23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Akbaş Cephaneliği ve Kahraman Hamdi Bey

‘Köprülülü Hamdi Bey adlı bir kahraman. Kuvayi Milliye'den bir müfrezeyle, 26/27 Ocak 1920 gecesi, 3 salla Rumeli sahiline geçiyor. Akbaş cephaneliklerine el koyuyor. Fransızları tutukluyor. Haberleşme hatlarını kesiyor. Silahları ve mühimmatı Anadolu içine sevk ediyor.’

Köprülülü Hamdi Bey: Kuvayi Milliye Kahramanı, Rumeli'de Fransızları Tutukladı ve Silahları Anadolu'ya Sevkedildi
A+ A-
FEYZİYE ÖZBERK

Mütareke yılları, Rumeli sahilinde, Gelibolu civarında, Akbaş mevkiinde, bir cephane deposu var. Orada Fransızların muhafazası altında önemli bir miktarda silah ve mühimmat bulunuyor. Saray ve Hükümet, İtilaf devletlerine karşı teslimiyet gösteriyor ve onlara yaranmak için, bu cephanelikteki silah ve mühimmattan bir kısmını İtilaf devletlerine vermeyi vaat ediyor. Hükümet, ayrıca başta Rauf Bey olmak üzere İstanbul'daki milli teşkilatın reislerinin rızasını da almış… Ankara’da olan Mustafa Kemal, Rauf Bey'e yazdığı şifrede onları, Akbaş’taki cephanenin bir kısmının İngilizlere verilmesine onay verdikleri için eleştiriyor.

Bu vaatte bir olumsuzluk daha var. İngilizler, verilen malzemeyi Vrangel(1) ordusuna göndermeyi planlıyorlar. Nakil için bir vapur Gelibolu'ya gelmiş. Bekliyor. Bu tutumla Milli Mücadele’de ve sonrasında büyük desteğini göreceğimiz dost ülke Rusya’ya zarar verilmiş olacak.

SOVYET RUSYA'NIN MİLLİ MÜCADELE'YE DESTEĞİ

Sovyet Rusya, Milli Mücadele’yi silah, mühimmatın yanı sıra mali yardımla destekliyor. Bu destek görüşmelerle, anlaşmalarla sağlanıyor. Tabii her istenen gerçekleşmiyor. Çünkü onların da olanakları sınırlı… Dünya Savaşı'ndan yaralı çıkmışlar. Ayrıca sürmekte olan iç savaş, Bolşevik yönetimi zorluyor. Bu durum yardımın değerini daha da büyütüyor.

Yayımlanan belgelerden, o dönemde Sovyet Rusya’dan toplam olarak 11 milyon altın ruble ve 100 bin lira değerindeki külçe altın geldiği anlaşılıyor. Onlar ayrıca 147 bin top mermisi, 39 bin tüfek ve çok sayıda mühimmat yolluyorlar. Türk milleti bağımsızlığı için ölümüne mücadele ederken dost Sovyet Rusya’dan hayati önemde bir destek alınıyor.

1921 -1922 yıllarında, bir altın rublenin değerinin ortalama olarak, 7 Türk lirası olduğu kabul edilirse, 11 milyon altın rublenin Türk parası olarak kıymeti 77 milyon liraya eşit oluyor. 1921 yılında toplam bütçe, 79 milyon Türk lirasıdır. Yani yapılan yardım neredeyse Ankara Hükümeti'nin bir yıllık toplam bütçesine eşittir. Bu da yapılan yardımın büyüklüğünü gösteriyor.(2)

KÖPRÜLÜLÜ HAMDİ BEY

Köprülülü Hamdi Bey adlı bir kahraman, Kuvayi Milliye'den bir müfrezeyle, 26/27 Ocak 1920 gecesi, 3 salla Rumeli sahiline geçiyor. Akbaş cephaneliklerine el koyuyor. Depo muhafızları olan Fransızları tutukluyor. Haberleşme hatlarını kesiyor. Silahları tamamen ve cephaneyi kısmen ve muhafız Fransız askerlerini de muhafaza altında Lapseki'ye naklediyor. Silahları ve mühimmatı Anadolu içine sevk ediyor. Fransızları geri yolluyor. Bu olaya çok kızan İngilizler, Bandırma'ya iki yüz kişilik bir kuvvet çıkarıyor.

