Madımak'tan Başbağlar’a ABD planları
Madımak Oteli’nden başlayarak Başbağlar, Yavi ve Çiçekli’deki katliamların aşamalar halinde devreye sokulan bir planın parçaları olduğu ve asker-polis, Alevi-Sünni, Laik-Anti Laik çatışması üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin parçalanmasının hedeflendiği açıktır.
Emperyalist devletlerin Türk toprakları üzerine “Kürdistan” ve Ermenistan kurma hedefleri yeni değildir. Birinci Dünya Savaşı'nda bu hedefe ulaşmak için işbirliği yapan İngiltere ve Fransa hedeflerini büyük ölçüde gerçekleştirmiş ancak 16 bin yıllık tarihi boyunca bağımsızlık dışında hiçbir seçeneği kabul etmeyen Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde emperyalist ülkeleri yenilgiye uğratarak onları son kalemiz olan Türkiye Cumhuriyeti topraklarından çıkarmıştır.
Birinci Dünya Savaşı dönemindeki emperyalist ülkelerin yerini 1950’lerden itibaren ABD almıştır. ABD, görünüşte Türkiye’ye karşı dostmuş gibi davranırken perde arkasından Türkiye aleyhine olan tüm eylemlere destek sağlamıştır. Ancak ABD, Türkiye’ye karşı düşmanlığını uzun süre gizleyememiştir.
ABD’nin Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde “Kürt Devleti” kurma ve bu devleti Irak, Suriye ve İran’da kuracağı “Kürt Devletleriyle” birleştirerek “Büyük Kürdistan”ı inşa etme planı 1. Körfez Savaşı'ndan sonra gün yüzüne çıkmıştır. ABD’nin liderliğinde İngiltere ve Fransa’nın da iştirakiyle 1991’de kurulan Çekiç Güç vasıtasıyla ABD, PKK’yı önce el altından desteklemeye başlamış, sonraki yıllarda ise PKK’ya ve PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’ye desteğini açıkça sürdürmeye devam etmiştir.
SAKLANAMAYAN GERÇEKLER
2 Ekim 1992’de NATO tatbikatı sırasında ABD’nin uçak gemisinden fırlattığı iki füze ile TCG Muavenet gemisini vurması ve 17 Aralık 1992’de Org. Eşref Bitlis’i taşıyan helikopterin ABD savaş uçakları tarafından taciz edilmesi, Org. Bitlis’in ABD uçaklarının PKK’ya yardım attığını açıklamasından sonra 17 Şubat 1993’te Org. Eşref Bitlis’i taşıyan uçağın sebebi açıklanamayan biçimde düşmesi, ABD’nin Türkiye üzerindeki kirli planlarını saklanamaz hale getirmiştir.
Madımak otelinde 37 kişinin yakılması, Başbağlar, Yavi ve Çiçekli’de yapılan katliamlar yukarıda kilometre taşlarıyla ele alınan Türkiye’yi parçalama amacıyla yürütülen faaliyetlerin devamında meydana gelmiş olaylardır.
1993 yılında yoğunluk kazanan söz konusu faaliyetlerin en önemli eylemi Sivas’ta Madımak oteline saldırılarak 37 kişinin yakılması olayıdır.
2 Temmuz 1993’te Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin fanatik dinci bir grup tarafından yakılması sonucunda çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanı ve iki saldırgan yanarak hayatını kaybetmiştir.
Olay Türkiye’yi mezhepsel temelde bölmek isteyen güçler için bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve olaydan 3 gün sonra 5 Temmuz 1993’te bu defa Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin Başbağlar Köyü'ne saldıran PKK’lı teröristler 33 sivil vatandaşımızı alçakça katletmiştir. PKK’lılar katledilenlerden beşini sığındıkları evlerinde canlı olarak yakmış, ayrıca köydeki 214 ev ile köyün camisini ve okulunu da ateşe vermişlerdir. Başbağlar katliamını yapan 100 kadar PKK teröristinin katliamdan sonra maktûllerin başında halay çekmeleri ve “Madımak’ın intikamını aldık” ifadesini kullanmaları saldırının Sünni kesimin Alevilere karşı kışkırtılması amacıyla yapıldığının en açık göstergesidir. Ancak bölge halkının sağduyulu tutumu ABD’nin Türkiye’de Alevi-Sünni çatışması çıkarma planını uygulamasına imkân vermemiştir.
Başbağlar katliamından 3 ay 20 gün sonra PKK Erzurum’un Çat ilçesinin Yavi beldesinde yine 33 sivil vatandaşımızı alçakça katletmiştir.
Yavi katliamından 5 gün sonra ise PKK Çiçekli Köyü'nde de saldırarak 6 sivil vatandaşımızı katletmiştir.
ABD’NİN İÇ SAVAŞ ÇIKARMA PLANI
Takip eden süreçte Mayıs 1998’in son günlerinde Pentagon’a bağlı ABD Ulusal Savunma Üniversitesi’nde bir toplantı yapılmış ve toplantıya Türkiye’de görev yapmış bazı ABD büyükelçileri, Pentagon’un ve CIA’nın Türkiye ve İslam uzmanları ve akademisyenler katılmış, basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda “Türkiye’de çıkacak iç savaş” konusu tartışılmıştır.
Ele alınan senaryoya göre “toplumsal fay hattı” olarak nitelenen Kahraman Maraş, Sivas, Erzincan, Kayseri ve Çorum’da bir Cuma namazı çıkışı camilerde bombaların patlamasıyla Türkiye’de iç savaş çıkacaktı. Camilerin bombalanmasından sonra halk kaymakamlık, valilik gibi devlet dairelerine yürüyecek, polis halkın önüne geçemeyince askeri birlikler devreye girecek, Alevi-Sünni çatışmasıyla “Laik-Anti Laik” çatışması iç içe gerçekleşecek, polisin çoğunluğu Sünni tarafa geçecek ve polisle asker çatışacaktı.
