Kıbrıs Barış Harekâtı’nın kazanımları!
Türkiye dünyaya millî çıkarlarını koruyacağını bir kez daha göstermiş oldu. İçerde muazzam milli birlik ve beraberlik havası esti. Halk orduya yardım kampanyası başlattı.
Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekâtı bugüne çok önemli derslerle dolu. Özellikle askeri ve diplomatik nitelikte... Bu konu incelendiğinde, Türkiye'nin imparatorluk sürecinden gelen ciddi bir devlet aklının bulunduğu ve bunun iyi kullanılmasıyla büyük güçlere bile karşı konulabileceği ve haklı davalarda kararlı duruşla masada ve sahada da kazanılabileceği dersi çıkıyor. Peki, harekât sürecinde nasıl bir diplomatik ve askeri süreç izlendi.
KIBRIS KARARLILIĞI
ABD, 12 Mart 1971 yönetimine yoğun baskıyla haşhaş ekimi yasağı getirtti. Karar, Afyon-Uşak dâhil 20 ilde binlerce üreticiyi zor duruma soktu ve büyük rahatsızlık yarattı. ABD'nin iddiası afyon ekimi uyuşturucu kaynağının hammaddesiydi ve buradan uyuşturucu üretimi/kaçakçılığı yapılıyordu... Oysa bu yalandı bunu CIA da biliyordu. Hele ki 1967 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurmuş ve sanayi yatırımları için destek alıyordu… Türkiye’nin kendine yeten bir tarımı vardı. Sanayisi ise gelişiyordu. ABD, Türkiye'yi tam denetimi altına almaya çalışıyordu. İşte "uyuşturucu kaçakçılığı" iddiaları da bir sopaydı ve denetleme aracıydı. Türkiye bu karardan rahatsız oldu. Bu yasak uzun sürmedi...
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 1973 seçimlerinde bu yasağı kaldıracağını vadetti. Seçimlerde CHP yüzde 33,8, AP 29,8, DP 11,9, MSP 11,8 oy aldı. Ecevit, Necmettin Erbakan'ın partisi MSP ile 25 Ocak 1974 günü koalisyon hükümeti kurdu. Söz verdiği gibi 1 Temmuz günü de haşhaş ekim yasağını kaldırdı.
Kıbrıs'ta EOKA-B örgütünün lideri Nikos Sampson önderliğinde askeri darbe oldu. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios yönetimi devrildi. Sampson kendisini Cumhurbaşkanı ilân etti. Ada oldubittiyle Yunanistan'a bağlanmaya çalışıldı. Kıbrıs Yunan Cumhuriyeti ilân edildi. Türkiye buna anında tepki gösterdi. Darbe girişiminin, Kıbrıs'ın 1959 ve 1960 Garanti Antlaşmaları'na aykırı olarak ortadan kaldırılarak, Yunanistan'a bağlanacağını ve buna izin verilmeyeceğini ilân etti. Ada'daki Rumların da tepkisini çeken darbe girişimi, Türkiye'nin ve Türklerin haklarını gasp ediyordu... 1963 yılından buyana süren Türklere yönelik baskı ve göç ettirme politikaları da yeni bir aşamaya girmiş ve Türklerin Ada'daki tümden varlığı ortadan kaldırılma tehlikesine dönüşmüştü...
CIA'NIN PARMAĞI ADA'DA
Darbe sırasında çıkan çatışmalarda 2 bine yakın Rum hayatını kaybetmişti. Makarios yurt dışına kaçmıştı... Darbenin arkasında CIA kokusu alındı. Bunu bizzat Ecevit yakınlarına dillendirdi. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin lideri Makarios cunta yönetimiyle arası iyi değildi. Bağlantısızlar Hareketi'ne yakındı. Rusya da Makarios'a sıcak bakıyordu. Bundan ABD de memnun değildi. Hele yeni iktidara gelen ve ABD'nin istemediği adımı atan Bülent Ecevit'in tutumundan rahatsızdı. ABD haşhaş ekimini bir sopa olarak kullanıyordu. Türkiye bundan rahatsız oldu.
Yani gelişmeler tesadüf değildi. Hem Bağlantısızlar Hareketi üyesi Kıbrıs Rum Yönetimi'nin yönü Batı'ya çevrilecek, hem de Türkiye'ye gözdağı verilecekti. Yani bir taşla iki kuş... Amerika'nın önemli bir amacı da Ada'da İngiltere'den sonra kendisinin de üs sahibi olmasıydı.
