‘Kısırlaştırma seferberliğiyle iki yılda çözeriz’
Prof. Dr. Ebru Yalçın, sahipsiz köpek sorununun, tüm ülkede aynı anda seferberlik halinde uygulanacak ‘Yakala Kısırlaştır Sal’ formülüyle çözülebileceğini söyledi. İtlafın çözüm olmadığını vurgulayan Yalçın, ‘Şehirlerde ama özellikle kırsaldaki tüm köpekler kısırlaştırılmalı' dedi
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Yalçın, sokak hayvanlarının, öldürme işleminden sonra iki, üç yıl içerisinde eski sayıdan daha fazla tekrar ürediklerini ortaya koyan çok sayıda bilimsel makale olduğunu söyledi. Tek çözümün ‘Yakala Kısırlaştır Sal’ olduğunu belirten Yalçın, Hollanda örneğini verdi. Söz konusu ülkede önce itlaf denenmiş, başarısız olunca ‘Yakala Kısırlaştır Sal’ yoluyla sorun çözülmüştü. Yakala Kısırlaştır Sal projesinin tüm dünyada yapılan ve işleyen bir sistem olduğunu ancak aynı anda tüm ülkede yapılması gerektiğini vurgulayan Yalçın, Kısırlaştırma Seferberliğiyle sorunun iki yılda kökten çözülebileceğini vurguladı.
Türkiye’de bugüne kadar parça parça, çok az sayıda kısırlaştırma yapıldığına dikkat çeken Yalçın, “Şehirlerde ama özellikle kırsaldaki tüm köpekler kısırlaştırılmalı, aşılanmalı ve tekrar bulundukları bölgeye bırakılmalı. Tüm ülkede aynı anda yapılacak seferberlik çalışması ile kısırlaştırmanın çoğu ilk iki yıl içerisinde tamamlanabilecektir” dedi.
Türk Veteriner Hekimler Birliği Konseyi’nin sokak hayvanlarıyla ilgili rapor komisyonunda başkan yardımcılığı görevinde bulunan Prof. Dr. Ebru Yalçın, sorularımızı yanıtladı:
ÖNCE İTLAFI DENEDİLER KISIRLAŞTIRMAYLA ÇÖZDÜLER
- Topluca köpek öldürülen ülkelerde sorun çözüldü mü?
Çözülmediğine ilişkin çok sayıda bilimsel makale var. Örneğin Romanya'da yapılmış bir çalışma var: sokak hayvanlarının, öldürme işleminden sonra 2-3 sene içerisinde eski sayıdan daha fazla tekrar üredikleri ortaya çıkmış.
‘Yakala Kısırlaştır Sal’, aslında Hollanda kaynaklı bir projedir. Önce itlafı denediler, çözüm olmadığını gördüler ve kısırlaştırmayla çözdüler.
Bizde kısırlaştırma yaptık deniliyor ama tam anlamıyla yapılmadı. Bin 300 belediye var, bunun sadece 297'sinde bakımevi var. Pandemi döneminde artış oldu çünkü yarı zamanlı çalışma yapıldı.
Bunun yanında yasaklı ırklar toplandı, barınaklardaki kafeslere tıkıldı, barınaklar felç edildi. Bir barınağın diyelim ki ortalama elli kafesi var, bunun yirmisinde pitbull varsa, otuz kafesle döndürmeye çalıştılar kısırlaştırmayı.
Öte yandan, sokak hayvanlarının sayısı artıyor ama kısırlaştırma yapan, bakım evi açan belediye sayısı artmıyor.
TEK MERKEZDEN YÜRÜTÜLMELİ
- Kısırlaştırma seferberliği nasıl yürütülmeli? Nasıl bir sistem kurulabilir?
Ana projemiz Yakala Kısırlaştır Sal, bunun devam etmesini istiyoruz. Sokakta olan hayvanların yaşam ömrü, ortalama iki-üç yıl. Üreme engellendiğinde, belirli bir zaman sonra popülasyon zaten azalacak.
