13 Ocak 2025 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kadınlar neden öldürülüyor?

Kadınlar neden öldürülüyor?
A+ A-
MUHARREM YERLİ

Şimdi gelin

Sizinle eşlerinden telefon almış iki adamı,

İki ayrı kaldırımdan yürütelim.

Yolun bir kaldırımından yürüyen adama,

Eşinden şöyle bir telefon gelmiş olsun:

“Canım sofrayı hazırlıyorum, sen sadece ekmek al”

Adam zaten alışık olduğu bu durumdan memnun gülümsemeyle.

Elleri dolu dolu ilerliyor.

Çocuklara çikolata,

Taze köy sütü,

Sıcacık akşam ekmeği,

Biraz meyve,

Ve eşine bizim de bilemediğimiz, küçük tatlı bir sürpriz..

Kafasında da.

Sürprizini nasıl sunacağına dair onun bildiği bir plan olsun.

Adam tam bu planı yaparken,

Aniden, karşısına uyuşturucu çekmiş biri çıksın!

Ve sataşsın ona.

Para, sigara istesin.

Sırtında gördüğü güzel ceketini de istesin..

Sizce:

Bu adam ne yapar?

Evet.

Ben de sizin gibi düşünüyorum:

Doğru. Doğru.

Eve ceketsiz girer!

…/

Şimdi..

Geçelim diğer kaldırıma:

Bu adamımız da

Hepimizin tahmin ettiği gibi

Sabah, evden kahvaltısız çıkmıştı.

Öğlen, bir arkadaşının işyerindeki sofrasının ucuna ilişmiş,

Oradan da kahvehaneye geçmişti.

Daha gün eğilmemişti ki

Aralarında topladıkları para ile votka masasına oturmuşlar,

Gün dağdan aşarken de birbirlerini tanıyamamışlardı.

Yalvar yakar da birine sigara aldırmıştı.

Garson çocuğun,

“Ağbi bir çay açar seni” sözüne:

“Ulen bu kafayı bulana kadar öpmediğim el kalmadı” deyip, evinin yolunun önünden geçene sorarak ilerliyor olsun

Nasıl yürüdüğünü artık hepimiz biliyoruz

Şimdi onun işi arıyor:

“Allah belanı versin, Allah seni kahretsin,

Elektriği kapattılar,

Sobaya atacak bir şey kalmadı,

Kız aç yattı,

Oğlan dayısına gitti.

İki şerefsiz de gelip kapıya dayandı, para mı ne almışsın…”

Daha da sayıyor olsun ki

Yok

Kapatmadı telefonu adam

Tükürük ayağının altına alıp kırdığını sandığı telefon sarhoş savurmasıyla gidip karşı kaldırımda bir kızın kafasına çarptı.

Ama o

Telefon ayağının altında diye kaldırımı tekmeliyordu.

Şimdi

Siz bu adama bırakın kaza ile çarpmayı, dokunup geçebilir misiniz?

Yok!

Benden bunu istemeyin;

Bu adamı eve götürmemi benden beklemeyin

Zaten kız aç uyuyor.

Oğlan da dayıda

Yalnız kadının korkunç cinayetine mi tanıklık edeceksiniz

Adam hâlâ aynı kaldığını telefonunu arayıp duruyor

Bırakın dolanıp dursun

Yok. Merak etmeyin kimseye istese de zarar veremez!

Bakın.

Ortak akılla bir cinayet önledik.

Peki çözdük mü sorunu.

Yok. Henüz değil.

O ayılana ve telefonunu bulana dek, biz kalıcı çözümü birlikte arayacağız.

Haydi o zaman.

O kadını birlikte kurtarmanın yoluna bakalım:

Şimdi.

O eve gitmeden aramızda bir değerlendirme yapalım:

Mesela

Şöyle düşünebiliriz:

Hayatımızın her anı bir savaş.. Her dönemde savaşlar oldu.

Kurtuluş Savaşımızda

Kadın, erkek ön cephedeydik

Hep beraberdik

Şimdi askerimiz, polisimiz ön cephede

Dün

Sağlık ordumuz ön cephedeydi, kadınlı erkekli

Yarın yine olacak

Deprem olur,

Arama-kurtarma ekiplerimiz

Yangınlar olur,

İtfaiyelerimiz

Bugün

Üretimden kapatıldığımız, her şeyin ithal edildiği bu günlerde, bu bunalımda

Kadın ön cephede!

Az önce,

Sokakta sarhoş bıraktığımız o adamı da bu hale işsizlik getirdi.