TÜRKİYE ALARMDA
Türkiye darbeye açıkça karşı çıktı. Oldubittiyi kabul etmeyeceğini açıkladı. Ecevit geziyi yarıda keserek hemen Ankara'ya döndü. Milli Güvenlik Kurulu'nu topladı. Askere "hazır ol" emri verildi. Başbakan Ecevit de 17 Temmuz günü Londra'ya giderek, garantör devlet olan İngiltere'yle birlikte müdahale zemini aradı. İngiltere buna yanaşmadı. Yapılan görüşmelere ABD de katıldı. Oyalama olduğu anlaşıldı. Ecevit zaman kaybetmeden Ankara'ya döndü. Asker de bütün hazırlıkları yaparak Adana ve Mersin'e intikal etmeye başladı. Askerin en büyük kaygısı 1964 ve 1967 yıllarındaki duruma düşmekti. Yani Ada için yola çıkan askerin, baskılar neticesi geri çağrılması... Bu durum geçmişte yaşanmış ve Rumlar "bekledik de gelmedin" şarkısını kinaye gibi çalarak, Kıbrıslı Türklere karşı psikolojik savaş malzemesi olarak kullanmıştı.
Türkiye olayın basit bir Kıbrıs'ta "iç çekişme" olmadığını gördü. Bu çok önemli saptamaydı. Yani bugünün deyimiyle Mavi Vatan elden gidecekti. Ona göre hareket edilmeliydi. Ecevit bu stratejiyle hareket ettiği için diplomatik görüşmelerde oyalamalara kanmadı. Tam aksine, karşı tarafı oyalayıp Ada'ya birinci ve ikinci müdahaleleri yaptı.
Türkiye kararlılığını ve stratejik meseleyi müttefiki ABD, Yunanistan ve NATO'ya da bildirdi. Her görüşmede dile getirdi. Asla taviz vermeyeceğini, geri adım atılmayacağını iletti.
MUHALEFET DE DESTEKLİYOR
Ecevit bu dönemde TSK ile de son derece iyi anlaşıyordu. Askerler de ilk kez kararlı bir başbakan görüyorlardı. Bu kararlılık askere büyük moral oldu ve çalışmalar hızlandı. Durum muhalefete de anlatıldı. Demirel, Türkeş, Bozbeyli ve Feyzioğlu'ndan oluşan muhalefet 'milli mesele'de hükûmeti destekledi.
ABD DEVREDE
ABD, Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph John Sisco'yu Atina ve Ankara'ya göndererek mekik diplomasi başlattı. ABD'nin amacı kontrollü bir darbeyle Türkiye'yi hizaya getirmek. Ancak Türkiye'nin müdahalesini beklemiyorlardı. Görüşmeleri uzatarak Türkiye'nin elini ayağını bağlamaktı. Ancak bu olmadı. Türkiye onları şaşırttı. Sisco'nun Atina-Ankara turları da Türkiye'ye geri adım attıramadı. Sisco en son 19 Temmuz günü geç saatlere kadar Ankara'da Başbakan Ecevit'le görüşerek müdahaleyi engellemeye çalıştı. Oysa saat: 11.30'da gemiler Mersin'den yola çıkmıştı... Amaç sabahki çıkarma için Girne sahillerinde olmaktı... 20 Temmuz sabahı 05.00'de ise savaş uçakları kalkarak 70 mil ilerideki Ada'ya uçmaya başladı. Verilen hedefleri vurdu... 06.10'da ise Ecevit müdahaleyi radyodan duyurmaya başladı. Çıkarma gemileri ise 08.30'da Ada'ya kapak atmaya başladı.
Sisco, Ecevit ile görüşürken operasyon başlamıştı. Durumu öğrendiğinde ise yüzü mosmor olmuş ve apar topar Atina'ya hareket etmek zorunda kaldı. Bu süreçte Yunanistan, Türkiye durdurulmazsa 48 saat içinde Türkiye'ye saldıracaklarını açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger 1967 yılındaki hataya düşmeden Türkiye'yi durdurmaya çalışıyordu. Arada sesini yükselterek tehdit etmekten de geri durmuyordu. Ancak bunlara Türkiye kanmadı ve planını hayata geçirdi. Kıbrıs Barış Harekâtı'nın ikinci gününde BM, ABD ve Avrupa'nın tepkileriyle ateşkes ilan edildi. Ancak Türkiye yine de operasyonu için bunu zaman kazanma olarak gördü ve Ada'ya sürekli takviye gönderdi. İlk amaç Girne'den bir yol açarak Lefkoşa yoluna ilerlemekti. Operasyon denizden, karadan ve havadan yürütülüyordu. İlk günün gecesi Beşparmak Dağları'nda şiddetli direnişe rağmen Türkiye ilk çıkarmadaki hedeflerine adım adım ulaştı.
