Klasik Türk musikisinin öncü öğretmeni, kemençenin zirvesi İhsan Özgen: Seslerde ve bilinçlerde yaşayacak
Müzikoloji çalışmaları, besteleri, taksimleri, resimleri Türk sanatına miras kalan usta sanatçıyı keman virtüözü Cihat Aşkın ve usta kemençe sanatçısı Derya Türkan, Aydınlık'a anlattı.
Müzikoloji çalışmalarıyle, eserleriyle usta sanatçı, Türk müziğini tanıtan öncülerdendi. Dünya sahnelerinde konserler, üniversitelerinde dersler, seminerler verdi. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı öğretim üyesi olan İhsan Özgen, öğrenciler yetiştirdi, ülkemize nice sanatçılar kazandırdı. Kemençenin yanında tamburu da ustalıkla icra eden Özgen, günümüzün en iyi taksim geçen sayılı sanatçılardandı. Çok yönlü bir yaratıcı olan Özgen, müziğin yanında hat, ebru, minyatür ve resim sanatında da eserler verdi.
Sonsuzluğa yürüyen usta sanatçıyı keman virtüözü Cihat Aşkın ve kemençe sanatçısı Derya Türkan ile konuştuk.
‘ÇOK YÖNLÜ SANATÇI KİŞİLİĞİ DÜNYAYA MİRAS KALDI’
Cihat Aşkın, Özgen için şunları söyledi: ''İhsan Özgen, yaşayan Türk müziği üstatlarının en önemlilerinden birisiydi. Özellikle Klasik Türk Müziği'ndeki kemençe sanatını 20. yüzyılda zirveye çıkarması ve Tamburi Cemil Bey'den sonra gelen gelenekte bu sanatın en zirve temsilcilerinden biri olması onu müzisyenlerin arasında çok farklı bir yere koymaktadır. İhsan Bey sadece bir müzisyen ve kemençe virtüözü olarak değil farklı alanlardaki sanatçılığıyla da çok önemlidir. Onun yazıları, resimleri ve besteleri aslında çok yönlü sanatçılığının en tipik göstergeleridir. Yıllar önce kendisiyle bazı konserlerde yer aldım. Daha sonra onun bestelerini seslendirdim, eserlerini kayıt altına aldım. İhsan Özgen'in sanatçı kişiliği sanatın büyün ögeleriyle kaplı olarak dünyaya miras kalmıştır. Onun yetiştirdiği kemençe sanatçıları bugün Türk müziğinin önemli zirve taşlarıdır. Ailesinden yetiştirdiği iki değerli kızı çok önemli müzik sanatçılarıdır. Yelda Özgen, viyolonsel sanatçısı ve İTÜ Müzik İleri Araştırmaları Merkezi Müdiresi'dir. Diğer kızı Neva Özgen, kemençe sanatçının doruklarındaki bir sanatçıdır. İhsan Bey, sadece kemençe değil tamburu da ustalık derecesinde çalardı. Yapmış olduğu müzikolojik araştırmalar, ortaya koyduğu farklı yorumlar, taksimleri, bestleri ile Türk müziği çok önemli bir temsilcisini kaybetmiştir. Hepimizin başı sağ olsun.''
İhsan Özgen için öğrencisi usta kemençe sanatçısı Derya Türkan, şunları söyledi: ''Türkiye ve dünyadan çok tanınan, sevilen örnek olmuş, hoca olmuş çok büyük bir değer İhsan Özgen. Sanata bakış açısı, ülkemize kattıkları yetiştirdiği öğrencilerle her zaman Türk ve dünya sanat tarihinde yerini alacaktır.''
TÜRK MÜZİĞİNİ DÜNYAYA TANITTI
22 Kasım 1942’de Urfa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kilis ve Ankara’da tamamladıktan sonra 1967’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Müzik ve resme erken yaşlarda başlayan sanatçı üniversite yıllarında müziğe ağırlık verdi. Kısa bir süre Ankara’da Devlet İstatistik Enstitüsü ile Etibank’ta çalıştı. Müziğe, amatör müzikçi olarak annesi ve babasından gelen ilgiyle başladı. Kimseden ders almadan, çeşitli sazları kendi kendine öğrendi. Önce bağlama, sonra keman ve ut çalıştı, en sonunda tambur ile kemençeye yöneldi. 1967’de TRT İstanbul Radyosu’na girdi, altı ay bu radyonun yayınlarına tamburuyla katıldı, arkasından kemençeci olarak Ankara Radyosu’na geçti. 1977’de, İstanbul’da yeni açılan Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’na öğretim görevlisi oldu. Bir yandan da, radyo programlarını sürdürdü. 1982’de radyolardan ayrıldı. Konservatuvarda kemençe, tambur, lavta öğretmeni olarak görev yaptı.