Söz konusu senaryo tek başına ele alındığında hayal mahsulü gibi algılanabilir. Ancak basın yayın organlarında Aktütün saldırısını takiben TSK aleyhinde sürdürülen iftira ve karalama kampanyaları, yurtdışından beslenen bazı basın yayın organlarının TSK’yı yıpratma amaçlı yayınları ve Türkiye’nin bölünmesi tehlikesinin önündeki en önemli engel olan TSK’ya karşı alternatif bir güç oluşturma çabalarının yoğunlaşması gibi hususlar dikkate alındığında, Madımak Oteli’nden başlayarak Başbağlar, Yavi ve Çiçekli’deki katliamların aşamalar halinde devreye sokulan bir planın parçaları olduğu ve asker-polis, Alevi-Sünni, Laik-Anti Laik çatışması üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin parçalanmasının hedeflendiği olaylar arasında sebep sonuç ilişkisi kurabilen herkesin görebileceği kadar açıktır.
OLAYIN BİR BAŞKA BOYUTU
Ancak olayın bir boyutu daha var ki bu boyut bugüne kadar hiç dile getirilmemiştir. Bu boyutu geçmişte bana aktaran Prof. Dr. Enver Konukçu geçen yıl hayatını kaybettiğinden, onun bana naklettiği bu boyutu Türk milletine aktarmayı ve bu bilgileri Türk milleti ile paylaşmayı görev addediyorum.
Başbağlar, Yavi ve Çiçekli katliamlarının işlendiği yıllarda ben Kurmay Albay rütbesiyle Erzurum'daki 9. Kolordu Komutanlığı'nda Harekât ve Eğitim Şube Müdürü olarak görev yapıyordum.
Eşim ise Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Eşimin görevi nedeniyle Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver Konukçu ile sıkça görüşür ve Türkiye'nin sorunları konusunda sohbet yapardık.
KONUKÇU’NUN SÖYLEDİKLERİ
Bu sohbetlerden birinde Prof. Dr. Enver Konukçu bana şunları söyledi;
“Ben Dışişleri Bakanlığına ve Genelkurmay Başkanlığına ASALA'nın yurtdışında hangi büyükelçiye ve Askeri Ataşeye suikast yapacağını ve PKK’nın Türkiye’de hangi köye baskın yapacağını önceden bildirdim. Ama beni ciddiye almadılar ve benim tahminlerim aynen gerçekleşti. Şimdi bana soracaksınız. Hocam siz kime suikast yapılacağını ve PKK'nın hangi köye baskın yaparak katliam yapacağını nereden biliyorsunuz? Evet ben biliyorum. Çünkü Ermeni meselesi konusunda uzmanım.
Çarlık Rusya’sının orduları Doğu Anadolu'dan çekildikten sonra bölgedeki boşluktan yararlanarak Türk köylerini basan Ermeni çetelerine karşı ilk kez direnişi başlatan ve en fazla direniş gösteren köyler Başbağlar, Yavi ve Çiçekli köyleriydi. Bu nedenle lider kadrosunun tamamına yakını Ermeni olan PKK’nın bu köylere saldırarak geçmişin intikamını alacağını tahmin etmiştim. PKK'nın baskın yaptığı köylerden birisi de Karekin Pastırmacıyan'ın köyüdür. Ermeniler Pastrımacıyan'ın köyünün Türklerin elinde olmasını hazmedemedikleri için bu köye de baskın yaptılar.
Yurt dışında ASALA'nın suikastlarıyla katledilen Büyükelçi İsmail Erez, Ottawa Askeri Ataşesi Hv. Plt. Kur. Alb. Atilla Altıkat gibi kişilerin ise 1915'te Ermeni zorunlu göçünde görev alan ailelerin torunları olduğunu biliyordum. Bu nedenle ASALA tarafından katledilecek kişilerin listesini de bu bilgi sayesinde tahmin etmiştim. Hattâ hangi köyün ve hangi diplomatın birinci sırada hangisinin daha sonra katliama ve suikasta maruz kalacağının bile sırasını bildirdim ama maalesef beni ciddiye almadılar ve benim verdiğim öncelik sırasına göre suikast ve katliamlar icra edildi.”
GERÇEĞİN ALGILANMASI
Ermenilerin çok sayıda Türk’ü katlettikleri Iğdır-Oba ve Hak Veyis, Van-Zeve, Kars-Subatan, Erzurum-Alaca, Yeşilyayla ve Tımar kazılarına katılan ve son olarak Muğla'daki Sıtkı Koçman Üniversitesinde görev yapan Enver Konukçu 2022 yılında rahmetli olmuştur.
Prof. Dr. Enver Konukçu’dan yukarıda kendisinden aldığım bilgilere atfen aktardığım hususlar, PKK terör örgütünün Kürt kardeşlerimizle hiç bir ilgisinin olmadığı, PKK'nın lider kadrolarının çoğunlukla kendilerini Kürt olarak tanıtan ve ABD başta olmak üzere emperyalistlerin yönlendirdiği “Kripto Ermeniler” olduğunu ve PKK'nın terör eylemlerinin hedefinin Türkiye’nin 19 vilayetinde “Batı Ermenistan” adını verdikleri bir devlet kurmaya çalıştıkları gerçeğini daha kolay algılamamıza imkân sağlayacaktır.
Türk milleti gerçekleri bildiği ölçüde bilinçlenecek, böylece kendisine yönelik tehditlerle mücadelesi kolaylaşacak ve emperyalistlerin hedeflerine ulaşması imkânsız hale gelecektir.