamaz” çok önemli bir tespit. Bizim yaylalarımız Erzurum sınırlarındadır. Yaylalarda ortak bir kültür oluşur. Örneğin Giresun’da da Armelit Dağı vardır. Armelit’in doğusu ve batısında kültür farklıdır.
Talip Özkan aslında Dil, Tarih, Coğrafya mezunuydu. Kendisini çok iyi yetiştirmişti. Toplumu çok iyi tanıyordu. Daha sonra Paris'e gitti. Paris'te bir üniversitede Türk kültürü kürsüsünü kurdu ve senelerce orada yaşadı.
'HER TÜRKÜNÜN BİR HİKAYESİ VAR'
O dönem sizin için bir şans olmuş.
Benim için çok büyük bir şans olmuştu. 66 kuşağını o yetiştirmiştir. Serpil Kayaları, Meryem Ünlüleri, Ahmet Günbayları her birini ayrı branşa yönlendirdi. Fransa’ya giderken, “Üzüldüğüm bir tek şey var sana istediğim gibi emek veremedim” demiştir. Çünkü ben o kuşağa yetişememiştim. Ama o bana hiçbir hocanın yapamayacağı bir şey verdi. Yorum yapmayı öğretti. Hocamın bu bakımdan bana çok büyük katkıda bulundu. “Hale bak bir türkünün senaryosu vardır.
Tiyatro oyunu gibi. Bunu nasıl anlayacaksın? Bazısının hikayesi vardır ama bazısının da sözlerinden hikayesini çıkaracaksın. Burada bir olay yaşanıyor” derdi. Kendisi Acıpayam'da olmasına rağmen Türkiye’ye ilk Tar getiren kişiydi. Tar çalmayı kendi kendine öğrendi ve Azeri türküler okuttu. Tarı çalıp bir türkü okurdu.
Arkasından, “Ben bunu okurken gözümün önüne ne geliyor biliyor musun” derdi. "Ne geliyor hocam" derdim. “Bakü’nün yollarında gidiyorum.
O gri havada, soğuk iklimde, yolun iki tarafında sadece dalları olan, yaprakları olmayan göklere uzanan gri ağaçlar görüyorum ve ben o yolun ortasından gidiyorum” derdi. "Öyle mi, gittiniz mi Bakü’ye" dedim. “Yo gitmedim, o benim hayalim. Senaryoyu böyle keşfedeceksin. Gözlerini kapatıp o türküdeki ana karakterin kendin olduğunu düşünüp sen türkünün içine girersen çok güzel olur” demişti. Bunu hangi hoca öğrencisine öğretir
İ. Can: Ama demek ki ortak şeyler bu şeklinde yakalanıyor. Ben de bu sistemle okurum. Ben o duruma şöyle derim, o dona girdim. Don donanmaktan gelir. Biliyorsunuz tabiat donanır. Ben de hangi türküyü okuyacaksam kendimi tamamen o yöreye ait gibi hissederim.
Belki sonradan ben de kendi kendime yapabilirdim ama benim ufkumu açtı.
Prodüktörlükten nasıl ses kadrosuna geçtiniz?
Şimdi oraya geldik. 1974 yılında, yani bir yıl sonra Nihat Kaya ve Necdet Macit askere gitmişler. Askerlikten döndükten sonra onlara kurum içi sınav yapılacakmış. Durmuş Bey "Bu sınava sen de gir" dedi.
Alım ikbal şubesinde üç yıl çalıştığım dönemde sekreterliğini yaptığım Radyo müdürümüz Nihat Uytun’a gittim. O da Mustafa Hoşsu’ya telefon açtı, “Hale’ye bir bant yaptır, bir de elinden dilekçe al, bu sınava girsin” dedi.
HARMANA SERERLER SARI SAMANI
Harmana sererler sarı samanı
Hiç gitmiyor Emirdağı'nın dumanı
Gel otur yanıma canım sevdiğim
Ayrılık mı olur bayram zamanı
(Yayla zamanı)
***
Çeşmenin başından işmar eyledim
Bir sevgi sevdim de pişman eyledim
Keşke bu sevgiyi sevmez olaydım
Beni anamınan düşman eyledin
***
Divane mi deli miyim hele ben
Bir yar için dolaşırım çöle ben
(susuz göle ben)
Bana sevdiğinden vazgeç diyorlar
Deli gibi sevdim terkedemem ben (ayrılamam ben)
Yöresi: Afyon-Emirdağ
Kaynak Kişi:
Halil Rıfat Aydemir-Pınar Halaç
Derleyen: Hüseyin Yaltırık-
Reyhan Altınay
Notaya Alan: Hale Gür
Makamsal Dizi: Kürdi
Konusu-Türü : Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 6 Ses