05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kamuculuk ve KİT’ler kara gün içindir

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Kriz sözcüğü de yetersiz kalıyor. Turgut Özal’la başlayan 40 yıllık neoliberal borçlanma ekonomisinin sancılarını çekiyor. Atlantik emperyalizminin ekonomik sistemine bağlanan zincirlerini kırmaya çalışıyor.

Kamuculuk ve KİT’ler kara gün içindir
A+ A-
İbrahim Kasapoğlu

2021 yılının son aylarında faiz-kur dalgalanmalarıyla Türkiye ekonomisi allak bullak oldu. Halk ne yapacağını şaşırdı. Küresel ve iş birlikçi tefeciler dövizi balon gibi şişirdi. Birçok fırsatçı özel şirket mallara fahiş zamlar yaptı. Her gün etiketler yükseltildi. Ülke zam ve pahalılık cehennemine dönüştü.

Ne var ki Hükûmet erken uyandı. Kur korumalı faiz sistemine geçerek olumlu bir adım attı. Dövizi indirdi. Asgari ücreti yükseltti. Görece de olsa ekonomik istikrarı koruma yolunda tedbirler aldı.

SIRA ETİKETLERİN DÜŞÜRÜLMESİNDE

Halk, Türk lirasının değerinin korunarak dövizin denetim altına alınması, asgari ücretin yükseltilerek çalışanların alım güçlerinin artırılması gibi tedbirleri olumlu buldu ve destekledi. Ancak bu süreçte fırsatçılık yaparak mallara yapılan aşırı zamların geri alınmasını haklı olarak talep etmeye başladı. Bu çağrıya Maliye Bakanı Sayın Nurettin Nebati gibi birçok devlet adamı da katıldı. Çünkü yapılan bu fahiş zamlar hiçbir haklı ekonomik gerekçeye dayanmıyordu.

Türkiye'de, tam da bu beklenti ve umutlarla 2022 yılına girerken hayal kırıklığı yaratan gelişmeler oldu. Elektriğe, akaryakıta, doğal gaza ve daha birçok ürüne aşırı zamlar yapıldı. Elektrik % 130, motorin 1 lira 29 kuruş, doğal gaz % 25 zamlandı. Bu durum halkın beklentilerinin yanında esas olarak hükümetin Üretim Ekonomisi yolunda attığı adımlara bir meydan okumadır. Bir sabotaj ve baltalama girişimidir. Çünkü kaynaklar üretime değil özel şirketlerin ve tefecilerin kasalarına gidiyor. İşçinin, çiftçinin ve sanayicinin alım ve yatırım gücünü zayıflatıyor.

Kamuculuk ve KİT’ler kara gün içindir - Resim: 1

Atatürk, Sümerbank'ın açılışında. (1937)

ÇAĞRI VE RİCA İLE OLUR MU?

Sayın Cumhurbaşkanımız ve diğer devlet adamlarımız, yeni ekonomik politikanın desteklenmesi, yapılan zamların geri alınması, depolama ve karaborsacılığın önlenmesi konusunda sürekli olarak çağrı yapıyorlar. Bu ne perhiz, ne lahana turşusudur. Niçin yeni yeni fahiş zamlar geliyor? Niçin özel şirketler ekonomide atılan olumlu adımları sabote ediyor. Niçin Hükûmet bunlara söz geçiremiyor?

