Kağnıların ve Kadınların zaferi

“Dünyada hiçbir milletin kadını, milletinin ve vatanının kurtarılışında ‘ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım,’ diyemez!”
M. Kemal Atatürk
Kağnılar, ayakları beze sarılı atlar, süngüler, süvariler ve piyadelerle “İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” komutunun uçurduğu devrimin ordusunun eşsiz zaferinin 101. yıldönümünü gururla kutladık.
Onlar önce, devrime inandılar. Ona kilitlendiler. Batı, o zaman da işgâldeydi ve esareti zulmüyle gerçekleştiriyordu. Yaman günlerdi. Kimsenin hayal bile edemediği zafere kavuşturan azmin önünde ne silahlar, ne donanmalar, ne işgâlleriyle yedi düvel duramadı.
Önce örgütlenildi, meclis toplandı, birlik sağlandı. Ardından süngüler bilendi, kılıçlar dövüldü, toplar döküldü... Milletin ihtiyacı azim ve kararlılıktı. Koca Millet, işte buna her şeyden çok sahipti. İnanılmazı kaçınılmaz eyledi.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirindeki gibi nice Elif’in Kağnısı, şanlı orduya silah ve cephane taşıdılar. Mustafa Kemal’in kağnılarını süren Elifler, ölümü göze aldılar zulme boyun eğmediler:
“Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.”
Büyük Taarruz’da Fatma Seher, Halide Edip, Binbaşı Ayşe Hanım, İnebolulu Ayşe ve Kastamonulu Şerife Bacı başta olmak üzere ön saflarda yer aldılar. Düşmana silah doğrulttular. Kimileri şehit düştüler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte Atatürk Devrimi’nin ilkeleri, devrimci kanunlarla kendini gösterdi. Ekonomik ve siyasi tam bağımsızlık, “Muasır medeniyetlerin üstüne çıkma”yı hedefleyen devrimcilik, kadının erkeğin medeni haklarda, siyasal-sosyal hayatta tam ve eşit birliği, Eğitimin Tekliği, hayatta en hakiki yol gösterici olarak bilime dayanmak, çoğu çift süren ve kitap görmeyen kadına çağ atlatıyordu.
Türk Kadını aslına bağlı olarak neler yapabileceğini gösterdi. Bilimde, sanatta, sporda, siyasette, kültürde, tarımda, ekonomide, hukukta, orduda, güvenlik güçlerimizde, hayatın her alanında görevlerini lâyıkıyla yerine getirdi, getiriyor. Atatürk’ün “Dünyada her şey kadınların eseridir!” sözünün gereğini yapacağız.
Şimdi diyebiliriz ki “Hangi çılgın, Türk kadınına zincir vurabilecekmiş, şaşarız!” Evet, bu gerçekten böyle. Kız çocuklarımızı ana sınıfından üniversiteye kadar ve bütün mesleklerde çalışabilmekten alıkoyacak “fıtrat”ı Cumhuriyetin kurucuları niye dikkate almadı, bir düşününüz.
Çünkü, kadın önce insandır sonra kadındır. Bu erdemlerden uzaklaşmış olmak, bizim millet olarak insan gücümüzün tam yarısına zincir vurmak demektir. Kadını yok saymak, onu sınıflandırmak, aslında onu kafes arkasına kapatmaktır. Voleybolda dünya çapında başarıdan başarıya koşan genç kadınlarımız sporda tarih yazıyorlar. Türk kızları, azim ve kararlılıkta Milli Mücadele günlerindeki ruhla çalışıyorlar ve kazanıyorlar. Türk Kadını’na zaferler yakışıyor. Dün de bugün de değişen bir şey yok. Kağnıların zaferinden gelen devrimlerimizle 101.Cumhuriyet yılımızı idrak ettik. İnsanlığın ilerleyişi gibi, Türk Kadını görevinin başında, emin adımlarla ilerleyecektir.