Koronavirüs ve kişilerin cezai sorumluluğu
Tedbirlerin, temel hak ve özgürlükleri kısıtladığı ve zarar verdiği düşüncesi akıllara gelse de salgın hali olağanüstü bir haldir. Olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükler; hakkın özüne zarar vermeksizin, toplum sağlığının korunması ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla kısıtlanabilmektedir
Koronavirüs, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” niteliğinde bir salgın hastalık olarak tanımlanmıştır.
Koronavirüsün hızla yayılması sonucu Avrupa ve sınır komşusu olduğumuz ülkelerde de Koronavirüs vakaları tespit edilmiştir. Her ne kadar ülkemizde gerekli tedbirler en üst düzeyde alınsa da 10 Mart 2020 tarihinde ülkemizde ilk Koronavirüs hastası tespit edilmiştir. Yapılan açıklamalarda virüsün hastaya Avrupa ülkesinde bulaştığı belirtilmiştir.
Koronavirüsün etki ettiği ülkelerden giriş yapan kişilere, toplum sağlığının korunması ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla karantina uygulanmasının yapılması, alınması gerekli önlemlerdendir. Karantina uygulaması her ne kadar toplumca kişi hürriyetinin kısıtlanması gibi görünse de yalnızca tedbir amacıyla yapılan bir uygulamadır. Karantina bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli insan veya hayvanın, hastalığın en uzun kuluçka devresine eşit süre ile diğer kişilerle teması etmesinin engellenmek için alınan tedbirlerin tümüdür. Bir nevi sağlık yalıtımıdır. En uzun kuluçka süresinin sonunda hastalık belirtisi göstermeyen kişi ve kişiler için ise karantina uygulaması son bulmaktadır.
GERÇEK DIŞI HABERLER
Karantina uygulamasının yanı sıra uygulanan diğer tedbirler ise eğitim ve öğretimin ve umuna açık yerlerin faaliyetlerinin geçici süre ile durdurulmasıdır. Elbette ki uygulanan bu tedbirler sebebiyle ekonomik ve sosyal hayat etkilenmektedir. Ticari faaliyetlerde aksamalar olmaktadır. Sözleşmelerde belirtilen edimler mücbir sebep dolayısıyla yerine getirilememektedir. Bu hususlara ilişkin internet sitemizde yer alan Koronavirus Salgını Nedeniyle Oluşabilecek Ekonomik Yıkım İhtimaline Karşı Hukuki Kavramlar Ve Çözüm Önerileri ve Koronavirüs (Covid 19) Krizini Fırsata Çevirenlere Karşı Yapılabilecek Hukuki İşlemler hakkındaki yazılarımızı okuyarak detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Her ne kadar alınan tedbirlerin, Anayasa tarafından korunan temel hak ve özgürlükleri kısıtladığı ve zarar verdiği düşüncesi akıllara gelse de yaşanılan salgın hali olağanüstü bir haldir. Olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükler; hakkın özüne zarar vermeksizin, toplum sağlığının korunması ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla kısıtlanabilmektedir.
Yaşanılan olağanüstü dönemde Koronavirüse ilişkin; özellikle sosyal medya üzerinden birçok paylaşım yapılmaktadır. Koronavirüse karşı tedbirlerin nasıl alınması gerektiği, Koronavirüs teşhisi konulan ya da karantinaya alınan kişilerin yaşamları paylaşılmaktadır. Fakat bunların yanı sıra tamamen gerçek dışı paylaşımlar da yapılarak korku ve panik ortamı yaratılmakta, provokatif nitelikli eylemler gerçekleştirilmektedir.
Kaleme aldığımız bu incelemede alınan önlemlere aykırı davranılması ve özellikle sosyal medya üzerinden toplumda korku ve paniğe yol açacak gerçeği yansıtmayan paylaşımlar yapılması sonucu kişilerin cezai sorumlulukları ele alınacaktır.
Alınan Tedbirlere Aykırı Davranılması Sonucu Kişilerin Cezai Sorumlulukları (TCK M. 195.)
Alınan karantina, faaliyet durdurma ve alınacak diğer tedbirlere aykırı davranılması sonucu bireylerin karşı karşıya kalacağı cezai sorumlulukları söz konusu mudur? Alınan tedbirlere aykırı davranılması sonucu kişilerin cezai sorumlulukları, Türk Ceza Kanununun Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma kenar başlıklı 195. Maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 195- (1) Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kanun maddesinin gerekçesi incelendiğin, korunan değerin kamu düzeni ve toplum sağlığı olduğu görülmektedir. Suç niteliği itibariyle herkes tarafından işlenebilen suçtur. Suçun oluşmasında kasıt unsuru önemli olup tedbire uymama hususunda bilerek ve isteyerek hareket etmek gerekmektedir. Alınan tedbirlere, isteyerek ve bilerek aykırı davranan kişi ve kişiler yapılacak yargılama sonucu TCK madde 195 uyarınca 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalması söz konusudur.
Yine suçun, suça azmettirme ve suça yardım şekilde işlemesi de söz konusudur.
Suça azmettirme, belli bir suçu işleme konusunda henüz bir düşüncesi olmayan bir kişinin başkası tarafından ikna, telkin veya diğer bir suretle bu suçu işlemeye karar vermesinin sağlanmasıdır. Yani aklında tedbire aykırı hareket etme düşüncesi olmayan kişiye örneğin “sen hasta değilsin, Koronavirüs sana bulaşmamıştır, karantinada bir kişide varsa sana da bulaşır, karantinadan kaç şeklinde telkinde bulunarak, kişinin karantinadan kaçmasını söyleyen kişi ve kişiler” azmettirici konumda olacaktır. Suça azmettiren kişinin cezai sorumluluğu TCK madde 38/1 de düzenlenmiştir.