Ekonomide Kurtuluş Savaşı doğru ekonomik araçlarla kazanılır. Nasıl Türk Silahlı Kuvvetleri silah fabrikalarını, tersanelerini ve uçak hangarlarını kapatarak zafer kazanamazsa, Hükûmet de elindeki Kamu İktisadi Teşebbüssleri (KİT)'ni ve ekonomik kamu araçlarını tasfiye ederek Ekonomide Kurtuluş Savaşını kazanamaz. 40 yıllık Özal ekonomisi bize hiçbir şey öğretmediyse en azından bu gerçeği öğretmiş olmalıdır. Türkiye şimdi gıda sektöründe TEKEL’leri, SEK’leri, Et Kombinalarını, DÜÇ’leri, Tekstil sektöründeki SÜMERBANK’ları, Madencilik sektöründeki ETİ BANK’ları, basın ve kâğıt sektöründeki SEKA’ları ve diğer sektörlerdeki KİT’leri mumla arıyor. Demek ki Atatürk ve Cumhuriyet hükûmetleri bunları boşuna kurmamış. Bunlar Türk ekonomisinin bel kemiğiymiş. Bunları ‘babalar gibi sattık.’ Ama şimdi de analar gibi dizimizi dövüyoruz. Kıssadan hisse; eğer küresel tefecilere, yerli iş birlikçilerine muhtaç olmak, onlara ricacı olmak istemiyorsak kamuculuğa, planlamaya ve KİT’lere sarılmalıyız.

Aslında Türkiye gebedir. Çekilen bu zorluklar doğum sancılarıdır. Yakın bir gelecekte nur topu gibi bir ‘aydınlık bebek’ doğacaktır. Yeter ki Hükûmet ve yöneticilerimiz cesur ve kararlı olsun. Doğru hedefler için doğru araçlar kullansın. Ürkekliğin, korkaklığın, tereddütlerin, hataların bedelinin çok ağır olacağı bir yıla girdik. Düşman kapıda beklemektedir. ABD Başkanı açıkça Türkiye Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı yıkacağını ilan etti. Daha ne desin? Joe Biden sıradan bir Amerikalı değil ki. İş birlikçileri Biden tayfası da iyice azgınlaştı. FETÖ’cüleri cezaevinden çıkarmak, PKK’nın partisi HDP’yi Türk yargısının elinden kurtarmak için utanmadan aleni faaliyet yürütüyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ve Ak Parti yöneticileri şapkasını öne koyup düşünmelidir. Yıkılacak olan sadece Sayın Cumhurbaşkanı ve Hükûmeti değildir. Yıkılacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.

Kamuculuk ve KİT’ler kara gün içindir - Resim: 2

SEKA'da çalışan kâğıt işçileri.

ÇÖZÜM KAMUCULUK VE ÜRETİM EKONOMİSİDİR

Türk çiftçisi ülkesini aç ve açıkta bırakmamak için üretmekte ısrar ederken, onun traktörüne haciz koymak, onu Tarım Kredi ve banka borçlarıyla boğuşmasına sessiz kalmak, Anadolu Kaplanları ve Türk sanayicisi üretmek için gecesini gündüzüne katarken, bankaların kârlarını 80 milyar liraya çıkarmasına göz yummak Ekonomide Kurtuluş Savaşının politikaları olabilir mi?

Eğer Türk Hükûmeti bu savaşı kazanmak istiyorsa bütün kaynakları üretime ve üreticiye yöneltmek zorundadır. 80 yerine 8 milyar kazanırsa bankalar batmaz. Geriye kalan 72 milyar lira çiftçiye ve sanayiciye akarsa tarım ve sanayi şahlanır. Ama burada önemli olan bölüşüm ve mülkiyet ilişkilerine neşter vurmaya cesaret edebilmektir. Tefecilere, rantçılara, sülüklere rica ve minnetle ekonomik başarı kazanılamaz. Bunlar bir avuçtur. Ya sülükler ya da milyonlarca üretici, bir tercih yapmak gerekir. O nedenle başarı kamuculuktadır, üretim ekonomisindedir, KİT’lerdedir. Özel sektör ancak kamuyla uyum içinde hareket ederse ekonomik kalkınmaya katkısı olur. Yeryüzünde özel sektör öncülüğünde kalkınmış bir tek ülke yoktur. Hele Avrasya çağına girdiğimiz bu günlerde Atatürk’ün Karma Ekonomik Modeli bütün gelişmekte olan ülkelerin rehberi haline gelmiştir.

Faiz Atatürk Döviz asgari ücret kamuculuk kit Kur Türkiye Cumhuriyeti