Akbaş deposunda sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus mitralyözü, yirmi bin sandık cephane olduğu tahmin ediliyor. Köprülülü Hamdi Bey, Edremit Kaymakamı'dır. Mustafa Kemal, Nutuk’ta onun kahramanlığından övgüyle söz ediyor. Bu gelişme üzerine Mustafa Kemal Paşa, tüm kumandanlara bir uyarı yolluyor. Silah depolarına ilişkin olarak bazı tedbirlerin alınmasını istiyor. Milli harekât mıntıkaları gerilerinde, İtilaf devletleri askerlerinin de bulundukları mahallerdeki depolarda bulunan silahların ve cephanenin başka yere naklini veya kullanılamaz bir hale getirilmesini emrediyor.

ANZAVUR'UN MİLLİ CEPHEMİZİ ARKADAN VURMASI

Aynı günlerde Anzavur, İngilizlerin desteğiyle Balıkesir ve Biga havalisinde oldukça mühim ve tehlikeli vaziyetler yaratmayı başarıyor. Balıkesir'de, milli cephemizi arkadan vurmak istiyor. Çevresine parayla çok sayıda adam topluyor. Karşısına gönderilen milli kuvvetlerle Biga'da kanlı bir muharebe oluyor. Anzavur galip geliyor. Kuvvetimizi dağıtıyor. Top ve mitralyözlerimizi gasp ediyor. Asker ve subaylarımızı esir ve şehit ediyor. Şehitlerden biri de Akbaş Kahramanı Hamdi Bey’dir. Anzavur birlikleri Hamdi Bey'i, 18 Şubat 1920 günü, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı Yukarı İnova Köyü'nde hunharca öldürüyorlar. Kahraman Hamdi Bey'in mezarı Çanakkale Biga'dadır.

İKİ ÇİZGİNİN MÜCADELESİ

Milli Mücadele sürecinde Mustafa Kemal’in karşısında yer alanların değişik sözlerle ifade etseler de değişmeyen ana tezleri; büyük emperyalist devletlere ve onların temsilcisi işgalcilere karşı yumuşak davranmaktır. Çünkü onları her şeye kâdir görüyorlar ve onların beğenisini, desteğini almak istiyorlar. “Onları kızdırmayalım, onlarla iyi geçinelim ki farklı bölgeleri de işgal etmesinler; bize kötü davranmasınlar.” tezi savunuluyor. Rauf Bey’in cephane teslimini kabul etmesi işte bu anlayışın bir ifadesidir.

Mustafa Kemal Paşa, kendine ve milletine güvenmeyen bu teslimiyetçi tutumu şiddetle kınıyor: “Süngülerini milletin kalbgâhına (can evine) saplayan ecanibi misafir diye gösteriyor ve bunlara misafirlik icabı misafirperverce ve mülâyimane (yumuşak) harekete mecburiyet görüyorlar.”(3)

Mustafa Kemal, başta önder kişiler olmak üzere milletin doğru bir mücadele anlayışında birleşmesi için, Erzurum, Sivas Kongrelerinde, Ankara’da Meclis’te, bulunduğu her ortamda olağanüstü bir çaba harcıyor. Çünkü zafer ancak böyle kazanılabilir. Öncelikle millet kendine güvenmeli, mücadeleye karar vermelidir. Başaracağına inanmalıdır. Ayrıca emperyalistlerin de zaafları, zayıflıkları vardır. Ordu kurulabilir. Silah ve para bulunabilir.

MERHAMET NİYAZ ETMEKLE DEVLET İŞLERİ GÖRÜLMEZ!

Milli Mücadele’nin giderek güçlenmesi, İstanbul hükümetlerini de etkiliyor. Tam bir İngiliz işbirlikçisi olan Damat Ferit hükümeti istifa etmek zorunda kalıyor. Onun yerine kurulan hükümetler Anadolu’da yükselen sese kayıtsız kalamıyorlar ama yeterince cesur da davranamıyorlar. Bu tutumlarının en önemli nedenlerinden biri içlerinde İngiliz işbirlikçisi olanların ya da İngiliz işgalcilerini incitilmemesi gereken “misafirler” olarak görenlerin olmasıdır. Bu tutumları onların da ömürlerinin kısa olmasına neden oluyor.

