02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Halk düşmanlığının anatomisi

Kini, kibri ve yabancılaşmayı yaratan bir siyasi atmosfer var. Alenen halka yalan söylemek, aldatmak, laf ebeliği yapmak, sonunu bile bile boş umutlar vermek... Halk düşmanlığının kaynağı olan bu kirli siyaset aynı zamanda turuncu devrimlerin de işaret fişeği olma niteliği taşıyor.

"Kirli siyasetin halk düşmanlığı ve turuncu devrimler üzerindeki etkisi"
Türkiye’yi Washington’un uç karakolu, kendini de İkinci Zelenskiy yapmayı vadeden bir aday zorluklardan kurtuluşun yolu değil.
ATA OGÜN KAPLAN / TEORİ DERGİSİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Ülkemiz ve dünya için önemli bir seçimin ilk turunu geride bıraktık. Bu yazımızda seçim sürecinin ve sonuçlarının yarattığı halk düşmanlığını işleyeceğiz.

Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi ciddi bir farkla önde kapatmasına rağmen %50’ye ulaşamadığı için seçim ikinci tura kaldı. Muhalif cenah oturup yanlışlarını konuşarak ikinci tura hazırlanacağına tarifi imkansız bir kibir ve milletine yabancılık içinde sağa sola saldırıyor. Başı kuşkusuz siyasi figürler, aydınlar ve sanatçılar çekiyor.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun bir asır önce Türk aydınından hesap sorarken, “Yıllarca, yüzyıllarca onun (halkın) kanını emdikten ve onu (halkı) bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.” sözlerini hatırlıyoruz.

Halk düşmanlığının anatomisi - Resim : 1
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun bir asır önce Türk aydınından hesap sorarken, “Yıllarca, yüzyıllarca onun (halkın) kanını emdikten ve onu (halkı) bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.” sözlerini hatırlıyoruz.

NÂZIM HİKMET VE AZİZ NESİN'İ ALET ETME ÇABASI

Sosyal medyada gözlerimize inanamadığımız bir nefret görüyoruz. Daha yalnızca 3 ay önce enkazdan çıkarılan depremzedelere hesap soranlar, deprem bölgesine yaptığı yardımı keseceğini söyleyenler ve haram etmeye kalkanlar, müstahakmış diyenler, her halk hak ettiği gibi yönetilir nutukları atanlar, bela okumalar...

Özünden koparılmış Nâzım Hikmet'ler, Aziz Nesin'ler havada uçuşuyor. Bu seçimin “trendi” Nazım Hikmet’in “akrep gibisin kardeşim” ile başlayan ve “koyun gibisin kardeşim” ile devam eden şiiri. Buna ek olarak tabiî yılların, seçimlerin eskitemediği Aziz Nesin edebiyatı da çokça yapılıyor. Yanlış anlamayın, Aziz Nesin’in usta edebiyatından değil, Aziz Nesin üzerinden yapılan kirli edebiyattan bahsediyoruz.

Bu paylaşımları yapanlar büyük bir yanlış içinde fakat Nâzım Hikmet’le Aziz Nesin’i enkaz altında bırakan bir muhalif atmosfer var. Oraya mercek tutmalıyız çünkü milletin kendisinin de yabancı olduğu halk düşmanlığının kaynağı o atmosferi yaratanlar. Kimler onlar? Başta Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, müstakbel yardımcıları, kontrol ettikleri medya, sanatıyla kendini bulutların üzerine çıkarmış sanatçılar, yarım porsiyon aydınlar, Aziz Nesin’in %40’ının içinde olmak için ter döken profesörler... Örnekler de verelim.

Bu kirli ve kibirli dil seçim sürecinde başlamıştı. Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say, Altılı Masa'dan kalkmaya çalışan Akşener için “Sifonu çek. Gitsin.” diyerek cenahın en yakınlarına karşı dahi ne kadar seviyesizleşebileceğini gösterdi. Besteleriyle aklımızda yer eden sanatçımız artık bu seviyesiz tivitiyle var olacak. Oyuncu Berna Laçin de seçim gecesi “Halklar müstahak oldukları şekilde yönetilir demişler, Allah müstahakımızı versin.” diye yazdı. Şarkıcı Yeşim Salkım “geri zekalılar” diye hakaret ettiği seçmene, “Sizi gördükçe midemiz bulanıyor.” dedi. Ünlü filozof Fatih Portakal da “İster kafanızı kullanın ister kullanmayın.” buyurdular.

Medyada durum daha vahim. Örneğin Sözcü gazetesi 15 Mayıs günü, “Demek ki Millet ‘TOGG’muş” manşetiyle çıktı. Hele hele “Demek ki depremzedeler çadır hayatı yaşamayı çok sevmiş” diye bir alt başlık yazmışlar ki gazetenin yayın yönetiminin ruh sağlığı yerinde olmayabilir. Sözcü okuru olsam depremzedelere had bildirmeye kalkan bu gazeteyi bir daha asla okumam. Seçim gecesi Halk Tv’de de Emin Çapa müthiş bir tiratla “Gözlerimin içine bakın. İnönü Savaşı kolay verilmedi. Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” dedi. İnanılmaz bir tiyatro. Atatürk bir tek seçim gecesi tiratlarına alet edilmemişti, o da oldu.

KİRLİ SİYASET KÜLTÜRÜ

Bir de bu kini, kibri ve yabancılaşmayı yaratan bir siyasi atmosfer var. Her şeyin başı burası.

