Konut, mekân, planlama, şehirleşme
Yerel seçimler sürecindeyiz. Kent, kentleşme politikaları ve kentlilik bilincinin tartışılması gereken günlerdeyiz. Kent, sadece konutlar ve benzeri geometrik şekillerden meydana gelen bir mekân birliği değildir.
Henri Lefebvre, “Mekanın Üretimi”(1) adlı kitabının başlarında “Modernite Mekanı’nı” ele alır ve onun belirli özellikleri olduğunu söyler:
“Modernite mekânının belirgin özellikleri vardır. Homojenlik-Parçalılık-Hiyerarşilik. Bu mekân çeşitli nedenlerle homojenliğe yönelir; elementlerin ve malzemenin imalatı; müdahillerin benzeyen gereklilikleri, yönetim ve denetim, gözetim ve iletişim yöntemleri. Plansız, projesiz homojenlik. Sahte (toplu) konutlar ki bunlar aslında izolasyondur. Çünkü (yine) paradoksal olarak, bu homojen olması için planlanan mekân, parçalanır; paylara, parsellere ayrılır. Kırıntılara dönüşür. Bu da gettolar, yalıtılmış alanlar, mahalle grupları, etrafla ve çeşitli merkezlerle doğru düzgün birleşmemiş sözde-topluluklar üretir. Katı bir hiyerarşileşme söz konusudur; konut mekânları, marjinaller için mekanlar, vb…”(2)
SOSYAL-MEKÂNSAL AYRIŞMA
Lefebvre’nin 1974 yılında yayınlanan kitabında tartıştığı ve felsefi düzeyde tanımlandığı durumu, bugün özellikle büyük şehirlerimizde yakından gözlemliyoruz. Özellikle büyük şehirlerimizin çevresindeki yeni yerleşim yerlerinde “Site” şeklindeki yerleşimler dikkat çekiyor. Bu siteler, genellikle yüksek gelir grubuna mensup kişilerin oturduğu, aynı zamanda eğitim ve gelir düzeyi de site dışında yaşayanlarla karşılaştırıldığında, yüksek olan insanların yaşadıkları siteler. Sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel özelliği bu şekilde olan bu sitelerde komşuluk ilişkileri, politik tercihler, politika ve onun özneleriyle ilişki kurulma biçimleri de, normal konutta yaşayanlara göre oldukça değişiklik gösteriyor. En basitinden örneklemek gerekirse; seçim zamanlarında bildiri, broşür, el ilanı vb. vermek için bağımsız apartmanlara rahatlıkla girip, ilgili dairenin zilini çalıp, açan kişiyle ayaküstü de olsa konuşursunuz. Elinizdeki materyali verebilirsiniz. Ama o kapalı, etrafı yüksek duvarlarla ve dikenli tellerle çevrili sitelerin güvenliğinden tersyüz edilirsiniz. Arşivimizde “mekânın üretimi” ile ilgili olarak, bu alanda tipik bir örnek olan İstanbul’un Çekmeköy İlçesine ait bir araştırma var. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Fen Bilimleri Enstitüsü Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı’nda Prof. Dr. Aykut Karaman danışmanlığında yapılmış ve 1 Aralık 2006 tarihinde kabul edilmiş. Ebru Firidin Özgür’e ait, “Sosyal ve Mekansal Ayrışma Çerçevesinde Yeni Konutlaşma Eğilimleri: Kapalı Siteler, İstanbul Çekmeköy Örneği”(3) adlı doktora çalışması son derece ilginç. Girişte, H.Lefebvre’nin tespitlerini de doğrulayan veriler sunuyor. Sosyal ve mekânsal ayrışmayı çarpıcı bir şekilde ortaya koyan bu çalışmada, “kapalı siteler” ele alınmakta ve şöyle tanımlanmaktadır:
“Kapalı siteler, genel olarak orta ve üst gelir gruplarından hane halklarının dışarıya kapalı ve izole üst düzey ve özel güvenlik önlemleri ile kuşatılmış, belli boş zaman olanakları sunan ve yaşam tarzı kurgusu etrafında biçimlenmiş olan konut alanları…”(4)
