Kovid-19 sonrası uzayan şikayetler
DOÇ. DR. FEHMİ KATIRCIOĞLU
Kovid-19'u geçirerek iyileşmek, ne yazık ki hastalıktan kurtulmak anlamına gelmiyor. Çünkü iyileşen bireylerde sonradan ortaya çıkabilen ve zaman içinde gözlenebilen bir dizi uzun süreli etkiler tespit edildi.
Hafif bir seyirle korona enfeksiyonu ortalama iki ila üç hafta sürer. Daha şiddetli seyirlerde, hastalığın akut fazının süresi ikiye katlanabilir. Hastalık atlatılsa da bu her zaman hastalığın bittiği anlamına gelmez. Etkilenenlerin önemli bir kısmı, akut hastalık aşamasının çok ötesinde devam eden semptomlar geliştirirler. Genellikle bunlar Kovid-19 enfeksiyonunu ciddi şekilde geçiren ve yatarak tedavi gören hastalardır ve yaklaşık yüzde 80'i uzun vadeli etkilerden yakınırlar. Bunun yanında genellikle hastalığı hafif seyredip az semptom gösteren ve ev ortamında tedavi olan hastaların da yaklaşık üçte biri Kovid sonrası gelişen olaylardan etkilenirler. Kovid 19 geçiren hastalar, klinik olarak virüsten kurtulmalarına yani vücutlarında artık aktif, saptanabilir koronavirüs olmamasına karşın, hiçbir şekilde kendilerini sağlıklı hissetmezler.
Bu durum, ''uzun süren Kovid'' ya da daha çok bilinen adıyla''Post-Covid Sendromu'' (PCS) olarak tanımlanır. Kronik bitkinlik/yorgunluk, nefes alma güçlüğü, öksürük, koku ve tat kaybı (anosmi), baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, konsantrasyon ve hafıza sorunları, sinir bozuklukları (nöropatiler), anksiyete ve depresyon, uyku bozuklukları gibi çok çeşitli ve uzun süreli şikayetleri içerir. Belgelenen semptomların çeşitliliği, uzmanların bunları açıkça tanımlanmış bir klinik tabloya yorumlamasını zorlaştırır.
Uzmanlar, PCS'nin çeşitli nedenleri olabileceğini varsaymaktadırlar. Semptomların çeşitliliği, kalıcı organ hasarlarına, nörolojik uzun vadeli etkilere ve aynı zamanda psikolojik strese bağlanabilmektedir.
AKCİĞER KAPASİTESİNDE AZALMA
Koronavirüs, çoğu durumda başlangıçta solunum yolu enfeksiyonuna yol açar. Şiddetli olgularda ise, genellikle hastalığın ikinci haftasından itibaren zatürre gelişebilir. Tedavi edilen hastaların yüzde 86'sında akciğerlerde pulmoner fibrozis gibi değişikliklerin meydana geldiği gösterilmiştir. Pulmoner fibrozis durumunda akciğer dokusu normal işlevini yapamaz; kan-akciğer arasındaki gaz (oksijen-karbondioksit) değişimi yetersiz düzeyde gerçekleşir. Yapılan araştırmalar, akciğerlerin difüzyon kapasitesinde yaklaşık yüzde 20'lik bir azalma ortaya çıktığını göstermiştir. Nefes darlığı, yürüme veya merdiven çıkma gibi orta derecede fiziksel efor gerektiren durumlarda dahi kalıcı öksürük görülmesi, hafif veya semptomsuz hastalık seyri durumlarında bile akciğer dokusunda fibrotik değişikliklerin varlığını göstermektedir.
Akciğerlerin fonksiyonu değişik yöntemlerle değerlendirilebilir. Bunlardan ilki rutin bir test olan ve akciğerlerin direncini, yapısının değişip değişmediğini, nefes alıp verme fonksiyonunun ne ölçüde kısıtlandığını gösteren Spirometri'dir. Akciğer fonksiyonlarını kardiyovasküler sistemle birlikte kontrol etmek için de Ergospirometri kullanılır. Bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme teknikleri, akciğer dokusunun ayrıntılı (üç boyutlu) bir şekilde incelemesini sağlar.
