22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Karadeniz için geç değil: Canlı yaşamı tehlike altında

Uzmanlar kirlilik, ısınma ve istilacı türlerin artışı ve aşırı avlanmanın Karadeniz ekosistemini ve denizdeki canlı türlerini tehdit ettiği ve radikal kararlar alınması gerektiği uyarısında bulundu.

Karadeniz için geç değil: Canlı yaşamı tehlike altında

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Dalyan “Karadeniz, binde 22-23 tuzluluk ve soğuk suyuyla Doğu Akdeniz'den tamamen farklılık göstermesine rağmen balon balığı gibi bir Kızıldeniz göçmeni tür, Sinop kıyılarına kadar geldi." dedi. Ordu Üniversitesi Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın ise çöküşün başında olmadığımızı vurguladı ve “Şu anda çöküşün ortalarının altındayız ve çok radikal kararlar almamız gerekiyor. " diye konuştu.

TÜR TOPLULUĞUNUN YAPISI BOZULUYOR

İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Dalyan, denizin dibindeki oksijen sülfür yapısının ve ‘Akdenizleşme’ eğilimlerinin en büyük sorun olduğunu söyledi. Tuzluluk ve sıcaklık değerleri benzediği için bazı türlerin Kızıldeniz'den Doğu Akdeniz'e göç ettiğini anlatan Dalyan, balon balığı gibi yabancı türlerin Karadeniz'e verdiği zararlar hakkında şu bilgiyi verdi:

"Denizde 'komünite yapısı' dediğimiz bir kavram var. Bir ekosistemde yaşayan türler binlerce yılda topluluk halinde kendini korur. Oraya gelen herhangi bir tür ile bunun yapısı bozulduğu zaman bütün ekosistemi etkileyen bir yapı oluşuyor. Ekosistemde oluşacak herhangi bir değişiklik tür topluluğu yapısını bozarak balıkçılığa ciddi zarar verecektir.

“Sadece Karadeniz'de alınacak önlemler yetersiz kalacaktır, olayın hızını bile azaltamayız. Yaşam biçimimizi değiştirmemiz, doğayla uyumlu yaşamaya başlamamız gerekiyor. Deniz koruma alanları iklim değişikliğinin etkisini azaltmada önemli araçlar olarak görülüyor ama Karadeniz'de hiç deniz koruma alanımız yok."

ISINMA ‘YOK OLMAYA’ BÖYLE YOL AÇIYOR

Ordu Üniversitesi Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın, deniz suyundaki ısınmanın canlıların üreme dönemlerini etkilediğine dikkati çekti. Aydın, "Bir canlı su sıcaklığı 20 dereceye çıkınca ürer, bu da nisan ayına karşılık gelir. Bu sıcaklık seviyesi mart ayında olursa canlı da bu zamanda ürer ve yumurtalar açılmaz, larvalar yumurtadan çıktıktan sonra etrafından besleneceği yem olmaz ya da düşmanları orada olur. Bu durum canlının tamamen yok olmasına neden olur." dedi.

Aydın, deniz suyu sıcaklığındaki yarım derecelik artışın ekosistemde çok ciddi etkiler yarattığını, bunun yanında kirletici unsurlar gelince sistemin tamamen çökme eğilimine girdiğini söyledi.

ÇÖKERTEN AV BASKISI İNSANOĞLUNA YAKIŞMIYOR!

Karadeniz ekosistemini ayakta tutan türlerin hamsi, istavrit ve çaça olduğunu aktaran Aydın, "Özellikle hamsi miktar olarak da en büyük etkendir, biz 5-6 yıldır insanoğluna yakışmayan düzeyde av baskısı uygulayarak sistemi çökertmek için elimizden geleni yapıyoruz." dedi. Kalkan balığı avcılığında uygulanan yöntemleri de eleştiren Aydın, bu balık türünün üremek için 3-10 metre derinlikteki sığ bölgelere geldiğine ancak kıyıya yakın kesimlere atılan ağlar nedeniyle üremelerinin engellendiğine işaret etti.

HAMSİ AVI 1-2 YIL YASAKLANMALI

Karadeniz ekosisteminin iyileştirilmesi için bölgedeki bütün ülkelerin bir araya gelmesi gerektiğini vurgulayan Aydın, şöyle sürdürdü: "Bizim kanunlarımız, kurallarımız her şey dört dörtlük ama uygulamada sıkıntılarımız var. Bence kökünden çözmemiz lazım. 1-2 yıl hamsiyi yakalamayacağız, 2 yıl yasaklasak Karadeniz'de ciddi şekilde toparlanma olur. Çöküşün başında değiliz, şu anda çöküşün ortalarının altındayız ve çok radikal kararlar almamız gerekiyor. Deniz bilimlerinde bir balık türünde boy küçülüyorsa, bu, üzerinde çok ciddi bir av baskısı olduğunun ve stoklarının çökme eğiliminde olduğunun net göstergesidir."