Hem şehirdeki hem de kırsaldaki hayvanların hepsinin ama parça parça değil topyekûn, bütün ülke çapında seferberlik halinde yapılması lazım. Bunun için bakım evleri kurulmalı. Belirli yerlerde gönüllülerden de yakalama konusunda ya da operasyon sonrası bakım sırasında yardım alınabilir. Gönüllü veteriner hekimler, kısırlaştırma çalışmalarına muhakkak yardımcı olacaklardır.
Bütün bunların tek merkezden yönetilmesi lazım. Planlamayla ilişkili bir merkez. Devlet bir bütçe yok diyor, bu iş bağışçılarla da çözülebilir. Bütçe de devletin elinde olsun, buraya bağışlar alınsın. Devlet gerekiyorsa belirli bir miktar koysun. Denetlenebilir biçimde kim ne kadar masraf yaptıysa, ne kadar bir kısırlaştırma yapıldıysa, bunlar da o bütçeden ödensin.
ÜSTESİNDEN GELİRİZ!
- İşimiz zor mu?
İşimiz kolay değil. Ama çok mu zor? Değil. Uygun organizasyonla, doğru işlem şemasıyla, yapılmayacak bir şey değil. Zor olsa vaz mı geçeceğiz? Hayır. Sonuçta bu ülkede çok şeyler gördük, bunun da üstesinden geliriz. Bu popülasyon yönetimini yapabilecek güçteyiz. Çok fazla sayıda veteriner hekimimiz var. Gönüllüler de olacak.
Bence asıl mesele organizasyon.
HALKA BENİMSETELİM!
Tahmin edilenden daha az sayıda köpek olduğunu düşünüyorum. 20 senedir niye çözülmedi? Çünkü doğru şekilde yapılmadı. Yapan belediyeye ‘onu yaptın bunu yapmadın’ diye hesap soruluyor ama yapmayan belediyeye ne devlet ne de gönüllü hiç kimse soramadı maalesef bunun hesabını.
Topyekûn, seferberlik gibi bütün ülke çapında yapıldığında, hem zorunlu olduğunda hem de belki halka benimsetildiğinde, problemler azalacak. Sahipli hayvanlarda da kısırlaştırma sayısı az.
MEDYA, SUÇLAYICI DİLDEN VAZGEÇSİN!
Her şeyden önce medya, köpekleri suçlayıcı dilden vazgeçmeli. Bu sorun sadece bizde değil başka ülkelerde de var. Sayısal olarak bizde çok gibi gözüküyor. 8 milyon deniyor. Ama yurt dışında başka bir araştırma topluluğuna göre Türkiye'de toplam 6 milyon sokak hayvanı var, bunun 4.5 milyonu kedi, sadece 1.6 milyonu köpek. 2022-2023'te Türkiye için yapılmış bilimsel bir çalışma. Pek çok ülkede de yapılmış.
SAYIYI ABARTARAK ÇÖZÜMSÜZLÜK MESAJI VERMEYİN
Bir ara Tarım Bakanlığı 4 milyon dedi. Normalde Dünya Sağlık Örgütü nüfusun yüzde 10'u diye söyler, 8 milyon rakamı o tahminle söyleniyor. Sayı, ‘bu işin çözülemeyecek noktada’ mesajı vermek amacıyla artırılıyor. Tarım Bakanlığı bile 4 milyon demişken, basında yok 8 milyon, yok 15 milyon, 30 milyon iddiaları yer alıyor.
Sokak hayvanı sayısı deyince bunun içine kedi de giriyor. Bunu unutmamak lazım ki Türkiye kedi ülkesi ve kedilerin sayısı daha fazla. Onları da kısırlaştırmakta fayda var ama kedi daha sonra, ikinci aşamada olacaktır.
- Uyutma kararı almak da uygulamak da ağır bir sorumluluk.