YAŞAMI BOYUNCA RESİM ÇALIŞMALARINI DA SÜRDÜRDÜ
Çeşitli sazları çalan bir sanatçı olarak, Özgen, taş plaklardan dinleyip etkilendiği Tamburi Cemil’in üslubundan geniş ölçüde yararlandı. Kemençede, gerek en uygun sesi ve en zengin tınıyı elde edebilmek, gerek bu sazı insan sesine daha çok yaklaştırmak amacıyla, yayı, keman yayı gibi değil, tambur mızrabı tekniğiyle kullanmayı kendi kemençe tekniği olarak benimsedi. Parmak pozisyonlarında sürekli değişiklik gerektiren kemençede, “pozisyon” kavramına, kullanılan pozisyonlara açıklık getirmeye çalıştı. Tiz perdeler üzerinde yeni pozisyonlar geliştirdi, kemençenin her üç telinde de ileri pozisyonlar kullandı. Bunları, bu sazın öğretiminde de uyguladı.Yurtiçinde ve diğer ülkelerde sayısız konserler verdi, seminerlere ve müzik festivallerine katıldı. Yaylı çalgılar için yazdığı müzikleri, ''Masterworks of Itri & Meragi; Remembrances of Ottoman Composers; Legacy; Cantemir: Music in Istanbul § Ottoman Europe around 1700'' gibi uluslararası CD’leri ve LP’leri bulunan Özgen, müzik yaşamı boyunca resim çalışmalarını da sürdürdü.
'SANAT TARİHİ VE SANATÇILAR HAKKINDA ARAŞTIRMALAR YAPTI'
Konserler için gittiği Paris, Amsterdam, Boston, New York, Floransa, Berlin, Stockholm gibi şehirlerde sanat tarihi ve sanatçılar hakkında da araştırmalar yaptı. İstanbul’da ve yurtdışında birçok yerli ve yabancı resim sergisi ile ilgilendi. Yusuf Katiboğlu, Nan Freeman, Zeynep Torun, Kasım Koçak, Erol Deneç, Nur Ataibiş, Erol Deran, Mehmet Refik Kaya’nın atölye çalışmalarını izledi, onlardan tavsiyeler aldı. Kemençede virtüöz bir müzisyen olan Özgen, tamburu da büyük ustalıkla çalmaktaydı. Günümüzün en iyi taksim geçen sayılı sanatçılardan biri olarak kabul edilirdi. 1993 yılında Hollada’lı piyanist Guus Jansen ve saksafoncu Theo Loevendie ile İstanbul ve Ankara’da Türk Müziği temaları üzerinde doğaçlamalar yaptı. Türk müziği teorisi ve pratiği konusunda Amerika da, Boston New England konservatuvarı ile Wesleyan ve Maryland Üniversitelerinde konferanslar verdi, seminerlere katıldı. University of Southern California (Santa Cruz) Etno-müzikoloji Bölümü’nün daveti üzerine bir akademik dönem için ABD’ye gitti. Türk Müziği teorisi dersleri ve seminerler verdi, Kantemiroğlu başlıklı konsere solist olarak katıldı. Bu konserin CD’si 2004 yılında Goldenhorn etiketi ile yayımlandı. Aynı üniversitenin Resim Fakültesi’nde atölye çalışmalarında bulundu. Özgen, Bosphorus topluluğunu kurdu. Bu toplulukta Yunanistan, Hollanda ve Danimarka’da konserler verdi. İhsan Özgen, Bosphorus’tan sonra 1992’de çekirdek bir orkestra niteliğini taşıyan ve profesyonel radyo sanatçıları, konservatuar öğretim üyeleri, lisans ve lisansüstü ögrencilerden oluşan Anatolia topluluğunu kurdu. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyesi olan sanatçı müzik tarihine geçen çalışmalarının yanı sıra, hat, ebru, minyatür ve resim sanatında da seçkin eserler verdi.