Kabakçığın Hayatı: Kötü ailelerin iyi çocukları
Samet Can Kocagür, 'Kabakçığın Hayatı' adlı filmi derinlemesine inceledi. Filmin toplumsal mesajlarına ve izleyiciye aktarmaya çalıştığı duygusal yüküne de değinen Kocagür, sinemaseverlere film hakkında bilgiler verdi.
Çoğu kez izlediğim animasyon filmlerinde kurmaca filmlerden daha gerçekçi hayat hikayelerine tanık oluyorum. Bu durum beni gerçekliğin yanılsamasının en derin sorgulamasına yöneltse de düşününce canlandırma sineması adına mutlu olduğumu fark ediyorum.
Claude Barras tarafından 2016 yılında vizyona giren ‘Kabakçığın Hayatı (Ma vie de Courgette) filmi de yukarıda bahsettiğim gibi oldukça gerçekçi bir hayat hikayesiyle dikkatimi cezbetti. Fransız yazar Gilles Paris’in ‘Autobiographie d’une Courgette (2002)’ isimli romanından uyarlanan film, 2016 yılında Cannes’te de gösterime girmiş ve o yıl hep güzel eleştiriler almıştı. Ben ise ne yazık ki bu filmi tam 7 yıl sonra izlemeyi başarmıştım.
Film, küçük bir çocuğun hayatını ve başından geçen bir dizi olayı bize anlatıyor. Kendisine annesi tarafından ‘Kabakçık’ adı verilen bu çocuk, babasından uzak ve alkolik annesinin umursamaz tavırlarıyla yaşamına devam etmektedir. Tek başına çatı katında resimler çizerek oynayan bu çocuk günün birinde istemeden bir kazaya karışır. Bu kaza sonrasında alkolik anne ölür, Kabakçık ise bir polis memuru tarafından yetiştirme yurduna konulur. Kabakçığı elinden düşürmediği ve evinden tek hatırası olarak sakladığı bir uçurtması bir de annesinin bira tenekesi vardır. Koskoca evde alabileceği şeyler yalnızca bunlardır.
Şansa polis memuru o kadar ilgili ve sevecendir ki, bu küçük çocuğun acılarını bir nebze olsun dindirmek için debelenip durur. Yetiştirme yurdunda onu sık sık ziyaret etmeye söz veren polis memuru içinde tuttuğu kederin yansımasını da yüzünde oluşturur.
Kabakçık ilk günlerde yetiştirme yurduna alışamaz. Yurttaki diğer çocukların zorbalığı, acıları, alışkanlıkları Kabakçığı hep geri planda tutar. Zaman her şeyin ilacıdır derler. Gerçekten de öyle olur. Zamanla Kabakçık yetiştirme yurdunun iklimine alışır. Buradaki yurt müdürü ve öğretmenlerinin sevecen tavırları onu yeniden hayata bağlar. Yurttaki diğer çocukların da hayatları aslında Kabakçık’tan pek farklı değildir. Kötü ailelerin bahtsız çocukları ebeveynlerinin günahlarının bedeli olarak kendi hayatlarından diyet vermektedir. Anne ve babalarının sorumsuzlukları artık kimsesiz kalan bu çocuklar için büyük bir hayat yüküne dönüşmüştür.
Gel zaman git zaman yurda yeni bir kız gelir. Bu kıza sevdalanan Kabakçık, onun için mücadelelere girmeye başlar. Kızı yurttan almaya kalkışan kötü kalpli teyzesine karşı çeşitli oyunlar düzenleyen yurttaki çocuklar kızı kurtarır. Polis memurunun bu iki çocuğa yeni bir hayat kapısı aralaması da filmin finali olarak bağlanır.
Film küçük bir çocuğun gözünden olumsuzluklara karşı hep ümit biriktiren bakış ile dikkat çekmektedir. İkili ilişkilere, iyi-kötüye hatta cinselliğe bile çocuk gözünden yaklaşan bu filmde samimi ve naif bir hikaye dallanıp budaklandırılmadan izleyiciye sunulmuştur. Stop-motion animasyon tekniği ile her bir karesi için saatlerce emek harcanan bu film, bir çocuk filmi olmadan çok yetişkinlere hitap etmesiyle dikkat çekiyor. Hayatta yaşanılan kayıplarımızın ardından yaşama tutunma mücadelesinin önemini anlatan film, duygusal yükünüzü biraz ağırlaştırabilir.
Sonuç olarak Mubi’de severek izlediğim bu filmi kesinlikle tavsiye ederim. Ailecek izlenebilecek bir film olsa da kimi sahnelerin 13 yaş ve üzeri izleyiciler için daha uygun olacağı kanısındayım. Şimdiden iyi seyirler dilerim…