Öldürmenin sonu yok. İnsanoğlu olarak hiçbir canlıyı öldürmek bizim işimiz değil. Popülasyonla ilişkili bir sorun varsa bu yine insanoğlunun sorumluluğunda. Türk Veteriner Hekimler Birliği olarak vicdani ret hakkımız vardır ve bunu kullanacağız. Kimse kimseyi hayvanları ötenazi etmek için zorlayamaz. Pek çok veteriner hekim, hayır ben asla böyle bir işi yapmam, dedi.
Görüşleri topluyoruz diyorlar. Umut ediyorum ki en vicdani, en mantıklı, en bilimsel çözüm yoluna gidilir.
- Çok teşekkür ederiz.
KIRSALDAKİ KÖPEKLER ŞEHRE İNER
- Kırsal kesimler dahil ülke çapında kısırlaştırmanın mantığı nedir?
Siz şehrin içerisindeki sakin ve kısırlaşmış köpekleri alıp öldürüp, kırsaldakini ya da daha saldırgan olanı yakalayamadığınızda, aslında onlar bu sefer alan boş olduğu için vakum etkisiyle çevreden merkeze doğru gelecekler. Yani daha büyük bir sorun olacak. Daha asosyal, insanı tanımayan, insanın beden dilini bilmeyen, daha az trafikle tanışmış, araç vesaire bilmeyen ve yaban hayatından, kırsaldan gelen köpekler şehre inecek. Bu tahmin edilenden daha büyük problemlere sebep olur. Kuduzundan ısırılmaya, ne problem varsa, bunlar daha da artar. O yüzden bu doğru bir yöntem değil.
- Agresif köpekler daha çok kırsalda mı?
Kırsalda yaşayanlar daha agresif diyemeyiz ama şehir köpekleri, şehrin kurallarını biliyor. Kısırsa zaten agresyon riski azalıyor, özellikle erkek köpeklerde. Daha uzak mesafelere gitmek zorunda kalmıyorlar. Erkekler arası kavga da azalıyor. Savunma davranışını nispeten daha az gösteriyorlar. Aynı şey dişiler için geçerli, yavruları olmadığı için savunma davranışı göstermiyor yavruları korumak için. Kısırlaştırmanın pek çok anlamda faydası var.
İnsan olarak, beş dakika sonra birini dövmeyeceğinizi kimse bilemez, size saldırmıştır, koruduklarınıza saldırmıştır, mecbur kalabilirsiniz. Agresif köpek diye de bir şey yok. Köpek o an hangi ortamı koruyorsa, o an oradaki insanları, evi, yavrusunu koruyorsa tepki verebilir.
Ama sahipsiz hayvanların çoğu zaten dışarıda itiliyor, kakılıyor. Çoğu da kaçmayı seçiyor insandan.
PİTBULL GİBİ BÜYÜK IRKLAR SUÇ MAĞDURU
- Pitbull tarzı köpekleri ‘saldırgan köpekler’ diye sınıflandırabilir miyiz?
Öyle bir şey de yok. Tabii o köpekler nispeten daha güçlü oldukları için daha ön plana çıktılar. Ama hepsi agresif diye bir şey yok, çok uysal olanları da var.
Şunu da unutmamak lazım. Pitbull gibi büyük ırklar şimdiye kadar bahislerde, köpek dövüşlerinde, çek senet mafyasında kötü niyetli insanlar tarafından zaten suistimale uğramış hayvanlar. Onlar da aslında suç mağduru. Durduk yerde hiçbir köpek hiç kimseye saldırmaz. Ama siz küçüklükten itibaren hayvanı bu şekilde motive ederseniz, ödüllendirirseniz, köpek de sahibini mutlu etmek için kendince görevini yapıyor. Bu köpeklerin de tabii rehabilite edilmesi lazım.
‘İYİ ÖLÜM’ İÇİN TEK BİR İLAÇ 2 BİN 600 LİRA
- Uyutma (ötenazi) gerçekten bilimsel yöntemlerle yapılacak olursa maliyet açısından kısırlaştırmaya göre daha mı az bütçe ayırmak gerekecek?