Örneğin İmamoğlu ve Yavaş'ın seçim gecesi yaptıkları kirli bir siyaset kültürünü yansıtıyor. Alenen halka yalan söylemek, aldatmak, laf ebeliği yapmak, sonunu bile bile boş umutlar vermek...

Bu koroya Kılıçdaroğlu da katılıyor ve “Öndeyiz” tivitini atıyor. Tivitin atıldığı saatte devletin ajansı AA'ya göre de, CHP'nin ajansı Anka'ya göre de Kılıçdaroğlu önde değil. İlerleyen saatlerde öne de geçebilir (geçemedi) fakat tivitin atıldığı saatte önde değil. Bu durumda atılan tivit kışkırtma, başta kendi seçmenine olmak üzere tüm seçmenlere saygısızlık değil de ne?

Operasyon, biz bu satırları yazarken de “oylar çalındı” şeklinde devam ettirilmeye çalışılıyor. Kılıçdaroğlu’na “YSK’ya git” çağrıları yapılıyor. Oysa ıslak imzalı tutanaklarla YSK verileri uyuşuyor. Uyuşmayan CHP’nin sitesindeki veriler. Yani hata CHP’de fakat hatayı düzeltmeye yönelik bir açıklama gelmiyor. Kimin yönettiği belli olmayan sosyal medya hesaplarından yayılan yalan yanlış bilgiler binlerce masum kişi tarafından paylaşılıyor. Doğru ortaya çıkıp ayakkabılarını bağlamaya başlasa da yalan dünyayı iki kez turlamış oluyor. Seçimler gelir geçer. Bu kirli, milleti aldatan, boş umutlar içinde seçmenini konsolide etmek isteyen ve halk düşmanlığının kaynağı siyasetle mücadele etmeliyiz.

Halk düşmanlığının anatomisi - Resim : 2
İmamoğlu ve Yavaş'ın seçim gecesi yaptıkları kirli bir siyaset kültürünü yansıtıyor. Alenen halka yalan söylemek, aldatmak, laf ebeliği yapmak, sonunu bile bile boş umutlar vermek...

TURUNCU DEVRİMİN DAYANAĞI

Halk düşmanlığının kaynağı olan bu kirli siyaset aynı zamanda turuncu devrimlerin de işaret fişeği olma niteliği taşıyor. Hatırlayacaksınız başta ABD derin devletinin kaynakları olmak üzere Batı basını Türkiye seçimlerinin kan banyosuna döneceğini ve siyasi suikastlar gibi tertiplerin yaşanacağını yazıyordu. CIA elemanı Michael Rubin de seçimler çalınması halinde Türklerin korkak ve yüreksiz mi olacaklarını yoksa 2009’da İran’da yaşanan turuncu kalkışma gibi sokağa mı çıkacaklarını sordu. Kılıçdaroğlu’na yapılan “YSK’ya git” çağrısı da turuncu bir çağrı.

Milleti birbirine düşman eden, hassasiyetleri ortadan kaldıran, seçmene boş umut verip ortada bırakan, temiz seçime meşruiyet tartışması dayatan zihniyet turuncu devrim girişiminin dayanağıdır. 2. tur seçimine giderken ve sonrasında bu hususa dikkat etmeliyiz.

MİLLETİN SUÇU NE

Peki bu denli hakaretlere, aşağılanmalara uğrayan milletin suçu ne? Yani Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçmenin yarıdan fazlası niçin bu sanatçıların, medya figürlerinin ve siyasilerin desteklediği Kılıçdaroğlu’na oy vermedi?

Terör örgütünün güdümünde olan Selahattin Demirtaş’ın, ortaklarının, Soros’un ajanı Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına ve FETÖ’cülerin tekrar devlet kadrolarına yerleştirilmesine karşı çıkan millet “koyun” mudur? Başta Rusya olmak üzere komşularımızla savaşacak bir hükümetin oluşturulmasına, icazetini ABD’den aldığını her fırsatta gösteren bir adayın kazanmasına, Londra bankalarından borç dilenenlerin ekonomiyi yönetmesine izin vermeyen millet depremi hak etmiş midir? Mavi Vatan’da ne işimiz var diyen bir Dışişleri Bakanı, milli savunma sanayine dokunacağını söyleyen bir Milli Savunma Bakanı, Cumhuriyetin Tunceli’sini dersim yapmanın peşinde bir İçişleri Bakanı istemeyen millet kafasını kullanmıyor mudur? Daha aralarında anlaşamayan ortakların ülkeyi yönetmesine, kasetle, kumpasla oyunlar oynayanların Çankaya’ya oturmasına razı gelmeyen millet “geri zekalı” mıdır? Her zaman olduğu gibi millet yine sistemin aydınlarından çok ileri bir konumda.

İnsanlar elbette ekonomik zorlukların, çeşitli konulardaki yanlışların farkında fakat aynı insanlar için aleni biçimde PKK ve FETÖ’yü iktidara taşıyacağını söyleyen, Ankara’yı Washington’un uç karakolu, kendini de İkinci Zelenskiy yapmayı vadeden bir aday zorluklardan kurtuluşun yolu değil. Türk milletini tanıyan herkes bu tavrın anlamını ve değerini okuyabilir. Tanımayanlar ise el ele verdikleri terörist Demirtaş’tan 2. tura kadar tivit atmamasını rica ederek hala milleti uyutmaya çalışıyor.

PKK FETÖ Seçim ABD Kemal Kılıçdaroğlu CHP TCG ANADOLU Sosyal medya