23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AB'nin verdiği sözler tanınmaya ilişkin değildi

Kıbrıs Türk halkı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğuşunda 'eşit kurucu ortak' olarak sahip olduğu 'egemenlik' hakkını 15 Kasım 1983 sabahı esasen kullanmış ve bağımsız KKTC’nin kuruluşunu Bağımsızlık Bildirisi ile dünyaya ilân etmiştir.

KKTC’nin yayınladığı 9 Mayıs 'AB Günü' mesajının düşündürdükleri-1: AB'nin verdiği sözler tanınmaya ilişkin değildi
A+ A-
Tugay ULUÇEVİK / EMEKLİ BÜYÜKELÇİ

Ayrıca 'AB'nin Türkiye'ye verdiği sözlerin tutulması' çağrısı da, 'egemen eşitlik temelinde iki devletli' çözüm çağrımızla bağdaşmamaktır.

KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak yayınladığı 9 Mayıs “AB Günü” mesajında,(1) diğer hususlar meyanında, Kıbrıs için tek çözüm şeklinin “Egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı çözüm” olduğunun vurgulanması kuşkusuz yerinde olmuştur.
Bununla beraber, mesajda yer alan “AB’den beklentimiz, temel ilkeleri arasında önemli bir yer tutan halkların egemenlik hakkına saygı ilkesi uyarınca, Kıbrıs’ta ayrı bir halk olan Kıbrıs Türkü’nün egemenlik talebini dikkate alması ve buna uygun şekilde hareket etmesidir.” şeklindeki ifade, görüşüme göre gerçek durumla bağdaşmamaktadır.
Çünkü, Kıbrıs Türk halkı artık bu aşamada “egemenlik talebinde” bulunuyor değildir ve olmamalıdır.
Kıbrıs Türk halkı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğuşunda “eşit kurucu ortak” olarak sahip olduğu “egemenlik” hakkını 15 Kasım 1983 sabahı esasen kullanmış ve bağımsız KKTC’nin kuruluşunu Bağımsızlık Bildirisi ile dünyaya ilân etmiştir. Bağımsızlık Bildirisi, KKTC Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan ve 5 Mayıs 1985 tarihindeki Referandum ile KKTC halkı tarafından yüzde 70,18 oyla kabul edilen Anayasa’nın da ayrılmaz parçası olmuştur.
KKTC halkının ve devletinin günümüzde vazgeçilmez ısrarlı talebi, bağımsız ve egemen KKTC’nin Türkiye dışındaki Devletler tarafından da siyasî olarak diplomatik yöntemlerle tanınması olmalıdır.
Ayrıca, “Beklentimiz 24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleşen Annan Plânı referandumu sürecinde AB’nin Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yerine getirmesidir” gibi çağrıların da, “egemen eşitlik temelinde iki devletli” çözüm çağrımızla bağdaşır yanının bulunmadığı kanaatindeyim.

AB'nin verdiği sözler tanınmaya ilişkin değildi - Resim : 1
2004 Annan Planı, Kıbrıs adasının İngiliz üsleri bölgesi haricinde kalan kısımlarının bağımsız ve federal nitelikte bir devlet olacak şekilde birleştirilmesini öngörüyordu.

HAFIZAMIZ BİZİ YANILTIYOR OLABİLİR!

“AB’nin verdiği sözlere” atıfta bulunuyorsak, 18 yıl önce bu günlerde BM ve AB dahil, uluslararası camiada Kıbrıs davamızla ilgili olarak bize verilen sözlerin neler olduğunu; bu sözlerin hangi sınırlı çerçeve içinde ve hangi münhasır siyasî hedefe yönelik olarak telâffuz edildiğini doğru hatırlamamız gerekir. Aradan uzun zaman geçmiştir. Hafızamız bizi yanıltıyor olabilir!
KKTC ve GKRY’de aynı gün ayrı ayrı yapılan referandumların öncesinde ve bilinen sonuçlarının ertesinde uluslararası plânda yapılan değerlendirmeler, Türk tarafına verilen sözler, KKTC’nin ve Türkiye’nin umudunun ve beklentisinin aksine, KKTC’nin siyasî ve diplomatik tanınmasına ilişkin olmamıştır.