O.. .

Dışarıda bir şekilde Ali'nin külahını Veli'nin başına koyuyor

Ama kadın?

O göğüslüyor her şeyi evde

Aç çocuk onun üstüne geliyor,

Eve gelen borçluyu o karşılıyor,

Karanlıkta o oturuyor, o üşüyor soğuk evde

O ağlıyor,

O yanıyor,

O üzülüyor

Kime gidecek, kimden isteyecek, nereye kadar

İşte işsiz sarhoş kocayı az önce eve soksaydık,

Hepimiz o korkunç cinayetin tanığı olacaktık!

Oysa

Seksen öncesine kadar,

Kadın evinin “Hanımefendi”siydi.

Her yerde gürül gürül üretim vardı.

Özallar, Çillerlerle başladı bu yıkım.

Rusya dağılınca da böyle oldu:

Kadınlı erkekli geldiler.

Şehirlerimizde adlarına pazarlar kuruldu:

“Rus pazarı”

Tencerelerini, tabaklarını, perdelerini, kaplarını sattılar.

Sporcular kupalarını, madalyalarını sattılar.

Satacak bir şey kalmayınca,

Erkekler gittiler!

…/

Üretim ve devrim,

Kadını erkeğe, erkeği kadına eşitliyor.

Biri yoksa diğeri yoktur.

Etsiz bir adam olmayacağı gibi, kemiksiz de bir adam yoktur

Kadın evde bizi bekliyor, biliyorum.

Yapacağımız iş basit:

Kadının da erkeğin de çalışıp üreteceği, birbirinin terini sileceği, üretim ekonomisini savunan,

Dövizi yasaklayan,

Komşu ülkelerle dostluk kurup ticaret yapmak isteyen,

Toprağına

Milletine,

Dağına, taşına, ırmağına güvenen bir partide toplanacağız..

Bunu söyleyen bir parti var.

Bulanlar, başkalarının elinden tutup getirecek..

Biz de o soğuk evin kapısını, o koca gelmeden bunun için çalacağız

Kadın kontenjanından Meclise erkek milletvekili sokan partinin kapısına tekme atacağız..

Kadının başına peruk takıp vitrinine koyan partinin vitrinine tüküreceğiz.

Kadını eve kapatan partinin kilidini kıracağız.

O kadını o evden alacağız..

Cumhuriyet Kadınları Meclisinde oturtacağız.

O kadın

O evden çıkmadan,

Tezgah başına geçmeden, masa başına kurulmadan, işbaşı yapmadan,

O sokakta bıraktığımız adam,

O eve ayık gitmeyecek!

Kadını, erkeği, tarlada, fabrikada, yolda eşitlemezsek,

O kadın ölecek.

Yolda ölecek,

Babasının evinde,

Çocuklarının önünde,

Pastanede, postanede,

Bir yerde kocasının eliyle ölecek

Erken ölecek

Muradı gözünde ölecek

Varlık ülkesinde, yokluktan ölecek.

O kadını o evden çıkarıp o partiye getirirsek;

Güneş her gün bir saat erken doğup,

Bir saat geç batacak.

Altı ayda, bilemedim, bir yılda

Güneş ile Ay birlikte doğacaklar

Bu kudreti, bu zenginliği var bu ülkenin

Bir film çekilecekse

Bir roman yazılacaksa,

Bir şiir okunacaksa,

Adı “Kadın Olmadan Asla” olmalı..

Kadınsız bir iş;

Güneş altında ortada kalmış bir ceset gibidir.

O kadın, hala karanlık ve soğuk evde korku içinde

Merak etmeyin;

Adam ne telefonu ne yolu bulabildi.

Şimdi...

O kapıya gitmeden

Başka bir kapıya dayanıyoruz:

Hani

O henüz beş yaşındayken karanlık odalarda çocuk yetiştiren yerler var ya

Başına fes koyup,

Bu dünyada iken kefenlenen çocukların olduğu yer.

Sonra kızlı erkekli ayrı odalarda bir birbirine yabancılaştırılan o erkek çocuklar asker ediliyor ya

Askerde de hemcinsleriyle kalıyor ya

Yirmi beş yaşlarına geldiklerinde,

Hala hemcinslerinin dışında kimse görmeyen adam oluyorlar ya

Sonra bunlar, bugün gün ışığına çıkıp otobüse, metrobüse biniyorlar ya

Gördükleri kot pantolonlu, şortlu kadınlara,

Kırmızı görmüş İspanyol boğası gibi saldırıyorlar ya

Yalnız bulduklarında da,

Köylere dağıtılmış damızlık Hükümet Boğasına dönüyorlar ya

Hah, işte...