Daha sonra Cenevre'de ikinci tur diplomatik girişimlere başlandı. Bu da Türkiye'nin yığınak yapma, Ada'da durumunu güçlendirerek ikinci taarruzu gerçekleştirme imkânı verdi. İşte bu çerçevede Cenevre'deki diplomatik girişimler başladı. Masada yine aynı baskılarla karşı karşıya geldi. Yunanistan, Türk ordusunun Ada'dan çekilmeden bir anlaşmaya varamayacaklarını belirtti. 8 Ağustos günü başlayan Cenevre'deki görüşmelerde Başbakan Ecevit ile Dışişleri Bakanı Turan Güneş arasında "Ayşe" parolasıyla bir anlaşma yapılmıştı. Görüşmeler çıkmaza girdiği ve gerekli zaman kazanıldığı anda Ankara'ya bu gizli şifre bildirilecek ve vakit kaybetmeden operasyonun ikinci aşaması başlatılacaktı. Öyle de oldu. Türk ordusu 14 Ağustos 1974 sabahı ikinci büyük operasyonu başlattı. Bu süre içinde yığınak da tamamlanmıştı. Türkiye yine kimseyi dinlemedi ve muazzam bir operasyonla Ada'nın yüzde 33'üne (3.355 km2) hâkim oldu. Ardından 1975 yılında KKTF, 1983 yılında da KKTC kuruldu. O gün bugündür Ada'da kimsenin burnu kanamıyor.
Ecevit'in 20 Temmuz sabahı açıkladığı gibi, "Müdahale Ada'daki hem Türklere hem de Rumlara barış ve huzur getirdi."
TÜRKİYE NELER KAZANDI
Türkiye'nin kararlılığı ABD'yi şaşırttı.
ABD, haşhaş yasağının kalkmasıyla başlattığı askeri yardım ambargosunu resmen yürürlüğe soktu.
Türkiye, ABD'nin ambargosuna karşılık olarak 1975 yılında ABD üslerine el koyarak cevap verdi.
Yunanistan'da cunta yönetimine ağır bir darbe vuruldu. Cunta yıkıldı. Yunanistan'a demokrasi geldi.
Yunanistan 14 Ağustos 1974 günü NATO'nun askeri kanadından çıktığını ilân etti.
Türkiye dünyaya millî çıkarlarını koruyacağını bir kez daha göstermiş oldu.
İçerde muazzam milli birlik ve beraberlik havası esti. Halk orduya yardım kampanyası başlattı.
Türk ordusu 1922'den sonra ilk kez böylesine bir operasyon yaptı. Muazzam bir tecrübe kazandı.
Siyaset-asker birliği ve uyumu başarı kazandırdı. İçerde de muhalefeti hükümetin yanında birleştirdi.
Sovyetler Birliği çok açıktan olmasa da Türkiye'yi destekledi. Hatta istenmesi halinde 50 bin kişilik bir askeri birliğin gönderileceğini bildirdi. NATO ülkesi olmamıza rağmen Sovyetler Birliği'nin desteğini kazanmış olduk. O da bir güvenceydi.
Sovyet Rusya, Makarios'un devrilerek Kıbrıs'a ABD'nin yerleşmesinden rahatsız oldu ve buna tavır aldı. Gelişmeleri adım adım yakından izledi. Türkiye'ye karşı bir operasyon yapmadı. Engel çıkarmadı... Bu çok önemli başarıydı.
ABD ambargosu neticesinde Türkiye savunma sanayi alanında önemli adımlar attı. MKE, ASELSAN, ROKETSAN, MİLGEM gibi milli kuruluşların ve projelerin temeli atıldı/geliştirildi.
Millî gurur ve heyecanı artırdı. Askerlik şubeleri önü bayram yeri oldu.
Sivil siyasi kanadın itibarı arttı. 1977 Namık Kemal Ersun darbe girişimi bunun sayesinden önlendi.
Anti Amerikancılık gelişti. Bağımsızlık ruhu canlandı.
Türkiye, o günlerde Yunanistan ve Kıbrıs'ta Yunan ve Rum ayrılığından/bölünmesinden çok iyi yararlandı. Yunanistan'da darbeciler bir de ona karşı olan Cumhuriyetçi demokrasi yanlısı bir kesim vardı. Rum kesiminde de Makariosçular ve Sampsoncu darbeciler vardı. İkiye bölünmüşlerdi ve kan gövdeyi götürüyordu. Bu ortam iki ülkede de siyasi birliği bozdu. Müdahaleyi gerçekleştiremedi.
ABD’nin ASALA’yı örgütlemesi, PKK’yı kullanması ve 12 Eylül darbe girişimlerine Türkiye ABD'yi en son 15 Temmuz 2016 darbe girişimini yerle bir etti. Batı cephesinden koparak hızla Avrasya'ya yönelmeye başladı. Bu stratejik adım günümüzde de sürüyor.
Bugün ise Irak-Suriye eksenli koridor hamlesini 24 Temmuz 2015 hamlesiyle durdurdu. Çelme attı. "Dur" dedi! "Fırat Kalkanı" ve "Zeytin Dalı Harekâtları"yla kararlılığını gösterdi. Şimdi de Fırat’ın doğusuna müdahale etmek için hazırlık yapıyor.