AB'nin verdiği sözler tanınmaya ilişkin değildi - Resim : 2
KKTC, bağımsızlık oylaması. (1983)

VERİLEN SÖZLER FEDERAL ÇERÇEVEDE YENİDEN BİRLEŞME AMAÇLI

BMGS’nin o zamanki değerlendirmelerindeki ve AB’nin ve bazı Avrupalı liderlerin verdiği sözlerdeki yöneten düşüncenin, eski tabirle “fikr-i müdirin”, niyetin, şunlar olduğu açıkça anlaşılıyordu:
Birincisi; iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm yoluyla sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” temeli ve çatısı altında Ada’da “yeniden birleşmeyi” [reunification] teşvik etmek;
İkincisi; Kıbrıs Türk toplumu ile ekonomik açıdan güçlü ve müreffeh Kıbrıs Rum toplumu arasındaki ekonomik ve mâlî dengesizliği gidermek suretiyle “yeniden birleşme” hedefine doğru ilerlenmenin kolaylaştırılmasına katkıda bulunmak;
Üçüncüsü; Kıbrıslı Rumlar reddederken “Kıbrıslı Türklerin” ve Türkiye’nin Annan Plânı’na destek vermiş olması karşısında Türk tarafını sözde “ödüllendirmek” ve böylece Türk tarafının “yeniden birleşme” hedefine bağlı kalmasını teşvik ediyor olmak.
Bunun içindir ki, 24 Nisan 2004 referandumlarının ertesinde Türk tarafına verilen sözlerin tamamı, “İki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” şeklindeki siyasî bir amaca mâtuf ve hedefe odaklı olarak Kıbrıslı Türklerin üzerindeki ticaret, hava ulaşımı gibi kısıtlamaların hafifletmesi veya kaldırması yönündeki genel niyet beyanının ve “Kıbrıs Türk Toplumu” için öngörülen bazı ekonomik ve sosyal kalkınma yardım programlarının ötesine geçmemiştir.

AB'nin verdiği sözler tanınmaya ilişkin değildi - Resim : 3

REFERANDUMLARIN SONUCUNDA DEMEÇLER, AÇIKLAMALAR

AB GENİŞLEME KOMİSERİ: Nitekim, o dönem de AB’nin “Genişleme” işlerini yürüten Komiseri Günter Verheugen referandumların ertesi günü Almanya’nın ARD televizyonuna verdiği demeçte “… Şimdi ciddi olarak ele alacağımız şey, Kıbrıslı Türklerin ekonomik izolasyonunu sona erdirmenin bir yolunu bulmaktır…” demiştir.
Verheugen 26 Nisan 2004 günü verdiği demeçte de şunları söylemiştir:
“…Kıbrıslı Türkler bu sonuçtan dolayı cezalandırılmamalıdır. Komisyonun çıkaracağı yönetmelik bu amaca hizmet edecektir. Ticaret konusuna gelince, şimdi Kuzey'in tecridini sona erdirmemiz gerekiyor. Komisyon bu amaçla çeşitli tedbirler almaya hazırdır. Kıbrıslı Türkler olumlu irade ortaya koydular…”

