04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Japon akademisyen Nishitani Osamu: Batı evrensel olan değil havada kalan bir grup ülkedir

Uluslararası hukuk düzeni ifadesinden kastedilen Amerika’nın çıkarlarından başka bir şey değildir. ABD, Birleşmiş Milletler’de de 'ya düşmandan yana olacaksınız ya da bizden yana' diyerek dünyayı bölmeye yönelik bir baskı kurdu. Ancak Amerika’nın iddiaları havada kaldı. Havada kalan aslında Batı’ydı

Japon akademisyen Nishitani Osamu: Batı evrensel olan değil havada kalan bir grup ülkedir
Nishitani Osamu
İNAN ÖNER

Teori dergisi Yazı Kurulu Üyesi İnan Öner; günümüz Fransız düşüncesi, modernite ve savaş konularında kitap, makale ve çevirileriyle tanınan Japon akademisyen yazar Nishitani Osamu ile bir söyleşi yaptı. Nishitani’nin savaşa bakış açısı, Ukrayna Savaşı ve dünyadaki son gelişmeler hakkında değerlendirmelerini içeren bu uzun röportajın tamamı Teori dergisinin Mayıs 2023 sayısında yer alıyor. Aydınlık okurları için röportajın daha çok dünyadaki son gelişmeleri kapsayan, güncel bölümünün özetini yayımlıyoruz. Röportajı İnan Öner Türkçeleştirdi. Başlık ve ara başlıklar gazetemiz tarafından atıldı.

  • Ukrayna’daki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğrusu, Ukrayna’daki durumun ne olacağını açıklamak çok yorucu bir çaba gerektiriyor ama basit birtakım konuları ifade etmek istiyorum. Yaşadıklarımız hiçbir şekilde büyük bir devletin komşusu olan küçük bir devlete saldırması şeklinde tarif edilecek bir konu değildir. Esasen bugüne kadar Ukrayna’nın ulusal yapısı ve devlet sınırları belirlenmiş değildir. Öyle olduğu için Ukrayna diyebileceğimiz bir ulus-devletin varlığı tarihsel olarak sadece şimdi geçerli olan bir kurgudur. Bu kurgunun paylaşılması aracılığıyla mevcut Zelenskiy iktidarının Ukrayna denen ulus-devleti yönettiği varsayılmaktadır. Bu da tamamen bir kurgudur. Buraya Rusya’nın müdahale etmesi devletler arası ya da uluslararası bir karşıtlık sayılamaz. Buradaki durumu, ulus-devlet’in kuruluş sürecinde gerekli devlet sınırlarının belirlenmesi gibi çıkar ilişkilerinin ve güç ilişkilerinin düzenlenmesi süreci olarak görebiliriz. Bu sürecin Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi şeklinde ortaya çıkmasının nedeni, Amerika’nın Sovyet bloku dağıldıktan sonra da NATO’yu sürdürmesidir.

Amerika’nın NATO’yu sürdürmesinin nedenine baktığımızda şunu görüyoruz: NATO, Amerika açısından, bir yandan Avrupa’nın Sovyet karşıtı kampta tutulmasının ve diğer yandan Avrupa’nın kendi başına ayakta durmasının engellenmesinin aracıydı. Yeni Batı olarak Amerika’nın Avrupa’yı içermesinin bir çerçevesiydi. Bu yüzden Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da Amerika’nın NATO’yu dağıtmak gibi bir seçeneği yoktu.

Öte yandan Almanya birleşmiş ve Avrupa’da, soğuk savaştan farklı ilişkiler geliştirmeye yönelik bir talep oluşmuştu. Avrupa Birliği’nin bu şekilde bağımsızlaşmasına Amerika razı olamazdı. Böyle olunca NATO’nun sürdürülebilmesi için bir düşmana ihtiyaç hasıl oldu. Sovyetler Birliği’nin halefi olarak Rusya meydana gelmişti. Dolayısıyla bu ülkeye yönelik NATO tehdidinin sürdürülmesi ve düşman olarak tutulmaya devam edilmesi gerekiyordu. Böyle yapılmasa Avrupa bağımsızlaşacaktı. İşte Ukrayna bu cephenin önüne kondu.

Japon akademisyen Nishitani Osamu: Batı evrensel olan değil havada kalan bir grup ülkedir - Resim : 1
Pazarlık etmeye kalkmak, ortadan kaldırılmayı göze almak anlamına geliyordu. Pazarlık etmek imkânsızlaşınca Ukrayna savaşı sürdürmek zorunda kaldı. Hatta Zelenskiy için de “anlaşmaya kalkarsa yaşatmazlar” deniyordu.