TCK madde 38/1 “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır” demektedir.
Azmettiren kişi, suç teşkil eden fiili işleyecek kişinin karar almasında önemli bir rol üstlendiğinden işlenen suçun cezası ile yani TCK 195 uyarınca 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Makalemizin bu başlığı altında, alınan tedbirlere aykırı davranılması sonucu kişi ve kişilerin yalnızca cezai sorumlulukları irdelenmiştir. Alınan tedbirlere aykırı davranılması sonucu idari ve özel hukuk anlamında sorumlulukları da söz konusudur.
Toplumda Korku ve Paniğe Yol Açacak Gerçeği Yansıtmayan Paylaşımlar Yapılması Sonucu Kişilerin Cezai Sorumlulukları (TCK madde 213.)
Koronavirüs, hızlı yayılması ve dünya çapında sağlık tehdidi oluşturması sebebiyle bireyler üzerinde korku ve panik yaratmıştır. Koronavirüsün yayılmasıyla birlikte sıkı tedbirler alınmıştır. Bu virüsün ülkemizde yayılmaması ve yıkama sebebiyet vermemesi için sağlık alanında gerekli tedbirler alınmıştır ve alınmaya devam etmektedir.
Halkımızın içinde bulunduğu korku ve panik ortamını provoke etmek isteyen, korku ve panik ortamından fayda sağlamaya çalışan kişi ve kişiler sosyal medya üzerinde gerçeği yansıtmayan paylaşımlar yaparak; kişi, kurum ve kuruluşları hedef göstermektedir. Devletçe açıklanan tedbirlere uyulması halinde, Koronavirüsün etkisinin en aza indirgeneceği açıktır. Fakat ne yazık ki korku ve paniğin, kaos ortamının hakim olması isteyen kişi ve kişiler; bireyleri özellikle günümüzün vazgeçilmezi sosyal medya üzerinden gerçeği yansıtmayan paylaşımlar yapmaktadır.
Her ne kadar yapılan bu paylaşımların cezai anlamda suç teşkil etmediği, toplumu haberdar etmek, bilinçlendirmek adına yapıldığı belirtilse de bahse konu paylaşımlar bireylerde korku ve panik yaratarak hayat, sağlık ve vücut dokunulmazlığı haklarına zarar vermektedir. Aynı zamanda toplum barışını da bozmaktadır. Yapılan bu eyleme ilişkin cezai düzenleme Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit başlıklı TCK’ nin 213. Maddesinde yer almaktadır.
TCK Madde 213- (1) Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Madde ile korunmak istenen değerler, bireylerin hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlığı ya da malvarlığıdır. Yapılan gerçeğe aykırı paylaşımlar sonucu kaos ortamı oluşmasına sebebiyet verebilir. Kaos ortamının yarattığı panik ve korku sebebiyle, dükkanlar yağmalanabilir, bir diğer bireyin hayatı önemsiz hale gelebilir ve kamu düzeni bozulur. Kamu güvenliği sağlanamaz. Bu suçun oluşmasında halk üzerinde oluşan korku ve paniğin etkisi değişik derecelerde olabilir. Fakat suçtan ceza verilmesi için korku ve panik ortamının oluşması şartı aranmaz. Objektif olarak korku ve panik haline sebebiyet verecek olması yeterlidir.
PAYLAŞIMLARA DİKKAT EDİLMELİ
Koronavirüsün sebebiyet verdiği korku ve panik ortamında gerçeğe aykırı görüntü ve ses paylaşımı yapan kişi ve kişilerin TCK madde 213 kapsamında cezai sorumlukları söz konusu olacaktır. Bu sebeple yapılan paylaşımlarda dikkatli olunması gerekmektedir.
TCK madde 218’de suçun nitelikli haline yer verilmiştir. “Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere bu suçun basın yayın organları aracılığıyla işlenmesi halinde verilecek ceza yarı kat oranında artacaktır. Bu suçun işlenmesinde basın yayın organlarını (sosyal medya araçları da bu kapsamda sayılabilir) kullanan kişiler 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalacaklardır.
Sağlık Bakanlığı, Koronavirüsü hususunda da gerekli hassasiyeti görmekte ve paylaşımları tüm ülke ile yapmaktadır. Bu sebeple gerçeğe aykırı paylaşımlar sebebiyle korku ve panik girdabının bizi içine alması, bilinçli davranarak ve tedbirlere uyarak engellemeliyiz. Bu hususta İç işleri Bakanlığınca 16/03/2020 tarihinde “virüsün ülkemizde de salgına dönüştüğü, ilgili kurum ve görevlilerce gerekli/yeterli tedbirler alınmadığı, konunun halktan saklandığı yönünde, gerçek dışı görüntü ve ses dosyaları kullanılmak suretiyle sosyal medya üzerinden toplumu korku, panik ve endişeye sevk etme, yetkili/sorumlu kuruluşları ve kişileri kamuoyu nezdinde hedef gösterme amaçlı paylaşımlar yapan 93 kişiden 19 kişinin gözaltına alındığı” açıklaması da yapılmıştır.
Bilinçli bireyler olarak, gerçeğe aykırı paylaşımlar yaparak halkta korku ve paniğe yol açan paylaşımları yapan kişileri, toplum sağlığı ve düzeninin korunması için Emniyet Genel Müdürlüğü İhbar Hattına, 155’ e ve CİMER’ e şikayet ederek kaos ortamının oluşmaması için elimizden geleni yapalım.
Özetle, Koronavirüsün yayılmasının en aza indirgenmesi amacıyla uygulanan tedbirlere aykırı davranılmaması ve yapılan paylaşımlarda özenli davranılması hem toplum sağlığı ve düzeni hem de bireylerin cezai sorumlulukları açısından önem arz etmektedir.