14 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kamu hastaneleri neden kürtajdan kaçınıyor?

Dr. Nihal Bilgili Aykut, Yenidoğan çetesine ilişkin sorumuza verdiği yanıtta şöyle konuştu: ‘İstenmeyen gebeliklerin sonlandırılması (kürtaj) da isteğe bağlı olarak, 10 haftaya kadar serbesttir ve bunu da devletin sağlaması gerekiyor.'

Kamu hastaneleri neden kürtajdan kaçınıyor? Devlet hastanelerinden kürtaj yaptırılıyor mu? Devlet hastanelerinde kürtaj olanağı var mı?

Halk Sağlığı Doktoru ve Tıp Doktoru Dr. Nihal Bilgili Aykut, dünkü gazetede ilk bölümünü yayımladığımız söyleşimizde, özetle ‘halk sağlığı’ felsefesiyle birinci basamak sağlık hizmetlerinin nasıl yeniden yapılandırılabileceğini, Cumhuriyet tarihi boyunca edinilen tecrübeler ışığında anlattı.

Biz söyleşiyi yaptığımızda o feci yangın henüz meydana gelmemişti. Hepimizi sarsan bir başka skandala, Yenidoğan çetesine ilişkin sorumuza verdiği yanıtta Aykut, nüfus ve aile planlaması konularına ilişkin konuştu:

Kamu hastaneleri neden kürtajdan kaçınıyor? - Resim : 1
Nihal Bilgili Aykut

YENİDOĞAN SKANDALLARININ NASIL ÖNÜNE GEÇİLİR

Çok yakın zamanda bir Yenidoğan skandalı patladı. Bu tür sorunların önlenmesinin yolu da güçlü bir birinci basamak mı?

Yenidoğan yoğun bakımına ihtiyacı olan bebek, gerçekten yeni doğan yoğun bakımında olmalı. Buna birinci basamağın yapabileceği bir şey yok. Ama birinci basamak neyi sağlayabilir? İyi bir gebelik takibi sağlayabilir. İyi bir anne sağlığı hizmeti sağlayabilir. Dolayısıyla yenidoğan bakımına ihtiyaç duyacak gebeliklerin oluşma ihtimalini azaltabilir.

Halk sağlığıyla birinci basamak bu noktada mı buluşuyor?

Tabii... 1983 yılında çıkarılan 2827 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu var, Aile Planlaması felsefesiyle yapılmış olan bir kanundur bu. Bireylerin istedikleri zaman ve istedikleri sayıda çocuğa sahip olmalarına yardımcı olmak felsefesiyle oluşturulmuştur. Aile Planlamasında ise esas olarak gebeliği önleyici hizmetlerin verilmesi amaçlanır. Gebe kalmakta sorunu olanlara danışmanlık hizmeti de verilir bu merkezlerde. Bu yasa gereğince devletin aile planlamasını ücretsiz olarak isteyen vatandaşa sunması lazım, bu bir.

Artı, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması (kürtaj) da isteğe bağlı olarak, 10 haftaya kadar serbesttir ve bunu da devletin sağlaması gerekiyor. Ankara'daki hastaneleri araştırın, kaç tane devlet hastanesinde kaç tane gebelik sonlandırma işlemi yapılmış? Yapılmıyor. Bununla ilgili yapılan uzmanlık doktora tezleri var. Türkiye çapında yapılmıyor, yapılmaması için ‘ipe un seriliyor’. Doğrudan ‘yapmıyoruz’ demiyorlar. Cumhurbaşkanı'nın başbakan olduğu dönemde “Kürtaj cinayettir” çıkışı vardı, hatırlarsınız. Bundan sonra durumdan vazife çıkaranlar, bu işleri devlet kuruluşlarında yapmamaya başladılar.

