Kaleağası: Önce antitez döneminden geçeceğiz!
Uygarlığın önce içine kapanan bir süreç yaşayabileceğini ancak bunun da çare olmadığını tarihin gösterdiğini belirten Dr. Kaleağası, sentez döneminde ise dördüncü sanayi devrimi ötesinde Toplum 5.0 istikametinde ilerlerken, çerçevenin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri olacağını söyledi.
Koronavirüs salgını, merkez kapitalist ülkelerde popülist liderlerin iş başında olduğu bir döneme denk geldi. Dünya, Asya'nın ağırlığını ekonomik ve siyasi olarak hissettirdiği bir kavşaktayken, koronavirüsle birlikte gelen ekonomik depremin Atlantik cephesinde Balkanizasyonu gündeme getirdi. Müesses nizam öyle bir kırılımın eşiğinde ki, küresel yönetişime belki şimdi her zaman olduğundan daha çok ihtiyaç var. Şu günlerde insanlık uygarlığı biyolojik bir virüsün etkisi altında olsa da, aslında küreselleşmeyle birlikte daha pek çok virüs kol geziyor.
"Dünya nasıl değişiyor? Türkiye Nereye Gidiyor?" adlı kitabının "Küreselleşmenin olumsuzlukları: virüsler ve yoksulluk" bölümünde yıllar önce biyolojik, dijital, finansal, karbonik, dogmatik ve terörist virüslere dikkat çeken Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası ile küreselleşmeyi ve koronavirüs sonrası nasıl bir dünyanın şekilleneceğini konuştuk.
HAREKETLİLİK NE GETİRDİ?
İş diplomasisi alanında çeyrek asrı aşan birikime sahip Dr. Kaleağası, TÜSİAD'ın Avrupa Birliği Temsilciliği'nin ve uluslararası ağlarının kurucusu. 2016 yılından itibaren TÜSİAD'ın Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Sekreterliği sorumluluğunu üstlenen Dr. Kaleağası Şubat 2020'ye kadar bu görevini sürdürdü. Kaleağası'na ilk olarak dünyayı yönlendiren virüsleri sorduk:
2015'teki kitabımda uzmanların öngörülerini esas aldığım bir bölüm yazmıştım. Zaten gidişat da buydu. Ben demişim diye söylemiyorum. Bir sürpriz değil. Küreselleşme her zaman bu tür sorunları getirmiştir. Dünya üzerindeki hareketlilik hem olumlu hem olumsuzdur. Virüsler de her zaman hareket etmiştir. Homosapiens yayıldıkça belki de Neandertali getirdiği virüsler yok ediyor. Güney Amerika'ya gittikleri zaman Avrupalılar virüslerini de götürüyorlar. Moğol orduları geldiği zaman batıya başka virüsler getiriyorlar. Roma İmparatorluğu ve sonrasında Akdeniz'deki ticari hareketlilik, gemilerde fareler ve veba! Gezegende artan hareketliliğin içinden ne geçiyor? Ticaret, yatırımlar, mallar, insanlar, para, hizmet ve bilgi, etki, düşünce ve kültür muazzam hareketlilik halinde. Bu hem bir yandan iyi.
OLUMLU ETKİLERE BAKINCA
Örneğin Birleşmiş Milletler'in milenyum hedefleri vardı. Önemli bir başarıya da ulaştı. Milyonlarca insan yoksulluktan kurtuldu. Küreselleşme sayesinde çok fakir ülkelerde gelir seviyeleri arttı. Daha eşitlenen bir rekabet oldu. Oyun alanı nispeten eşitlendi. Bir taraftan da bu hareketlilik ülkeler arası kalkınmayı, daha entegre bir dünya ekonomisini, fikirler sayesinde insanların da taleplerini daha iyi duyulmasını sağladı. Karbondioksit salınımına karşı veya hidroelektrik santrallarına karşı Karadeniz'in bir köyünde de Şili'nin bir kasabasında da, Avustralya'da da, İsviçre'de de aynı tepkileri oluşturabilmeye başladı insanlar. Bu hareketliliğin olumlu etkenleri sosyal, ekonomik, entelektüel kalkınmayı, kültürler arası iletişimi, rekabeti artırdı. Temiz suya, elektriğe ulaşmada, açlığa karşı... Soğuk Savaşın bitmesiyle son küreselleşme dalgasıyla çok mesafe kat edildi. Her kötü yılı geçirdiğimizde bu kriterlere baktığımızda, gezegenin insanlık uygarlığı açısından son yüzyılların en iyi yılıydı.
MADALYONUN DİĞER YÜZÜ
Lakin bir taraftan da küreselleşme virüsler diye bir başlık altında topladığım olumsuz etkenleri de hızlandırdı. Çünkü bulaşıcılar, mutasyona uğrayabiliyorlar, sınır tanımadan geçebiliyorlar, küreselleşmenin hareketliliğinden de yararlanabiliyorlar. Ve aynı yarattıkları sorunlar uluslararası olduğundan çözümleri de uluslararası işbirliği gerektiriyor. Dünyayı bir anda tehdit edebiliyorlar. Biri biyolojik virüsler. Kitapta bunları yazarken o dönem bir yığın belgesel ve kitap vardı bu konularda. Bill Gates de söylüyordu. Mesela ABD'de okuyan bir Vietnamlı öğrenci köyüne gidiyor. Orada alışık olunmayan bir virüsü kapıyor. Sonra otobüse biniyor havalimanına, oradan aktarmayla ABD'ye dönene kadar tüm dünyada pandemi başlıyor.