Bunları geliştiren, o cübbeli, sarıklı, din adamı görünümlü, yobaz insana benzeyen varlıklar var ya

İşte onların kapısına dayanıp yiyeceğiz ki:

“Ulan deyy*s ulan pezev*nk,

Aç bakalım o ayeti,

Nerede yazıyor şehitlere bakire ölmüş yüz kız verileceği,

Nerede yazıyor,

Bir erkeğe yetmiş Huri..

Sen kimi kime satıyorsun!

Bu cennette neden karıdan kızdan başka bir şey yok!

Neden kütüphane, sinema, tiyatro, okul, üniversite yok;

Neden burada yarım kalmış diplomanı o tarafta tamamlayamıyorsun,

Bu cennetin hiç trafik sorunu yok mu,

Lokantası, gökdeleni, uçağı, hastanesi, postanesi

Neden kelliğe çare bulunmuyor Cennette,

Beyazlayan saçlara çare yok mu,

Gözaltı kırışıklarına iyi gelecek çamuru da mı yok,

Kansere, kolesterole, yüksek tansiyona da mı bir şey yok,

Bir implant da mı yapılmıyor dişlere,

Altmışından sonra

Kırk hapla belini bu tarafta doğrultamayan şey,

Nasıl oluyor da

Öte tarafta çoban çadırının direğine dönüyor.”

“Ulan deyy*slar” diyeceğiz

“Sizi Muhammed Mustafa'nın dinine kurban olun,

Hacca giden hanginiz,

Hanginiz bize,

Hz Muhammed'in hanlarını, hamamlarını, deve sürülerinin ağıllarını gördük, değirmenlerini gördük diyebilir,

Hz Muhammed, bir Hırka-i Şerifi geldi günümüze,

Bir de bir tutam Sakal-ı Şerifi

Sade yaşadı sade öldü

Biz yedi kişi bir yüzlüğe giremiyoruz,

Siz bir oturuşta yedi deve yiyorsunuz

Jeeplere binip villalarda oturuyorsunuz

Bir tarikatın içinden bile yedi kol çıkardınız

Hz Muhammed, kalksa yerinden

Tükürecek yüzünüze

O..

Kadını yüceltti, kadını köle olmaktan kurtardı

Eniştelerini bile kızlarının eşi olduğu için sevdi”

Daha bir sürü şey de siz ekleyin

İşte bunların yüzüne tükürüp,

Kapılarına kilidi asıp mührü bastık mı,

O zaman siz görün

Metrobüsler, otobüsler, metrolar, dar çıkmaz sokaklar bile

Hanımefendilerin, beyefendilerin birbirine yol verdiği, yer verdiği yerlere dönecek

ve dayanıp kapısına

Bir şey daha isteyeceğimiz yer;

Milli Eğitim Bakanlığı!

Diyeceğiz ki;

“Artık müfredatına ‘evlilik’ ile ilgili bir ders koy,

Kadın erkek ilişkileri, evlilik öncesi, sonrası,

Uyum, ahenk

Yani evlilik öncesi kaide

Uzmanların hazırlayacağı, psikologların, sosyologların hazırlayacağı bir ders..

Bu bugünlerde müfredatımızda mutlaka olması gerekir, tam ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde

Şimdi ne yapalım?

Alnını çobanyıldızlı kadınlarımız,

Alsın o kadını o karanlık evden,

Toplasın onları tek tek parti bayrağının altına..

Göreceksiniz o kadınlar nasıl bir iştahla o çarkları çalıştıracak,

O bacaların dumanı tüttürecek

Nasıl toprağı işleyecekler

Nasıl dik duracaklar,

Hani

Bizim sokakta sarhoş bıraktığımız o kocası vardı ya

Onu da

O kadın bulup getirecek eve

Ve koyacak dolu sofranın başına

Başı yıldızlı kadınlar iş başına

Siz olmadan olmayacak bu iş!

Siz yoksanız işin başında

O adamlar çoğalacak kaldırımlarımızda

Ve

Bir kaldırımda sarhoş işsiz adamlar çoğalarak yürüyecekler,

Diğer kaldırımda

Bir kadın yatacak hep.

Az önce bıçaklanmış, kanı daha sıcak

Her şey sizin her iki elinizde;

Biri bereketli

Biri hünerli

Siz elinizi atmadan düzelmeyecek dünya.

Son Dakika Haberleri