İSTENMEYEN GEBELİKLER ARTARSA RİSKLİ GEBELİKLER DE ARTAR

Bu ne demek? İstenmeyen gebeliklerin artması demek. İstenmeyen gebelik her zaman riskli gebeliktir. Riskli gebelik varsa yenidoğan sorunu çıkar. Yenidoğan sorunu varsa, yenidoğan yoğun bakımlarında çözülmesi gerekir. Ama siz bunu ticari kaygıyla yürütülebilecek bir iş haline getirirseniz, böyle yenidoğan çetelerine yol açarsınız.

Yenidoğan yoğun bakımına ihtiyacı olan bebeğin komplikasyon riski yüksektir. Böyle bir çeteleşmenin ortaya çıkmasından sonra yenidoğanda bebeğini kaybeden ailelerin bundan doğrudan sağlık personelini suçlama eğiliminde olması ciddi problem. Kaygım, ailelerin, bebeklerini yenidoğan yoğun bakımına göndermekten imtina etmeleri. Onay vermiyorum, diyecekler. Belki gelip o yoğun bakımının işleyişini bozacak davranışlarda bulunacaklar... İşi buraya götüren bu sistemde yanlışlık vardır. Neşteri oraya vurmak lazım, oradaki irini akıtmak lazım!

HALK SAĞLIĞI SİSTEMİ AFETTE, SALGINDA, GÖÇTE DE LAZIM

Bugünün ihtiyaçları farklı dediniz. Türkiye hâlâ göç tehdidi altında, deprem ülkesiyiz, yeni salgınların olabileceği de hep konuşuluyor. Bu koşullarda nasıl bir sağlık örgütlenmesi?

Yeni kurulacak sağlık örgütlenmesinin, temel sağlık hizmetlerini esas alarak ve topluma dayalı olarak kurulması lazım. Aile hekimliği sistemi bireye dayanıyor. Adı aile hekimliği olmasına rağmen aile hekimi bile değil, bireyin hekimi. Kendisine kayıtlı olan kim varsa sadece ona hizmet vermekle sorumlu aile hekimi. Sağlık ocağında öyle değil. Aile sağlığı merkezinin yanı başında diyelim ki göçmenler gelmişler kamp kurmuşlar. Oradaki sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, bu insanlar aşı olmuş mu, olmamış mı, çevre sağlığı koşulları nedir vesaire, aile hekiminin hiç problemi değil. Bunun için aile hekimini kınamıyorum, ona öyle bir görev verilmemiş. Müdahale etme hakkı da yok. Sadece kendisinde kaydı bulunan kim varsa ona hizmet etmekle yükümlü.

Halbuki sağlık ocağı sisteminde öyle değil. Bir coğrafi bölge tanımlanmış, bu coğrafi bölgenin içinde kim varsa sorumluluğumuz altındaydı. Ben Kazan'da çalıştığım dönemde eğer böyle bir göçmen grubu gelip oraya yerleşse onların takibini yapmak da bizim işimiz olurdu.

AYRI ÖRGÜTLENME SORUNLARI ÇÖZMÜYOR

Şimdiki sistemde öyle olmadığı için onlara ayrı hizmetler sunulmaya, ayrı bir örgütlenme yapılmaya çalışıldı. Bu yapılabilir ama bazı sorunları da çözmüyor.

Pandemi döneminde, hatırlarsanız hasta sayıları veriliyordu. Sağlık Bakanlığı, günlük aşılama yüzdesini de açıklıyordu. O yüzdeler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları üzerinden yapılıyordu. Ama bir bulaşıcı hastalıkta mikrop yayılırken sen Türk müsün, Suriyeli misin, Iraklı mısın, Afgan mısın filan diye sormuyor. Aşılanmamış olan her grup, hastalığın yayılması için bir tehdit oluşturuyor. O zaman onlar da dahil edilerek bir hesaplama yapıldığında Bakanlığın verdiği bağışıklama oranlarının çok altına düşüyorduk.

YARIN: ‘BİRİNCİ BASAMAĞA DÖNÜŞ’ HALK SAĞLIĞINA DÖNÜŞ DEĞİL

Sağlık Yenidoğan Kürtaj