22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İzmiroğlu Cüneyd Şeyh Bedreddin’in dördüncü ayağı

Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal hareketinin görülmeyen ve incelenmeyen taraflarına ışık tutan yazar, İzmiroğlu Cüneyd Bey’i belgeler ışığında tarihin karanlıklarından çıkarıyor

İzmiroğlu Cüneyd Şeyh Bedreddin’in dördüncü ayağı
A+ A-
ROZERİN DOĞAN

Nâzım Hikmet, Şeyh Bedrettin Destanı'nda “Yarin yanağından gayrı / her şeyde, her yerde, hep beraber / diyebilmek için” dizeleri ile Börklüce Mustafa'nın yaydığı öğretiyi anlatmıştı. Bugüne kadar, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in birliktelikleri biliniyordu.

Mustafa Üzel, Şeyh Bedreddin ve Börklüce hakkında gözden kaçan ayrıntıları ve İzmiroğlu Cüneyd’le yakınlıklarını deliller ışığında okuyucuyla paylaşıyor. Yazar kitabında, doğulu ve batılı tarihçilerin İzmiroğlu Cüneyd hakkında yazdıklarını noktasına bile dokunmadan okuyucuya sunuyor. Mustafa Üzel’le İzmiroğlu Cüneyd Bey, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal kitabı üzerine söyleştik.

  • Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ideolojik ve siyasi tarihimizde önemli yer tutan tarihsel kişilikler. Yönlendirdikleri hareket de Türkiye’de ilerici akımlara daima ilham kaynağı olmuş. Nedir bu hareketi özellikli kılan sizce?

Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal hareketinin etkilerini yüzlerce yıldır görüyoruz. Fakat asıl sormamız gereken soru, bu insanların hangi nedenlerden ötürü bu fikirlere sahip olduklarıdır. Mesela Şeyh Bedreddin’in, dine bakışını farklılaştıracak bir ortamda dünyaya gözünü açtığını görüyoruz. Hıristiyan bir anneden ve Müslüman bir babadan, Balkanlarda bir kilisede doğar ve böyle bir ortamda büyür. Kaçınılmaz olarak, dinlere ve kültürlere bakışı farklılaşmış olmalıdır. Diğer taraftan Habeşi bir köle ile evlenmesi, eşinin kız kardeşiyle yapılan uzun sohbetler neticesinde insanların eşitliğine bakışının oluştuğunu görebiliriz.  Zaten, hareketin ana sloganlarını bu görüşler oluşturmaktadır. Sizin hangi dinden ya da hangi halktan olduğunuzdan ziyade kalbinizin temizliği önemlidir şeklinde bir bakış açısı vardır. Servetin, toprağın, elde edilen ürünün halkın ortak malı olduğu hatta hiçbir zümrenin bunları elinde toplamak suretiyle diğerlerini ekmeğe muhtaç bırakmalarının adil olmadığını ve hiçbir inancın da buna izin vermediğini savunmaları bu hareketin ana fikirleri olarak ortaya konmaktadır.

Kısaca özetlemek gerekirse, bunca yıl sonra dahi ilham veren bir hareket olmasının ana sebebi “insanca ve eşit yaşamak” talebidir.

  • Kitabınızın temel tezi Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in yanı sıra hareketin ihmal edilmiş dördüncü kahramanının da İzmiroğlu Cüneyd Bey olduğudur. Kimdir İzmiroğlu Cüneyd? Neler yapmıştır? Hareket içindeki önemi nedir?

FETRET DÖNEMİ’NİN ÖNEMLİ KARAKTERİ

İzmiroğlu Cüneyd Bey’i tarih sahnesinde ilk olarak 1402 yılında görmekteyiz. Bundan öncesinde yalnızca İbrahim adında bir İzmir subaşısının oğlu olduğu hakkında çok kısa bir bilgi var. Bazı kaynaklarda, Cüneyd Bey’in Aydınoğlu hanedanından olduğu gibi bilgiler yazılı olsa da doğru değildir. Cüneyd’in Aydınoğulları ile tek bağlantısı, Aydınoğlu 2. Umur Bey’in kızıyla evli olmasıdır ve anlatılanların aksine Aydınoğlu Beyliği’ni tarih sahnesinden kaldıranlar Osmanoğulları değil İzmiroğlu Cüneyd Bey’dir. Fetret Dönemi’nin en önemli karakterlerinden birisidir. Kitapta, detaylarıyla birlikte anlatılmaktadır.

