Dosyadan habersiz 'hukuksuz' dediler
Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi isimlerin içinde olduğu bir grup “Kobani davası hukuksuzdur, karşısındayız” başlıklı ortak açıklama yaptı. Davanın tek bir duruşmasını bile izlemeyen bu isimlerin açıklamasına “Binlerce sayfalık dosyadan tek bir sayfa okudunuz mu?” diye tepki geldi
HDP'nin yaptığı çağrılar sonucunda Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere ilişkin, aralarında PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin yanı sıra eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen davanın bir sonraki duruşması 4 Eylül’de yapılacak. Son aşamaya gelinen davada sanıklar ve avukatları esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapıyor. Savunmaların tamamlanmasından sonra da sanıkların son sözleri alınıp karar açıklanacak.
SONA GELİNEN DAVAYLA İLGİLİ KONUŞTULAR
Diğer yandan davada karar aşamasına gelinirken aralarında Zülfü Livaneli, Ahmet Telli, Ferhat Tunç gibi isimlerin de bulunduğu 193 kişinin “Kobani davası hukuksuzdur, karşısındayız” başlıklı açıklama yapması dikkat çekti. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Uluslararası toplumun tereddütsüz lanetlediği IŞID’in Kobani’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’de gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek, 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobani davasını endişeyle izlemekteyiz. AİHM Büyük Dairesi’nin de onayladığı ihlal kararına rağmen hala 18 kişinin tutuklu yargılandığı davada, adil yargılanma hakkı, siyasi faaliyette bulunma ve ifade özgürlüğü hakkı başta olmak üzere bütün anayasal haklar çiğnenmektedir. Sanat ve fikir insanları olarak bu açık hukuksuzluğun karşısında olduğumuzu beyan ediyor, ülkemizi hukuktan, barıştan, demokrasiden adeta dev adımlarla uzaklaştıran tutumlardan acilen vazgeçilmesini talep ediyoruz."
İMZASI OLANLAR
Açıklamada imzası olan isimlerden Abdülhakim Daş, 14 Mayıs seçimlerinde Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili adayı olmuştu. İmzacılardan Ahmet Telli, 2020'de Suriye'deki askerlerimizin derhal geri çekilmesinin istenildiği bildiriye imza atan isimlerdendi. Yine açıklamada imzası olan Ferhat Tunç, ABD’de yaşayan FETÖ firarisi Ali Yurtsever'in Youtube kanalına konuk olmuştu. Açıklamada ayrıca Baskın Oran, eski CHP Milletvekili Binnaz Toprak, Elif Şafak, Zülfü Livaneli, Murathan Mungan, Orhan Pamuk gibi isimler de yer aldı.
SAVCILIĞIN TESPİTLERİ
Davada Cumhuriyet savcısı tarafından dosyaya sunulan 5 bin 268 sayfalık mütalaada şöyle denilmişti:
"Sanıkların yaptıkları miting, gösteri vb. örgütsel faaliyetlerdeki konuşmalarında; ırk ayrımcılığı ve nefret söylemlerinde bulunmak, direniş ve isyandan bahsetmek sureti ile sürekli şiddeti ayakta tutmak, hemen hemen her konuşmada Kürdistan'tan (Kuracakları hayali ülke) bahsederek bir ulus ve millet algısını meşrulaştırmak, PKK-KCK silahlı terör örgütü yetkilileri ile görüşmek amacı ile Kandil'e giderek burada emir ve talimat almak... şeklindeki eylemleri örgütsel faaliyet olarak gerçekleştirdikleri görülmektedir. Sanıklar bu eylemleri gerçekleştirirken legal bir parti oldukları ve demokrasinin tanıdığı hakları kullandıklarını ileri sürmektedirler. Ancak yukarıya alınan eylemlerin tamamı PKK-KCK silahlı terör örgütü yöneticileri ile birlikte karar verilen ve uygulamaya konulan faaliyetlerdir."
'OLAYLARLA DEAŞ SALDIRISINI KALDIRMAK ARASINDA BAĞ YOK'
Kobani olaylarında HDP tarafından tüm kamuoyuna açıklama yapılarak insanları sokağa çıkmaları yönünde çağrı yapıldığı kaydedilen mütalaada şu ifadelere yer verilmişti:
"Bu çağrı metinin de Kandil'de hazırlandığı yönünde tanık beyanları bulunmaktadır. Söz konusu çağrılar, atılan tweetin dışında mail yolu ile tüm partililer ve kayıtlı olan herkese gönderilmiştir. Çağrının gönderildiği saat gece 20.20’dir ve HDP tüm halkının sokağa çıkmasını istemektedir. Amaç Türkiye’yi protesto etmek olduğu ileri sürülmüştür. Oysa yapılan tüm çağrı içeriklerinde şiddet ve cebir kullanılması açıkça istendiği görülecektir. Asıl olayların başlangıcı da bu saatlerden sonradır. Asıl amaç PKK-KCK silahlı terör örgütünün isyan provası yapmasıdır. Şehir başkaldırısı ilk defa denenmiş ve halkın katıldığı daha doğrusu plan dahilinde halkın suça tahrik edilerek sokağa çıkmasını ve onlarca kişinin ölümüne neden olunmuştur. Bu olayların Kobani’de DEAŞ tarafından yapılan saldırıyı kaldırmak arasında bir bağ bulunmadığı açıktır. Bu nedenle olayların asıl nedeninin DEAŞ saldırılarının kınanması değil, Türkiye’de bir iç karışıklık ve isyan çıkarmak olduğu da anlaşılacaktır."
'KANDİL'DE YAZILDI HDP MYK YAYINLADI'
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından şu tespitler yer aldı:
"Olayların meydana gelmesi bir organizasyon ekibi tarafından verilen iş bölümü çerçevesinde oluşturulmuş bu çerçeve içerisinde büyük rollerden bir tanesi de HDP MYK'sına düşmüştür. HDP MYK'sı da yine tanık beyanlarına göre Kandil'de yazılan ve kendilerine gönderilen çağrıyı alarak aynı şekilde yayınlamışlardır. Sanıklara sorulan sorularda söz konusu çağrının kim tarafından yazıldığı nasıl tartışıldığı hangi hususlar düşünülerek paylaşıldığı sorulduğunda hiçbir sanık bu soruya cevap vermemiş sadece kendilerinin diğer toplantılarda olduğu gibi tartışarak söz konusu çağrıyı twitter yolu ile açıkladıklarını bildirmişlerdir."
'HENDEK OLAYLARINDA DA ROLÜ VAR'
Selahattin Demirtaş'ın Kobani olaylarından sonra meydana gelen Hendek olaylarının cereyan etmesinde de rolünün olduğu kaydedilen mütalaada şu görüşlere yer verilmişti:
"2015 yılının aralık ayında yapılan DTK'da yeniden bir özerklik ilan edilmesi ve bu dönem içerisinde olayların meydana gelmesi ve bu olayların artarak yükseldiği hatta bu nedenle sokağa çıkma yasağı düzenlenmesine rağmen bu dönem içerisinde sanıkların yine PKK silahlı terör örgütünün amacına yönelik olarak ikinci serhildan olan ve çözüm sürecinde kolaylıkla koridorun açılmasını da gören sanıkların hendek olaylarında çukur kazmak suretiyle ve mühimmat biriktirerek olayları başlattıkları, sanığın da bu dönem içerisinde bu olaylara destek vererek Diyarbakır Sur ilçesinde yürüyüş yaptığı ve bu yürüyüşte de aynı olayları desteklediğini bildirmesi sanığın da bu olaylar içerisinde yine fiili hakimiyetinin olduğunu göstermektedir."