UKRAYNA’NIN NATO’YA GİRMESİ RUSYA’NIN KALBİNE BOMBADIR

Ukrayna, Sovyetler Birliği dağılırken bağımsızlığını kazanmıştı. Bu süreçte Kanada ve Amerika’da yaşayan Ukraynalı göçmenlerin büyük etkisi oldu. Esasen bir Rus ülkesiydi Ukrayna. Rusya ve Belarus’la birlikte Ukrayna, Polonya gibi, Çekya gibi ülkelerden çok farklıydı. Fakat Amerika’daki göçmenlerin ve benzerinin etkisiyle Ukrayna’nın Rusya’dan farklı olduğuna dair, Ukraynalıların Batılı olduklarına dair bir bilinç taşınıp getirildi. Tabii Nazilerle de bir tür yakınlık içinde olan ultra milliyetçi gruplar da vardı ama bunlar esasen Polonya sınırına yakın dar bir bölgede bulunuyorlardı. Diğer bölgeler yüzyıla yakın bir süredir Rusya’nın bir parçası olarak yaşıyorlardı ve toplumlarını da öyle yapılandırmışlardı. Bu ortama Batı tarafından birçok baştan çıkarıcı unsur girmişti. Bu yüzden Ukrayna bağımsızlığını kazandığından bu yana bir tür yalpalama içinde oldu. Ülkenin batısından ve doğusundan başkan adayları çıkıyor, birinden biri başkan oluyordu; ama bu süreçlere kararlı ve stratejik bir şekilde Amerika dâhil oluyordu. Amerika hem devlet olarak dâhil oluyordu hem de gayrıresmî bir şekilde Amerikan politikacılar ve onlarla bağlantılı iş insanları dâhil oluyordu. Amerika açısından strateji sadece askerî değil, pazarlaştırma da Amerika’laştırmanın stratejisi. Böylece Ukrayna’da Amerika yanlısı bir hükümet kurulduğunda NATO’ya girme isteğini belirtiyor ve Amerika da bunu destekliyordu. Ukrayna’nın NATO’ya girmesi Rusya’nın kalbine bomba yerleştirmekten farksızdır. Rusya hiçbir şekilde buna razı olamaz. Bir defa Rusya pazar geliştirilen bir ülke olarak devletinin yıkılışını tecrübe etmişti. Elbette kendini savunma güdüsüne sahip olacaktı. Bu yüzden Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya girmesini asla kabul etmeyecekti. Bu bakımdan Amerika’yla sürekli bir zıtlaşma içindeydi. Fakat güç yetiremeyeceği de ortadaydı. Bu koşullar altında Ukrayna’ya müdahale etmek zorunda kaldı. Bu konu Rusya’nın ulusal çıkarları açısından bir ölüm kalım meselesiydi. Ukrayna’daki Maydan Devrimi’nden ve Zelenskiy’nin dönüşümünden sonra, Rusya açısından bu konu öyle ya da böyle müdahale etmek zorunda kalacağı bir beka meselesi olageldi. Bu bakımdan olanlar hiçbir şekilde diktatörlükle yönetilen bir devletin komşusu olan küçük bir devlete yönelttiği zalimane bir saldırı olarak nitelendirilemez.

İşgale maruz kalan Ukraynalılar elbette ağır koşullarla karşı karşıya kalacaklar, Zelenskiy hükûmetinin politikalarına mahkûm olacaklardı. Burada sorulması gereken soru, gidişatın bu noktaya gelmemesi için Zelenskiy hükûmetinin ne gibi diplomatik çabalar gösterdiği sorusudur. Sözgelimi göstermelik de olsa Almanya ve Fransa ara bulmaya çalışarak Minsk Mutabakatı’nı oluşturdular. Ancak bu mutabakatın içi boşaltıldı. Minsk Mutabakatı’na bağlı kalınsaydı Rusya böyle bir müdahalede bulunamazdı. Askerî bir çatışma da olmayacaktı.

Japon akademisyen Nishitani Osamu: Batı evrensel olan değil havada kalan bir grup ülkedir - Resim : 2
Esasen bugüne kadar Ukrayna’nın ulusal yapısı ve devlet sınırları belirlenmiş değildir. Zelenskiy iktidarının Ukrayna denen ulus-devleti yönettiği varsayılmaktadır. Bu da tamamen bir kurgudur. Buraya Rusya’nın müdahale etmesi devletler arası ya da uluslararası bir karşıtlık sayılamaz.

BARIŞI ABD BOZDU

  • Türkiye’nin de arabuluculuk çabaları oldu ama engellemeler söz konusu oldu.

Öyle basit engellemeler de değil. Toplantılara katılan Ukraynalı diplomatik heyet üyeleri infaz edildiler. Pazarlık etmeye kalkmak, ortadan kaldırılmayı göze almak anlamına geliyordu. Pazarlık etmek imkânsızlaşınca Ukrayna savaşı sürdürmek zorunda kaldı. Hatta Zelenskiy için de “anlaşmaya kalkarsa yaşatmazlar” deniyordu. Tabiî bilmediğimiz çok şey var ama şeklen baktığımızda dahi barışın imkânsızlaştırıldığını görüyoruz. Bu baskının kaynağının Amerika olduğunu söylemek zorundayız. Amerika bu durumu fırsat bilerek Rusya’nın “kötü” olduğunu, Rusya yenilmezse uluslararası hukuk düzeninin korunamayacağını ilan etti. Kurallara dayalı uluslararası toplumun sürdürülemeyeceğini iddia ederek Rusya’nın radikal bir biçimde yaptırımlara tabi tutulması gerektiğini öne sürdü. Burada uluslararası hukuk düzeni ifadesinden kastedilen Amerika’nın çıkarlarından başka bir şey değildir. Birleşmiş Milletler’de de “ya düşmandan yana olacaksınız ya da bizden yana” diyerek dünyayı bölmeye yönelik bir baskı kurdu. Bu baskı şaşkınlıkla karşılandı ancak Amerika’nın iddiaları havada kaldı. Havada kalan aslında Batı’ydı. Bu anlamda Batı artık dünyada evrensel olan değil, havada kalan bir grup ülkedir. Karşımızdaki gerçek durum budur.

DEVAM EDECEK

Son Dakika Haberleri