PLASTİK KİRLİLİĞİ YÜKSEK

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimler Bölümü Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ülgen Aytan, Karadeniz'in 21 ülkenin drenaj alanını oluşturması nedeniyle çok yüksek miktarda plastiğe maruz kaldığını söyledi. Avrupa Çevre Ajansının (EEA) geçen yıl yayınladığı bölgesel denizlerdeki plastik kirliliği raporuna göndermede bulunan Aytan, Karadeniz'in Avrupa bölgesel denizleri içinde plastik kirliliğinin en yüksek deniz olduğunu belirtti.

"İrili ufaklı derelerle saatte yüzlerce, bir yağış anında veya sel sonrasında ise binlerce, on binlerce plastik Karadeniz'e giriyor" diyen Aytan, Karadeniz'de mikroskobik canlılardan başlayarak balıklara, omurgasızlara, deniz memelilerine kadar her canlıda çeşitli oranlarda mikroplastiklere rastladıklarını belirtti. Plastikleştirici toksik kimyasalların plastiklerle birlikte canlı bünyesinde biriktiğini anlatan Aytan, şöyle konuştu: " Balığa girdiği andan itibaren, beslenmesine, büyümesine, üremesine etki ediyor, fiziksel olarak sindirim kanalında tıkanmalara neden oluyor ve tokluk hissi nedeniyle beslenmesinin durmasına, ölmesine neden olabiliyor."

SICAKLIK ARTIŞI DERİNLERE YAYILIYOR

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, Karadeniz'de yüzey sıcaklarındaki artışların derinlere yayıldığını ve bu durumun, oksijensiz tabakanın incelmesi ve akıntılarda değişim gibi sonuçları olduğunu söyledi. Yücel, "Derinliği 2 bin 200 metre olan Karadeniz'de hayatı sağlayan bölge, kıyılarda 100, açıklarda ise 70-80 metrelik üst tabaka ve bu oksijenli tabaka giderek inceliyor. Bu nedenle daha az habitat alanı sağlanmış oluyor, türler baskı altına alınmış oluyor, Marmaralaşma süreci başlıyor." dedi.

Yücel, ‘Karadeniz'de Dirençli Ekosistemlerde Mavi Büyüme Gelişimi için Araştırma ve İnovasyon’ (BRIDGE-BS) başlıklı çok uluslu proje kapsamında, ODTÜ Bilim-2 Gemisi ile çıktıkları 20 günlük ikinci deniz seferinde elde ettikleri bulguları anlattı. Karadeniz'e özgü soğuk ara tabakanın eski sıcaklıkların üzerinde olduğu ve bu ara tabakada 7 derece ya da altında olması gereken sıcaklığın 8 derecenin altına inmediği saptandı. Bulgulara göre, deniz yüzey sıcaklıklarında 1,5-2 derece, denizin daha derininde olan soğuk ara tabakada ise 1 derece ısınma var.

Yücel, "Soğuk ara tabaka iyi gibi görünmüyor maalesef, ısınmanın etkisiyle yapısı bozuluyor, eskisi kadar soğuk değil. Isınma giderek daha derinlere sirayet ediyor, oksijen kaybı, akıntılarda değişim gibi bir zincirleme etkiyi maalesef getiriyor." dedi. Derinliği 2 bin 200 metre olan Karadeniz'de hayatı sağlayan bölgenin, kıyılarda 100, açıklarda ise 70-80 metrelik üst tabaka olduğunu vurgulayan Yücel, bu oksijenli tabakanın giderek inceldiğini belirtti. Yücel, şöyle konuştu: "Bu nedenle daha az habitat alanı sağlanmış oluyor, türler baskı altına alınmış oluyor, Marmaralaşma süreci başlıyor. Bir gün sadece deniz anaları veya müsilaj olan bir denize dönüşür. Şu an bu noktada değil ama oksijen kaybının ilk yansıması bu olur. Besin zincirinin en temel basamaklarında önemli dönüşümler yaşanıyor. Muhakkak besin zincirinin üst basamaklarına sirayet edecektir."

Karadeniz deniz kirliliği