Aynı çalışmada, konuya ilişkin ABD’de yapılan çalışmalarda kapalı sitelerin 3 türünün olduğunun saptandığı, bunların “yaşam tarzı toplulukları”, “elit gruplar”, kurtarılmış bölgeler”(5) olarak tarif edildiği aktarılmıştır. Bu üç türün tanımı da tek tek verilmiştir. Buna göre, “Yaşam Tarzı Toplulukları, sundukları güvenliğin yanı sıra içerdikleri belli boş zaman geçirme ve kültürel aktiviteler dolayısıyla” belli yaşam tarzını simgeler. “Elit gruplar, daha çok üst gelir grubunun ve süper zenginlerin yaşadığı, prestij simgesi olan kapalı sitelerdir. Elit gruplarda ortak değerler, ekonomik sınıf ve statüye dayalıdır… Burada yaşayanlar kendilerini toplumun geri kalanından korunması gereken, farklı ve özel kişiler olarak gördükleri için bu alanlara yerleşmektedir. Kurtarılmış veya güvenlik bölgeleri olarak adlandırılan yerler ise, konut içi alanlarda belli sokak girişlerinin bariyerlerle kapatılması ile çevrilen ve kapatılan konut bloklarıdır. Türkiye’de sıklıkla rastlanmasa da Amerika’da yerel yönetimlerden alınan izinler çerçevesinde oluşturulmaktadır.”(6)
ÇEKMEKÖY ÖRNEĞİ
Adı geçen doktora tezinde Çekmeköy’ün, Hamidiye Mahallesi, Gökdeniz ve Villa Belde sitelerinde yapılan anketler önemli veriler sunmaktadır. Çarpıcı olan ise, Hamidiye Mahallesi ile diğer iki site arasında verilerin ortaya koyduğu büyük farklılıktır. İstihdam, eğitim ve gelir düzeyi açısından Hamidiye Mahallesi, son derece düşük paylara sahiptir. Örneğin, yüzde 5,10’u okuma-yazma bilmemektedir. Yüzde 22,45’i herhangi bir eğitim kurumunu tamamlamamıştır. Çalışan nüfusun, toplam nüfusa oranı, yüzde 34’tür. Öte yandan Hamidiye Mahallesi’nde komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri ise yüksek düzeydedir. Mahalle sakinlerinin yüzde 64’ü, en yakın arkadaşlarının aynı mahallede yaşadığını; yüzde 35’i komşularıyla ilişkilerinin “çok iyi”, olduğunu yüzde 50’si ise “iyi” olduğunu belirtmektedir.
Gökdeniz ve Villa Belde sitelerindeki veriler ise, eğitim, istihdam ve gelir düzeyi bakımından, Hamidiye Mahallesi’nin oldukça üstündedir. Gökdeniz Sitesi’nde yaşayanlardan komşularıyla ilişkilerinin “çok iyi” oluğunu söyleyenlerin oranı yüzde 8, “iyi” olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 38’dir. Ankete göre sitedeki yaşamla ilgili en önemli sorun olarak, “komşuluk ilişkilerinin iyi olmaması” görülmektedir. Villa Belde Sitesi’nde yaşayanların, en yakın arkadaşları da site içerisindedir ancak, site dışında Çekmeköy’de yakın arkadaşı olan ise yoktur.”(7)
Bu çalışma her ne kadar 2006 yılında gerçekleştirilmiş ve o güne ait sayısal verileri taşıyorsa da, bugün artık ilçe olan (2009 itibarıyla) Çekmeköy’de konut biçimi olarak “kapalı site” anlayışı yoğunlaşarak devam etmektedir. Hem site içi hem de sitelerde yaşayanlarla, site dışında yaşayanlar arasındaki ilişkiler, yukarıdaki verileri, daha da derinleştiren ve aradaki farkı daha da belirginleştiren bir seyir izlemektedir.
Ancak bu durum sadece ve basitçe kapalı sitede yaşayanlar, site dışında yaşayanlar arasındaki bir ayrışma olarak da görülemez. Birbirleriyle arkadaşlık, hatta komşuluk ilişkileri bile bu denli zayıf binlerce, on binlerce insandan oluşan, binlerce yerleşim birimini düşündüğümüzde, millet olmanın olmazsa olmazı, kültürel birliktelik, duygu birlikteliği, hatta toprak birlikteliği bile giderek yok olabilir. Kapalı sitelerle, site dışı yurttaşlar arasında başka karşıtlıkların yanında böyle bir karşıtlık da oluşabilir.
Yerel seçimlerin iyice yakınlaştığı, kent, kentleşme politikaları ve kentlilik bilincinin tartışılması (tartışıldığı diyemiyoruz maalesef) gereken günlerde kentin sadece konutlar ve benzeri geometrik şekillerden meydana gelen bir mekân birliği değil, esas olarak kent yurttaşı bilincine, ortak kültürel özelliklere, duygu ve aynı toprakta yaşama bilincine sahip insanlardan oluştuğunu bilinçlere nakşetmenin gerekliliği açıktır.
DİPNOTLAR:
(1) Henri Lefebvre, Mekanın Üretimi, Sel Yayıncılık, 5.Baskı Mart 2019 İstanbul
(2) A.g.e.
(3) Ebru Firidin Özgür, “Sosyal ve Mekansal Ayrışma Çerçevesinde Yeni Konutlaşma Eğilimleri: Kapalı Siteler, İstanbul Çekmeköy Örneği, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı Doktora Tezi.
(4) A.g.e.
(5) A.g.e.
(6) A.g.e.
(7) A.g.e.