Aynı zamanda finansal virüsler; dünyada sistem o kadar oturmamış ve kırılgan ki işte en son 2008'de gördük. ABD'deki emlak piyasası, krediler, İspanyol bankaları, New York, Londra borsaları, kalkınmakta olan ülkeler, derken tüm dünyaya ekonomik kriz bulaştı.
Dijital virüsler; bugün internet sistemi çökerse ne olur? Zaten her saniye binlerce siber saldırıya maruz kalıyor Batı'daki bilgisayarlar ve çoğunun da kaynağı Çin ve Rusya. Bu saldırıların bir kısmı devletlere yönelik bir kısmı finansal sisteme yönelik.
İNFODEMİ VİRÜSÜ İLE MÜCADELE
- Esasen biyolojik virüsler dışında diğerlerini yaratan da insan!
Evet. Virüsler benzer metodolojiyle dünyaya yayılıyor. Karbondioksit, bu da bir virüs insanlık üretiyor. Ve yayıldıkça yayılıyor. İnsanlık uygarlığını tehdit ediyor. Terörizm aynı şekilde.. IŞİD başlamadan önce aslında Avrupa'dan bir takım ailelerin gençleri Suriye'ye, Irak'a savaşçı olarak gitmeye başlamıştı.
Dogmalar, dezenformasyon. Avrupa Birliği (AB) de buna bir isim buldu infodemi diyor. İşte gördük, Brexit kampanyasında, o yönde oy verenlerin çoğu yalan olduğu bariz dezenformasyona inanarak oy verdiler. Bunun arkasında da bakıldı ki başka ülkelerin İngiliz bir şirketle kurduğu, sosyal medyayı da kullanan yanlış bilgilendirmesi söz konusu.
- Bugün de 5G istasyonlarını parçalıyorlar!
İronik. Trump'ın kampanyası da aynı şekilde. Bugün Türkiye'de de bir bakıyorsunuz; yanlış bir konu herkesin inandığı bir mesele haline gelebiliyor. Dezenformasyon da insanlığı tehdit ediyor. Bunun sonucunda siyasal sistemler, aşırı sağcı, ırkçı ve yabancı düşmanı çizgilere kayabiliyor. Orada da bir virüs var. Ve yalan bir haber üzerine insanlar kararlar alabiliyorlar!
İLK TEPKİ: İÇİMİZE KAPANALIM
- Küresel işbirliğinin en yüksek düzeyde olması gereken bir durumda, popülist liderler yüzünden küresel kurumlar adeta çökmüş durumda. Karar alıyorlar ama uygulama yok. Sanki herkes kendi başına hareket eder bir hale mi geldi?
Bu diyalektik bir süreç. Bir antitez döneminden geçeceğiz. Yani ilk tepkiler “Herkes kendi başının çaresine bakar, içimize kapanalım” olacaktır. Ama Avrupa Birliği erken uyandı. Bilakis federal yetkilerini güçlendirecek bir eğilimle işin içinden çıkmaya çalışıyor. Mart sonundan beri toparlıyorlar. Önce herkes suçladı AB'yi "Neden bir şey yapmıyorsunuz?" diye. Sonra çoğunluk farkına vardı ki "Bu Avrupa Birliği'nin yetki alanında değil ki!" Hani nasıl ABD'de bazı yetki alanları eyaletlerindir, bazıları federal yetkidir. Avrupa Birliği'nin federal yetki alanında ortak sağlık politikası yok. Dolayısıyla AB yetkisini kullanamadığı için değil yetkisi olmadığı için pasif kaldı. Aslında AB “sorun” değil “çözüm”. Bu anlaşıldı. Daha güçlü bir AB gerekiyormuş. AB Komisyonu ticaretin işlemesi, sağlık yardımları ve aşı gibi konularda devreye girdi. Aynı zamanda AB’nin borç tahvili çıkartması gündeme geldi. Finansal riski ülkelerin ortak havuzuna toplanması konuşulur oldu. Bu öneriler bile bu antitez döneminde sıkıntıya uğrayacaktır. Macaristan'da Orban ile ivmelenen o eğilim; işte içine kapanmacı, sağcı, ırkçı gibi özellikleri de olan...
BİR SENTEZE DOĞRU GİDİLECEK
Tüm ülkeler bir müddet içine kapanacaktır ama ekonomi tarihi gösteriyor ki, içine kapanınca ekonomini kurtaramıyorsun daha da batırıyorsun. Çünkü herkes herkese muhtaç. Dolayısıyla tekrardan dışarıya açılmak gerekecektir. İnsanlık uygarlığı bir senteze doğru gidecektir. O noktada da Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri iyi bir çerçeve oluşturacak. İçinde hukuktan sosyal kalkınmaya, sağlıktan, dijital kentlerden eğitime, kadın haklarına ve elbette iklim değişikliğine somut hedefler ve eylem hatları var... Yani özetle insanlığın yeni yönelimi dördüncü sanayi devriminin de ötesinde Toplum 5.0 istikameti olacaktır.
Korona krizinden ders alınacak ama bir bocalama dönemi geçirilecek. Diyalektik bir süreç.