03 Kasım 2024 Pazar
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Kızıldeniz gerilimi rotayı Türkiye’ye çevirdi’

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR), Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen ISM 2024 Şekerleme ve Atıştırmalık Ürünler Fuarı’na katıldı.

‘Kızıldeniz gerilimi rotayı Türkiye’ye çevirdi’
A+ A-

Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen ISM 2024 Şekerleme ve Atıştırmalık Ürünler Fuarı’nda konuşan İHBİR Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı, Kızıldeniz krizinin Türkiye için avantaj ve dezavantajlarını değerlendirdi. Taycı, şu ifadeleri kullandı:

“Ürünlerin bize ulaşım süreleri uzadı ve navlun fiyatları arttı. Ham maddeyi Uzak Doğu’dan ithal ediyoruz ancak, ağırlıklı olarak dünyaya bitmiş ürünü satıyoruz. Dolayısıyla ülkemizin coğrafi konumundan dolayı birçok ülkeye hem deniz hem de karayoluyla ulaşabilme imkanı var. Şimdi, Avrupa rotasını yavaş yavaş bize çevirmeye başladı ve bu ilerleyen süreçte daha da artacak.” ‘Türkiye algısı yükseldi’ İşlenmiş gıda ürünleri özelinde her geçen gün ‘Made in Türkiye’ algısının yükseldiğini belirten Taycı, “İşlenmiş gıda ürünlerinde Avrupa'daki birçok markadan ve büyük firmalardan daha moderniz. Geçmişte ‘Made in Türkiye’ ibaresini bile görmek istemiyorlardı. Şimdi, artık Türkiye'deki üretim tercih edilir hale geldi. Çünkü, kaliteli üretim gerçekleştiriyoruz, fiyatlarımız uygun ve coğrafi avantajımız var. Elde edilen kontakların gece gündüz kovalanması lazım. İhracatçılarımızın kapıdan kovulsa pencereden, pencereden kovulsa bacadan ısrarlı bir şekilde iletişim kurmaları gerekiyor.” dedi.

İHRACATA DESTEK TALEPLERİ

Sektör için en önemli ihracat pazarlarının Afrika, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Orta Asya olduğunu belirten Kazım Taycı, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Hedefimiz, dünyadaki resesyon gündemine rağmen işlenmiş gıda ve tarım ürünlerinde ihracatımızın hız kesmemesi. Fakat, gerçekçi olmamız lazım. Biz, hala kendi markamızla ağırlıklı olarak ikinci ve üçüncü dünya ülkelerinde ya da birinci dünya ülkelerindeki etnik marketlerin raflarında yer alıyoruz. Daha önce yüzde 7 ile 13 aralığında oluşan maliyetler içindeki işçilik ve personel maliyetleri bugün itibarıyla yüzde 25’e ulaştı. Bu denklemde, bugün asgari ücretli bir çalışanımızın bize olan maliyeti yaklaşık 850 ile 1100 dolar aralığında değişiyor. Emek yoğun sektörlerimizde, dolar kuru mevcut şartlarda olduğu sürece rekabet etme şansı ortadan kalkıyor. İhracatçıya yönelik Merkez Bankası’ndan minimum yüzde 10 daha fazla desteklenen özel kur istiyoruz. İşveren payımızda, SGK primlerimizde, enerji kullanımımızda ihracatımızla orantılı bazı teşviklerin uygulanmasını istiyoruz. Geçen yıl 10 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiysek hem üretici hem ihracatçı olarak örneğin bir yıl içinde kullanılan elektrik ya da doğalgaz için sübvansiyon verilmesini talep ediyoruz.”

İHBİR