Can konusunda maliyet hesabı yapmak bana çok etik gelmiyor açıkçası. Ama illa maliyet konuşalım derseniz, bütün köpeklerin toplanıp uyutulması gibi bir şey de zaten gerçekçi değil. Siz zaten köpekleri topluyorsanız, eğer yakalayabiliyorsanız, o zaman kısırlaştırın. Hem de daha düşük maliyetle.
Sözü edilen, ötenazi denilen şey ‘iyi ölüm’. Bahsettikleri ilaç, en son 2 bin 600 liraydı. Her köpek için bir şişe, daha büyük köpekte belki iki şişe kullanacaksınız. Ayrıca ilacı damar içine vermek için anjioket takmak, sedasyon için anestezik uygulamak gerekiyor.
Kısırlaştırmayı çok daha düşük maliyete yapabilirsiniz. Zaten aynı işlemi yapıyor, yakalıyorsunuz, barınağa, bakım evine getiriyorsunuz. Öldüreceğinize, kısırlaştırmak daha mantıklı.
TOPRAĞI, SUYU KİRLETİR
Üstelik diyelim ki milyonlarca köpeği öldürdünüz. Bu köpekler nereye gömülecek? Bu köpek cesetleri çözünürken olan şey, toprağı ve suyu kirletmeyecek mi? Hayvan refahını ve canını dikkate almasanız bile halk sağlığı açısından çok büyük bir risk.
Bu kadar pahalı bir ilacı alıp ötenazi yapmaları gerçekçi değil, mantıklı değil. Ne yapacaklar, ucuz yöntemlerle zehirlerler, başka bir şey yaparlar, halk galeyana gelir. Bunlar da tabi hiç istemediğimiz durumlar.
ISIRILMALARIN YÜZDE 70-75'İ SAHİPLİ KÖPEKLER TARAFINDAN
- Sizin aynı zamanda köpek davranışlarıyla ilgili bir uzmanlığımız var...
Doktora konum agresif köpeklerdi. 2004 yılında tamamladım. Ama sahipli hayvanlarla ilgiliydi. Yine barınaktaki hayvanların stresini azaltmak üzere bir TÜBİTAK projesi yaptım. Aynı zamanda o bir doktor öğrencimin teziydi.
Yine hayvan ısırıkları konusunda herhalde ilk makaleye sahibim. 8-10 sene önce Bursa Devlet Hastanesi'nde kuduz aşısı olmaya gelen insanlar üzerine yaptığımız bir çalışma bu. Oradan çıkan sonuç, ‘sahipsiz köpekler ısırıyor’ savının tam tersi: ısırılmaların yüzde 70-75'i sahipli köpekler tarafından oluyor.
SAVUNMA YA DA KORKU GÜDÜSÜYLE SALDIRIR
- Köpek sahipleri de köpek davranışları hakkında bilgisiz sonucuna mı varıyoruz buradan?
Bir köpeğin hiçbir zaman gideyim de şu kişiye bir saldırayım gibi bir motivasyonu yoktur. Bir köpek ancak korkutulduğu zaman, bir şeyi savunduğu zaman saldırır, buna agresyon demiyoruz, saldırganlık demiyoruz, çoğu zaman reaktivite diyoruz. Yani reaksiyon gösteriyor köpek. Sizin evinize birisi girse, çocuklarınızı, malınızı almaya çalışsa bir tepki, reaksiyon gösterirsiniz. Bu da onun gibi. Hiç kazalar olmaz diyemem. Sonuçta trafikte de kazalar oluyor, köpekle karşılaşmalarda da olmuştur ama halkımızın bir kısmı köpekten çok korkuyor, bir kısmı da gerçek beden dilini anlamıyor ve köpeğin üstüne gidiyor. Tabii ki korkana da saygımız var. Çoluk çocuk karşılaşıyor, korkuyor. Ama gerçekten köpek kaynaklı yaralanma sayısı tahmin edilen kadar çok değil.
Sağlık Bakanlığından alınan bir istatistik var. Onun ne kadarı sahipsizdir, ne kadar sahiplidir o da muamma.