TESADÜFLERLE ANLATILMASI MÜMKÜN DEĞİL

Cüneyd Bey’in yaşadığı olaylar ile Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in hareketleri arasında tesadüflerle anlatılması mümkün olmayan paralellikler vardır. Mesela, 1416 yılı, bu hareketin zirve noktasıdır. Bu yılın yaz ortalarında Börklüce hareketi başlar, üzerine gönderilen iki orduyu mağlup eden Börklüce taraftarları henüz on iki yaşında olan 2. Murat ile Bayezid Paşa komutasındaki ordularla son çarpışmasını yaparak mağlup olur ve Efes’te öldürülür. Bunlar olurken İznik’te sürgünde olan Bedreddin, İsfendiyar üzerinden Cüneyd Bey’in olduğu Balkanlara geçer.

Torlak Kemal ise Manisa’da hareketlenir. Balkanlarda İzmiroğlu Cüneyd Bey yanına Yıldırım Bayezid’in kayıp oğlu olduğu iddia edilen Mustafa ile Sultan 1. Mehmet’e karşı taht iddiasıyla savaş açar. Bunun üzerine Anadolu orduları süratle Balkanlara geçer, gerçekleşen savaşı kaybeden taraf Cüneyd Bey olur ve Bizans kontrolündeki Selanik kalesine sığınırlar. 1. Mehmet, Selanik kalesini kuşatır fakat aynı anda Bedreddin, harekete geçer. Bunun üzerine 1. Mehmet, kuşatmadan vazgeçerek Bedreddin’in üzerine gider. Cüneyd Bey’i bu vesileyle kurtulur fakat Bedreddin yakalanarak 1416 yılında aralık ayının 18. günü Serez çarşısında asılmak suretiyle idam edilir.

Olayların gelişimine dikkat edilirse ortada bir müttefikliğin söz konusu olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. 

Kayıtlara göre Cüneyd Bey ile Şeyh Bedreddin’in ilk karşılaşmaları 1405 yılında İzmir’de Cüneyd Beyin daveti üzerine olmuştur. Yıllarca sürecek bir ittifakın temelleri de burada atılır.

Börklüce taraftarlarının, Osmanlının seçkin askerleri olan yeniçerileri, iki kez nasıl mağlup ettikleri sorusu hiç sorulmamıştır. Böyle deneyimli bir askeri birliği mağlup etmek son derece zordur fakat istisnasız bütün tarihçilerin çok iyi bir savaşçı olarak bahsettikleri Cüneyd Beyin merkezi karargâhı ile Börklüce’nin bulunduğu Karaburun birbirlerine son derece yakındır. İyi bir savaşçı ve bölgenin saygın bir kişisi olması nedeniyle Cüneyd Bey’in destek vermemesi halinde bu muharebelerde Börklüce taraftarlarının başarılı olmaları mümkün değildir.

İzmiroğlu Cüneyd Şeyh Bedreddin’in dördüncü ayağı - Resim : 1
Şeyh Bedreddin

‘NOKTASINA DAHİ DOKUNMADIM’

  • Cüneyd Bey’in bu hareketin ana unsurlarından biri olduğunu söylüyorsunuz. Bugüne kadar bu konuda yazılmış sayısız kitap, makale, araştırma, tez vs. var. Sizin kitabınızı ayrı kılan nedir?

Kitabın birçok açıdan bazı ilkleri içerdiğini söyleyebiliriz. Altı yüz yıl önce yaşanan bu olaylara ait inanılmaz bir bilgi kirliği olduğunu fark edince, öncelikle olayların yaşandığı yıl tarihçilerinin yazdıklarını, tercümelerini bizzat yaparak ve noktasına dahi dokunmadan kitaba eklememizin en doğru yol olacağını düşündüm. Bugüne kadar yapılmamış tarzda böyle bir çalışmayı gerçekleştirmemizin, okuyucuya ve araştırmacılara en iyi hizmet olacağının bilinciyle, tercümeleri bizzat yaparak italik yazıyla tırnak içine aldık ve okuyucuya sunduk. Kendi analizlerimizi ve yorumlarımızı ayrı tuttuk. Bu yöntemin amacı, okuyucunun konu hakkında ana kaynakları öğrenmesi olduğu kadar kendi yorumlarını da yapabilme olanağı vermekti.

Bu eseri hazırlamaktaki diğer amacımız, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal hareketinin görülmeyen ve incelenmeyen taraflarına ışık tutmak ve İzmiroğlu Cüneyd Beyi belgeler ışığında tarihin karanlıklarından çıkarmak suretiyle tarihçilerin ötesinde, doğrudan halkın irfan, izan ve sağduyusuyla yargılamasına zemin hazırlamaktır.

İçeriğinde, daha birçok yeni bilgileri barındırması nedeniyle, okuyucuların bu harekete bakışını etkileyeceğini düşünüyoruz.