Tedavinin odak noktası, akciğer fonksiyonunun düzeltilmesidir. Özel egzersizler ile nefes alıp vermede görev alan kaslar güçlendirilir, göğüs elastikiyeti arttırılır. Hastalara derin ve etkili nefes almayı sağlayan bir nefes alma tekniği öğretilerek nefes darlığı, öksürük gibi semptomların iyileştirilmesi hedeflenir. Termal uyarıcı etkisi nedeniyle uygulanan sıcak kompresler aracılığı ile de hava yollarının genişletilmesi sağlanabilir.
KALP VE DAMAR SİSTEMİ
SARS-CoV-2 patojeni, kalp dokusunda da kendini gösterebilir. Kalp kası ve kan damarları iltihaplanarak yapısal değişikliklere uğrayabilir. Kardiyovasküler sistem, hastalığın seyri, önceden var olan hastalık veya yaştan bağımsız olarak bu enfeksiyondan etkilenebilir. Kovid-19 enfeksiyonu şiddetli ise, kalp kası zarar görebilir. Almanya-Frankfurt'taki bir hastanede yapılan bir çalışmada, 45-53 yaş arasındaki Kovid-19 hastalarının yaklaşık dörtte üçünde kalp hasarı geliştiği rapor edilmiştir. Tanısı gecikmiş bir miyokardit olgusu, ileri dönemde kalp yetmezliğine ve hatta şiddetli kardiyak aritmilere neden olabilir; bu da yaşamsal bir tehlike oluşturabilir. Kan damarlarındaki iltihaplanma, pıhtı oluşumunu teşvik eder. Ayrıca Kovid-19 hastalarında kan pıhtılaşmasının arttığı da bilinmektedir. Kan pıhtıları mikrotromboza (damarların tıkamasına yol açan pıhtı parçaları) neden olabilir. Damar tıkanıklıklarının olası sonuçları arasında felç, kalp krizi ve hatta böbrek yetmezliği gibi organ hasarları bulunur. Diğer kardiyovasküler hastalıklar ve kalp debisinin (kalbe giren çıkan kan miktarı) azalması da diğer olası etkilerdir.
Kalp iltihaplanması tanısı konması halinde, sonradan gelişecek olası durumlara karşı istirahat edilmesi ve bu süreç geçene kadar herhangi bir fiziksel efordan kaçınılması gerekir. Akut kalp hastalığından sonra, özel kardiyo egzersizleri, özellikle kalbin işlevini güçlendirir. Tromboz oluşumunun önüne geçmek için pıhtılaşma önleyici ilaçlar doktor tavsiyesi ile kullanılabilir.
HENÜZ BİLİNMEYEN NOKTALAR
Enfeksiyonun üstesinden geldikten sonra kalıcı veya tekrarlayan semptomların ne ölçüde devam ettiği, azaldığı veya tedavi sürecinin bir parçası olarak tedavi edilebileceği şu anda hâlâ net değildir. Kovid-19 hastalığı ve sonraki uzun vadeli sonuçları, doğru bir prognozu hakkında bilgi verebilmek için hâlâ çok erkendir. Kovid-19 sonrası görülen diğer rahatsızlıklar şöyle sıralanabilir:
- Tat ve koku kaybı (anosmi), Kovid-19 hastalığı sonrasında çok sık görülen bir semptomdur. Tedavi uzun solukludur ve biraz uğraşı gerektirir. Hastanın, gül veya limon gibi belirgin koku örneklerini düzenli aralıklarla koklaması yararlı olabilir.
- Kronik yorgunluk… Hastalar, en küçük aktivitelerde bile uzun süreli bir yorgunluk durumuna girebilirler.
- Ağrı, enfeksiyon sırasında ve sonrasında gözlenen bir diğer bulgudur. Kas, baş ve eklemler ağrının en sık gözlendiği bölgelerdir.