AB KONSEYİ: AB Konseyi’nin 26 Nisan 2004 tarihinde Lüksemburg’daki toplantısında kabul edilen Bildiri’de de Kıbrıs konusunda şu ifadeler yer almıştır:
“Kıbrıs Türk toplumu, Avrupa Birliği içinde bir gelecek arzu ettiğini açık biçimde ortaya koymuş bulunmaktadır. Konsey, Kıbrıs Türk toplumunun tecridine son vermeye ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik ederek Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini kolaylaştırmaya kararlıdır.
Konsey, bu amaçla, Komisyon’dan Ada’nın ekonomik entegrasyonuna ve iki toplum arasındaki ve onların AB ile olan temaslarının geliştirilmesine özel önem atfeden kapsamlı öneriler sunmasını istemektedir. Konsey, bir çözüm bulunması halinde Kıbrıs’ın Kuzey kesimi için kullanılmak üzere daha önce tahsis edilmiş olan 259 milyon avronun şimdi bu amaç için kullanılmasını tavsiye etmektedir.
Konsey, Kıbrıs Türk Toplumu’na geleceklerinin AB üyesi birleşik bir Kıbrıs içinde olduğuna dair teşvik edici bir işaret gönderme arzusunda olduğu için, Daimî Temsilciler Komitesi’nden, AB’ne Katılım Antlaşması’nın 10. Protokolü’nün 2. maddesinde öngörülen rejime dair Tüzük’ün 1 Mayıs’tan (2004) önce kabulünü mümkün kılacak şekilde belge üzerindeki müzakerenin hızlandırılmasını talep etmektedir.”
AB, ortaya koyduğu bu yaklaşım istikametinde “Yeşil Hat Tüzüğü”, “Dış Ticaret Tüzüğü”, “Mâlî Yardım Tüzüğü” gibi belgeleri ve “Kıbrıs Türk Toplumu için Yardım Programı’nı” kabul etmiş; BM ile işbirliği halinde “iki toplumlu (bicommunal) Komitelerin” oluşturulmasına katkıda bulunmuştur.(2)
AB’nin 2004’de “Kıbrıs Türk Toplumu” için hazırladığı “Yardım Programı” hakkında belgelerde de şu ifadeler yer almaktadır:
“Kıbrıs, AB'ye 2004 yılında fiilen bölünmüş bir ada olarak katıldı… O tarihten itibaren, AB Komisyonu “Kıbrıs’ın iki toplumunu birbirine yakınlaştırmak için her türlü çabayı gösterdi… 26 Nisan 2004'te AB Konseyi, ‘Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonuna son vermek ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik ederek Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini kolaylaştırmak’ konusundaki kararlılığını açıkladı…. Kıbrıs Türk toplumu için hazırlanan AB Yardım Programı, Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik ederek Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır…”(3)

AB'nin verdiği sözler tanınmaya ilişkin değildi - Resim : 4
Vatan Partisi, referandumlar sürecinde “Dayan Denktaş, Uyan Türkiye” eylemleri yaptı. Talat Paşa Komitesi, 1-4 Kasım 2007 tarihleri arasında KKTC'de toplantılar ve yürüyüşler yaptı. KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek daha sonra Lozan'da Ermeni Soykırımı yalanlarına karşı da birlikte mücadele etti.