YAZILARI SÜZGEÇTEN GEÇİRDİM

  • Kitabınızı yabancı kaynaklara da dayanarak oluşturmuşsunuz. Yabancı kaynaklarda konuyu aktarırken en çok neye dikkat ettiniz?

Kitabı yalnızca yabancı ya da yerli kaynaklara dayandırarak yazmaya kalksaydım, ortaya taraflı bakış açısıyla yazılmış bir eser çıkacaktı. Bunu yapmamın uygun olmayacağını ve okuyucuya geniş bir bakış açısı sağlamayacağını düşünerek hem yabancı hem yerli kaynakları kullanmayı tercih ettim.

Aynı zamanda, yazılanları da düşünce süzgecinden geçirmeniz gerekmektedir.

Yabancı kaynakları kullanırken fanatik bir görüş açısıyla yazılmış olanları kullanmadım. Gerek içerikleri gerekse kullanılan dile baktığınızda, yazarın fanatik bir taraftarlık içinde olduğunu anlıyorsunuz. Okuyucuya, kendi düşüncesini kabul ettirme gayreti içinde oluyorlar. Bu son derece yanlış bir yöntemdir.

  • Kitabınız deneme, anı inceleme türünden ziyade akademik üslupta yazılmış ve bir oranda bilimselliği davet eden makalelerden oluşuyor. Böyle bir yazınsal formu tercih etme nedenleriniz neydi?

Bunun birincil nedeni, yazdığınıza güven duymanızdır. Kitabınıza yazdığınız her cümleyi okumak ve gelebilecek soruları iyi değerlendirmektir. Sorulması muhtemel olan bir soruya cevap veremeyecek bir metin yazdığımı görürsem, silerim. Bu şekilde çalışıyor olmak kendinize saygınızı artırıyor gibi gözükse de aslında okuyucuyu düşünmüş oluyorsunuz.

Bana göre, kendinizi tatmin etmeyen bilgileri yazarak okuyucuya sunmak son derece anlamsız. Kitabı okuyacak kişiler değerli bilgilere sahip bir anlayışla eserinize bakacaklar. Bu seviyeye gelmiş olan kişiler eserinizi okumadan önce yalnızca kullandığınız kaynaklara ve dipnotlara bakmak suretiyle eserinizi doğruluğa yakın bir payla değerlendirecektir. Eserinizi okumadan yalnızca kaynaklara bakarak değerlendirme birikimine sahip kişilere, altını dolduramadığınız bilgileri sunmanız en başta onlara saygısızlıktır.

Kısaca anlatmak gerekirse yazdıklarınız açık, anlaşılır ve tutarlı olmalıdır. Analitik düşünce, doğru kelime, yazdıklarınıza dayanak olan delillerin güvenilirliği ve en önemlisi ise kişisel bir ton kullanımından kaçınma gibi kurallara dikkat etmek en önemli noktalar olmalıdır. Okuyucuyu önce bilgilendirmek, sonra kendi analizinizi yapmak ve bilgilendirme sayesinde okuyucunun yorum yapmasına fırsat vererek konuya katılmasını sağlamak çok önemlidir ve bütün çalışmalarımızda bunu yapmaya gayret ettik. Yazdığınız bir konudaki fikri kişisel olarak onaylasanız da onaylamasanız da yazımınızda bu fikre objektif bakmanız okuyucuyu rahatlatır ve size güvenmesini sağlar. 

Sonuç olarak, eserinizi hazırlarken kendinize ve okuyucunuza saygınız temel hedefiniz olmalıdır. 

  • Kitabınız konuyla ilgililer için bir kaynak niteliğinde. Türkiye’de konuyla ilgili yayınlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Özellikle tarihi yazımlar konusunda çok önemli bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Eseriniz, mensubu olduğunuz ülkenin tarihini ilgilendiren bir konuysa, bu ülkede konuşulan ya da konuşulmuş olan kadim dillerden en az birine vakıf olmak gerektiğini unutmayalım. Mesela, Osmanlı dönemini ilgilendiren bir konuda eser ya da makale yazacaksanız, Osmanlıca biliyor olmanız size ayrı bir değer katacaktır. Çünkü, konuyla ilgili belgeleri bizzat okuyacak, yeni bilgilere ulaşacak hatta daha önce yazılmış olan bilgilerde dahi yanlışlıklar olduğunu keşfetmek ve okuyucunuza sunmak ayrıcalığına sahip olacaksınız.

Konuyu kişiselleştirmek yanlış ve oturmayan analizler yapmanıza yol açıyor. Kesinlikle kaçınılması gereken bir durumdur.

Son Dakika Haberleri