- Hastalığın şiddetli seyrettiği ve yoğun bakımda tedavi gören hastalarda Yoğun Bakım Sonrası Sendromu (PICS) olarak adlandırılan bir süreç yaşanabilir. Bu sendrom sadece Covid-19 hastalarını değil, başka nedenlerle yoğun bakımda tedavi edilmesi gereken kişileri de etkilemektedir. PICS'den etkilenenlerin yaşam kalitesi ve günlük yaşamları bilişsel, duygusal ve motor becerilerin sınırlanmasına bağlı olarak önemli ölçüde zarar görebilir.
- Otoimmün reaksiyonların tetiklediği semptomlar, SARS-CoV-2 enfeksiyonlarından sonra da nadiren ortaya çıkar. Olası bir örnek, diğer viral enfeksiyonlardan sonra da ortaya çıkabilen Guillain-Barré Sendromu'dur (GBS). GBS, periferik sinir sistemini (polinöropati) etkiler ve bu nedenle ellerde, ayaklarda duyarlılık bozukluklarına veya kas zayıflığına ve felce neden olur.
- Çocuklarda nadiren Kawasaki sendromuna benzer semptomlar geliştiği gözlenmiştir. Küçük ve orta büyüklükteki kan damarlarının akut iltihaplı hastalığıdır.
- PCS'de uzun vadede konsantrasyon, bilinç ve uyku bozuklukları gibi bir takım bilişsel bozukluk belirtileri ortaya çıkar.
- Özellikle hastanın yoğun bakımda tedavi edildiği durumlarda birdenbire unutkan olma, odaklanamama sorunu yaşama ve artık bilişsel olarak verimli olamama hissi ürkütücüdür ve etkilenenler için zor olabilir. Hastalık semptomlarının şiddeti, bilişsel ve zihinsel bozuklukları tetikleyebilir veya kötüleştirebilir.
DEPRESYONA NEDEN OLABİLİR
Kovid-19 sonrası gözlenen psikolojik şikayetler içinde sayılan depresyon, anksiyete bozuklukları veya travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi bilişsel bozukluklar, konsantrasyon sorunları, unutkanlık, dil zorlukları, metinlerin içeriğini kavrama sorunları gibi durumların tanısında olası bilişsel komplikasyonları ve aynı zamanda duygusal (duygusal) semptomları kaydeden çeşitli psikolojik testleri de içeren muayene yöntemleri uygulanır. Görüntüleme yöntemleri (MRI, BT) ve sinir iletim hızının elektronörografik (ENG) olarak ölçülmesi; dikkat ve konsantrasyon testleri,depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi ruhsal bozukluk testleri,kısa psikolojik müdahaleler genellikle yardımcı olabilir. Böylece beyinin ve sinir sisteminin işlevsel ve performans durumunun tam bir değerlendirilmesi yapılır. Depresyon, anksiyete bozuklukları ve hatta konsantrasyon bozuklukları genellikle iyi tedavi edilebilir. Sorunların yerleşik hale gelmemesi için bir an önce profesyonel yardım almak önemlidir.
NÖROLOJİK SONUÇLAR
Koronavirüs, merkezi ve periferik sinir sistemi hücrelerine de yerleşmektedir. Virüs, hücresel düzeyde sinir yollarına ve beyine doğrudan zarar verebilir. Bu tür doğrudan hasarların yanı sıra koronavirüsün tetiklediği otoimmün reaksiyonlar da uzman çevrelerde tartışılmaktadır.
Ek olarak, SARS-CoV-2 enfeksiyonu vücutta şiddetli ve kontrolsüz iltihaplanmaya neden olabilir; uzmanlar buna sistemik iltihaplanma demektedir. Bu durumda da yine çeşitli nörolojik hasarların ortaya çıktığından şüphelenilmektedir. Çocuklar, daha önce herhangi bir hastalığı olmadığı bilinen daha genç yetişkinler ve enfeksiyondan çok az etkilenenler bile Kovid sonrası nörolojik semptomlar geliştirebilirler. Kovid 19 hastalığı sonucunda hangi durumda uzun vadeli nörolojik hasar ortaya çıkacağını tahmin etmek henüz mümkün değildir. Çeşitli çalışmaların sağladığı rakamlar büyük ölçüde değişkendir ve yüzde 35- 74 arasında ifade edilmektedir.