BMGS KOFİ ANNAN’IN DEĞERLENDİRMELERİ: Bu konu bağlamında, BMGS’nin Referandumların sonuçları hakkındaki değerlendirmelerinin de hatırlanması faydalı olur.
BMGS Kofi Annan 24 Nisan 2004 referandumundan sonra BM Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) sunduğu 28 Mayıs 2004 tarihli raporunda(4) Kıbrıs Türk tarafının plâna "evet" oyu vermiş olmasının sonuçlarını bakınız nasıl değerlendirmiştir:
Paragraf 87: “Kıbrıslı Türklerin kararını memnuniyetle karşılıyorum. Açık ve ikna edici bir şekilde Kıbrıs'ın iki toplumlu, iki kesimli bir federasyon şeklinde yeniden birleşmesinden yana çıkmışlardır... Kıbrıslı Türkler çözümü tercih ederlerken 1983'te yaratmaya niyet ettikleri 'devletin' tanınmasını amaçlayan on yıllar boyunca sürdürdükleri politikaları da terk etmişlerdir."
Paragraf 90: "(KKTC’ni) Tanımaya ve ayrılmaya yardım etme BMGK’nin kararlarına açıkça aykırıdır ve güttüğümüz hedefe de ters düşer. Aynı zamanda, bu yöndeki (tanıma) adımlar yeniden birleşme için oy vermiş bulunan Kıbrıslı Türklerin iradelerine de saygısızlık teşkil eder. Bununla beraber bu oylama (referandum), onları (Kıbrıslı Türkleri) baskı altına almak ve tecrit etmek için mevcut olabilecek her türlü gerekçeyi ortadan kaldırmıştır. AB’nin yeni durumda hızla harekete geçmesi memnuniyet verici bir ilk adım olmuştur. AB’nin bu adımlarını yeni adımların takip edeceğini umuyorum. Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB üyeliğinden elde edilecek kazançlardan mümkün olduğu ve izin verilebildiği ölçüde Kıbrıslı Türkleri de yararlandıracakları yolunda açıklamış oldukları niyetlerini de not etmiş bulunuyorum."
Paragraf 93: “…Güvenlik Konseyi’nin üyelerinin Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi yeniden birleşme hedefine bağlı kalmaya devam etmeleri için teşvik edeceklerine inanıyorum. Bu bağlamda, Güvenlik Konseyi üyelerinin, tanıma sağlamak veya ayrılmaya yardımcı olmak amacıyla değil, bu amaçla - ki bunun Güvenlik Konseyi’nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarıyla da tutarlı olduğunu varsayıyorum - Kıbrıslı Türklerin tecridine etkili olan ve kalkınmalarını engelleyen gereksiz kısıtlamaların giderilmesi yolunda ikili plânda ve uluslararası kuruluşlarda bütün devletlere önderlik etmelerini ümit ederim.”
BMGS KIBRIS ÖZEL DANIŞMANI: BMGS’nin o dönemdeki Kıbrıs Özel Danışmanı ve BMGS Yardımcısı Alvaro de Soto, 8 Haziran 2004 günü BMGK üyelerine brifing vermiş ve diğer hususlar meyanında şunları ifade etmiştir:
“… Genel Sekreter, Konsey'e Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye'yi bu amaca bağlı kalmaya teşvik etmesini tavsiye etti. Genel Sekreter, Konseye, Kıbrıslı Türkleri tecrit etme ve gelişmelerini engelleme etkisi olan gereksiz kısıtlamaların ve engellerin ortadan kaldırılması için hem ikili plânda hem de uluslararası kuruluşlarda işbirliği yapmaları için tüm Devletlere güçlü biçimde önderlik etmesi çağrısında bulundu. Genel Sekreter sözlerini çok dikkatli seçmiştir. Genel Sekreterin tavsiye ettiği eylem, vurgulamam gerekir ki, Devletlere yöneliktir. Sözde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) Devlet statüsü, Devlet işlevleri veya Devlet kurumları kazandırmak anlamında değildir.
Genel Sekreter, raporunda ayrıca, Kıbrıslı Türklerin plânı onaylayarak yeniden birleşme hedefine bağlı kaldıklarının işaretini anlaşılır biçimde vermiş olmalarını memnuniyetle karşılamış bulunmaktadır. Bu Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik iyi niyet ifadesinin ötesinde bir tutumdur. Kıbrıs Türk halkının, ayrı, egemen bir devlet arayışından açıkça geri adım atması Kıbrıs Türk tarafının yirmi yılı aşkın süredir izlediği yol bakımından esaslı bir dönüş teşkil etmektedir.” DEVAM EDECEK...

DİPNOTLAR:
(1) KKTC Cumhurbaşkanlığı - Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın “Avrupa Günü” mesajı; “AB, Kıbrıs konusunda yanlı tutumundan vazgeçmeli” (kktcb.org)
(2) COUNCIL REGULATION (EC) No 389/2006 of 27 February 2006 establishing an instrument of financial support for encouraging the economic development of the Turkish Cypriot community and amending Council Regulation (EC) No 2667/2000 on the European Agency for Reconstruction EUR-Lex - 32006R0389 - EN - EUR-Lex (europa.eu)
(3) Aid Programme for the Turkish Cypriot community | European Commission (europa.eu); Bringing Cypriots closer together, EU promotes free movement across Cyprus (europa.eu)
(4) S/2004/437

KKTC Doğu Perinçek Vatan Partisi Avrupa Birliği rauf denktaş talat paşa komitesi