Mustafa Kemal, o dönem hükümette görülen zaafa dikkat çekiyor. Bu tutumu alanların iktidarlarının uzun sürmeyeceğini söylüyor. Onlar, işgalcilere de yaranamıyorlar. Paşa, Mazhar Müfit’ten geleceğin gençlerine yönelik aşağıdaki önemli uyarısını özellikle not etmesini istiyor:

“İnsaf ve merhamet niyaz etmekle millet işleri, devlet işleri görülemez; millet ve devlet şeref ve bağımsızlığı temin edilemez… İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar."(4)

Mustafa Kemal’in yakınında olan Bekir Sami gibi bazı aydınlar bile, “ne olursa olsun barış yapalım” anlayışındalar. Milli güçler kuvvetlendikçe, başarılar kazanıldıkça anlaşma önerileri gündeme geliyor. Bunlar Sevr’in biraz yumuşatılmış örnekleridir. Emperyalistler, özellikle kapitülasyonlardan (siyasi, hukuki ve mali ayrıcalıklar) vazgeçmek istemiyorlar.

Mustafa Kemal, savaşarak işgalcileri memleketten atmadıkça onların sırtını tam olarak yere sermedikçe kalıcı bir barışın olanaklı olmadığını ısrarla savunuyor. Ancak kuvvetli bir orduyla, tam bağımsız bir ülke hedefine ulaşılacaktır. Paşa, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi'nde, 31 Temmuz 1920’de subaylara hitaben yaptığı konuşmada bu gerçeği vurguluyor:

“Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiaten ve yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.”(5)

Ancak büyük bir zafer emperyalistleri gerçek bir barışı kabul etmeye mecbur bırakacaktır. Yoksa beslendikleri, kanını emdikleri toprakları neden terk etsinler. Lozan’da, daha önce de vurguladığım gibi en büyük tartışmalardan biri kapitülasyonlar konusunda yaşanıyor.

Bizim Milli Mücadele tarihimiz bu tarihi gerçeğin doğruluğunu kanıtlıyor. Dört önemli zaferle (Birinci ve İkinci İnönü Savaşları, Sakarya ve Büyük Taarruz / Başkumandanlık Meydan Savaşı) ancak Lozan Barışı’na ulaşılıyor.

Siyasi ve ekonomik olarak tam bağımsızlık olmadıkça da ülkenin kalkınması, halkın refaha ve mutluluğa kavuşması olanaklı değildir. Çünkü emperyalist devletler etkili oldukları ülkelerin bütünsel olarak kalkınmasına, refaha kavuşmasına daima bir biçimde engel oluyorlar. Aksi durum, onların yararına değildir. Onlar da zenginliğini emdikleri insanları, toprakları kaybetmek istemezler. Kanlı kansız her yolu denerler. Emperyalistlere hoş görünerek, ılımlı davranarak, yalvararak bunu tersine çevirmek de tarih boyunca yaşanmış bir durum değildir.

NOTLAR VE KAYNAKLAR:

1. Vrangel, Kasım 1917'de (Ekim Devrimi) Bolşeviklerin iktidara geçmesinden sonra, Kızıl Ordu’yla savaşan General Denikin'e bağlı Beyaz kuvvetlere katılan bir komutan. Beyaz Ordu'nun Kırım'a çekilmesi ve Denikin'in komutanlıktan ayrılması üzerine Nisan 1920'de Beyaz kuvvetlerin başına geçiyor.

2. Osman Okyar, Millî Mücadele Dönemi Türk-Sovyet İlişkilerinde Mustafa Kemal (1920-1921), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 1998, s. 188.

3. Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, iki cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2019, s. 405.

4. Kansu, a.g.k., s. 521, 522.

5. Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 9, 5. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2015, s. 112-113.

Tarih Anadolu SilahSevki Rumeli Fransızlar KuvayiMilliye KöprülülüHamdiBey